Medya

"Eşit şartlarda yarışa güvenemiyorlar; referandumda elleri bağlı olmayan boksör durmaksızın yumruklayacak"

Mehmet Yakup Yılmaz: Bir yandan devlet olanakları, diğer yandan paranın gücü muhalefetin sesini iyice kısacak"

10 Şubat 2017 12:53

Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın onayından sonra nisan ayında yapılması planlanan anayasa değişikliği referandumuna ilişkin olarak "Biliyoruz ki iktidar partileri, geçmiş seçimlerde devletin olanaklarını sonuna kadar kullandı. Ama yine de televizyon yayınlarındaki eşitlik bu orantısızlığı bir ölçüde dengeleyebiliyordu. Artık böyle bir şey olmayacak. Eşit şartlarda yarışa güvenemiyorlar; referandumda elleri bağlı olmayan boksör durmaksızın yumruklayacak" dedi. "Bir yandan devlet olanakları, diğer yandan paranın gücü muhalefetin sesini iyice kısacak" diyen Yılmaz "Olağanüstü Hal nedeniyle valilerin, kaymakamların muhalefete koyacakları kısıtlamalar da cabası!" diye yazdı.

Yılmaz'ın Hürriyet gazetesindeki yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, referanduma sunulacak Anayasa değişikliği ile ilgili olarak “Meclis’in gücü azalıyor” eleştirilerine yanıt verdi:

“Ne diyorlar, ‘Parlamento yok, her şey tek adamda bütünleşecek.’ El insaf. Hepsi yalan. Yalanla yatıp, yalanla kalktılar. Cumhurbaşkanı’na ‘kanun’ değil, ‘kararname’ yetkisi veriliyor. Kanun, kararnameden üstündür. Üstünlük Meclis’te.”

Haksız olduğunu söyleyemeyiz. Evet, Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanı’na ülkeyi kararnameler ile yürütme yetkisi veriliyor. Kanun gerekirse, bunu Meclis çıkaracak.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra biliyorsunuz, olağanüstü hal ilan edildi.

Mevcut Anayasa’ya göre, olağanüstü hal kararnameleri, olağanüstü hal ilanını gerektiren konularla sınırlı ve ölçülü olarak çıkarılabilir.

Şimdi dün gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren son kanun hükmündeki kararnamenin içeriğini başlıklar halinde hatırlayalım:

Kapatılan özel radyo ve televizyonların sahip oldukları yayın lisansları, yayın hakları, frekans ve kanal kullanımının yeni kişi ya da kurumlara devri izni Maliye Bakanlığı’nın talebi üzerine RTÜK tarafından verilecek.

Yolcu ve eşya taşımalarında kullanılan araçların kış lastiği kullanmaları, illerin hava ve iklim şartlarına göre yılın belirli dönemi için zorunlu tutulacak. Düzenlenen yükümlülüğe uymayan aracın işletenine 625 lira ceza verilebilecek.

Bankacılık mevzuatı ile bankacılık usul ve prensiplerine uygun kredi kullandırma, bu kredileri temdit etme veya ek kredi kullandırma, taksitlendirme, teminata bağlama veya yeniden yapılandırma işlemlerinde artık “zimmet suçu” söz konusu olmayacak.

İşsizlik Sigortası Kanunu’na iki yeni geçici madde eklenmesi.

Özel Eğitim Kurumları Kanunu’na, “sosyal etkinlik merkezleri kurulması” eklendi, “öğrenci etüt merkezleri kurulması” kaldırıldı.

RTÜK Kanunu’nun 26. maddesinin sekizinci fıkrasının birinci ve ikinci cümleleri değiştirildi, üçüncü cümlesi yürürlükten kaldırıldı. Geçici 4. maddenin 7. fıkrası da yürürlükten kaldırıldı.

Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’un 149/A maddesi yürürlükten kalktı. Böylece, özel televizyonlarda parasını bastıranın istediği kadar seçim reklamı yapmasının yolu açıldı.

Milli Eğitim Bakanlığı Kanunu’nun 12. maddesinin birinci fıkrasının d bendi yürürlükten kaldırıldı. Böylece bakanlık, yaygın eğitim kurumlarıyla ilgili hizmetleri yürütme yükümlülüğünden kurtuldu.

Bütün bunların olağanüstü hal ilanını gerektiren koşullar ile ne ilgisi var?

Normalde Meclis’in çıkarması gereken kanunlarla düzenlenmesi gereken konular hepsi de.

Bu, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ülke yönetilmeye başlandığında, neler ile karşılaşacağımızın bir fotoğrafı.

O düzende Meclis etkisiz hale gelecek, her şey bir kişinin yayınlayacağı kararnameler ile düzenlenecek.

Hani “Meclis’in gücü” nerede?


Kanun Hükmündeki Kararname ile Seçimlerin Temel Hükümleri ile İlgili Kanun’da değişiklik yapıldı ve bundan böyle seçimlerde, referandumlarda parası olan özel televizyonlarda istediği kadar reklam yayınlayabilecek.

Ayrıca televizyonlar, YSK’nın seçimler için belirlediği kurallara göre yayın yapmak zorunda da kalmayacak.

İstedikleri parti sözcüsünü, istedikleri sürece ekrana çıkarıp, konuşturabilecekler.

YSK’nın seçim dönemlerinde televizyon yayınları için uyulması gereken kurallar koyması, özel televizyonların kurulmasından sonra oldu.

Amaç şuydu: Parası çok olan, orantısız güç kullanarak seçmen tercihlerini etkileyemesin. Seçimler, partiler arasında eşit bir yarış olarak yapılsın ki milletin iradesi Meclis’e doğru olarak yansıyabilsin.

Biliyoruz ki iktidar partileri, geçmiş seçimlerde devletin olanaklarını sonuna kadar kullandı. Ama yine de televizyon yayınlarındaki eşitlik bu orantısızlığı bir ölçüde dengeleyebiliyordu.

Artık böyle bir şey olmayacak. Bir yandan devlet olanakları, diğer yandan paranın gücü muhalefetin sesini iyice kısacak. Olağanüstü Hal nedeniyle valilerin, kaymakamların muhalefete koyacakları kısıtlamalar da cabası!

Ve bu şartlar altında bir referandum yapacağız. Ringe birisi elleri bağlı iki boksör çıkacak, elleri bağlı olmayan boksör durmaksızın onu yumruklayacak.

Ellerinde tabancalarıyla poz verip, altına da “Hayır veren olursa 15 Temmuz’daki gibi geleceğiz yanınıza” yazan magandalar hemen yakalanmışlardı, hatırlarsınız.

Biliyorsunuz, Emniyet’te bir birim var, bütün işleri sosyal medyayı takip etmek.

Onun için bu magandaların kim olduklarını, nerede yaşadıklarını bulmak o birim için çocuk oyuncağı.

Nitekim, kısa sürede bunları yakalayıp, savcılığa teslim ettiler.

Peki sonra ne oldu? Magandalar ertesi gün adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Buna bir itirazım yok, tutuklu yargılama zaten en son tercih edilen bir durum olmalıdır.

Ancak, merak ediyorum:

Ellerinde silahla vatandaşı alenen tehdit edenler, Barbaros Şansal kadar da mı “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” etmiyorlar?

O zaman neden Barbaros Şansal, kendisinin atmadığı belli olan bir tweet için tutuklu yargılanıyor?

Bu ülkede herkes kanunlar önünde eşit değil mi?