İslamcı muhalif grupların 27 Kasım'da başlattığı harekat, Suriye'de Beşar Esad'ın 8 Aralık'ta ülkeyi terk etmesiyle sonuçlandı.
Aynı süreçte, başta Türkiye olmak üzere küresel ve bölgesel aktörleri de içine çeken yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı.
Astana sürecindeki ortakları Rusya ve İran'ın yanı sıra ABD ile de yakın temasta olan Türkiye, bir yandan sahadaki sürecin daha büyük bir tırmanmaya dönüşmemesine diğer yandan da olası bir rejim değişikliğine dönük adımlara odaklandı.
Özellikle 7 Aralık'ta Katar'da yapılan ve Türkiye'nin aktif olarak yer aldığı görüşmeler, Esad'ın ana destekçileri Rusya ve İran ile önde gelen Arap devletlerinin "Esad sonrası süreci" konuşmaya başladıkları platform olması açısından dikkat çekti.
27 Kasım'da başlayan harekat sonrası Ankara'dan ilk açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çatışmalara müdahil olmadığı, sahadaki gelişmelerin yakından takip edildiği yönünde oldu.
Türkiye'nin odağında bu ilk günlerde, Suriye Milli Ordusu (SMO) grubunun, Halkın Savunma Birlikleri'nin (YPG) kontrol ettiği Tel Rıfat bölgesine başlattığı saldırı vardı.
YPG, IŞİD'e karşı ABD ile ortaklık içinde olan Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) ana unsurlarından biri.
Türkiye ise YPG'yi "terör örgütü" olarak tanımlıyor ve sınırdan en az 30 kilometre uzağa çekilmesini talep ediyor.
SMO'nun Türkiye tarafından desteklendiği ve özellikle Suriye'nin kuzeybatısında aktif olduğu biliniyor.
1 Aralık günü Tel Rıfat bölgesinin SMO'nun eline geçmesinin ardından sonraki hedefin Menbiç olduğu da o günlerde kamuoyuna duyuruldu.
Rusya ile ilk temas
Suriye'de yaşanan gelişmelerin ciddiyeti, muhalif grupların 30 Kasım günü ülkenin ikinci büyük kenti Halep'i tamamen ele geçirmeleri ile arttı.
Suriye ordusunun geri çekilmesi ve ciddi bir çatışma olmadan muhalefetin ilerlemeye devam etmesi, diplomasinin de hızlanmasına neden oldu.
Süreci en yakından takip eden iki ülke olan Türkiye ve Rusya arasında ilk temas da 30 Kasım günü kuruldu.
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, telefonda Suriye konusunu ele aldılar ve Astana Süreci kapsamında bir araya gelmeyi kararlaştırdılar.
Esad'ın en önemli destekçisi İran'ın Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin 2 Aralık'ta Türkiye'ye bir ziyaret düzenleyeceği de Ankara tarafından aynı gün açıklandı.
Arakçi ile Fidan'ın Ankara görüşmesi, muhalefet ile Esad arasındaki siyasi sürecin canlandırılması çağrısı ve iki başkentin görüş ayrılıklarının net şekilde ortaya çıkması dışında önemli bir sonuç yaratmadı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de 3 Aralık'ta bir telefon görüşmesi yaptı.
Diplomatik girişimlerin sonunda Türk, Rus ve İranlı dışişleri bakanlarının 7 Aralık'ta yapılacak Doha Forumu kapsamında Astana Süreci formatlı bir toplantıda bir araya gelmeleri kararlaştırıldı.
Ankara - Washington hattı
Türkiye, Astana ortaklarının yanı sıra ABD ve diğer bölgesel aktörlerle de bu süreçte yakın temasta kaldı.
ABD'li üst düzey bir yetkili, Washington'da basını bilgilendirme toplantısında, Suriye'de çatışmaların başladığı andan itibaren Türkiye ile her düzeyde yakın bir eşgüdüm içinde olduklarını kaydetti.
Yetkili, iki ülke dışişleri ve savunma bakanlarının yanı sıra istihbarat başkanları William Burns ve İbrahim Kalın'ın da temas kurduklarını açıkladı.
Taraflar arasındaki en üst düzey temas 6 Aralık'ta kuruldu.
Dışişleri Bakanı Fidan ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bir telefon görüşmesinde IŞİD ve PKK gibi örgütlerin bölgede yaşanan belirsizlikten yararlanmaması konusunu ele aldı.
ABD'nin Fırat'ın doğusunda yaklaşık 900 askeri olduğu biliniyor.
SMO'nun Menbiç operasyonu öncesinde de Türk ve Amerikan savunma bakanlarının telefonda görüşerek sahadaki durumu ele aldıkları kaydedildi.
Muhalif grupların 5 Aralık'ta Hama'yı almaları ardından Humus'a yönlenmeleri ve bu süreçte Suriye ordusunun hiçbir varlık göstermemesi, 7 Kasım Astana Süreci toplantısını daha da önemli hale getirdi.
İran Dışişleri Bakanı Arakçi, Astana toplantısı öncesi Bağdat'ta Irak ve Suriye dışişleri bakanları ile görüştü ve çatışmaların durması için sonuç vermeyen girişimlerde bulundu.
Türk ve Rus dışişleri bakanları ise AGİT Zirvesi'nin yapıldığı Malta'dan Katar'a geçtiler ve hemen 6 Aralık gecesinden itibaren ayrı ayrı ikili temaslarda bulundular.
Böylece 7 Aralık'taki toplantı için hazırlıklar tamamlandı.
Ancak aynı gün sabah saatlerinden itibaren muhalif grupların herhangi bir direnişle karşılaşmadan Şam'a ilerledikleri haberleri gelmeye başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantıdan sadece bir gün önce muhaliflerin yürüyüşünü desteklemesi ve hedefin Şam olduğunu açıklaması, artık sorunun siyasi yollarla çözülme aşamasını geride bıraktığını göstermesi açısından önemli oldu.
Öğleden sonra Türk, Rus ve İranlı dışişleri bakanları, Astana Süreci formatında bir araya geldiler. Kısa süren toplantının ardından ortak açıklamama yapılmaması dikkat çekti.
Görüşmeden somut bir kararın çıkmadığı ise tarafların basına yaptığı açıklamalarla ortaya çıktı.
Arap ülkeleriyle sürpriz toplantı
Doha aynı gün bir başka toplantıya daha ev sahipliği yaptı.
Türkiye, Rusya ve İran'dan oluşan Astana ortakları, Suriye'de yaşanan gelişmeleri önde gelen Arap devletleriyle ayrıntılı olarak ele aldılar.
Bu toplantının önceden planlanmadığı ancak Suriye'deki gelişmelerin geri döndürülmeyecek bir sürece doğru ilerlemesi nedeniyle organize edildiği kaydedildi.
Toplantıya Katar, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır ve Irak dışişleri yetkilileri katıldı.
Toplantı sonrası ortak bildiride askeri harekatların sonlandırılması ve siyasi sürecin başlatılması çağrısı yapılırken, Suriye'nin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve birliğinin korunması vurgusu yapıldı.
Ancak bildiride ülkenin resmi adı olan Suriye Arap Cumhuriyeti yerine sadece Suriye diye bahsedilmesi dikkat çekti.
Esad'ın düşüşü 7 Aralık'ta belli oldu
Katılımcı ülkeler Suriye bunalımının barışçıl yollarla ve Suriye halkının güvenlik, adalet ve istikrar isteklerine uygun şekilde çözümlenmesi beklentilerini de ortak bildiride kayda geçirdiler.
Bu ifadeler, toplantıya katılan ülkelerin Şam yönetiminin artık sona geldiği düşüncesinde olduğu ve bundan sonraki yeni sürece odaklandıkları değerlendirmelerine neden oldu.
Toplantıya katılan diplomatik kaynaklar da 7 Kasım gecesi itibariyle Esad döneminin sona erdiğinin herkes tarafından kabul edildiğini ve bundan sonra geçiş sürecine odaklanıldığını kaydettiler.
Esad'ın ülkeden ayrıldığı ve yönetimin muhaliflere devredildiği de 8 Aralık Pazar günü ilan edildi.
Dışişleri Bakanı Fidan, aynı gün Doha'da düzenlediği basın toplantısında, Suriye'de yeni bir dönemin başladığını ve Türkiye'nin bu süreçte de Suriye halkının yanında olacağını, küresel ve bölgesel aktörlerle işbirliği içinde olacağını kamuoyuna açıkladı.