Ertuğrul Özkök, "Günün mesajı" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazısında bugün, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Twitter hesabından paylaştığı mesajdaki "Siyasetin özünde var olan tatlı rekabetin siyasi husumete dönüştürülmesine lütfen fırsat vermeyelim" ifadelere işaret ederek, " Seçime 9 gün kala sabah uyandığımızda Külliye’den gelen bu sürpriz mesajı çok ilginç buldum… Külliye’de ve devlette sağduyulu insanlar devreye girdiyse ve etkili olmaya başlamışsa bu umut verici bir şey. İşte bu ihtimali önemsiyorum…" diye yazdı.
Özkök'ün "Dün gece ne oldu da bu sabah saat 09.45'te mavi tikli bu tweet atıldı: Sebebi ne ve adresi kim" başlıklı yazısı şöyle:
Dün gece ne oldu da bu sabah saat 09.45'te mavi tikli bu tweet atıldı: Sebebi ne ve adresi kim
Bu yazıyı yazarken saate baktım…
10.45…
Önümdeki tweet'in altındaki saate baktım.
“1 saat önce” atılmış.
Yani 09.45 diyebilirsiniz…
Bir satten beri bu tweet'i değerlendirmeye çalışıyorum.
Ankara'yı çok iyi bilen bir dostumun yorumu
Ankara’yı çok iyi bilen bir gazeteci dostumu aradım.
Benimle aynı fikirdeydi.
“Çok önemli ve sürpriz bir mesaj” dedi…
Önemi de mesajı atan kişiden geliyordu.
Çünkü üzerinde “Recep Tayyip Erdoğan” yazıyordu.
Fake yani sahte hesap da değil…
Yanında mavi tik var.
Kılıçdaroğlu'nun en büyük mitinge hazırlandığı saatlerde
Tweetin atıldığı saatlerde Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul Maltepe mitingine hazırlanıyor.
Muhalif kanallar bütün güçleriyle yüklenmişler.
İşte tam öyle bir anda geldi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gözlerimi faltaşı gibi açan sürpiz bir Twitter mesajı….
Ama gelin önce mesajı birlikte okuyalım.
Hem Sünniler, hem Aleviler kazanacak
“Tarihimizin en önemli seçimleri olan 14 Mayıs’tan Allah’ın izniyle yine zaferle çıkacağız.
Peki, bu seçimlerde kimler kazanacak?
Genciyle, yaşlısıyla, kadını ve erkeğiyle 85 milyonun her bir ferdi kazanacak.
Doğusu, batısı, kuzeyi ve güneyiyle 81 vilayetimizin tamamı kazanacak.
Türkler, Kürtler, Araplar, Sünniler, Alevilerle birlikte toplumumuzun tüm kesimleri, Türkiye’nin bütün renkleri kazanacak.
Hristiyan’ıyla, Musevi’siyle, Süryani’siyle farklı inançlara mensup tüm vatandaşlarımız kazanacak.”
Hem Cumhur İttifakı, hem Millet İttifakı kazanacak
Mesaj devam ediyor:
“AK Parti ve Cumhur İttifakı kadar CHP’ye, İYİ Parti’ye, Saadet Partisi'ne ve diğer partilere gönül vermiş vatandaşlarımız da kazanacak.
Milletimizle birlikte “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” çağrımıza kulak veren Asya ve Afrika’daki yüz milyonlar kazanacak.
Ay yıldızlı al bayrağımızı görünce huzur bulan, kendini güvende hisseden soydaşlarımız kazanacak.
Ülkemizin ve dünyanın dört bir yanında Türkiye’nin başarısı için dua edenler kazanacak.
Yani hangi etnik kökene, mezhebe, dünya görüşüne sahip olursa olsun tüm Türkiye kazanacak; gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimiz kazanacak, mazlum ve mağdurlar kazanacak.”
14 Mayıs hem şampanya içenler, hem alnı secdeye gelenlerim bayramı
Mesaja devam ediyoruz:
“14 Mayıs inşallah hepimizin bayramı, gurur günü, Türk demokrasisinin şöleni olacak.
Bunun için kimse karamsarlığa kapılmasın, kimse kendini dışlanmış hissetmesin.
Hiç ama hiç kimse ülkemizin aydınlık ve müreffeh yarınlarına dair inancını yitirmesin.”
Galibin mi, mağlubun mu balkon konuşması
Buraya kadar şaşırtıcı…
Yirmi 20 yıldır zaferden sonra yapılan balkon konuşması sanki önceden yapılmış gibi bir mesaj…
Yani muhtemel galibin olduğu kadar, muhtemel mağlubun konuşması olarak da yorumlanabilir.
Tatlı rekabeti husumete çevirmeyelim mesajı
Ancak asıl şaşırtıcı olan hemen altındaki cümleler.
Bakın ne diyor Cumhurbaşkanı:
“Siyasetin özünde var olan tatlı rekabetin siyasi husumete dönüştürülmesine lütfen fırsat vermeyelim.
Birliğimize, beraberliğimize, bu topraklardaki bin yıllık kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıkalım.
Muhabbetimizi güçlendirelim, kırgınlıkları giderelim, bir gönüle daha girelim.”
İşte bu cümle pek alıştığımız bir Erdoğan cümlesi değil
Mesaj açık:
Rekabeti husumete çevirmeyelim.
Şöyle de diyebilirsiniz:
Rövanşist olmayalım, intikam peşinde koşmayalım..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 20 yıldır tanıyoruz.
İşte bu hiç alışık olmadığımız bir cümle…
Hele hele doruğuna çıkmış ötekileştirici bir seçim kampanyasının en kritik günlerinde edeceği sözler hiç değil.
Gelin daha geçen haftaya dönelim…
Cumhurbaşkanı'nın Sultanahmet Camisi’nin avlusunda söylediklerini hatırlayalım.
Cami avlusunda Kılıçdaroğlu’nu yuhalatmaya giden o “imaları” hatırlayalım.…
Ve daha dün “Bunlar oy vermek vacip değildir” diyerek, Allah’ın adını direkt parti kürsüsüne kadar indiren sözlerini…
“Zafer alnı secdeye varanların olacaktır” panolarını…
O zaman aklıma şu soru geliyor: Dün bir şey mi oldu
Peki dün gece ne oldu da bu sabah uyandığımızda, CHP’nin en büyük mitingine saatler kala Cumhurbaşkanı'nın bizzat mavi tikli kendi hesabından böyle bir mesajla uyandık…
Dahası var…
Aynı saatlerde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bildiğimiz sağduyusu ile “Seçimi kim kazanırsa saygıyla karşılayacağız” mesajı televizyonlarda okunuyordu.…
Sahi dün gece Külliye’de bir şeyler mi oldu?
İstihbarata dayalı bir soru değil bu. Çünkü gerçekten bilmiyorum…
Aklıma sadece bazı sorular geliyor…
Acaba dün gece sağduyulu çevrelerden bir tavsiye mi geldi
(*) Acaba devletin bazı sağduyulu kurumlarından, Erdoğan’ın güvendiği bazı yetkililerden bir tavsiye mi geldi?
İkinci soru şu:
(*) Önlerine gelen anketler acaba bu fanatizmi bile geçen “Ötekileştirme politikasının ters tepmeye başladığı mı gösteriyor?
Veya;
(*) Seçime hile karıştırılacağı ve iktidarın zor kullanılarak devredilmeyeceği yolundaki iddiaların giderek ciddi bir algıya dönüştüğü mü anlaşıldı?
(*) Veya seçimde muhtemel bir yenilginin şimdiden barışcı, uzlaşmacı bir zemine oturtulması gayreti mi…
Eğer mesajın adresi Kılıçdaroğlu ise
Tabii asıl soru şu: Bu mesajın gerçek adresi kim? Eğer adres Millet İttifakı’nın giderek daha barışçı bir kampanya yapan Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğu ise o zaten cevabını çok önceden vermişti: Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanı'nın söylediklerini kampanyada söylenebilecek sözler olarak gördüğünü dile getirmişti. Onun gözünde asıl mesele seçim sonucunu darbe olarak gören Soylu’nun sözleriydi.
Adres olarak geriye sadece iki kişi kalıyor
Geriye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Bozdağ’ın sorumsuzluk çizgisini aşıp, neredeyse “Seçilseler bile vermeyiz” yorumuna kadar gidecek sözleri kalıyor… Açıkça söyleyeyim. Eğer öyleyse adres doğrudur. Yetmişbeş yıllık hayatım boyunca bir seçim kampanyasında duyduğum en tehlikeli sözlerdi…
Acaba Külliye'de "şahinler" yenilgiye mi uğruyor?
Benim için bu soruların doğru olup olmaması, üzerine yaptığım tahminler hiç önemli değil… Ama seçime 9 gün kala sabah uyandığımızda Külliye’den gelen bu sürpriz mesajı çok ilginç buldum… Külliye’de ve devlette sağduyulu insanlar devreye girdiyse ve etkili olmaya başlamışsa bu umut verici bir şey. İşte bu ihtimali önemsiyorum…
|
Galip balkon konuşmalarından çok düş kırıklığına uğradık
Ama samimi midir?
Umarım öyledir.
Çünkü 75 yıllık hayatımda yaşadığım hiçbir seçim beni bu kadar endişelendirmedi…
Ve giderek sorumsuzlaşan, daha tehlikeli boyutlara gelen bu kampanyanın bir noktada şimdiden böyle bir centilmenler anlaşmasına bağlanmasını ihtimalini bile önemsiyorum.
Tabii bitirmeden şunu da ekleme ihtiyacı duyuyorum.
Son 20 yılda seçim sonrası balkon konuşmalarından çok düşkırıklığına uğradık.
Yani galip bir Erdoğan’a güvenmemeyi öğrendik.
Umarım galip ve mağlup olduğunu bilmeden önce attığı bu sürpriz tweet samimidir.
TIKLAYIN | Erdoğan: 14 Mayıs inşallah hepimizin bayramı, gurur günü, Türk demokrasisinin şöleni olacak