Yolsuzlukların inanılmaz rakamlara ulaştığını bildiren eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, “Bu sarmaldan çıkmak için mutlaka yolsuzluk mahkemeleri kurulmalı” dedi.
CHP’nin, ‘Adalet Kurultayı’ çeşitli konularda yapılan panel ve çalıştaylarla devam ediyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun da organizasyonda görevli olduğu kurultayda, “İhale, teşvik ve izinlerde adalet” konulu çalıştayda görüşlerini açıklayan eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, yolsuzlukların inanılmaz rakamlara ulaştığını bildirdi. Söylemez, “Bu sarmaldan çıkmak için mutlaka yolsuzluk mahkemeleri kurulmalı” dedi.
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in yönettiği çalıştayda Ufuk Söylemez, Türkiye’nin yolsuzluk sarmalından başka türlü çıkmasının mümkün olmadığını kaydederek şunları söyledi:
“Bu mahkemeler bir tür ihtisas mahkemeleri şeklinde çalışmalı ve yolsuzluk yapan her kesimden kişi buralarda mutlaka hesap vermeli ve suçlu olanların ceza alması sağlanmalı, yolsuzluk yapanın yanına kar kalmamalıdır. Sayıştay denetimi yok, KİT komisyonlarının işlevi kalmadı, medya zaten hiçbir yolsuzluk haberi yapamıyor, yolsuzluk yapanlardan kim hesap soracak? Devlet büyüklerinin yakınlarının servetlerine ilişkin yabancı basında çarşaf çarşaf haberleri çıkarken biz susup oturmamalıyız. Yolsuzluk yapanlardan daha yürekli olmalıyız. Biz yolsuzluk yapmadık ki, niye korkalım, onlar korksun.”
“Demokrasi seviyemiz Pakistan’ın bile altında”
Her seçimden önce TIR’lar, uçaklar dolusu ülkeye milyar dolarların getirildiğini anlatan Söylemez, bu paraların döviz piyasası ile ekonomi dünyasını manipüle etme amaçlı olduğunu dile getirerek, bunların tamamının yolsuzlukla elde edilmiş paralar olduğunun kaydetti. Söylemez, “Pakistan şimdi bunu yapıyor. Pakistan Anayasa Mahkemesi’nin Navaz Şerif’i azletmesinin ardından ülkede geniş kapsamlı bir soruşturma başlatılıyor. Türkiye’de demokrasinin geldiği seviye maalesef Pakistan’ın bile altındadır” dedi.
Konuşmasında özelleştirmelerde yaşanan adaletsizlikleri de dile getiren Söylemez, bazı sektörlerde devlet tekelinin olmasının gerektiğinin altını çizdi. Söylemez, “Savunma ve iletişim gibi kritik sektörlerde devlet hissesi kesinlikle yüzde 51’in altına düşmemeli. Örneğin Türk Telekom’da devletin hissesi yüzde 51 olsaydı bu kurum iflasın eşiğine gelmezdi. O nedenle eskisi gibi değil ama günümüze uygun, güncellenmiş bir karma ekonomiye acilen dönülmelidir” diye konuştu.
Tüm bu önerileri CHP’nin dikkate almasını ve vatandaşlara açıklamasını isteyen Söylemez, referandumda oluşan birlikteliğin seçimlerde de sürdürülmesi gerektiğini belirtti.
“İhalelerde büyük bir kara delik var”
Aynı çalıştayda görüşlerini açıklayan Dünya Şeffaflık Örgütü Türkiye Başkanı Oya Özarslan da, küçük çapta yapılan yolsuzlukların teknolojik gelişmelerle önlenebildiğine işaret ederek, büyük yolsuzlukların en çok ihaleler yoluyla yapıldığına dikkat çekti. İhaleler, kara para ve offshore hesapların birbirini desteklediğini anlatan Özarslan, “Dünyada bütün skandallara baktığınızda bu tür hareketlerin genellikle otoriter eğilimli ülkelerde olduğunu görüyoruz. Offshore hesaplar kara parayı vatandaştan gizlemek ve vergiden kaçmak için açılıyor. Tüm bunların önüne geçmek için ihalelerin kesinlikle şeffaf, kamu denetimine açık yapılması çok önemli” dedi.
AKP’nin iktidara geldiği 2001’den bu yana Kamu İhaleKanunu’nun 44, yasadaki bazı maddelerin ise 205 kez değiştiğini bildiren Özarslan, ençok kanunun “Kapsam” başlıklı 2. Maddesi ile “İstisnalar” başlıklı 3. Maddesinin değiştiğini kaydetti. Özarslan, “2010-2012 yıllara arasında kamu alımlarının yüzde 58’i ihale ile yapılırken yüzde 42’si ihalesiz yapılmış. Bu büyük bir kara deliğe işaret ediyor” diye konuştu.
“Burada otururken köprü parası ödüyoruz”
Gazeteci Çiğdem Toker de çalıştaydaki konuşmasında 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 21. Maddesinin b fıkrası kapsamında yapılan kamu alımlarını kısaca anlatmak için kullanılan “21/ B”, yani pazarlık yöntemi ile yapılan ihalelere değindi ve bu yöntemin ancak deprem, doğal afet gibi ani ve beklenmeyen olayların ortaya çıkması durumunda ihalenin ivedi yapılması gereken durumlarda söz konusu olması gerektiğine işaret etti. Toker, “Ancak özellikle 2013’ten bu yana bu koşullar söz konusu olmamasına rağmen pekçok ihale bu usulle yapılıyor. Hükümet özellikle yol projelerinde bu yöntemi tercih ediyor” dedi.
Toker, Yap-İşlet-Devret yöntemiyle yapılan kamu projelerinin de vatandaşa bir lütuf gibi sunulduğunun altını çizdi ve “Bu milletin cebinden 5 kuruş çıkmadan vatandaşa hediye ettik deniyor. Yalan. Hepsi emsallerine göre çok yüksek bedellerle vatandaşın cebinden çıkan vergilerle yapılıyor ve yıllarca bunların bedelini ödemeye mahkum ediliyor. Buna en güzel örnek Osmangazi, Yavuz Sultan Selim köprüleri ile Avrasya tünelidir. Hepsi gelir garanti edilerek yapıldı. Şu an burada oturuyoruz ama bu köprülerden geçmeyen otomobillerin parasını ödüyoruz” diye konuştu.
Gazeteci Tuncay Mollaveisoğlu da yolsuzluk ekonomisinin özellikle Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan tarikat ve cemaatleri beslediğine dikkat çekerek, ülkeyi Sevr’e döndürmek isteyen küresel sermayenin Türkiye’deki sermaye çevreleri ile işbirliği yaptığını kaydetti. “TC’yi yıkmak isteyen çevreler ile ona’yancılık’ yapan TÜSİAD gibi sermaye çevreleri, küresel sermaye işbirliği halinde. Türkiye çok büyük oranda borçlandırılarak, para baronlarına bu kaynaklar aktarılıyor. Amaçları, ülke yağmalanırken kimse kalmasın” diyen Mollaveisoğlu, hükümetin eğitimde kaliteyi düşürerek, ilerde kendilerine bekçilik yapacak nesil yetiştirmeyi hedeflediğini de sözlerine ekledi.