Bütün mesele; özgür düşünceli, aklı ve bilimi esas alan bu nesilleri nasıl yetiştireceğiz? Elbette gelişmiş dünya örneklerinde olduğu gibi hedefleri ve müfredatı bilimsel kriterlere göre belirlenmiş bir eğitim sistemiyle...
Bu çerçeveden baktığımızda, Türkiye’de eğitim sisteminin gerek fikri ve bilimsel arka plan, gerekse pratik hayata tekabül eden yönü itibariyle hiçbir karşılığı olmayan ve sadece sınav kazanma üzerine bina edilmiş gereksiz bilgiler kaosundan ibaret olduğunu görürüz.
Böylesine bir eğitim sistemiyle bırakın ‘dindar nesil’ yetiştirmeyi, bilim, sanat ve teknolojik alanda her gün yeni gelişmelerin ve değişimlerin yaşandığı bir dünyada yarınına umutla bakabilen herhangi bir nesil yetiştirmek mümkün değildir.
Çünkü bu eğitim sistemi eleştirel düşünce ufkundan mahrumdur, eleştirinin, tartışmanın, sorgulamanın, itirazın olmadığı bir ortamda bilimsel gelişmenin, fikri tekamülün önü her zaman kapalıdır.
Peki, erdemli bir toplumun vazgeçilmezi olan hukuk, adalet, hakkaniyet, liyakat ve insan hakları gibi evrensel kavramların telaffuzdan öte bir karşılığı olmayan eğitim sistemiyle hangi dindar nesli yetiştireceğiz?
Hiçbir ahlaki kural tanımayan, dünyevi çıkarlar adına her türlü usulsüzlüğü, yolsuzluğu fetvalarla kitabına uyduran içi boşaltılmış bir din algısıyla yeni nesillerin dine mesafeli durmasını nasıl önleyeceğiz?
İslam akla, mantığa ve tefekküre özellikle vurgu yapmasına rağmen, rasyonelliğe ve eleştirel bakışa itibar etmeyen, hurafelere-menkıbelere dayalı ve de hamaset diliyle üretilen dini bilgilerle yaşadığımız çağın farkında olan bir nesil yetiştirebilir miyiz?
Kur’an açık bir şekilde “adil ve dürüst” bir toplum hedefi gösterdiği halde, gerek eğitim sisteminde, gerekse siyasi ve toplumsal söylemde itirazı, eleştiriyi hor gören, itaatte fazilet arayan bir zihniyetle dindar nesiller değil, olsa olsa dünyadan habersiz, güdülmeye müsait kullar topluluğu yetiştirmek mümkün olabilir.
İnsanlara, özünü ve ruhunu kaybetmiş bir din anlatarak ‘dindar nesiller’ yetiştiremeyiz. Bu konuda son yıllarda Türkiye’de ve bütün bir İslam coğrafyasında yaşanan acı tecrübeler gösterdi ki, geleneksel İslam kültürünün raflarında tozlanmaya bırakılan hurafelere ve menkıbelere dayalı bir din anlayışıyla ve de Selefiliğin kirli havuzlarında üretilen radikal nefretle çağdaş dünyada İslam’ın mesajını kimseye ulaştıramayız.
Unutmayalım, 15 Temmuz’da insanlara ve değerlere kurşun sıkan FETÖ, bu ülkede yıllarca ‘dindar nesil’ yetiştirme iddiasıyla faaliyetler yürüttü, insanların duygularını ve emeklerini sömürdü.
Aynı şekilde IŞİD de Kur’an ayetleri ve hadislerle ‘dindar nesiller’ yetiştirmek için İslam coğrafyalarında ve bütün dünyada ‘fetih’ bayrakları salladı ve bol bol kafa kesti.
Eğer Müslüman toplumlar olarak İslam’ın aklı kullanmayı ve bireysel inisiyatifi önemseyen evrensel mesajına rağmen, hala rasyonel aklın ve bilimin sağladığı gelişmeleri, özgürlükleri ve hukukun üstünlüğünü kuşkuyla karşılayan ya da bu değerleri dinin karşıtı gibi gören bir zihniyet yapısıyla dindar nesiller yetiştireceksek vay halimize...