Politika

Eski HSYK Başkanvekili: Müsteşar "Ortaklığı bozamayız, anlaşın" dedi; cemaat 108 Yargıtay üyesine razı oldu

Eski HSYK Başkanvekili, Adalet Bakanlığı Müsteşarı'yla 2011'de yapılan pazarlığı anlattı

17 Kasım 2016 10:28

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen 'FETÖ/PDY' soruşturması kapsamında, tutuklandıktan sonra etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak, itirafçı olan HSYK eski Başkanvekili Ahmet Hamsici’nin ifadeleri örgütün yargı içerisindeki etkisini ortaya koydu. 2011 yılındaki Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçimleriyle ilgili itiraflarda bulunan Hamsici, "Seçim sonucu Fethullah Gülen cemaatinin daha önce belirlediği 108 adaydan 107 kişi aynen Yargıtay üyesi seçildi. Danıştay’da ise cemaatin belirlediği tüm adaylar seçilmiş oldu" dedi. Hamsici, Gülen'in 140 Yargıtay üyesi istemesine rağmen 80 ismin seçilmesine itiraz edildiğini belirtti. İtaraz üzerine Adalet Bakanlığı müsteşarı Ahmet Kahraman'ın "Ortaklığı baştan bozamayız, önümüzde 4 yıl var. Anlaşın" dediği aktarıldı. Cemaatin bu razı olduğunu belirten Hamsici, "Cemaat üyeleri ile hakim evinde 3 defa bir araya geldik. Cemaatin belirlediği isimler Yargıtay için 108 kişi aynen kendini korudu" dedi. 

Doğan Haber Ajansı'nın (DHA) haberine göre, 'FETÖ'ye yönelik soruşturma kapsamında bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, "Ben, Fetullah Gülen cemaati mensupları sayesinde altın bir neslin yetişeceğini, bu kişilerin ülkesine ve vatanına faydalı bir insan olacağını düşünmüştüm. Bu nedenle bu kişiler arasında yer aldım. Cemaatin beni kullandığını gelinen noktada anladım. Bu kişilerin altın nesil değil, katil bir nesil yaratmak amaçları olduğunu 15 Temmuz 2016'dan sonra anladım" dedi.               

Hamsici, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda verdiği ifadede, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirtti ve itirafçı oldu. Fethullah Gülen cemaatiyle 1977'de tanıştığını ifade eden Hamsici, imamlık yapan babasının arkadaşı tarafından cemaatin kamplarına götürüldüğünü anlattı. Üniversite hayatı boyunca cemaat mensuplarıyla bir araya gelmediğini savunan Hamsici, hakimlik stajına başladığı Ankara'da tekrar cemaatle irtibatlı kişilerle buluşmaya başladığını kaydetti. Hamsici, 1997'de Adalet Bakanlığı'nda tetkik hakimi olarak göreve başladığını, burada eski Adalet Akademisi Başkanı Hüseyin Yıldırım ile aynı odada çalıştığını, Yıldırım'ın yanına sık sık ziyarete gelen İsmail Köse'yle de burada tanıştığını söyledi.  

Nasıl seçim yaptıklarını anlattı   

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak ve Başsavcıvekili Hakan Pektaş, koordinesinde süren soruşturma kapsamında, HSYK eski Başkanvekili Hamsici’nin 3 Ekim günü yeniden ifadesi alındı. 31 sayfalık ifadesinde, 'FETÖ' ile lise ve üniversite yıllarında tanıştığını anlatan Hamsici, 2011 yılında Yargıtay ve Danıştay üyelerinin nasıl seçildiğini şöyle anlattı:
"2010 yılında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirlendikten sonra dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve müsteşar Ahmet Karaman bana, 'yeni kanun hazırlığı var en az 50 Danıştay üyesi ile 150 Yargıtay üyesi seçilecek’ diyerek hazırlık yapılmasını istediler. Bu konuyu HSYK Genel Kurulu’nda belirttim. Bu konuşmadan kısa süre sonra genel sekreter Mehmet Kaya bizi kendi evinde yemeğe çağırdı. Eve kurul üyeleriyle gittiğimizde o dönem tetkik hakimi olduklarını ve Fethullah Gülen cemaati üyeleri olduklarını bildiğim Salih Özaykut, Önder Ataç, Aydın Boşgelmez, Nazmi Dere ile genel sekreter yardımcıları Muzaffer Bayram ve Engin Durnagöl’ün de olduğunu gördük. Tektik hakimlerinin o evde bulunmamaları gerektiği yönünde görüş bildirdik. Ancak Teoman Gökçe bizlere ’Bu arkadaşlar Yargıtay’ı iyi bilen kişiler, bu nedenle çağırdık’ dedi. Bu hareketin Fethullah Gülen cemaatinin bize bir emrivakisi olduğunu anladık"

"Cemaatin kimleri istediğini o evde öğrendik"

O evdeki toplantının ardından, cemaatin kimleri istediğini öğrendiklerini belirten Hamsici, "Yemek yedikten sonra Mehmet Kaya’nın evinde kurulan projektör ile Yargıtay ve Danıştay üyesi olabilecek yasal şartlara sahip hakim ve savcıların listesi yansıtıldı. Bu yansıtılmadan önce İbrahim Okur söz alarak, ’arkadaşlar isimler belirlendikten sonra kesinlikle sayılmayacak, bu belirlediğimiz isimleri, ben Bakan ve müsteşar bey karşısında savunacağım’ dedi. Yargıtay tetkik hakimlerinin ismi geçince evde bulunan cemaat mensubu tektik hakimler ile Fethullah Gülen cemaati mensubu olan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri bu kişi hakkında olumlu ya da olumsuz görüş belirtiyordu. Ancak olumlu görüş belirttiklerinin hepsinin cemaat mensubu olduklarını gördüm. Cemaat mensubu olmayan ancak seçtirmek istediklerini anladığım tetkik hakimleri hakkında da olumlu konuşuyorlardı" diye konuştu.

"Hoca Efendiye danışılmış, 140'tan aşağısı olmaz"

Hamsici, şöyle devam etti:
"Toplantıda kurul üyeleri, seçilenlerden cemaat üyesi hakim ve savcıların kaç kişi olduğunu saymak istediler ancak İbrahim Okur, ben Birol Erdem buna karşı çıktık. Bu belirlenen isimlerin cemaatin istediği isimler olduğunu bu şekilde öğrendik. Bizim karşı çıkmamıza rağmen belirlenen hakim ve savcılar sayıldı. Sayının 80 civarında olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine toplantıda bulunan Fethullah Gülen cemaatine mensup kurul üyesi Ahmet Berberoğlu ile birlikte Salih Özyurt, Önder Ataç, Mehmet Kaya evin holüne doğru gittiler, yaklaşık 3-4 dakika sonra geri geldiler. Ahmet Berberoğlu bize dönerek, ’Hoca efendiye danışılmış, arkadaşların 140’tan aşağı razı olmaması gerektiğini...' belirten söz sarf etti. Bu nedenle tartışma çıktı. Tartışma sırasında Nesibe Özer kapıyı çarparak evi terk etti. Belirlenen hakim ve savcılar listesi İbrahim Okur’da kaldı, biz de evden ayrıldık"

Müsteşar: Ortaklığı bozamayız, anlaşın

Hamsici, 2 ay boyunca süren toplantılarda sayı konusundaki tartışmalar nedeniyle bir sonuç alamadıklarını belirterek, şu açıklamalarda bulundu: "Bunun üzerine ben, İbrahim Okur ve Birol Erdem müsteşar Ahmet Kahraman’ın evine gittik. Ona cemaatin en az 140 kişiyi Yargıtay üyesi istediklerini, Danıştay’a ise 37 bin sicillilerin üye yapılmasını istediklerini belirtip, cemaat mensubu olmayan kurul üyeleri ile Ömer Köroğlu’nun yanımıza alarak bizim istediğimiz hakim ve savcıları seçebileceğimizi ve bu şekilde objektif bir seçim yapabileceğimizi belirttik. Hatta onlara makul bir sayı verebileceğimizi belirttik. Ahmet Kahraman bize 'anlaşın’ dedi. Biz ona cemaatin Yargıtay’a 80 kişiye bile razı olmadığını en az 140 kişi istediklerini belirttik. Ahmet Kahraman bu konuşmamamıza rağmen 'ortaklığı baştan bozamayız, önümüzde 4 yıl var. Anlaşın’ dedi"

Cemaat üyeleriyle 3 defa bir araya geldik

Bu görüşmenin ardından Fethullah Gülen cemaati üyeleriyle tekrar bir araya geldiklerini ve 108 üyeye razı olduklarını anlatan HSYK eski Başkanvekili Hamsici, şu ifadeleri kullandı:

"Cemaat üyeleri ile hakimevinde 3 defa bir araya geldik. Bu toplantılarda da sayıyı Yargıtay için 160’a, Danıştay için 54’e indiremedik. Cemaatin belirlediği isimler Yargıtay için 108 kişi aynen kendini korudu. Bizim ve diğer üyelerin belirlediği bazı isimler de listeye girince sayı 180’e kadar çıktı. Ancak resmi seçim sonucu cemaatin daha önce belirlediği 108 adaydan 107 kişi aynan Yargıtay üyesi seçildi. Danıştay’da ise cemaatin belirlediği tüm adaylar seçilmiş oldu. Danıştay’ın üyesini şu an tam olarak hatırlamıyorum"

MİT müsteşarının ifadeye çağrılması

O dönemde cemaatle ayrı gayrı olmadığını ve kendisinin de cemaate sempati ile baktığını belirten Hamsici, "MİT müsteşarının İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmak istenilmesi ve çağrılmanın Fetullah Gülen Cemaatinin o dönemde Türkiye’de gerçekleştirilmek istenilen barış sürecine karşı olmaları ve bu süreci engellemek için MİT müsteşarını şüpheli sıfatıyla çağırmaları benim Fethullah Gülen cemaati mensupları hakkında tekrar düşünmeye başladım. Daha önceden bakanlıktan tanıdığım özel yetkili Cumhuriyet Savcısı olan ve aynı zamanda Fetullah Gülen Cemaati mensubu olarak bildiğim Fikret Seçen’i telefonla aradım. Yapmış olduğum konuşmada bu çağırmayı cemaat mensuplarının bilerek yaptığını, devletin terörle mücadele politikasını etkilemeye çalıştıklarını ve bunu cemaat mensuplarının talimatı ile yaptıklarını anladım. Bu kişilerin, bu nedenle MİT müsteşarını kasıtlı olarak çağırıp, barış sürecini etkilemeye çalıştıkları kanaatine vardım" dedi.

Cemaate bakış açım değişmeye başladı

MİT müsteşarının ifadeye çağrılmasının ardından rahatsızlığını dile getirmeye başladığını söyleyen Hamsici şunları söyledi: "Bu dönemde Balyoz davası olarak bilinen davada, cemaat mensubu olduğunu bildiğim hakim ve savcıların yargı yetkilerini kötüye kullanıp 300’e yakın asker ve diğer şahısları tutuklamalarından dolayı cemaate bakış açım değişmeye başladı. Bu kanaatin benim vardığım gibi, birlikte çalıştığımız Birol Erdem ve İbrahim Okur’da da oluştuğunu biliyorum. Bu olaylardan sonra ben, Birol Erdem ve İbrahim Okur, HSYK’da oluşan Fetullah Gülen cemaati sohbetlerine katılmamaya başladık."

Hamsici, "Peki cemaat üyelerinin hukuka aykırı işlerine karşı neden hareket etmediniz?" sorusuna ise, "O tarihte bu olaylar gelişmesine rağmen gerek siyasi, gerekse bürokraside bu cemaat mensuplarına karşı bir duruş yoktu. Hatta iktidar partisi milletvekillerinin bazıları halen cemaatin liderine karşı ilgi duyuyorlardı. Ben o tarihte kesin bir kopukluk olmadığı için sadece bu cemaatin sohbetlerine gitmemeye başladım" diye cevap verdi.

İlhan Cinaner davasındaki gizli tanık

Hamsici, İlhan Cihaner davasında gizli tanık olan ancak ismini hatırlayamadığı hakimin mesleğe tekrar dönmek için dilekçe verdiğini belirterek, "Ben buna karşı çıktım ancak yapılan oylamada bu kişinin mesleğe kabulü yapıldı. Ben bu kişinin daha sonra cemaat mensubu olduğunu öğrendim. Bu kişinin daha sonra disiplin cezası olduğunu öğrendik. Ben bu durumu bakan beye ilettim. Ve bu kişinin mesleğe kabulüne bakan bey itiraz etti. Biz daire olarak tekrar toplanıp, bu kişinin mesleğe kabulünü kaldırdık" dedi.

"Zekeriya Öz'ün davranışları sonrası, cemaat eylemlerine karşı tavır aldım"

Yeni Şafak'ın haberine göre, müsteşar yardımcısı olduğu ve Adalet Akademisi Başkanlığı yaptığı dönemde hakim ve savcı aday adaylarının mülakatına girdiğini belirten Hamsici, "Bu dönemde Fethullah Gülen cemaati listesi diye bir liste bana iletilmedi. Ancak cemaat mensubu olan hakim adayları, çeşitli temaslar kurarak bize ulaşmışlardır. Bu dönemler bana bu şekilde çok sayıda referans gelmiştir." dedi.

2013'te Adli Kolluk Yönetmeliğiyle ilgili HSYK Genel Kurul kararının hazırlanması sürecini anlatan Hamsici, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İbrahim Okur beni mesaiye başlar başlamaz odasına davet etti. Odaya gittiğimde bir metin üzerinde Engin Durnagöl ve Muzaffer Bayram ile çalışıyorlardı. Okur bana bu metnin hazırlanması talimatını verdiğini ve arkadaşlarının hazırlayıp getirdiğini belirterek metni bana uzattı. Metni incelediğimde 26 Aralık 2013 tarihli Adli Kolluk Yönetmeliği ile ilgili eleştiriler yer almaktaydı. Bu metni ben ve İbrahim Okur bakan Sadullah Ergin'e götürdük. Kendisine hazırlanan metni kamuoyuna açıklamasını istedik. Metni okudu ve bu metni açıklayamayacağını (söyledi), benim için de 'sen de açıklama' dedi. Söz alan İbrahim Okur, 'Sayın bakanım, hakim ve savcılar arasında yoğun bir rahatsızlık var, telefonlarımız susmuyor. Siz bu metni açıklamazsanız biz genel kurul kararı şeklinde yayınlayacağız' dedi. Ben kurul başkanvekili olarak bu metni HSYK genel kurulunun gündemine aldım. Tartışıldı ve genel kurul kararı olarak oy çokluğu ile yayımlanmasına karar verildi. Bu karara Halil Koç, Rasim Aytin, Birol Erdem, Ahmet Karayiğit ve İsmail Aydın muhalefet kaldı. Birol Erdem muhalefet yazacağım diye dosyayı aldı. Dosya kendisinde yaklaşık 2-3 gün kaldı.

"17-25 Aralık soruşturmalarını yapan mensuplarına destek çıktığımız imajı yarattılar"

"Bu metnin Fetullah Gülen cemaati mensuplarının talimatıyla mı hazırlandı? Talimatı kim verdi?" sorusu üzerine Ahmet Hamsici, bu metnin hazırlanması talimatının kimden geldiğini bilmediğini, ancak metin hazırlandıktan sonra İbrahim Okur'un kendisini odasına davet ettiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Odada Muzaffer Bayram ve Engin Durnagöl vardı. Bana bu metnin hazırlanmasını talimatının kendisinin verdiğini söyledi. Kendisine bu talimatı kim verdi bilemiyorum. Ayrıca Birol Erdem, muhalefet yazmak için dosyayı aldı. Bir iki gün dosya kendisinde kaldı. Muhalefet şerhi yazdıktan sonra dosyayı müsteşarlık makamı odasında bana verdi. Ben kararı alınca genel sekreter yardımcılarından birini çağırdım ve ve kararı HSYK'nın internet sitesinde yayınlamasını istedim. Bu karar internette yayınlandığı esnada İstanbul savcısı olan cemaat mensubu olduğunu bildiğim 17-25 Aralık 2013 tarihli soruşturmalardan birinden sorumlu Muammer Akkaş'ın adliye önünde dosyanın elinden alındığını belirterek basın mensuplarına bildiri dağıttığını gördüm. Bu savcının basın bildirisinden sonra bizim kararımız medyada haber olunca ben bu olayın tesadüf olmadığını düşündüm. Beni oyuna getirdiklerini anladım. Ben bu soruşturmanın Akkaş'tan alınma nedeninin başsavcıya haber vermeden soruşturma yürütmesi olduğunu bilmekteydim. Akkaş'ın bildirisi gerçeği yansıtmadığı için Birol Erdem'den bu hususun açıklığa kavuşturulmasını sağlamasını istedim. Bizim bildirimiz Muammer Akkaş'a destek olarak algılanmıştı. Ancak kastım bu değildi. Akkaş, bizim bildiri yayınlanmadan bu bildiriden haberi varmış gibi basın mensuplarına yazılı metin dağıttı. Ben Gülen cemaati mensuplarının bunu bilerek yaptığını ve metnin yayınlanmasını sağladıklarını anladım. Muzaffer Bayram'ı odama çağırıp, 'Akkaş'ın bildirisi ile bizim metnin yayınlanması neden aynı ana denk geldi, bunu kasıtlı mı yaptınız?' diye sordum. Ancak o, bunun tesadüf olduğunu söyleyip yemin etmeye başladı. Gülen cemaati mensupları, bu şekilde hareket ederek sanki 17-25 Aralık soruşturmalarını yapan mensuplarına destek çıktığımız imajı yarattılar."

Bu duruma rağmen Gülen cemaati mensuplarından arınmak için neden tedbir almadığı sorusuna karşılık Ahmet Hamsici, Genel Sekreteri Muzaffer Bayram ve yardımcılarının kendisini etki altına aldığını söyledi. Hamsici, Zekeriya Öz'ün Cumhurbaşkanına karşı tavırları ve sosyal paylaşım sitelerindeki yazıları, Selam Tevhit dosyası ile birçok kişinin usulsüz dinlenmesi olaylarının ortaya çıkmasıyla cemaat eylemlerine karşı tavır aldığını, Ömer Köroğlu, Ahmet Karayiğit ve Zeynep Kavlak'ın da kendisiyle hareket edip 3. Daire olarak cemaat mensubu hakim ve savcılar hakkında soruşturma yapılmasını ve müfettiş görevlendirilmesini sağladıklarını belirtti.

"HSYK'da görev yapacak tetkik hakim ve müfettişlerin alımı esnasında Gülen cemaati mensubu olduğu anlaşılanlara öncelik verildi. Bu konuda ne diyorsunuz?" sorusuna karşılık Hamsici, 2011 yılına kadar konuyu önemsemediğini, kendisi de FETÖ'ye yakın olduğu için alınmalarında sıkıntı görmediğini belirtti. Hamsici, "Bu kişilerin seçilmesinde aktif görevi İdris Berber ile Engin Durnagöl yapmaktaydı. Bu iki hakim de Gülen cemaati mensubuydu. Anladım ki hep kendi cemaatlerinden olan kişilerin alınmasını sağlamışlar." dedi.

Hamsici, cemaat mensuplarının kendilerini milliyetçi, ülkücü veya sosyal demokrat olarak tanıtarak tedbir aldıklarını, 2010'daki HSYK seçimleri sırasında Gülen cemaati mensuplarının artık kendilerini gizleme gereği duymadıklarını, bu tarihten sonra yargı içinde kimlerin cemaatçi olduğunun herkes tarafından bilindiğini söyledi.

Hamsici, ifadesinin ardından savcılık soruları üzerine Yargıtay ve Danıştay’da bildiğini söylediği 94 'FETÖ' üyesi hakim ve savcının ismini verdi.

İlgili Haberler