Gündem

Eski AKP'li vekil Mehmet Dülger: Anayasa değişiklik teklifi bir ABD projesidir; CIA raporunda var

"FETÖ’nün siyasi uzantılarına dokunamazlar"

03 Nisan 2017 15:05

DYP ve Büyük Türkiye Partisi’nin kurucularından AKP eski Antalya Milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu eski Başkanı Mehmet Dülger, "anayasa değişiklik teklifi kanununun bir ABD projesi olduğunu" iddia etti. “CIA eski Türkiye şefinin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu bir Türkiye raporu var. Raporda, ‘Eğer ABD’nin çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulmasıysa, mutlaka ve öncelikle yargıyı, orduyu, meclisi ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir" diyen Dülger, "Tek adamı ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır’ deniyor. Sonuç olarak bu Anayasa değişiklik teklifi, bir ABD projesidir" görüşünü savundu.

Partide bulunduğu dönemde kafasındaki sorulara yanıt alamadığını söyleyen Dülger, şunları anlattı:

“Bazı halleri izahtan kaçındıklarını gördüm. Bir kere, Kızılcahamam toplantısında, ‘Burada madem aile içindeyiz, bana Büyük Ortadoğu Projesi nedir, bizim eşbaşkanı olmamız nedeniyle bize düşen görevler nelerdir, bizim Türkiye olarak böyle büyük bir projede yerimiz ne olacak’ diye sordum. Cevap olarak ‘öğle tatili geldi’ cevabını aldım. Hiçbir açıklama yok. Bu benim için çok büyük bir soru işaretidir.”

BirGün gazetesinden Meltem Yılmaz'ın sorularını yanıtlayan (3 Nisan 2017) Dülger'in açıklamaları şöyle:

»Referanduma sayılı günler kala Anayasa değişiklik paketini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önce şunu sormak lazım, bugün Türkiye’de Anayasa değişiklik paketine ya da Başkanlık sistemine ihtiyaç var mıdır? Kesinlikle hayır. Mevcut Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesi ile bu sorun rahatlıkla çözülebilir. Bir de bu yeni pakete neresinden baksanız sorunlu. Örneğin, bu paket milletvekili yaş sınırını 18’e çekiyor değil mi? Ama bundan birkaç yıl önce milletvekili yaşı 25’e düşürülmüştü, bir bakın bakalım bugün Meclis’te bir tane 25 yaşında milletvekili var mı? Yok, çünkü amaç oy almak.

»18 yaşında bir genci “milletvekili” olarak görmek, aynı gencin sokakta ya da kampüste fikrini ifade etmesine de açık olmayı gerektirmez mi?
Elbette. Eğer gerçekten gençleri ülke idaresinde söz sahibi yapmak gibi bir istek varsa, bırakın o adam her ortamda fikrini söylesin. Bir de “biz özgürlükler tanıdık” gibi ifadeler kullanıyorlar. Bu ne demek anlamıyorum. Annesinden doğan bir çocuk özgürdür zaten, devletin görevi özgürlük vermek değil, bütün özgürlüklerin garantisi olmaktır. Ama bakıyorsunuz, Türkiye’de en tanınmak istenmeyen özgürlük ifade özgürlüğü. Başbakan diyor ki, itaat et rahat et. Oysa siyaset itaat edilen değil, bilakis müzakere edilen yerdir.

»Siyaseti itaat etmek olarak algılarken demokratik bir anayasa hazırlamak mümkün müdür? 

Mümkün değil. Tek kişi sorumluluğu alsın istiyorlar. Türkiye’deki Başkanlık sistemi ABD ile karşılaştırılıyor ya, ben bu örneğe daha önce değinilmemiş bir açıdan değineyim. Bakın, Trump 20 Ocak’ta göreve başladı ve hâlâ kabinesi yok. Neden biliyor musunuz? Adalet Bakanı olması beklenen kişi, bundan 30 sene önce yazmış olduğu bir metindeki ifadelerinin ABD’deki adalet anlayışıyla bağdaşmayacak ifadeler olması nedeniyle Adalet Bakanı olamadı. Şimdi Türkiye’ye bakalım; AKP, milletin bilgi eksikliğinden istifade etmek suretiyle sanki hükümeti seçiyormuşuz gibi yanlış bir algı yaratıyor. Hayır, biz hükümeti seçmiyoruz, hükümetin başında olacak adamı seçiyoruz. Bu adam canının istediğini AB Bakanı yapar. Üstüne, Başkanı 4 senede bir seçiyorsan hükümeti de onaylamış oluyorsun. Bu durumda kimsenin hiçbir şey söyleme hakkı kalmıyor.

»AKP’nin ilk döneminde milletvekili idiniz. Ancak şimdi AKP’ye muhalifsiniz. Neden bu noktaya geldiniz?

Başlangıçta AKP’ye dair bir ümit vardı. Ama yavaş yavaş değişti. AKP dini duygulara hassas bir parti olarak başladı. Ama sonra dini temel alan bir siyaset oldu, bu olmaz. Yani enflasyonu önlemenin dini veya milli bir yolu var mı, hayır yok, ekonomik bir yolu var. Şimdi çok yanlış bir şekilde, milletin aklında AKP’nin bir merkez sağ parti olduğu izlenimi var. Hayır değildir. Ben merkez sağ siyasetin temsilcisiyim. Türkiye’nin bugün acilen merkez sağ siyasete ciddi bir biçimde ihtiyacı var, ama Recep Tayyip Bey hiçbir zaman merkez sağ demedi, AKP de merkez sağ partisi değil.

»Nedir o zaman?

Partinin derinliğini, niyetlerini bilemem ama partide bulunduğum süreç içerisinde bazı halleri izahtan kaçındıklarını gördüm. Bunu izah et dediğinde edemiyorlar.

»Ne gibi halleri?

Bakın, benim AKP’de tasvip edilmememin nedenlerinden birini anlatayım. Biliyorsunuz, AKP 3 ayda bir Kızılcahamam’da toplantılar yapardı. Bir toplantıdaki dış politikayla ilgili konuşmada Recep Tayyip Bey Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu anlattı ve bolca alkış aldı. Ardından Dışişleri Bakanı çıktı, o da aynı şeyleri anlattı. Ben el kaldırdım ve “Burada madem aile içindeyiz, bana Büyük Ortadoğu Projesi nedir, bizim eşbaşkanı olmamız nedeniyle bize düşen görevler nelerdir, bizim Türkiye olarak böyle büyük bir projede yerimiz ne olacak” diye sordum. Cevap olarak “öğle tatili geldi” cevabını aldım. Hiçbir açıklama yok. Bu benim için çok büyük bir soru işaretidir.

Benim babam da Demokrat Parti’de milletvekili idi. Ama hiçbir zaman AKP’nin yaptığı siyaset gibi bir siyaset olmamıştır Türkiye tarihinde. Örneğin Demokrat Parti’nin zabıtlarını incelendiğinizde, grup toplantıları içinde milletvekillerinin Adnan Menderes’e nasıl her şeyi sorup onu nasıl salladığını görürsünüz. Ama AKP ne yapıyor, salı günleri öğlen çıkıyor konuşuyor, sonra Allahaısmarladık, nedir bu? Gündemde neler var oysaki, gündemdeki hiçbir şey hakkında konuşulmuyor, sadece alkış ve tezahürat. Oysa ben şunu da çok iyi hatırlıyorum, Adalet Partisi grup toplantısında Demirel bir defasında alkış olduğunda, “Bir dakika” demişti, “Alkış yok, burası bir meclis çalışmasıdır. Burayı maça çevirmeye hakkınız yok. Kim yaparsa çıkarılacak..

»Yeni Anayasa paketinin meclisi bu derece işlevsizleştirecek olması çok da sürpriz değil herhalde.

Evet, Meclis’in fonksiyonuna ilişkin AKP’nin bakışı çok ilkel. Meclis kanun yapar diyorlar. Oysa meclis sadece kanun yapmaz, denetleme de yapar. Dahası, meclis bir zemin olarak milletin sözünü dile getirdiği yerdir. Şimdi bu Anayasa değişiklik paketine göre bir başkan ve yeteri kadar yardımcısını kendisi seçecek. Yeteri kadar yardımcı kaç tanedir, o yardımcılar kim, yetkileri ve sorumlulukları nedir, biz bunları bilmiyoruz. Seçilmemiş bir adam yardımcı oluyor. İşte ben getirilen bu teklife ‘‘Hayır” diyorum. Şimdi zaten hesap verilmiyor, bu Anayasa paketi ile hesap verme işi tamamen ortadan kalkacak. Geçen günlerde Dışişleri Bakanımız ABD’nin Dışişleri Bakanı ile görüştü. Ben bilmek istiyorum, ne konuştular? Bu bizi son derece ilgilendiren bir konu, neden açıklanmıyor? Fırat Kalkanı nasıl ve neden bitti, orada verdiğimiz şehitler ne olacak? Ama bunun açıklaması yok.

"Merkez sağ hâlâ sürü zihniyetinde"

»Az önce Türkiye’nin bugün acilen merkez sağ bir partiye ihtiyacı olduğunu söylediniz. Neden böyle bir ihtiyaç olduğu fikrindesiniz? 

Evet ben öyle düşünüyorum ama merkez sağ benimle mutabık değil. Merkez sağı temsil eden camia diyor ki “kardeşim, bir adam gösterin oyumuzu ona verelim.” Bir sürü ve çoban zihniyeti. Ben de diyorum ki zamanımız, özellikle genç nesil için, ortak akıl zamanıdır. Merkez sağ hâlâ Türkiye’de bir adam arıyor. Terörü bilecek, milli eğitimi, dış politikayı, ekonomiyi bilecek bir adam. Ama böyle bir adam yok. Her adam ayrı bir şeyi bilir. Ortak akıl oturup ortaya çıkarır. Ama merkez sağ buna hazır değil. İkincisi de, merkez sağdaki arkadaşlarımız diyorlar ki, “Biz iktidara alışığız, iktidarın dışında yapamayız.” Her daim iktidarda olmak, iktidarın nimetlerinden faydalanmak istiyorlar. Ben, tuğla tuğla bir bina yapar gibi çıkaracağınız bir şeydir iktidar diye düşünürken, onlar bizim kaybedecek o kadar zamanımız yok diye düşünüyorlar. İşte bu, merkez sağın zaafıdır. Bu nedenle de ortaya çıkan her türlü popüler liderin peşinden giderek onun meşruiyetini sağlarlar. AKP’nin peşinden gittikleri gibi.

»Referandum sürecinde başka şatlar altında kolaylıkla bir araya gelmeyecek görüşler bir araya geliyor. Bunun yeni oluşumlara gebe olduğu açık. Siz ne düşünüyorsunuz?

Elbette. Hayır’cılar kazansın veya kazanmasın, başka şartlarda hiç yan yana gelmeyecek adamların yan yana gelmiş olması çok önemli tabii. Çünkü Türkiye’de artık siyasi çerçeveyi değiştirmemiz lazım. Yani ben iktidara geleceğim, sizin gırtlağınıza basacağım olmamalı. Yaşanan hayatta nihai noktada birbiriyle itişmeyecek şekilde insanlar gruplaşacaklardır. Bu gruplaşmada da bir tarafta sermaye bir tarafta emek olacaktır. Emek ve sermaye birbirini gırtlaklamaz çünkü sermayenin emeğe, emeğin de sermayeye ihtiyacı vardır. Çerçeve budur. Ama bu kazanımları görmeyenler çoğunlukta.

***

"Reza Zarrab AKP'nin yumuşak karnı"

»Rıza Sarraf davası kapsamında Halkbank Genel Müdür Yardımcısı New York’ta çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Devamı gelir mi?

Rıza Sarraf davası AK Parti’nin yumuşak karnıdır. Soruşturma daha da genişlemez çünkü bir yararı yok. Rıza Sarraf konuştu, bu Halkbank’ın genel müdür yardımcısı ABD’ye giderken tutuklanacağını bile bile gitti. Mayın eşekleri vardır, mayın döşeli araziye önden onları gönderirler. İşte bu adam gönderildi. Ama bana kalırsa devamı gelmeyecek, çünkü edinilen bilgiler ABD tarafından buraya karşı koz olarak kullanılacak.

***

"FETÖ’nün siyasi uzantılarına dokunamazlar"

»Siz, partinin ilk döneminde siyaset yapmış bir isim olarak, AKP’nin 15 yıllık iktidarından ne öğrendiniz?

AKP bu 15 yılda neyi gösterdi biliyor musunuz? Dine hassas camianın, 90 yılın intikamını almak dışında, bir medeniyet ya da refah referansı, Türkiye’nin ilerlemesi konusunda programı ve düşüncesi olmadığını gösterdi. Sadece ve sadece “bizi adam yerine koymadılar, bizim inancımızı paspas yaptılar” diyerek rövanşla uğraştılar ki söyledikleri de doğru değildi. AKP’nin benim içinde milletvekili olduğum zamandan beri son derece rahatsız eden bir tutumu vardır, o da kendilerini nimet olarak görmeleri ve onlardan önce hiçbir şey yapılmamış gibi davranmaları.

»Ama sokaktaki insan öyle demiyor. İktidar partisinin proje üreten parti olarak yarattığı algı bir mitten ibaret midir?

Bugün Türkiye’nin en önemli meselesi üretimdir. Oysa AKP üretim değil, sadece inşaat yapıyor. Ama inşaat geçicidir. Bir sene sonra ne olacak? Türkiye’nin en büyük bir başka meselesi de göçtür. AKP bütün iddiasına rağmen GAP’ın şu anda yüzde 58’i yapılmıştır, oysa GAP’ın düşünülme tarihi 1967’dir. Yani 50 yıl evvel düşünmeye başladığınız bir entegre proje hâlâ tamamlanmış değil. AKP iktidarda olduğu dönemde doğru düzgün bir tek proje yapmadı.

Şimdi demek istediğimi anlıyor musunuz, ben kişiye karşı değilim, ama hiçbir proje üretmediler, bu nedenle de onlara karşıyım. Gerçekten proje yapsalardı istihdam doğardı. Bir de çok kötü bir şey yaptılar. Ben milletvekili iken Recep Tayyip Bey, “Bundan böyle terfiler performansa bağlı olacak” dedi. Başarılı iseniz yükseleceksiniz. Ben de bunun için mühim olanın iş tarifi olduğunu söyledim. İşi tarif etmediğiniz zaman performansı nasıl ölçeceksiniz? Ama nihayetinde şu bir gerçek ki, formasyon istenmiyor, sadakat isteniyor.

»Neden bu kadar içe kapalı bir hale geldik?

Çünkü bizde milletin iktidarın yapacağı şey hakkında bir düşüncesi yok. Sadece iktidarı kullanmak istiyor. İnsanlar ne yazık ki tebaa olarak muhafaza ediliyor, vatandaş olmaya geçemedik. Vatandaş olsaydık her şeyi sorgulayacağımız gibi bu Anayasa’yı da sorgulardık, mesela derdik ki, bu Anayasa değişiklik teklifinin darbesavar olduğu söyleniyor, bu doğru mudur? Hiçbir Anayasa darbeye izin verir mi acaba? Hayır vermez, çünkü darbe yapılırken izin alınmaz. Ben 6 tane darbe gördüm, darbenin ne olduğunu bilirim. 15 Temmuz’da darbe tekniğini bilmedikleri için kötü senaryolar gerçekleşmemiştir. Yoksa bunu önleme konusunda hükümetin hiçbir etkisi yoktur.

»Darbeleri “savmak” için, Anayasa’nın darbesavar olmasından daha öncelikli olan, Fetö’nün siyasetteki uzantılarına dokunmak değil midir?

Dokunamazlar, dokunmayacaklar. Çünkü dokundukları kişi “ben seninle beraber değil miydim” diyecek. Ne cevap verecek o zaman dokunan? Unutturmaya çalışacaklar. Size daha fazlasını anlatayım. CIA eski Türkiye şefinin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye raporu var. Raporda, “Türkiye’nin bu şekliyle ABD politikalarının yanında olacağından emin olamayız, ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde meclis, meclisi ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğmizde yargı karşımıza çıkıyor” deniyor. “Eğer ABD’nin çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulmasıysa, mutlaka ve öncelikle yargıyı, orduyu, Meclis’i ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir. Tek adamı ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır” deniyor. Çünkü neden biliyor musunuz? Eğer o bir kişi ABD çıkarlarına yardım etme konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş bir yapıyı yıkmak ABD için sorun olmaz. Sonuç olarak bu Anayasa değişiklik paketi, bir ABD projesidir. Recep Tayyip Erdoğan, il başkanı olduğu zamanda böyle bir şeyi kabul etmemişti, şimdi neden ediyor?