Eski AKP Milletvekili ve Karar yazarı Mehmet Ocaktan İslamcı ideolojinin içinde bulunan "İslam devleti" kavramını irdeledi. Ocaktan, "İslam devleti' kutsallaştırmasının arka planında din bulunmamaktadır" dedi.
"Dini alandaki düzenlemeler bizzat Kur’an’ın vazettiği ilkelerle yapılmış, ancak siyasi alanla yani devletle ilgili düzenlemeler insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir" ifadesini kullanan Ocaktan'ın "İslam hem din hem devlettir ama..." başlığıyla (10 Ekim 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
İslam bütün dinler gibi insanlığa yaşanabilir bir dünya oluşturmaları için temel evrensel mesajlar sunmuş, doğruyu ve yanlışı göstererek insanlara akıl ve özgür iradeleriyle seçme imkanı vermiştir. Dini alandaki düzenlemeler bizzat Kur’an’ın vazettiği ilkelerle yapılmış, ancak siyasi alanla yani devletle ilgili düzenlemeler insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir başka ifadeyle devletin oluşum ve işleyişi Müslümanların içtihadına bırakılmıştır.
Nitekim Hz. Peygamberin vefatıyla birlikte henüz daha defnedilmeden, Ensar Beni Saide Sakifesi’nde toplanarak halife seçimini konuşmaya başlamışlar, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in de katılımıyla uzun tartışmalardan sonra Hz. Ebu Bekir’in halife seçimi gerçekleşmiştir. Çünkü kimin halife olacağı, seçimin nasıl gerçekleşeceği konusunda gerek Kur’an’da, gerekse Hz. Peygamberin işaret ettiği bir hüküm bulunmamaktadır.
***
İslam’ın ilk dönemindeki bu örneklere bakarak söylemek gerekirse, zaman zaman İslam dünyasında dillendirilen ‘İslam devleti’ idealinin dini bir temelden çok, Hz. Peygamber sonrasında özellikle de Emevi ve Abbasi dönemi örneklerinden kaynaklandığını belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla ‘İslam devleti’ kutsallaştırmasının arka planında din bulunmamaktadır.
Peki İslam’ın bir yönetim modeli önermemesi eksiklik midir? Elbette hayır, zira yönetim meselesi tamamen siyasi bir konudur ve insanın ‘yeryüzünü imar etmek’üzere yaratılmasının hikmeti de budur. Muhammed Abid el-Cabiri ‘Arap Siyasal Aklı’ adlı eserinde son derece net bir yorumda bulunuyor: “Bize göre İslam, hem din hem de devlettir. Ama, dinle ilgili yaptığı düzenlemeler gibi, devlet için de düzenlemeler yapmamıştır, hatta devlet işlerini Müslümanların içtihadına bırakmıştır. Bu durum, peygamberin vefatından sonra, Beni Saide Sakifesi’nde yapılan sahabenin toplantısında açıkça ortaya çıkmıştır. Kurulu bir devlet olmasaydı Peygamberin yerine geçecek kişiyi belirlemek için toplanmazlardı. Öte yandan da İslam, yönetim biçimini ve yöntemini açıklamış olsaydı, peygamberin yerine geçecek kişi konusunda farklı görüşler benimsemezlerdi, bizzat Hulefa-i Raşidin döneminde halife seçim yöntemleri farklılık göstermezdi. İslam’da yönetim meselesi, içtihada dayalı bir kamu yararı meselesidir.”
Hz. Peygamber sonrasındaki dört halife dönemini konuşurken bile İslam’ın tarif ettiği bir ‘İslam devleti’ modelinden değil, o günün sosyal, siyasal ve kabilevi şartlarında insanların tartışarak oluşturduğu bir yönetim modelinden söz ediyoruz. Dolayısıyla Müslümanların oluşturacağı bir devlet elbette Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin sunduğu evrensel perspektifi dikkate alacaktır, ama bu her dönemin kendine özgü sosyal, siyasal ve sosyolojik şartlarını dikkate alan ve hayatın içinde olan bir devlet olacaktır, ütopik ve hayattan kopuk bir devlet değil...
***
Maalesef günümüz İslam toplumlarında İslam nasıl bilinemez, anlaşılamaz ve sırlarla dolu bir din olarak algılanıyorsa, bir ideal olarak sunulan ‘İslam devleti’hayali de aynı şekilde erişilmesi ve uygulanması mümkün olmayan ütopik bir modeldir. Böylesine modern dünyanın gerçeklerinden kopuk bir devlet sisteminin hayata geçmesi, herhalde ancak hayallerde mümkün olabilir.
Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki, günümüz İslam dünyasında demokrasiye karşı çıkışlarda, modern dönemde dini düşüncede ciddi bir yenileşme yaşanmamasının payı büyüktür. Önceki asırların devlet tecrübeleri, kültürleri bugünün insanlarına bir alternatif gibi sunulmaya devam edildiği sürece Müslüman dünyanın hukukun üstünlüğüne dayalı, modern anlamda demokratik bir devlet oluşturmaları mümkün değildir.
Eğer bugün İslam dünyasında yönetim anlamında ortada bir sorun varsa, bu İslam’ın evrensel ve kuşatıcı mesajını ideolojik bir devlet projesine mahkum etmenin bir sonucudur.