Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Prof. Dr. Mehmet Görmez'in emekliye ayrılmasıyla yerine atanan yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın göreve başlarken sarf ettiği “İnsanlık sekülerizmin ve hiçbir değer tanımamanın kıskacında kıvranmaktadır...” sözlerine tepki gösterdi. Prof. Erbaş'ın insanlığı sekülerizmden 'kurtarmak' gibi bir misyon edindiğini belirten Özkök, Cumhurbaşkanı veya Başbakan'ın yeni Diyanet İşleri Başkanı'na "Diyanet seküler bir yapının kurumdur. Yani seni şeyhülislam değil, sadece Diyanet İşleri Başkanı olarak tayin ettik..." uyarısında bulunması gerektiğini söyledi.
Ertuğrul Özkök'ün "Başkan galiba kendini şeyhülislam zannettin" başlığıyla yayımlanan (20 Eylül 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Yeni Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş göreve başlarken şu kesin yargıyı diye getirmiş:
“İnsanlık sekülerizmin ve hiçbir değer tanımamanın kıskacında kıvranmaktadır...”
*
“Sekülerlikle” “hiç birdeğer tanımamanın” nasıl yan yana getirildiğini anlamadım ama çok iyi anladığım bir şey var.
Yeni başkan kendine bir dünya misyonu yüklemiş...
Ve bütün konuşmasında kendine yüklenen misyonu da tarif etmiş:
İnsanlığı sekülerizmin kıskacından kurtarmak...
Vay vay vay...
Karşıki dağları yaratmak olayı yani...
*
Cumhurbaşkanı’nın veya Başbakan’ın veya bağlı bulunduğu bakanın başkana şunu hatırlatması gerekmez mi:
“Biiir... Başkan sen şu yolundan çıkmış fani dünyayı hizaya sokma misyonundan önce bizim Diyanet’i bir derleyip toplasan...
Fetva parodisine dönen şu kuruma biraz ciddiyet versen...
*
İkiiii... Diyanet seküler bir yapının kurumudur, bunu da unutmasan....
Yani seni şeyhülislam değil, sadece Diyanet İşleri Başkanı olarak tayin ettik...
Bir de bunu öğrensen...”
*
Vallahi daha iyi olur...
Günün bilmecesi: Nusret eliyle makes bulmak
Diyanet İşleri’nin yeni başkanı Ali Erbaş’ın göreve başlama nutkundaki ifadelerden bir potpuri:
“Rahmeti rahmana kavuşmuş”, “Berhayat olanlar”, “Leyyin ve hikmetli bir dil”, “İnanç, düşünce ve beyin işgalcilerine karşı din güvenliğini sağlamak”, “Nusret eli”, “Makes bulmak”, “Derc etmek”, “Ahlak-ı hamide sahibi olmak”, “Sekinet veren sada”...
Yeni başkan konuşmasında “sahih ve sarih bir üsluptan” söz ediyor...
Eğer o üslup buysa vay halimize...
Demektir ki artık Diyanet’le ancak bir tercüman aracılığıyla konuşabileceğiz...
Bu müfredat en büyük zararı muhafazakârlara verecek
- Devlet gündüz çocuklarımıza okullarda “cihat”ı öğretecek.
Bizse akşam evlerimizde çocuklarımıza barışı, vatan sevgisini anlatacağız.
*
- Devlet, gündüz okulda çocuklarımıza inancı farklı insanları “kâfir” olarak gösteren şeyler öğretecek.
Bizse akşamları çocuklarımıza bizim gibi olmayan insanların da bizim gibi insanlar olduğunu anlatacağız.
*
- Devlet gündüz okulda çocuklarımıza “erkeğin reis olduğunu, üstün olduğunu, kadının ona biat etmesi gerektiğini” öğretecek.
Bizse akşamları evde çocuklarımıza “kadın ve erkeğin eşit olduğunu”anlatacağız...
- Devlet, gündüz okullarda çocuklarımıza biat etmeyi en büyük erdem olarak öğretecek.
Bizlerse akşamları çocuklarımıza farklı düşündüğünde, haklı olduğunda itiraz etme hakkı olduğunu öğreteceğiz.
*
- Devlet, gündüz okullarda çocuklarımıza “İnsanı Allah yaratmıştır” diyecek.
Bizse akşamları çocuklarımıza “İnsanı Allah yaratmıştır” diyeceğiz, ama Evrim Teorisi’ni, biyolojiyi, uzayı, fiziği, genetik bilimleri öğreteceğiz.
*
Ve bir gün bu rejim sona erdiğinde yeni nesiller hep birlikte şunu görecek...
O yüzden iddia ediyorum.
Bu müfredat en büyük zararı muhafazakâr ailelerin çocuklarına verecektir.