Gündem

Ertuğrul Özkök: Bu fotoğrafa bakınca aklıma onlar geliyor

İngiliz tarzı asker parkasını çıkarıp Ankara tarzı sivil lacileri çeken Saray’ın yeni güçlü adamı Eş Şara kardeşim... İyi bak bu don fanila adama. Orta Doğu’da her diktatörün alın yazısı işlenmiştir bu fotoğrafın bir kenarına

04 Ocak 2025 07:00

Güncelleme: 05 Ocak 2025 01:03

Bugüne kadar siyasilerin kirli çamaşırlarını çok gördük.

Ama beyaz renklileri nasıldır pek görmüş sayılmayız.

Mesela Orta Doğu’nun güçlü liderleri, ne tür iç çamaşırı giyerler?

Kolsuz atlet mi, yoksa bisiklet yaka fanila mı…

Bu sorunun cevabını geçen hafta aldık.

Esad saraya geçmeden önce mutfakta böyle gezermiş

Suriye’nin devrik diktatörü Beşar Esad, Bass tahtına oturmadan önce işte bu fotoğrafta gördüğünüz iç çamaşırlarını giyermiş.

Paris Match dergisi son sayısında Suriye’nin devrik diktatörü Beşar Esad’ın işte bu fotoğrafını yayınladı.

Sayfadaki fotoğrafın içinde şu yazıyordu:


“Beşar Esad diktatör elbisesini giymeden birkaç yıl önce…”

Bu fotoğraf bana başka bir şey anlatıyor.

Diktatör olacak çocuk giydiği boxer’dan belli olur

Galiba Beşar Esad babasının Baas tahtına oturmayı aklından geçirmiyormuş.

Şu haline bir baksanıza.

Hiç öyle güçlü, iradeli Orta Doğu diktatörü olacak bir adam hali var mı bunda…

Sanki kader kurbanı gibi bakıyor.

Arkadaki kahve makinasına bakar mısınız...

Ya o mutfağın hali…

Herhalde güçlü diktatör baba da “Bundan reis meis olmaz” deyip umudu kesmiş ve para göndermiyor.

Çocuk da dişçilikten kazandığı üç beş kuruş parayla gidip Ralp Lauren boxer külot alamıyor.

Yoksa güçlü lider olacak çocuk giydiği boxer dondan belli olur.

Ne Olacak Şimdi filminde Şener Şen

Gaffur mu, Napolili pizzacı mı, yatakta basılmış Şener Şen mi

Kısaca bakarken çok tuhaf bir çelişki içinde kaldım.

Güleyim mi…

Yoksa daha çok mu güleyim…

Acıyayım mı diye hiç sormuyorum, görüntüsü var ama, sonraki dönemini düşündükçe acınacak hali yok.

O yüzden baktıkça üç sahne geliyor gözümün önüne…

İnşaatlarda, “Ayağımda Kundura” şarkısının, henüz partisyonları yazılmamış ham halini söyleyen İbrahim Tatlıses.

“Kıskançlık Dramı” filminde Marcello Mastroianni’nin yanında oturan pizza fırıncısı Gian Carlo Giannini…

Avrupa Yakası dizisindeki Gaffur…

Yatakta karısına basılmış Şener Şen

Allah aşkına bu dört sahnenin hangisinden güçlü bir Orta Doğu lideri çıkar?

HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani

Her makamın bir kapısı, üç beş penceresi vardır

İngiliz tarzı asker parkasını çıkarıp Ankara tarzı sivil lacileri çeken Saray’ın yeni güçlü adamı Eş Şara kardeşim...

İyi bak bu don fanila adama.

Orta Doğu’da her diktatörün alın yazısı işlenmiştir bu fotoğrafın bir kenarına.

O yazı der ki;

Orta Doğu’da her makam odası bir kapılı, çok pencerelidir.

Bir de her makam koltuğu tekerleklidir.

Bir kapıdan girersin… Ya o kapıdan çıkarsın ya da çıkarılırsın…

Veya bir pencereden kaçarsın…

Eş Şara kardeşim aman boxer külota dikkat

O yüzden Şam’a tepeden bakan, saraya yerleşen ve “Önümüzdeki 4 yıl seçim yok” diyen Eş Şara kardeşime tavsiyem var.

Madem o sarayda uzun süre kalmaya niyetlisin…

Bak akıllı adamsın, çok çabuk öğrenmişsin bu Orta Doğu denen yerde sivil laci ve church ayakkabı, üniformadan ve bottan daha muktedirdir.

Aman üniformanı değiştirip sivilleri çekerken, iç çamaşırlarını da değiştir.

Slip don Orta Doğu’nun güçlü liderine uymaz.

Hemen bugün boxer külota geç.

Ama dikkat et…

Orta Doğu’da padişahlara, sultanlara yönetim usulünü anlatan Keykavus’un Kabusname üslubu ile uyarayım,

“Lakin o Boxer ne çok uzun olsun ne çok kısa…”

Fazla uzun olursa haşema derler…

Fazla kısa olursa, başka laf ederler.

Bir de şunu unutma: Bir gün her diktatör ölümü tadacak

Bir de Unutma...

Bir gün her diktatör ölümü tadacak.

Baki kalan şu kubbede senden de böyle Beşar’ınki gibi, arkandan herkesin güleceği pek hoş bir seda kalmasın.

* * *

Devlette kahverengi takım elbise giyen herkesi işten atmak lazım

1993 yılında Hürriyet gazetesinde çok önemli bir olay yaşandı.

İktisat Bankası’nın sahibi Erol Aksoy, gazetenin yüzde 25’ine ortak oldu.

Daha kendisi gelmeden, binaya onun efsanesi geldi.

O binaya geldiğinde üzerinizde sakın kahverengi takım olmasın

Sanki bir rüzgar hepimize şunu fısıldadı:

“Sakın o geldiğinde kahverengi takım elbise giymeyin…”

Onun bankacılık sektöründeki efsanesini biliyorduk.

Kahverengi takım elbise giyenleri işten atarmış…

Dün Forbes dergisinin ocak sayısında Kağan Gökalp’in yazısını okurken 35 yıl önce gazeteciler olarak yaşadığımız bu olayı hatırladım.

Kağan Gökalp, fashion konusunda en beğendiğim yazarlardan biridir. Onun yazılarını Radikal gazetesi döneminden beri izlerim.

Milimetrik adlı, ısmarlama erkek elbisesi ve smokin diken markalardan birinin sahibidir.

Forbes’in son sayısında flanel kumaşın tarihi ve bugünü hakkında çok ilginç ve güzel bir yazı yazmış.

Winston Churchill

Churchill, randevu isteyen kahverengi elbise giymiş adama ne dedi?

Orada şöyle bir bölüm okudum:

20’inci yüzyılın ortalarına doğru, Londra’nın sosyal yaşamında lacivert blazerlar ve takım elbiseler hüküm sürerken kahverenginin egemen olduğu tüvit ceketler, yalnızca hafta sonları değil, iş günlerinde de tercih edilmeye başlanınca bu durum, İngiliz aristokratlarının tepkisini çekti.

Hatta bu konuyla ilgili en bilinen anekdotlardan biri şöyleydi.

Winston Churchill ile randevusuz olarak bir kişi görüşmeye gelir ve bitmeyen ısrarları nedeniyle özel kalem müdürü Churchill’in huzuruna çıkıp “Efendim, kahverengi ceketli bir centilmen sizinle mutlaka görüşmesi gerektiğini söylüyor” der.

Bunun üzerine Churchill şu cümleyle yanıt verir:

“Kahverengi giyen biri asla centilmen olamaz.”

Dün Erol Aksoy’a sordum: Kahverengi giyen bankacıyı bugün de atar mısın

Öyle anlaşılıyor ki, Erol Aksoy Churchill’in bu cümlesini bankacılara uyarlamış.

Tabii gazeteciler için de aynı şeyi mi düşünüyordu onu pek anlayamadık, çünkü bir yıl sonra Hürriyet’i Aydın Doğan aldı ve Erol Aksoy’u bir daha Hürriyet koridorlarında görmedik.

Ama dün onu Paris’ten arayıp sordum:

Bugün de hala aynı düşüncede misiniz?

Cevabı şu oldu:

“Benim düşüncem değil, binlerce banka müşterisi üzerinde yapılan bir araştırmanın sonucu bu.

Onun için görüşüm değişmedi.

Ben hiçbir şeyi kafadan değil, piyasa araştırmaları üstünden yaptım ve onun için Show TV altı ayda birinci oldu ve birinciliği bırakmadı...“

Yani ona göre kahverengi takım elbise giyenleri işten atmak bilimsel araştırmaların bir sonucu.

Kahverengi giymiş kişi, köy kahvesine batağa giden dayı

Herkes aynı fikirde mi bilmiyorum.

Mesela Ekşi Sözlük’e baktım. Şöyle paylaşımlar var:

”Kahverengi, tonuna göre sizi özgün ve şık gösterebileceği gibi, köy kahvesine batağa giden dayı gibi de gösterebilecek eylemdir, bu açıdan ton seçerken çok dikkatli olmakta fayda vardır. Spot ışıklarına aldanmayınız.“

Kahverengi, bir insanın AKP'li olduğunu gösterir

Bir başkası şöyle yazmış:


“80'li yılları, çocukluğumu, memur komşularımızı hatırlatır. istemsiz devlet dairesi kokusu gelir burnuma.“

Birisi de olayı şöyle siyasallaştırmış:

“Kahverengi takın elbise giymek bir insanın;

1- Taşralı olduğunu

2- Ruhunun yaşlı ve yorgun olduğunu

3- AKP'li olduğunu gösterir.“

Bülent Ecevit

Yalan söyleyecekseniz Ecevit mavisi giyin

Fazla önyargılı, hatta aşağılayıcı bir ifade.

Ama konuyu şöyle tersten siyasallaştıran da var:

“Çok yalan söyleyecekseniz görüşme esnasında Ecevit mavisi dediğimiz tonlar kullanılmalı, bu tonlar karşı tarafa aşırı derecede güven ve dürüstlük sinyali göndereceğinden durumu çözebilirsiniz.”

Oysa mavi benim en sevdiğim renk.

Ne yazık ki insan görme yeteneğini kaybetmeye başladığında, kaybettiği ilk renk mavi oluyormuş.

Cinler hangi rengi hiç sevmez, şeytan en çok hangi rengi sever?

Bankacılar kahverengini sevmez.

Peki ya “üç harfliler”, yani cinler hangi rengi sevmez?

Finansal cinlerden farklı olarak üç harfli cinlerin en sevmediği renk ise yeşilmiş.

Ya şeytanın en sevdiği renk?
O da kırmızı…

İslam kadına buyuruyor: Kahverengi giyen adamdan uzak dur

Bu renk sosyolojisinde kadınlar açısından iyi bir haber var.

İslam dini renk konusunda kadınlara pek sınırlama getirmiyor.

Rengarenk giyinebilirler yani.

Tek yasak var:

“Erkeklerin beğenip giydiği renkleri giymeyeceksiniz…”

Yani bu kahverengi takım elbiseli adama sadece Erol Aksoy gibi bankacılar değil, hocalar da takmış.

Leydi Diana

Leydi Di sarayın kahverengi elbiseli bürokratlarına takıktı

Aklıma Leydi Diana’nın saraydaki bürokratlar için kullandığı deyim geldi.

Onlar için “kahverengi elbiseli adamlar” diyordu.

Pek haz etmiyordu onlardan.

Kahverengi elbise üzerine okuduğum sayısız şey tabii ki beni de etkiledi.

Kahverengi takım elbise, bana da “kasaba müesses nizamının resmi üniforması” gibi görünüyor.

Kahverengi adamdan her şey olur da ne olmaz?

Açıkçası ben de kahverengi takım elbise giymiş birine bakınca içimden “Bu adamdan asla bir Picasso çıkmaz” diyorum.

Asla bir Mark Zuckerberg de çıkmaz.

Elon Musk da çıkmaz.

Bir Woody Allen da hiç çıkmaz.

Ronaldo da çıkmaz.

Öyleyse benim de işim olmaz bu kahverengi adamlarla…

MIB daha iyidir.

Yani “Men in Black…”

Siyah elbiseli adamlar…

Annem Ankara: Ne dönem ne de Ankara dizisi olabiliyor!