Geçen çarşamba akşamı İstanbul Kanyon’da, o gece açılan yeni bir mağazanın kapısında beni karşılayan ilk şey turuncu renkte bir balkabağı oldu.
Balkabağını elime aldım ve gördüğünüz bu fotoğrafı çektirdim.
Tahmin ettiğiniz gibi bu bir “Halloween balkabağı…”
Size bu balkabağı ve o geceyi anlatmak istiyorum.
Ama önce biraz gerilere döneceğim…
31 Mart 2017 gecesi mezarda yaşadığım olay
Hayatımın en ilginç gecelerinden birini 31 Ekim 2017 günü Mexico City şehrinde yaşadım.
O gece “Dio De Las Muertas’dı…”
Yani “Ölüler Günü…”
Meksika halkı bugünü bir Ölüler Bayramı’na çevirmişti ve o gün herkes kaybettiği yakınlarını bayram havasıyla anıyordu.
Çünkü o gün, Tanrının ölmüş yakınlarımıza bir günlüğüne dünyaya dönme izni verdiğine inanılıyordu.
Bu bayram ABD’de “Halloween”e dönüştü ve son 15 yılda dünyanın her yerine yayılmaya başladı.
Bize ise nedense “Cadılar Bayramı” olarak girdi bu özel gün.
Amerika kıtasından geliyor ama bu öyle Hristiyanlığa ait bir bayram değil.
Ondan çok eski Pagan dönemlere ait bir anma günü.
Oturduğum sitede her 31 Ekim günü kapımız en az 10-15 kere çalınıyor ve küçük çocuklar bizden küçük bonbonlar almaya geliyorlar.
O geceden 4 yıl sonra Dubai Havaalanı’nda yaşadığım olay
Mexico City’deki o geceden 4 yıl sonra ikinci ilginç bir gün daha yaşadım.
Bir yılbaşı tatili için Dubai’ye gitmiştim ve sabah çok erken havalimanına inmiştik.
Terminale girdiğimizde beni çok şaşırtan bir şey oldu.
Birden saban ezanı okunmaya başladı.
Hayatımda ilk kez bir havalimanında böyle bir şeyle karşılaşıyordum.
Ama asıl şaşkınlığı ezan bittikten sonra yaşadım.
Çünkü daha ezanın son notası bitmeden, bütün hava limanında neşeli bir ses yükseldi:
“Jingle Bells…”
Yani Christmas’ın bütün dünyada en bilinen şarkısı…
Elimdeki balkabağına bakıp “acaba?” dedim
İşte o sabah şunu düşünmüştüm.
Acaba bizim ülkemizde de “Yılbaşı”, “Cadılar Bayramı” ve “Ramazan” neşeyle kutlanamaz mı…
Çarşamba akşamı dükkanın girişinde elimdeki Halloween balkabağı ile poz verirken o sabahki sorumu hatırladım.
Çünkü dükkâna girince karşıma çıkan ilk bölüm Halloween hediyelikleri idi…
İşte o nedenle size bu ilginç dükkânın hikâyesini anlatmak istiyorum.
İki gazeteci, bir pop sosyolog yemekte neler konuştuk?
Olay aldığım bir davetle başladı.
Geçen çarşamba akşamı, Türkiye’de çok takdir ettiğim bir iş insanı, iki gazeteci ve bir pop sosyolog olarak beni yemeğe davet etti.
O yemeğe gittim çünkü, içinde bulunduğumuz şu berbat ekonomik koşullarda çok sempatik bir yatırımı haber veriyordu bize.
Ev sahibi Karaca Grubu’nun Başkanı Fatih Karaca’ydı.
Onun çok genç bir yaşta hem Türkiye’de hem de yurtdışında kazandığı başarılarını gördükçe sempatim artıyor.
Gazetecilik yıllarımdan beri, Türkiye’de yaratıcı işler yapan genç girişimcileri hep destekledim.
Fatih Karaca
Hollywood’da Oscar başarısından sonra vizyoner yeni bir adım daha
Fatih Karaca, hatırlayacaksınız bu yıl Oscar töreninde büyük bir başarı elde etti.
Bu yıl Wolfgang Puck’un düzenlediği Oscar partisinde Hollywood’un ünlüleri Türkiye’de Karaca’nın tasarladığı tabaklarda yemek yedi.
Fatih Karaca şimdi çok ilginç bir girişime imza attı.
Dünyaca ünlü bir “Gadget”; küçük hediyelik eşya zincirini Türkiye’ye getirdi.
Yurtdışına gidenler bilirler, özellikle İtalya, İngiltere, Fransa ve İspanya gibi ülkelerde “Flying Tiger” adlı bir mağaza zinciri vardır.
Bazılarının ıvır zıvır dediği ama çoğu insana çok ilginç gelen küçük ürünler satan bir mağaza zinciridir bu.
Fiyatları çok düşük, bazıları üç beş dolar civarında özel tasarım, çok cazip, albenisi yüksek ürünlerdir bunlar.
Karaca grubu işte dünyaca ünlü bu markayı Türkiye’ye getirdi ve ilk mağazasını perşembe sabahı Kanyon’da açtı.
Oscar'da “Karaca Red Carpet Colletion” adlı tabakları ile servis edilen yemekler
Flying Tiger karı koca bir çiftin şemsiye satarak kurduğu marka
Flying Tiger’ın üç üst düzel yöneticisi ve Karaca’nın başkanı ve iki yöneticisi ile birlikte yemek yedik.
Yemekte benim dışımda iki ekonomi gazetecisi vardı.
Biri kendi Instagram ve YouTube hesabını yöneterek yeni medya olarak çalışan Şelale Kadak, öteki de Ekonomi gazetesi yazarı Vahap Munyar’dı.
Flying Tiger markasının hikâyesini bizzat bu markanın Global CEO’su Martin Jermin’den dinledim.
Marka 1988 yılında Danimarkalı bir karı koca tarafından kurulmuş küçük bir dükkânla başlamış.
Sadece şemsiye ve gözlük satıyorlarmış.
Çok ucuza sattıkları bu iki ürünle başarı kazanınca 1995’te ilk Flying Tiger mağazasını açmışlar.
Tiger, “kaplan” demek ama Danimarka dilinde 1 lira gibi
“Tiger” İngilizce kaplan anlamına geliyor.
Ancak Danimarka dilinde 10 Danimarka kronu değerinde metal para anlamına gelen “Tee yuh” kelimesinin telaffuzuna benzediği için Tiger demişler.
10 Danimarka kronu bugünün parası ile 1.5 dolar.
Yani Türkçeye “1 Lira” olarak çevirebilirsiniz.
İşte bu rakam Flying Tiger mağazalarının “ruhunu” temsil ediyor.
Çünkü bu mağazada 3-5 dolar karşılığı çok cazip binlerce ürün bulabiliyorsunuz.
Kapıdan giren müşterinin artalama sepeti 7 dolar
Hediyelik eşyadan okul kırtasiyesine, küçük elektronik eşyalara kadar çok geniş bir yelpazesi var.
Şirketin CEO’suna, “Öteki ülkelerdeki mağazalarınızda alışveriş edenlerin ortalama sepet miktarı nedir?” diye sordum.
7 dolarmış…
Yani bu mağazaya giren insanlar ortalama 7 dolarlık ürün alıp çıkıyormuş.
Çoğu müşteri de tek ürün alarak ayrılıyormuş.
Sayın CEO, 7 dolarlık alışverişle bu mağaza para kazanabilir mi?
Tabii aklıma gelen ilk soruyu CEO’ya sordum:
“Bu kadar küçük paralarla bu mağaza dönebilir mi? Yıllık cironuz ne kadar?
Şaşırtıcı bir cevap veriyor.
Yıllık ciroları 1 milyar dolara yaklaşmış.
Yurtdışına giden birçok arkadaşım bu mağazanın bağımlısı olduğunu söylüyor.
Çocuklarıyla gidip küçük hediyeler alıp çıkıyorlarmış.
En büyük cirolar kutlama günleri
Tabii en büyük ciroları dünyanın artık ortak hale gelen kutlama dönemlerinde yapıyorlar.
En büyüğü de tabii ki yılbaşı…
Sonra Halloween…
İyi de Müslüman ülkelerde de bu kutlamalarda cirolar böyle büyük oluyor mu?
Evet, oluyormuş.
“Uçan Kaplan”, “Ramazan Özel”e hazırlanıyor
Türkiye bu mağazaları açan dördüncü Müslüman ülke oldu.
Ondan önce Suudi Arabistan, Birleşik Arap Ülkeleri ve Endonezya var.
Şirketin global CEO’su ilginç bir haber verdi.
“Ramazan’da da yılbaşı gibi özel bir bölüm yapacağız.”
Böylece benim hayalimdeki yılbaşı-Halloween-Ramazan üçlemesi tamamlanacak.
İstanbul’a iki, İzmir’e iki, Ankara’ya bir mağaza
Fatih Karaca’nın hedefleri, şirketin Kopenhag’daki merkezini şaşırtacak kadar büyük.
İstanbul’da Kanyon’dan sonra Galataport'ta ikinci mağaza açılıyor.
Onu Ankara’da bir, İzmir’de iki, Antalya’da bir mağaza izleyecek.
Üç yıl içinde 100 mağazayı geçmeyi hedeflemişler.
Ayrıca Flying Tiger’ın global merkezinden bir adım daha ileri gitmişler.
Markanın dünyadaki ilk online satış APP’i, yani uygulamasını kuran Flying Tiger olmuşlar.
“İsrail bize saldıracak” söylemleri arasında insana güzel gelen bir haber
Bu rakamlar bize ne anlatıyor?
Bir kere ekonomik krizle boğuştuğumuz, dibimizde savaşların giderek bölgesel nitelik aldığı günlerde yeni bir yatırımın gelmesi iyi haber.
Ama asıl önemlisi, halkın ucuz, yaratıcı ve cazip ürünlere olan ilgisini gösteriyor.
ŞOK ve BİM’de ortalama sepet nereye düştü?
Önümüzde şöyle bir gerçek var.
Türkiye’de Şok ve BİM mağazalarındaki ortalama sepet miktarlarına baktım.
Halka açık olduğu için bu rakamları veriyorlar.
ŞOK’ta 121 TL, BİM’de 163 TL…
Migros’ta 450 Carrefour’da ise 350 TL.
Bu rakamlar gösteriyor ki, halkın alım gücü yerlerde sürünüyor.
121 TL 3 dolar civarında bir para…
Mağazanın ilk 2 gün performansı ne oldu?
Diyebilirsiniz ki, insanların temel ihtiyaç sepetin bu kadar düşük olduğu bir ülkede ortalama sepeti 7 dolar olan küresel bir marka ne iş yapar?
Böyle bir konjonktürde bu ihtiraslı hedefler tutturulabilir mı?
Fatih Karaca dün ilk üç günün satış durumlarını verdi.
(*) Kanyon’daki mağaza, açıldığı gün dünyada şu ana kadar 1 günde en çok ciro yapan mağazası olmuş.
(*) Aynı Kanyon mağazası ikinci gün de ilk gün rekorunu egale etmiş.
(*) Yine ilk gün markanın dünyada en çok online satış yapan mağazası olmuş.
|
Bu trend devam ederse demek ki hâlâ hayat var
Bu böyle devam ederse, Türkiye sosyolojisinin bazı farklı özelliklerini de keyfedeceğiz.
Fatih Karaca çok vizyoner bir iş insanıdır.
Bir tabak, çatal, kaşık şirketini bugün elektronik ev eşyası da üreten dev bir şirket haline getirdi.
İngiltere ve Almanya’da büyüyor.
Şimdi perakendede çok niş gibi görünen ama çok ilginç bir pazara iniyor.
İlgiyle izlemeye devam edeceğim.
Elimdeki Halloween balkabağı bana işte böyle ilginç bir sosyoloji ve ekonomiyi anlatıyor.
O nedenle uzun uzun anlattım.
Bence Türkiye açısından iyi bir gelişme bu.
En azından Türkiye’de iyi şeyler de oluyor dedirten bir girişim.