Gündem

'Esad'dan üstü örtük bir özür dileme'

Mümtaz Soysal: Türkiye’nin ABD’li, NATO’lu, AB’li yandaşlarını da haberdar ederek, son yıl boyunca Suriye’de olup bitenleri, toplumun nasıl olup da birbirine düşürüldüğünü bir de orayı yönetenlerden dinlemek

04 Temmuz 2012 18:12

Mümtaz Soysal
(Cumhuriyet, 4 Temmuz 2012)

 

Bir hizmet ve fırsat

 

Medya gerilim sever. Gerilim olmalı ki, meraklar ve endişeler artsın, tirajlarla reytingler yükselsin.

Farkındasınızdır elbet, bu gazete, moda deyimle, “bir ilki gerçekleştirdi” ve gerilimin yumuşamasına katkı verip merakların ve endişelerin azalmasına yol açmış oldu. Hiç kuşkusuz, oğul Esad’la yapılan mülakat, Ortadoğu tarihine unutulmaz bir hizmet sayılır.

Beşşar Esad’ın ne ölçüde içtenlikli, titiz ve yapıcı davranmaya çaba gösterdiği belli değil mi? Hatta, olumlu bir yorumla, “üstü örtük bir özür dileme” anlamına geldiği bile söylenebilir bunun.

Tabii, olumlu olmak istenirse.

Ne yazık ki, çevremizdeki, hatta yanımızdaki büyük devletlerce paylaşılan bir beklenti değil bu. İki komşu arasında hır çıksın, silahlar konuşsun, ortalık karışsın, insanlar ölsün ve hırslarla hınçlar artsın ki, sınırları ve egemenlikleri yeniden düzenleme olanağı yeniden geçsin büyüklerin eline. Daha yüz yılı bile doldurmamış bir tarihin sayfalarını entrikalarla, gizli anlaşmalarla, toplumları tokuşturmak, egemenlikleri değiştirip doğal kaynakları paylaşmada parsa toplamaya çalışanlar aşağı yukarı hep öyle büyükler olmuştur. İngilizlerle Fransızlar arasındaki Sykes-Picot Paktı’nı, daha da eskilere inip Osmanlı topraklarının paylaşılması için Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yeniyetme İtalya Krallığı arasında kurulan haramilikleri kolay kolay unutabilir miyiz?

Şimdi öyle bir tarih zemininde ve böyle bir Cumhuriyet-Beşşar mülakatı ortamında, bütün bölgenin talihini etkileyebilecek bir adım atma fırsatı doğmadı mı Ankara için? Sayın Başbakan Erdoğan Şam’a mesaj göndererek Hatay sınırında buluşup konuşmayı öneremez mi?

Türkiye’nin ABD’li, NATO’lu, AB’li yandaşlarını da haberdar ederek, son yıl boyunca Suriye’de olup bitenleri, toplumun nasıl olup da birbirine düşürüldüğünü bir de orayı yönetenlerden dinlemek.

Köşeye sıkıştırılmışın nasıl panterleşme doğurduğunu anlamak.

Sonra da, bölgenin en bilgesi olarak bütün taraflara centilmence tavsiyelerde bulunmak yahut efendice çözümler önermek.

Hepsi, Türkiye’nin kolaylıkla yapabileceği işler. En çok yakışan da bunlar. Husumetten zillete kadar uzanan çirkin roller değil.