Gündem

Ertuğrul Özkök: Bu fotoğrafın sahne arkasındaki 60 metrelik çok önemli bir olay

Elimizden alınan neşemizi 31 Mart iade ediyor bize

24 Nisan 2024 07:00

Zamanın Ruhu-Ertuğrul Özkök

Önce bu fotoğrafın nereden geldiğini anlatayım.
O zaman anlatacağım şeyin önemi daha iyi anlaşılacak.
Dün sabah Frankfurt'ta uyandığımda Whatsapp mesajlarımın arasında, fotoğraflar duruyordu.
Birini eşim Tansu atmış.
Alaçatı Ot Festivali'nde çekilmiş bir fotoğraf…

Çeşme Belediye Başkanı'nın mavi şapkalı festival yürüyüşü

Çeşme Belediye Başkanı Lâl Denizli mavi bir şapka takmış.
Üzerinde aynı renk bir ceket ve pantolon.
Tansu “İçim açıldı” diye yazmış.
İkinci fotoğraf ise Mehmet Yılmaz'ın dünkü yazısında gördüm.
O da Adana Portakal Çiçeği Karnavalı'ndan çekilmiş.
İzmirli kadınların düzenlediği ve artık dünyada tanınan, Bisikletli Kadınlar Günü'nde çekilmiş bir fotoğraf gibi…
Cıvıl cıvıl…

Çeşme Belediye Başkanı Lâl Denizli

Portakal Çiçeği Karnavalı'nın Instagram hesabında dikketimi çeken paylaşım

Adana Karnavalı ile ilgili Instagram sayfasına girdim.
İnsanı alıp Türkiye'nin şu karabasan halinden bir anlığına da olsa kaçıran cıvıl cıvıl bir renk cümbüşü…
Bugüne kadar Türkiye'de görmediğim bir renk zenginliği…
Çiçeklerden kolyeler hazırlanmış.
Şimdi geliyorum başta söylediğim sahne arkasındaki ilginç ayrıntıya.
Anlattığım paylaşımın sonunda beni çok şaşırtan bir anons vardı.
“Kültür Yolu Festivali…”
Yani Kültür Bakanlığı'nın bir faaliyeti…
Düşünebiliyor musunuz, geçmişte “rakı ve kebab” adıyla başlamış, sonradan çok doğru bir kararla “Portakal Çiçeği Karnavalı'na” dönüşmüş bir olayda Kültür Bakanlığının imzası…

Fatih Altaylı'nın YouTube yayınında öğrendiğim haber

Bu imzanın ne olduğunu Fatih Altaylı'nın dünkü YouTube yayınından öğrendim.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Adana Portakal Çiçeği Karnavalı'nı düzenleyenlere başvurup, “Biz de Bakanlık olarak düzenlediğimiz Kültür Yolu Festivali'ni bu karnaval çerçevesine yerleştirebilir miyiz” demiş.
Sonuç harika…
Muhalefetteki belediye karnavalda…
Merkezi iktidardaki Kültür ve Turizm Bakanlığı karnavalda.
Tek bir siyasi mesaj yok.
Tek “sokuşturma” yok.
Her yer cıvıl cıvıl…
Her yer rengarenk…
Herkes mutlu…
Herkes eğleniyor.
Ve tek bir olay yok.

Kültür Bakanı Ersoy'dan öğrendiğim 60 metre sahne olayı

Bunun üzerine sabah Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy'u arayıp “Bu haber doğru mu" diye sordum.
Doğruymuş.
“Biz 16 ayrı yerde Kültür Yolu festivalleri düzenliyoruz.
Bunlar arasında Adana da vardı.
Bunun üzerine festivali düzenleyenlerle konuşup, biz de Kültür Yolu Festivali'ni aynı dönemde yapalım dedik.
Böylece bu işbirliği ortaya çıktı” dedi.

Geçen yıl satın alınan 60 metrelik dev konser sahnesi

Tabii Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın devreye girmesinin karnavala somut katkıları da var.
Kültür Yolu Festivali çerçevesinde 700'e yakın etkinlik düzenleniyor.
Bunların hepsi bir anda Portakal Ciçeği Karnavalı'na dahil oldu.
Ama bana göre en önemli katkı, 60 metrelik dev konser sahnesi.
Bakanlık geçtiğimiz yıllarda dünyanın en gelişmiş konser sahnesi teknolojilerinden birinin satın alınmasına önayak oldu.
Bakanlık bir şirket tarafından alınan bu sahneyi 4 yıldır Kültür Yolu festivallerinde kullanıyor.
60 metrelik dev bir sahne bu.
Gelişmiş teknolojiye sahip ses ve ışık imkânları var. Ayrıca dijital ekranları ile tam bir modern konser mekânı bu.

31 Mart öncesi konser yasaklarından 200 bin kişilik dev konserlere

Bu sahne ile çok büyük konserler düzenlemek mümkün.
Bakanın verdiği bilgiye göre geçtiğimiz yıllarda Kültür Yolu festivallerinde bu sahne ile 100-150 bin kişinin katıldığı konserler düzenlenmiş.
“Galiba en büyüğü Murat Boz'un konseriydi. 200 bine yakın izleyici katıldı” diyor.
Mehmet Ersoy Ankara'daki merkezi iktidarın bakanı.
Düşünebiliyor musunuz, çok değil bundan bir yıl evvel bu ülkede konserler belediye başkanları, kaymakam ve valiler tarafından yasaklanıyordu.
Şimdi muhalefetin elindeki bir belediyenin ağırlıklı organizasyonu ile düzenenlen bir karnavala, devletin bakanlığı da katılıyor.
Kültür Yolu Festivalleri 4 yıldır yapılıyor. Ama bu yeni bir durum.
“Post moden 31 Mart sendromu” diyebilirsiniz.

 

Karnavala katılan muhalif gazeteciler kimleri övdüler?

Karnavalı, iktidarın “muhalif” diye gördüğü üç gazeteciden izledim.
Özlem Gürses, Mehmet Yılmaz ve Fatih Altaylı…
Altaylı yayınında Kültür Bakanlığı'nın yaptığı katkıyı övdü.
Ayrıca Emiyet'in çalışmasını övdü.
Ve uzun uzun karnavalı anlattı. Oradaki kalabalık ve coşkuyu…

Bu karnaval tam bir halk imecesi

Her üç yazar da, Adana Belediye Başkanı'nın katkısını anlatıyor.
Son yerel seçimde hiçbir siyasi partinin toplayamadığı müthiş bir kalabalık varmış.
Bir günde 500 otobüs gelmiş.
Dikkat edin bunlar partilerin “Bindirilmiş, taşımalı kıtlaları” değil.
Gönüllü olarak, ceplerinden para vererek kiraladıkları otobüslerle gelen insanlar bunlar.
Karnavalın arkasına bakın.. Öyle güçlü denilebilecek bir sponsorluk yok.
Bir halk imecesi…
Herkes kendi bayramını kendi finanse ediyor adeta…

Elimizden alınan neşemizi 31 Mart iade ediyor bize

Şurası gerçek…
Türkiye rahatladı…
Son 15 yılda bazı bakanların, bazı belediyelerin, kendini “Milli örf ve adetlerin muhafazı" ilan etmiş sözde derneklerin, tarikatların ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın eliyle kaybettirilmeye çalışılan Akdeniz neşesini tekrar bulmaya başladı ülkemiz.
Ne mutlu bize ki, onların yok etmeye çalıştığı bu neşeyi 31 Mart'ta sandık iade etti bize.
Türkiye sahillerinin renklerine yeniden kavuşuyor.
Sanki muazzam bir halk korosu hep birlikte Sezen Aksu'nun “Karşıyım” şarkısını söylüyor.

Bu müthiş kalabalığa ve renk cümbüşüne bakarken Sezen'in şarkısını hatırladım

Ne diyordu Sezen o şahane şarkısında;
“Karşıyım karşıyım her şeye karşıyım var mı
Rabbim adaletin bu kadar mı…
Hadi versinler cezamı razıyım
Hür doğdum hür olacağım
Ya efendisi olacağım kendi hayatımın
Ya bu yerden çekip gideceğim…”

Hani şimdi nerede o kasaba ahlak bekçileri

Sezen Aksu bu şarkıyı söylediğinde Türkiye Covid'le boğuşuyordu…
Covid'den sonra şehirlerde kasabalarda türeyen, o terörist “ahlak muhafızları” genç insanların eğlendiği festivalleri, konserleri yasaklatıyordu.
Öyle günlerde söylenmişti bu şarkı…
Şimdi o genç insanlar “Ülkelerinden çekip gitmekten” vazgeçtiler…
Kendi öz vatanlarında paryalığı kabul etmediler…
Kendi öz yurtlarını yeniden rengarenk bir Akdeniz, Ege, Karadeniz, Trakya coşkusuna çevirmeye karar verdiler.
Bu güzel bir şey…

Arkadaş hiç düşündün mü o beldeleri niye kaybettiniz?

AKP eğlenen BU insanlara bakıp ne görüyor diye merak ediyorum…
Kafası basmayanlar şimdiden,
Hâlâ aynı kafada devam ediyor.
Hiçbiri sormuyor, “Arkadaş biz o halkın, örf ve adetini bahane edip konserleri, festivalleri yasaklattığımız o şehirleri, kasabaları, beldeleri niye kaybettik…"
Sadece emekliye vermediğiniz maaştan mı sanıyorsunuz…
Hâlâ bu bahanelerle mi avutuyorsunuz kendinizi…
İstanbul'da 2017'den beri yapılan 6 referandum, yerel seçim ve cumhurbaşkanılğı seçiminde niye kazanamadığınızı sorabiliyor msunuz kendinize…

Bence AKP önümüzdeki hafta Urla Enginar Festivali'ne gözlemci göndermeli

AKP'nin makul insanlarına naçizane bir sözüm var.
Adana ve Alaçatı geçti.
Şimdi Urla Enginar Festivali var.
Siz de katılın geçen hafta Adana'da, enginar bayramında eğlenecek insanların arasına…
Konuşun o insanlarla biraz..
Akışa bırakın kendinizi …
Onların arasında AKP'ye oy vermiş epey insan da göreceksiniz.
Onlara da sorun.

Sonra mahallenizin Ali kıran baş kesen ahlak zabıtalarının yakasına yapışın

Sonra gidip, o kendiri mahallenin “Ahlak Muhafızı” ilan etmiş meczupların ve derneklerinin yapışın yakasına…
Tabii bulabilirseniz…
Kaybettikleri belediyelerin fonları ve mamaları gidince başka kapı aramakla meşguldürler şu sırada…
Türkiye bu karnavalllarla, festivallerle, konserlerle kaynaşıyor…
Kaynaştıkça insanlar birbirini tanıyor…
Birbirlerini tanıdıkça, araya nifak sokan o sözde “örf ve adet zabıtalarını” da tanıyor.
Aslında onların “Ahlak muhafızı” değil, “Ahlak asalakları” olduklarını da görüyor.
Türkiye kaybettiği neşesine kavuştukça…
İşte o asalaklar, sahip oldukları bütün kıyakları kaybedecekler…