AYM’nin, 1 yıldan uzun süredir Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yaptığı bireysel başvuruyu reddetmesini değerlendiren eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, FETÖ soruşturması kapsamında haklarında başlatılan hukuki süreç devam eden iki üyenin ihraç edilmesi ve OHAL kapsamında ilan edilen KHK’ların "yetki kapsamında olmadığı gerekçesiyle denetlenemeyeceği” kararından sonra, "AYM’nin demokrasi ve hukuk için güvence olma niteliğini yitirdiğini" söyledi.
HDP Eş Genel Başkanı’nın, “tutukluluk nedeniyle milletvekilliği görevini yerine getirememesi nedeniyle haklarının ihlal edildiği” iddiasının, “açıkça dayanaktan yoksun olması” gerekçesiyle reddedilmesini de eleştiren Kazan, “Ne demiş oluyorlar o zaman, milletvekilliği görevlerini yerine getirebiliyor mu şu anda?” ifadelerini kullandı.
"Güvence sayılabilecek bir mahkeme kalmadı"
T24’e yaptığı değerlendirmede, AYM’nin haklarındaki yargı süreci devam eden eski iki üyesi Alparslan Altan ve Prof. Erdal Tercan’ı ihraç etmesini ve OHAL kapsamında yayınlanan iki kanun hükmünde kararnamenin iptali istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin kararının gerekçesinde, "denetleme yetkisinin bulunmadığını" belirtmesini hatırlatan Kazan, şunları söyledi:
“Bu kararlarla birlikte AYM zaten demokrasi ve hukuk için güvence olma niteliğini yitirmiştir. Hukuka uygun bir karar verebilecekleri konusunda zaten bir beklentim yoktu. Anayasa kalmadığı gibi, AYM’nin de bu iki kararı sebebiyle güvence sayılabilecek bir mahkeme de kalmadı. Bu sebepten Demirtaş kararını da tartışmanın bir anlamı yok.”
Ne olmuştu?
AYM Genel Kurulu, Demirtaş’ın "Hakkında uygulanan yakalama, gözaltına alma ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutuklamaya konu suçlamaların ifade özgürlüğü ve siyasi faaliyet kapsamındaki eylemlere ilişkin olması ve tutukluluk nedeniyle milletvekilliği görevini yerine getirememesi” gerekçesiyle haklarının ihlal edildiği yönünde yaptığı bireysel başvuruyu reddetmişti.
AYM, Demirtaş’ın "yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olduğu" iddiasının "başvuru yollarının tüketilmemesi", diğer iddiaların ise "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez bulunduğunu açıklamıştı.