Devletin kayyum atayarak el koyduğu Zaman gazetesinin ardından Yeni Hayat'ta yazarlık yapmaya başlayan Ahmet Turan Alkan, "siyasi yorum ve eleştiri ihtiva eder tarzda yazı yazmaya son verdiğini" açıkladı. "Mel’un darbe teşebbüsünü ve tertipçilerini şiddetle lanetliyorum" diyen Alkan, "En başta aşırı derecede yorulmuş zihnî selâmetim olmak üzere ailemin, yakınlarımın ve dostlarımın zihnî selâmeti nâmına siyasi yorum ve eleştiri ihtiva eder tarzda yazı yazmayı terkediyorum" diye yazdı.
Alkan'ın blogunda yayınladığı açıklama şöyle:
"Yıllardan beri yazdıklarıma değer verip okuyanlar için bu açıklama muhtemelen hiçbir şey ifade etmeyecektir; çünkü onlar ikibinden fazla gazete ve yüzlerce dergi yazısını okudukları birinin siyasi eğilimlerini, hangi olaya ne türlü tepki vereceğini az çok bilirler.
Ne var ki, haylidir âdet oldu: Hemen herkesin, her yeni hadiseden sonra tepkisini ve tavrını açıklaması bekleniyor. Terör eylemlerini, cinayetleri, darbeleri, darbe teşebbüslerini, hukuksuzluğu her defasında kınamak gerekiyor.
27 Mayıs’ta 6 yaşındaydım. Kaldığımız TCDD lojmanının balkonundan sokaktaki süngülü jandarma neferini gördüğüm günden beri ömrümün ortalama on yılında bir askerî darbeye şahit oldum. Hiçbirinde askerî darbeye karşı bir sıcaklık, bir sempati duyduğumu hatırlamıyorum.
Askerlerin değil sivil siyasetin inisiyatif kazanmasından yana oldum. Bunun tek istisnası, 12 Eylül 1980 sabahında ülkeyi baştan sona kavuran sokak anarşisi ve terörün bıçak gibi kesilivermesinden duyduğum hoşnutluktu; bunu da hiç gizlemedim. 12 Eylül cuntası, bir yanda dipçik zoruyla sokağa huzur getirirken öte yanda siyasi hürriyetleri boğuntuya getirmiş, sıkıyönetim hapishanelerini sağdan-soldan pek çok entelektüel, politikacı ve gençle doldurmuştu.
28 Şubat döneminde devlet memuru olmama rağmen gazete ve dergilerde muntazaman yazıyordum. Asker eliyle kamuda çalışan dindarların sıkboğaz edilmesine gösterdiğim tepki, arşivlerdedir.
27 Nisan sürecinde olup bitenlere karşı da sivil siyasetin ve seçilmiş hükümetin yanında durdum. Sonraki süreçte dönemin mahkemelerine intikal eden darbe teşebbüslerinde de sivil siyaseti ve sivil hukuku destekledim.
Yazarlık kariyerimin icmâlini yaparcasına bunları sıralamak ar geliyor ama bu noktada galiba gerekli. Türkiye’de kamuoyu her sabah yeniden doğuyor ve yeniden şekillendiriliyor. Böyle bir vasatta insanlardan ‘fikr-i takip’ beklemek haksızlık sayılmalı.
İşte o yüzden açıklamak ihtiyacı duyduğum ama bana ‘mâlumun ilânı’ gibi gelen şeyler var:
1-O meş’um geceye, yani 15 Temmuz gecesine kadar, takriben 20 yıl boyunca Zaman ve Yeni hayat gazetelerinin yazarıydım. Bu 20 yıl süresince tanışıp ahbab olduğum yüzlerce yönetici, gazeteci, okuyucu ve ahbap arasında birinin bile gizli-saklı bir siyasi ajanda taşıdığı kanaatine kapılmadım.
2-O mel’un darbe teşebbüsü gecesine kadar ülkenin siyasi yönetiminde gördüğüm kusur ve eksiklikleri eleştirdim.
3-Kanlı, çılgın, buram buram ihanet kokan ve neyse ki başarıya ulaşamayan darbe teşebbüsüyle Türk siyasi hayatında yeni bir safha açıldığına inanıyorum. Olması gereken olmuştur ve seçilmiş hükümet, meşru yönetim hakkını fazlaca sarsıntıya uğramadan koruyarak görevine devam etmektedir. Bu, Türkiye için bir şanstır ve kadri bilinmelidir.
Eğer, bu vahim noktadan sonra hükûmet hukuk devleti ve tam demokrasi istikametine yönelirse memleket için büyük bir kazanç olacaktır.
4-Mel’un darbe teşebbüsünü ve tertipçilerini şiddetle lanetliyorum. Darbeciler, ülkeye bundan daha büyük bir kötülük yapamazlardı ve Türkiye’nin büyük ivme kaybı yaşamasına sebep oldular. Tarih önünde ve şahsım adına bu ihânet erbâbından ilelebed davacıyım.
5-En başta aşırı derecede yorulmuş zihnî selâmetim olmak üzere ailemin, yakınlarımın ve dostlarımın zihnî selâmeti nâmına siyasi yorum ve eleştiri ihtiva eder tarzda yazı yazmayı terkediyorum. Eğer becerebilirsem ve fırsat bulursam bundan sonra sadece okumak ve belki edebî ve ilmî çeşnide şeyler yazmakla uğraşmayı ümid ediyorum"