Gündem

Eski TBMM Başkanı Cindoruk: Muhalefet partileri oldu bittiyi kabul etmiş görünüyor; işi seçim yarışı haline getirirlerse Cumhurbaşkanı'na avantaj sağlarlar!

"Bu sıradan seçim değil, değişiklik yapılan siyasi rejimimizi geri almaktır”

08 Eylül 2022 10:08

TBMM 17'nci Başkanı Hüsamettin Cindoruk, “Bu seçim değil, sıradan seçim değil. Yani domatesin, patatesin fiyatı, enflasyonun rakamları vs. elbette rol oynayacak ama burada ana kavram; değişiklik yapılan siyasi rejimimizi geri almaktır” dedi.

“20 bakan tayin etmiş, bunların halkla bir ilgisi var mı, halk iradesi diye bir şey var mı, hayır onları da Cumhurbaşkanı seçmiş. Bu bakanları topluyor, 'Kabine”'diyor. Kabine dediğiniz ‘bakanlar kurulu'dur. Muhalefet partileri oldu bittiyi kabul etmiş görünüyor. 'Cumhurbaşkanı'nın kabinesi toplandı, şu kararı aldı' diyorlar, bu Anayasa'nın neresinde 'kabine' var, neresinde 'hükümet' var, neresinde 'başbakan' var?” diye sitem eden Cindoruk, muhalefeti, “Kaç bakan değiştirdi, bu sistem tam iflas etmiş bir sistemdir, buna rağmen muhalefet partileri işi götürüp seçim yarışı haline getirirlerse bu yanlış sistemi getiren Cumhurbaşkanı'na avantaj sağlarlar” diye uyardı.

Ben 6'lı masanın taktiği ve siyasi metodolijisini doğru bulmuyorum” diyen Cindoruk, “Kimin cumhurbaşkanı adayı olması bugün mühim değil, mühim olan bunu bir halk oylaması, bir rejim tercihi haline getirmektir. Cumhurbaşkanlığı rejimi bence iflas etmiştir, “rejim” diyelim çünkü bu bir siyasi rejimdir. Burada tam bir fiyasko var. Siz o fiyaskoyu anlatarak halkın önüne çıkıp öncelikle rejim meselesini ortaya koyarsanız kazanırsınız ama işi seçim hukukuna çevirirseniz elinde kasa olanın son dakikada neler yapacağını tahmin etmek güç değil” ifadelerini kullandı.

Sözcü yazarı Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtlayan Cindoruk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İsmim üzerinde 6'lı Masa'da uzlaşma sağlanırsa ben adayım” açıklamasını ve muhalefete yönelik eleştirilerini şöyle dile getirdi:

Muhalefet partileri bunu seçim gibi algılayarak bence iktidar partisinin tam istediği şeyi yapıyorlar. Burada esas olan başkanlık rejimiyle Meclis rejimi arasındaki tercihtir. Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmeden evvel bu rejimi ortaya çıkardığında “Verin bu kardeşinize oyları, bakın bütün meseleler nasıl çözülecek, enflasyonla nasıl mücadele edilecek göstereceğiz” dedi ve bu rejim için kendisini kefil göstererek Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıllık rejimini değiştirdi. Şimdi, onun rövanşı bu ama muhalefet bence; CHP başta olmak üzere bunu bir seçim olarak algıladılar. Bu seçim değil, sıradan seçim değil. Yani domatesin, patatesin fiyatı, enflasyonun rakamları vs. elbette rol oynayacak ama burada ana kavram; değişiklik yapılan siyasi rejimimizi geri almaktır. Cumhuriyet organsız kaldı, Cumhuriyet'in düştüğü duruma bakın, karar verici organı yok. Cumhurbaşkanı'ndan başka halk iradesini sırtında taşıyan, elinde tutan yok. Cumhurbaşkanı yardımcısı var, kim seçti onu, Cumhurbaşkanı seçti, halk seçti mi? Amerika'da Kamala Harris'i halk seçti biliyorsunuz ama Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı tek başına kararı almış ve onun dışında halk iradesi yok.

“Muhalefet partileri oldu bittiyi kabul etmiş görünüyor”

Daha da acısı; 20 bakan tayin etmiş, bunların halkla bir ilgisi var mı, halk iradesi diye bir şey var mı, hayır onları da Cumhurbaşkanı seçmiş. Bu bakanları topluyor, “Kabine” diyor. Kabine dediğiniz ‘bakanlar kurulu'dur. Muhalefet partileri oldu bittiyi kabul etmiş görünüyor. “Cumhurbaşkanı'nın kabinesi toplandı, şu kararı aldı” diyorlar, bu Anayasa'nın neresinde “kabine” var, neresinde “hükümet” var, neresinde “başbakan” var?

“Darbe hükümetinin kayıtları hala duruyor”

Anayasa'ya tam bir aykırılık hali, Anayasa ihlali. Olmayan bir kurum yaratmış, bu kurumla kararlar çıkarıyor. Kabine dediğiniz kurum Fransa'da var, zaten Fransızca bir kelime ama orada cumhurbaşkanı tek başına karar vermiyor ki, başbakan var, senato var, meclis var. Bu şartlar altında Fransa'da kabine olabilir, cumhurbaşkanlığı hükümeti olabilir, anayasasında var. Amerika'da ise başkanın neredeyse bütün yetkileri senatoyla temsilciler meclisi arasında paylaşılmış, adam büyükelçi tayin edemiyor, sınırlar çizilmiş, yetkiler belli edilmiş. Burada şaşkınlıkla seyrediyorum, 1960'da Cemal Gürsel'in kurduğu hükümetin bile zabıtları var, geçenlerde yayınlandı; 1960 senesinde darbe yapanlar, kurdukları hükümetin zabıtlarını koymuşlar, yaptıkları müzakereleri deftere kaydetmişler. Bugünkü hükümeti temsil ettiğini söylediği kabinenin ne zaptı var, ne kitabı var, ne defteri var, ne Anayasa'da yeri var, buna eski tabirle “dandik devlet” denir. Bu neyi gösteriyor? Cumhurbaşkanlığı sisteminin hükümet ihtiyacını gösteriyor. Bakanlar kurulunu, başbakanı, hükümeti ortadan kaldırmış, kendisi bir balon organ ortaya koymuş, bu tam bir balon. Onun verdiği kararları kim uyguluyor, yine cumhurbaşkanının tayin ettiği bu organ. Bakanlar toplanıyorlar, belki sohbet edip kurabiye yiyip çay içiyorlardır, sonunda Cumhurbaşkanı ne derse o oluyor.

“Orada 6'lı masa varsa burada kasa var”

Kaç bakan değiştirdi, bu sistem tam iflas etmiş bir sistemdir, buna rağmen muhalefet partileri işi götürüp seçim yarışı haline getirirlerse bu yanlış sistemi getiren Cumhurbaşkanı'na avantaj sağlarlar. O da zaman zaman masa toplantıları yapıp çeşitli kararlar alıyor, aldığı bu kararların da hukuki dayanağını kabineye bağlıyor. Dikkat ettim; Sayın Kılıçdaroğlu hangi konuda bir sıkıntıdan söz etse ve çözüm arasa Cumhurbaşkanı ertesi gün kabineyi topluyor, bunları telafi edici kararlar alıyor. Neden? Orada 6'lı masa varsa burada kasa var, eski tabirle masa değil, kasa kazanır. Elinde para var, parayı basıyor ve korkusuzca basıyor, enflasyondan korkmuyor. Siz ‘enflasyon var’ dedikçe o ‘3 ay sonra enflasyonu yeneceğiz’ diyor. 3 ay sonra nasıl yeneceğini söylemiyor ama enflasyonla mücadeleyi seçimin konularından bir olmaktan çıkarmaya çalışıyor. Ben 6'lı masanın taktiği ve siyasi metodolijisini doğru bulmuyorum.

"Kimin cumhurbaşkanı adayı olması bugün mühim değil, mühim olan bunu bir halk oylaması, bir rejim tercihi haline getirmektir"

Kimin cumhurbaşkanı adayı olması bugün mühim değil, mühim olan bunu bir halk oylaması, bir rejim tercihi haline getirmektir. Cumhurbaşkanlığı rejimi bence iflas etmiştir, “rejim” diyelim çünkü bu bir siyasi rejimdir. Bu devletin kuruluşunda, temelinde Meclis varken Cumhurbaşkanı geldi kendisi olmak koşuluyla bir başkanlık rejimini dayattı, başkanlık rejimi eksiktir, rahmetli Erdoğan Teziç (ünlü Anayasa Hukukçusu) buna “Habeşistan rejimi” derdi, dünyada sadece Afrika'da bazı devletlerde var diyordu ve dediği doğru çıktı; burada tam bir fiyasko var. Siz o fiyaskoyu anlatarak halkın önüne çıkıp öncelikle rejim meselesini ortaya koyarsanız kazanırsınız ama işi seçim hukukuna çevirirseniz elinde kasa olanın son dakikada neler yapacağını tahmin etmek güç değil."

Röportajın tamamını okumak için tıklayın.