Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, köşe komşusu Ahmet Hakan'ın "Totem yap bir kere de Ertuğrul Özkök’ü dışarıdaki maçlara götürme" ifadesiyle ilgili olarak "3 Temmuz günü Türk futbol tarihinin en büyük kumpası kurulduğunda, takımın ve başkanın yanındaydım. Aziz Yıldırım cezaevinden çıktığı gece başkanın yanındaydım. Fenerbahçe, İsviçre’de UEFA tarafından yargılanırken, o salonda tanık olarak takımın ve başkanın yanındaydım. Şu alın yazısına bak ki, uçağın camı 10 bin metrede çatladığında da takımın ve başkanın yanındaydım. Yani, Ahmet Hakan haklı. Bizimki hep kara gün yoldaşlığı olmuş. Madem şakalaşıyoruz, ben de Aziz Yıldırım’a şakayla sesleniyorum. Başkan, 'Totem yap', bir maça da Ahmet Hakan’ı davet et. Belki de bir iyi gün dostu kazanırsın" dedi.
Ertuğrul Özkök'ün "Sallama Asil Bey sen Hürriyet'i alamazdın" başlığıyla yayımlanan (25 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Şimdi devir değişti ya...
Nerede şirketini batıran, kendi ettiğini bulan varsa konuşuyor...
Bakıyorum bütün eski batıklarda, bir durumdan vazife çıkarma telaşı, bir “Bundan biz de nasıl çöpleniriz” tilkiliği almış başını gidiyor....
* * *
Şimdi de Asil Nadir çıkmış sallıyor eski medya patronlarına...
“Dış güçler bana saldırırken, dönemin Ekonomi Bakanı Güneş Taner, rakip medyanın etkisi altında tavır aldı. Dış güçlerle birlikte hareket eden dönemin medyası, bana yaralı balinaya saldıran köpekbalıkları gibi saldırdı.”
* * *
Hoppalaaa...
Yahu Asil biraderim, sen Londra borsasında her türlü cambazlığı yapıp, İngiliz polisinin, maliyesinin eline düşmedin mi...
* * *
Üstelik de nankörsün Asil Bey kardeşim.
Bugün adını vermeden saldırdığın o Erol Simavi var ya....
O günlerde beni Turgut Özal’a gönderdi ve şu mesajı iletti:
“Bir Türk şirketidir. Lütfen ihtiyacı olan parayı ödeyip kurtarsınlar...”
* * *
Evet, sen onun rakibiydin. Bugün böyle konuşuyorsun ama o insan, o gün sana hiçbir şey söylemeden, kurtarılman için elinden geleni yaptı.
Güneş Taner, biz “Kurtarın” dediğimiz halde, “Ben milletin vergisini çarçur edip onun batırdığı şirketi kurtarmak için harcamam” dedi
Milletin seçilmiş temsilcisi olarak haklıydı da...
* * *
Haaaa... Mülakatta bir de şunu sallamışsın:
“Eğer bana operasyon yapmasalardı, Türkiye’de Hürriyet’i satın alacaktım ve milli bir çizgide yönetecektim...”
* * *
Vay vay vay, bak sen şu milliye...
Bak kardeşim için rahat olsun.
Erol Simavi, Hürriyet’i “Türkiye’nin en milli insanlarından birine” sattı.
* * *
Bugün o gazetenin sahibi, Anadolu’nun Kelkit ilçesinde doğmuş Aydın Doğan’dır ve gazetesinin üzerinde Türk bayrağı ve Atatürk’ün resmi vardır.
* * *
Altında da hâlâ şu yazar:
“Türkiye Türklerindir...”
* * *
NOT: Bu arada Kıbrıs’taki Sedat Simavi heykelini de unutma...
Konuşmaz, sormaz ama konuşsa, sorsa ne derdi?
Başbakan Binali Yıldırım AKP’nin Afyon kampında diyor ki...
“1993-96 yıllarında Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü’ydü. Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek şu bu, yani müseccel FETÖ’cüler, onun kadrosundaydı...”
* * *
- Ali Fuat Yılmazer o tarihte İstihbarat Daire Başkanlığı’nda kapı karakolunda komiser muavini...
Öteki ise Anadolu’da bir yerde görev yapıyor.
* * *
- Bu polisler Silivri’de o mezalimleri tezgâhlarken, insanlar onların kumpaslarıyla 6 yıl boyunca hapislerde süründürülür, intiharlara sürüklenirken kim iktidardaydı...
* * *
- Ramazan Akyürek’i Trabzon’dan alıp Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na kim terfi ettirdi...
* * *
- Mehmet Ağar 23 yıl önce, bir koalisyon hükümeti sırasında 3 yıl emniyet genel müdürlüğü yapmış...
Siz 14 yıldır tek başınıza iktidardasınız...
* * *
Yani bu adamlar sizin kadronuz olmayacak da onun kadrosu olacak...
* * *
Biliyorum devlet adabı vardır, konuşmaz, sormaz...
Ama konuşsa, sorsa haksız mı olur...
Büyük gazete olmak işte böyle bir şey
- Türk kamuoyu 15 Temmuz darbe girişiminin kilit kavramı “ByLock”u ilk defa Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’nin köşesinde okudu.
- Türk kamuoyu “ByLock”un arkasındaki kritik bir ismi ilk defa dün Hürriyet’in manşetinde, İsmail Saymaz’ın haberinde okudu, gördü.
- Türk kamuoyu, aynı hafta, Erbil’de, Musul’da perde arkasında olup biteni, Hürriyet’teGülden Aydın’ın kaleminden ve Sebati Karakurt’un fotoğraflarından izledi.
- Aynı hafta, Fenerbahçe’yi Manchester’a götüren uçağın camı 10 bin metrede çatladığında, o uçakta yine bir Hürriyet mensubu olarak ben vardım.
- Ve aynı hafta Hürriyet’in Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Amerikan kamuoyuna İslamofobinin kötülüklerini anlatıyordu.
Sahibiyle, yöneticisiyle, çalışanı ile “büyük gazete” olmak işte böyle bir şeydir...
Ahmet Hakan şaka yapmış bir şaka da ben yapayım
Ahmet Hakan, Aziz Yıldırım’a sesleniyor:
“Totem yap bir kere de Ertuğrul Özkök’ü dışarıdaki maçlara götürme...”
* * *
Şöyle bir baktım, ne zamanlar takımın ve başkanın yanında olmuşum...
- Sivas’ta hepimize kalp krizi geçirtecek o şampiyonluk maçı yapılırken takımın ve başkanın yanındaydım.
- 3 Temmuz günü Türk futbol tarihinin en büyük kumpası kurulduğunda, takımın ve başkanın yanındaydım.
- Aziz Yıldırım cezaevinden çıktığı gece başkanın yanındaydım.
- Fenerbahçe, İsviçre’de UEFA tarafından yargılanırken, o salonda tanık olarak takımın ve başkanın yanındaydım.
- Şu alın yazısına bak ki, uçağın camı 10 bin metrede çatladığında da takımın ve başkanın yanındaydım.
* * *
Yani, Ahmet Hakan haklı...
Bizimki hep kara gün yoldaşlığı olmuş...
* * *
Madem şakalaşıyoruz, ben de Aziz Yıldırım’a şakayla sesleniyorum.
Başkan, “Totem yap”, bir maça da Ahmet Hakan’ı davet et...
Belki de bir iyi gün dostu kazanırsın...