11 Haziran 2024 07:00
Fenerbahçe’nin pazar günü yapılan kongresi ne anlama geliyor bilmek istiyor muyuz?
Çok basit.
Cumartesi akşamı HaberTürk kanalında yayınlanan Aziz Yıldırım-Ali Koç tartışmasının reyting sonuçlarına bir göz atın.
Önce bazı haber sitelerinde çıkan haberleri düzelteyim.
Öyle 78 reyting diye bir şey yok.
Öyle Türkiye reyting tarihi rekoru diye bir şey de yok.
Share derseniz o da yok.
Ama çok ciddi ve önemli bir durum var.
Önce şunu bilelim; HaberTürk gibi haber kanalları genel olarak eğlence kanalları gibi ölçülmüyor.
Onlar “others” yani “ötekiler” diye bir alt grup içinde değerlendiriliyor.
O gece HaberTürk’teki yayın işte bu küçük alt grubun çeperlerini kırarak Türkiye genelinde eğlence kanalları için bile önemli sayılabilecek bir sonuç aldı.
İşte o programın ölçüm sonuçları:
REYTİNG
Total : 3.42
AB : 6.28
ABC1 : 5.21
SHARE
Total : 17.78
AB : 24.02
ABC1. : 18.32
Tartışma programı en yüksek izlenmeyi gece 24.00 ile 00.15 arasında almış.
O 15 dakikada reyting 7.60’a, share ise 32.93’e çıkmış.
Bir haber programı için çok büyük rakamlar bunlar. Hele hele bir spor tartışması için inanılmaz rakamlar.
Bir başka sosyolojik gerçek daha.
Aziz Yıldırım-Ali Koç tartışması eğlence kanalları ölçümüne girmiyor.
Ama girseydi bütün gün en çok izlenen ikinci program olacaktı.
O gece gün en yüksek reyting alan program TRT1’de yayınlanan “Gönül Dağı” dizisi olmuş.
6.76 reyting, 21.58 Share ise 21.58
Demek ki bu durumda bir futbol tartışma programı günün en çok share alan ilk 100 programında ikinci sıraya yerleşecekti.
20 yaş üstü erkeklerde reytingi ise 6.30’a kadar çıkmış.
Şimdi geliyorum o gecenin en ilginç sonucuna.
Gece saat 24.00 ile 00.15 arasındaki 15 dakikada bu programı izleyen 20 yaş üstü kadınların üstünün reytingi 3.90 olarak ölçüldü.
Yani kadın kaç izledi?
Ölçümlerde 1 reyting aşağı yukarı 1 milyon kişi demek.
Kabaca bakarsak; kadınlar Türkiye’nin nüfusunun yüzde 50’si dersek, her 1 reyting 500 bin kadına denk geliyor demektir.
Bu da o akşam Ali Koç ile Aziz Yıldırım arasındaki tartışmayı 2 milyona yakın kadın izledi demektir.
Yani o futbol tartışmasını inanılmaz sayıda kadın seyirci de izlemiş.
Bu benim Pazar günü oy vermek üzere Saraçoğlu Ülker stadına giderken gözlediğim bir olguyu da destekliyor.
Oy vermeye giden kalabalık arasında belirgin bir kadın ağırlığı vardı.
Saha içinde oy kulübelerinin başında da durum aynıydı.
Simon Kooper, “Futbol sadece futbol değildir” diyordu. Fenerbahçe, Cumartesi ve Pazar günleri bunu bütün dünyaya ispat etti.
Pazar gününü stadda geçirdim.
Bu bir futbol kongresi değil, bir “Fenerbahçe olayıydı…”
İddia ediyorum; dünyada hiçbir spor kulübü toplumda Fenerbahçe kadar sosyal, kültürel ve duygusal derinliğe sahip olsun...
O nedenle “Fenerbahçe olayı” gözlemlerime bir gece öncesinden yani Cuma gecesi Bodrum’dan başlıyorum.
O akşam Bodrum Milta Marina’nın girişindeki büyük reklam ekranına bakan bir restorandayım.
Ekrandan durmadan reklam akıyor.
Ama geçen her 4 reklamdan biri Ali Koç’un “Her şey Fenerbahçe için” yazılı mavi gömleği ile elini yukarı kaldırmış görüntüsüydü.
Bir futbol kulübü reklamından çok Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi bir şeydi yani.
Merak edip öğrendim.
Bodrum Fenerbahçe Derneği'nin üyeleri aralarında para toplayıp vermişler bu ilanı.
Stadda oy verdikten sonra tribünde Batman’dan gelen 20’ye yakın Fenerbahçeli Kongre üyesi ile sohbet ettim.
Türkiye Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu bir şehrimizden gelen üyeler.
Bodrum’un aynı heyecanı ve duygusallığı onlarda da var.
Stadın Migros tarafının önünden epeydir geçmiyorum.
İlk defa dikkat ettim.
Stadın yönetim tarafındaki büyük Atatürk heykelini biliyordum.
Ama onun biraz ilerisinde yan yana kaideler üzerine konmuş 4 heykeli ilk defa görüyorum.
Bir süre önce oraya 3 boş kaide koymuşlardı. Şimdi oraya 4 heykel yerleştirilmiş.
Bu heykellerden üçü benim ve hemen hemen her Fenerbahçeli’nin gönlündeki efsane oyuncularımız.
Lefter Küçükandonyadis, Can Bartu ve Alex de Souza…
O heykellerin önünde biraz durdum.
Aklıma Alex’in bütün taraftarı hüzünlendiren ayrılışını hatırladım.
Dün akşam seçimden sonra o heykelin önünden Aziz Yıldırım da geçti.
Seçimi kaybetmişti. O ayrılıyordu; Alex’in golden sonra yumruğunu yukarı kaldırarak yaptığı sevinç hareketi ise hep orada kalacaktı.
O dört heykel seçimi kaybeden kadar kazanan başkana da aynı şeyi söylüyor.
Bir de ülkenin siyasi lider ve yöneticilerine gidiyor oradan.
Ülke ve kulüpler kimsenin malı değildir, kimse onların sahibi değildir
Başkanlar seçilirler, gelirler ve giderler…
Halkın gönlündeki efsaneler ise her gün gönül sandıklarından zaferle çıkarak o kaidenin üzerinde kalırlar.
Stada girerken dikkatimi çeken bir başka çarpıcı görüntü daha vardı.
Yıllardır Fenerium mağazalarına girerim.
Dışarı bakan vitrinlerimiz daha çok futbolcuların numaralı formaları ile doludur.
Bu defa başkanlık tarafındaki Fenerium’da beni çok etkileyen bir değişiklik görüyordum.
Vitrinin yarıya yakını futbolcuların dışında iki formaya daha ayrılmış.
Bir basketbol takımının formaları.
Bu bir ölçüde normal.
Dört Euroleague Final Four’u oynamış, bir Avrupa Şampiyonu olmuş takımdan söz ediyoruz.
Her maçını 20 bine yakın seyirci ile oynuyor.
Ama vitrinde daha şaşırtıcı bir forma daha vardı.
Fenerbahçe kadın voleybol takımının formaları.
Bu vitrinin önündeki dört heykelin üçünün kimlere ait olduğunu yazmıştım.
Bir de dördüncüsü var.
Fenerbahçe Kadın Voleybol takımının kaptanı Eda Erdem…
Bilelim ki Fenerbahçe artık bir “Maço erkekler kulübü” değildir.
Kadın gücünün giderek ağırlığını hissettirdiği modern bir sosyal dayanışmanın adıdır Fenerbahçe.
(*) Türkiye’yi 22 yıldır yöneten AKP’nin kongresi bin 489 delege ile yapıldı.
(*) 31 Mart günü sandıktan Türkiye’nin birinci partisi olarak çıkan CHP’nin son kurultayında bin 368 delege oy kullandı.
Pazar günü yapılan Fenerbahçe Kongresi’nde ise 27 bin kişiye yakın insan sandığa gitti.
Yani iki büyük siyasi parti kongresinin 15 katı insan oy kullandı.
Bu çapta bir kongre için seçimlerdeki kadar iyi bir organizasyon gerekiyordu ve Fenerbahçe yönetimi bunu başardı.
Bir gün önceden SMS mesajla bütün kongre üyelerine hangi sandıkta oy atacakları bildirildi.
Girişte 40’tan fazla kulübe kurulmuştu ve her birinin üzerinde alfabetik soyadına göre gidip yaka kartınızı alabiliyordunuz.
Hem de en fazla üç dört dakika bekleyerek.
Aynı şekilde oy kullanma işlemi için 40’a yakın kabul standı vardı.
Her standın arkasında üç ayrı oy kulübesi bulunuyordu.
Orada da en fazla 4 dakika içinde bitirebiliyordunuz.
Oy zarfları ile birlikte yakanızdaki kartı da sandığa atıyordunuz ve böylece sayıda double check imkanı sağlıyordu.
Tek sakıncası kongreye gelen insanlar bu yaka kartını hatıra olarak saklamak isteyebilirdi.
Ama sonuç olarak her şey tıkır tıkır işledi.
Sahanın içinde sadece geleneksel medyaya değil, küçük youtube kanallarına bile yer ayrılması da ayrıca hoşuma gitti.
Yönetimi bu bakımdan da kutlarım.
(*) Stadda konuştuğum NOW Haber Başkanı Doğan Şentürk bana en iyi sonuç tahminini yaptı.
Rakam rakam bir analiz yaptı ve "Ali Koç 16 bin civarında, Aziz Bey de 10 bin civarında oy alır" dedi.
Aynısı çıktı.
Uzun süredir stada ve tribünlere gitmemiştim.
Stadımız baya eskimeye başlamış. Bence yeni yönetim hiç kompleks yapmadan Aziz Bey’in hazırlattığı stadı yenileme projesini uygularsa vakit kaybedilmemiş olur.
Fenerbahçe’nin kadın nüfusu çok arttı ve tuvaletleri artık cevap vermiyor. O nedenle Barcelona’nın yenilenen Nou Camp stadındaki gibi kadın tuvaleti sayısı arttırılmalı.
Bu kongrede Aziz Yıldırım’a oy verdim.
Ama çıkan sonuçtan hiç şikayetim yok.
Fenerbahçe tutkusunu çok iyi bildiğim, çok yetenekli insanlar listeyle girdi.
Acun Ilıcalı, Ergun Özen, Hamdi Akın arkadaşlık düzeyinde tanıdığım yetenekli insanlar.
Bu yönetim kadrolarının bir özelliği de beni çok rahatlattı.
Her iki listenin sosyo-ekonomik yapısı da iyiydi.
Mesela rahmetli eski İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın oğlu Aziz Yıldırım'ın listesinden yönetime girdi.
Bu da herkese özellikle de Federasyon yetkililerine ve siyasetçilere şunu söylemeli:
"Fenerbahçe bir zümre takımı değil, bir Türkiye kulübüdür."
© Tüm hakları saklıdır.