Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın imzalamasıyla birlikte 16 Nisan'da yapılacak anayasa değişikliği referandumuna ilişkin olarak "Yüzde 50’miz birine, öteki yüzde 50’miz birine sevinebilir veya üzülebilir... Benim kurduğum hayal hepimizin sevineceği bir sonuç... Halkın en az yüzde 90’ının 'Evet' diyeceği bir gönül referandumu..." diye yazdı.
Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet gazetesinin bugünkü (11 Şubat 2017) nüshasında yayımlanan 'Cumhurbaşkanı bir ters köşe yapamaz mı' başlıklı yazısı şöyle:
Referandukm’da halkın yüzde 51’i “Evet” demiş...
Veya yüzde 51’i “Hayır” demiş...
Neticede bir askeri darbe anayasasına yüzde 65, ötekine yüzde 92 “Evet” demiş halk, bu defa tam ortasından bölünmüş olacak...
Yani ilk sivil anayasa girişimimiz, böyle ortasından bölünmüş iki millet yaratacak...
Ve biz de bununla, “Demokrasinin zaferi” diye övüneceğiz...
***
“Evet” veya “Hayır”...
Yüzde 50’miz birine, öteki yüzde 50’miz birine sevinebilir veya üzülebilir...
Benim kurduğum hayal hepimizin sevineceği bir sonuç...
Halkın en az yüzde 90’ının “Evet” diyeceği bir gönül referandumu...
***
Dünya artık eski dünya değil...
Bir yanda Trump... Müslüman dünyaya diş biliyor...
Öte yanda Hıristiyan’a, Yahudi’ye, hatta Müslüman’a diş bileyen Müslüman...
***
İnsanların içi kararmış... En gelişmiş ülkede bile bir umutsuzluk, geleceğe güvensizlik...
Üçüncü dünya savaşından bahsedenler var...
***
Diyorum ki... Dünyanın bir ekleme ihtiyacı var...
Hıristiyan’la Müslüman’ı, Yahudi ile Müslüman’ı, Hindu ile Budist ile ateist ile Müslüman’ı birbirine eklemleyecek, birbiriyle barıştıracak pozitif bir güç...
***
Var mı Türkiye’den başka yapabilecek bir ülke bunu?
Daha doğrusu, var mıydı?
Bütün kalbimle söylüyorum...
10 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişiliğinde bunu görüyor ve umutlanıyordum...
Bugün hâlâ aynı hayali kuruyorum, kendi kendime mırıldanıyorum:
Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan da böyle bir hayal kuramaz mı?
Türkiye’yi, bütün dünyayı, cakası giderek artan otoriter siyasi eliti ters köşeye yatıracak ve kendini dünyanın en önemli lideri haline getirecek bir hayal...
***
Bir gece sihirli bir değnek...
Ülkemize değiyor...
Bir gecede Allah’ın sevgili kulları oluyoruz...
İç barış için adımlar atılıyor...
Birbirimize elimizi uzatıyoruz... Kürt sorunu için yeniden umutlanıyoruz...
Adaletsizlik, vicdansızlık bir gecede yok oluyor...
Hepimiz içimizdeki öfkeli insanı kovuyoruz...
Sabahında bütün kötü kalpli troller kaçacak delik, sığınacak ülke arıyor...
***
Biliyorum, sizin yüzünüzde o alaycı gülümseme, barbar trollerin yüzünde ise o büyük korku...
Yine o aynı terane...
“Geç bunları anam babam... Geç bunları... Hepsi hayal.”
***
Biliyorum da...
Cihana değer bir hayal değil mi?...
Ahmet Kekeç kardeşim işte referandum oyum
“Evet...” demiştim.
1987 yılındaki “Siyasi hakların iadesi” referandumunda, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alpaslan Türkeş, Deniz Baykal gibi siyasetçilerin 12 Eylül’de getirilen siyasi yasaklarının kaldırılması oylanmıştı.
Özal “Yasaklar devam etsin” anlamına gelen “Hayır” oyunu savunuyordu.
Bense yasakların kaldırılmasına “Evet” demiştim.
O referandumda siyasi haklarını elde eden insanlar arasından, 1 cumhurbaşkanı, 2 başbakan, bir başbakan yardımcısı çıkmıştı...
Hayatım boyunca rahmetli Özal’la ters düştüğüm üç-beş konudan en önemlisi buydu...
Fehmi Koru haklı... Özal’ın gerileme dönemi o referandumla başlamıştı.
Bugünün 'evet'i yrının teminatı mı
12 Eylül 2010 referandumunda...
- Nazlı Ilıcak “Evet” demişti...
7 aydır hakkında iddianame bile yazılmadan içeride...
- Ahmet Turan Alkan “Evet” oyu vermişti...
7 aydır, hakkında iddianame bile yazılmadan içeride...
- Ali Bulaç “Evet” demişti...
7 aydır hakkında iddianame bile yazılmadan içeride...
- Şahin Alpay “Evet” demişti...
7 aydır hakkında iddianame bile yazılmadan içeride...
- Mümtazer Türköne “Evet” demişti...
7 aydır hakkında iddianame bile yazılmadan içeride...
Yani diyeceğim, bugünün “Evet’i” yarının teminatı değil...
ÖSO ile ilgili o küçücük cümlenin büyük anlamı
Hürriyet Yazarı Deniz Zeyrek’in dün yaptığı El Bab analizinin sonunda şöyle bir cümle var.
ÖSO’nun IŞİD’e karşı zafer kazanabileceğini yazıyor ve arkasından şunu ekliyor:
“Yeter ki ÖSO içindeki gruplar, zaman zaman TSK komutanlarını da kızdıran dağınıklıklarına son versinler...”
Bu utangaç cümlenin anlamı ne, size anlatayım. Orada bütün işi Türk ordusununkahraman subay ve erleri yapıyor...
ÖSO diye bir şeyin kendisi yok sadece ismi var... O da ancak diplomatik bir amaca hizmet ediyor.
Hepimiz bilelim...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız