Anadolu Ajansı eski Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Türkiye’nin artık vizesiz Avrupa için heyecanlı olmadığını ileri sürerken, “AB üyeliğini teklif etseler bile bir heyecan yaratmaz artık. İslam dünyasında ve Türkiye'de Avrupa hayranlığı, sevgisi tükendi ama AB bunun farkında değil” dedi.
Öztürk’ün Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (1 Aralık 2015) nüshasında yayımlanan “Türkiye-AB zirvesi: Beceriksiz Avrupa” başlıklı yazısı şöyle:
En başta şunu bilelim: Avrupa mülteci sorunlarıyla yüzleşmeseydi, Türkiye'ye muhtaç olmayacak ve bu zirve gerçekleşmeyecekti.
Merkel, Türkiye olmadan mülteci sorununu çözülemeyeceğini ilk söyleyen oldu. Hem kendi ülkesinde, hem de Avrupa medyasında epey eleştiri aldı bu yüzden. Zira tam o günlerde, Gezi olaylarından beri Türkiye aleyhine kampanya sürdüren medya, finans ve siyasi merkezler, PKK ve Kürt sorunu üzerinden atıp tutmaya devam ediyordu. Tam bunlar olurken, birden kurtarıcı olarak Türkiye'nin öne çıkmasından pek hoşlanmadılar. Oysa ne güzel 'Türkiye IŞİD'i destekliyor' yalanını çevirip çevirip yayıyorlardı.
Bu arada, sanmayın ki Merkel'in Türkiye aşkı depreşti, sanmayın ki Almaya tarihsel dostluğumuzu hatırladı. AB üyeliğimize en büyük engel olmasının yanı sıra; medya, istihbarat ve terör örgütleri üzerinden Türkiye'nin içini en çok karıştıran ülke olma özelliğini hala sürdürüyor Almanya.
Türkiye'nin tezi neden tartışılmıyor?
Türkiye iki milyondan fazla mülteciyi barındıran, Ortadoğu'nun genetiğini bilen ülke olarak, başından beri bir tezi (bana göre biraz cılız) savunuyor: 'Mülteci sorununu üreten nedenleri ortadan kaldırmadıkça, asla bu problemi çözemeyiz.'
Merkel'in ziyaretinde, görüşme masasında oturanlardan bir arkadaşımı aradım, 'bu tezi Merkel ile tartıştınız mı' diye sordum. Yetkili arkadaşım söyle dedi: “Ne Merkel, ne de AB üyesi bir ülke bu gerçeği tartışmak istiyor.” Son zirvede de tartışılmadığını öğrendim. Ne tuhaf değil mi?
Oysa ki AB sınırlarını zorlayan mülteciler Suriye, Irak, Afganistan, Libya, Yemen'den geliyor. Bu insanlar Rusya/İran/Suriye hattının yarattığı kaos ve savaş ortamı nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kalıyor. ABD ve AB bu ülkelerdeki krizi çözmeyerek aklı sıra, Türkiye, Rusya, İran ve diğer İslam ülkelerinin, değirmen taşı gibi, birbirini öğütmelerini izlemek niyetinde.
Oysa kazın ayağı öyle değil. Terörün bir ekosistemi var. Bu sistem, Paris saldırısını, mülteci akınını doğuracak kadar Avrupa'yı sarsabilir. Avrupa bu gerçeği görememekten kaynaklanan bir sorun yaşamıyor aslında. Mesele, niyetleri sorun çözmek değil bir, beceriksizler iki.
Zirve, AB'nin vizyonu kadar kısır
Şimdi Türkiye-AB zirvesine bakalım.
Türkiye'ye 3 Milyar Euro vereceklermiş, bununla mültecilere Türkiye'de istihdam, barınma gibi şeyler sağlanacakmış. Bu da iki yıla yayılacak, nasıl ödeneceğine, nereye harcanacağına onlar karar vereceklermiş.
Sonra, AB 400 Bin mülteci alacak, bunları kendisi seçecek, Türkiye mültecilerin geri kabul şartını kabul edecek, AB istemediği (Türkiye üzerinden gelen) mülteciyi geri gönderecekmiş. Ne olacak bu mülteciler? 'Geldikleri ülkeye gönderilecek' diye bir ibare var. Bu insanları Suriye'ye nasıl geri gönderelim, akılla izah etmek mümkün değil.
Zirveden çıkan bir başka karar da, 2016 ilk çeyreğinde yeni fasılların açılabileceğidir. 'Hangileri olduğunu yazalım' diyen Türkiye'nin talebi kabul edilmedi. Buna komisyon karar verecekmiş. Yani en önemsiz fasılları da seçebilirler. Dikkat edin, her üye için normal süreç olan fasılların açılması, Türkiye'ye karşı siyasi bir pazarlık aracı haline gelmiş oldu.
Vize muafiyeti ise karışık. Türkiye geri kabul anlaşmasını imzalayacak, şartları yerine getirecek, sonra komisyon oturup bu meseleyi karara bağlayacak. Yani mülteci akını devam ederse, tüm bunlar masada şantaj aracı olarak duracak.
Avrupa itibarını kaybetti farkında değil
Özetle, AB-Türkiye zirvesi şu demektir: Türkiye mültecilerin geçişini engellesin, geri gönderdiklerimizi kabul etsin, bunun karşılığında 3 Milyar Euro, Türk vatandaşlarına vize muafiyeti ve kapalı olan 34 fasıldan bazılarını konuşma imkanı (fasılları karara bağlama bile değil) verelim.
On sene önce olsaydı, bu, Türkiye'de büyük heyecan yaratabilirdi ama şimdi öyle değil. Vizesiz AB için bizim ölüp ölüp dirildiğimizi sanıyorlar hala.
Avrupa, İslam dünyasına ve Türkiye'ye yönelik öylesine kötü, öylesine art niyetli, öylesine başarısız politikalar uyguladı ki, AB üyeliğini teklif etseler bile bir heyecan yaratmaz artık. İslam dünyasında ve Türkiye'de Avrupa hayranlığı, sevgisi tükendi ama AB bunun farkında değil.
Bu zirvenin kayda değer sonuçlarından biri, AB ile iletişim ortamının yeniden kurulmuş olmasıdır. Avrupa hiç olmaz Türkiye'nin tezlerini tartışma zemini bulmuş olacak.
Mülteci sorunu ve Rusya krizi de gösterdi ki, Türkiyesiz bir Ortadoğu dizaynı, Türkiyesiz bir Avrupa Birliği, Türkiyesiz bir NATO olamaz. Zirvede bunu anladıklarını sanmam. Neyse ki yılda iki defa zirve düzenleme karar verildi.
Biz kendimize bakalım. Güçlü bir Türkiye olmadıkça bu coğrafyada bize uyku haram.