30 Mart 1972'de yaşanan Kızıldere katliamının üzerinden 40 yıl geçti. Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı ile kaçırılan iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyenin Tokat'ın Niksar ilçesinin bugünkü adı Ataköy olan Kızıldere köyünde 40 yıl önce hayatlarını kaybettiler. Katliamdan sağ kurtulan tek kişi olan ve 12 Haziran seçimlerinde girdiği parlamentoda yakasına Kızıldere'yi sembolize eden 10 karanfil rozetini takarak yemin eden Ertuğrul Kürkçü'nün “Arkeolog gibi çalıştı” dediği Murat Bjeduğ'un T24 için hazırladığı “40. Yıl Dönümünde Kızıldere / Doğrular – Yanlışlar” başlıklı yazı dizisi 2 Nisan Pazartesi günü başlayacak.
12 Mart 1971 darbesinin ardından tutuklanan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamını engellemek için çıkılan yolun Kızıldere'ye nasıl vardığından katliamın resmi belgelere nasıl yansıdığına ve öldürülen gençlerin ailelerinin görüşlerine uzanan yazı dizisinde Kızıldere'de de incelemeler yapan Bjeduğ'un ulaşabildiği fotoğraflara da yer verilecek.
BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, T24 Parlamento Temsilcisi Hülya Karabağlı'ya yaptığı açıklamada, daha önceki çalışmalarını bildiği Murat Bjeduğ'un hazırladığı diziyi merakla okuyacağını söyledi. Kürkçü'nün, T24'te pazartesi günü başlayacak Kızıldere dizisi için yaptığı değerlendirme şöyle:
“Murat Bjeduğ'un Kızıldere’nin 40. yılında, bu olayı sadece sonuç olarak değil süreç olarak değerlendirmek için giriştiği bu çabayı takdirle karşılamak gerek. Çünkü Kızıldere'deki çatışma olduğunda bugün 20’lerini sürenlerin doğmasına henüz 20 yıl vardı. Çağ neredeyse değişti.
Pek çok genç için Kızıldere'de hayatlarını kaybetmiş bazı yüzler iyi ya da telakkilerine göre öyle olmayan insanlar, ama bütün bunlar niçin oldu; bunlar hakkında çok az bilgi var. Bunu şimdi aydınlatmak önemli. Çünkü bir tarihsel dönem geçti diyebiliriz. Sürecin tanıkları, bizden daha yaşlı olanların büyük bir bölümü bu dünyada değiller artık. O nedenle Murat’ın bu girişimi bence önemli.
'Murat bir kuyumcu, bir arkeolog gibi çalıştı'
Ben Murat’ın şahsen çabalarını başka nedenlerde de yakından biliyorum. O çok önemli bir şey yapıyor şimdi. Kızıldere’de hayatlarını kaybeden, ama adlarını pek az kimsenin hatırladığı 8-9 kişi var. Mahir Çayan’ı, Cihan Alptekin’i, Ömer Ayna'yı insanlar belki duymuşlar, ama diğerlerini n adları bile hatırlanmıyor. Onlar için anma törenleri genellikle yapılmaz. Diğerlerinin onları temsil ettiği düşünülür. Bunu o kadar yanlış görmeyenler olabilir, ama onlar diğerlerinden farklı bireyler, insanlardı. Kendi hayat öyküleri, hayalleri, çabaları vardı. Şimdi Murat’ın birer birer bu hayatları aydınlatmaya giriştiğini biliyorum. Mesela Sabahattin Kurt, Sinan Kâzım Özüdoğru, Saffet Alp için çalıştı. Böyle kuyumcu gibi ya da arkeolog gibi ince ince çalışan birinin sürece bakışı daha önemli.
Murat’ın '68 hamaseti içerisinden meseleye bakmadığını da biliyorum. Daha doğrusu 68’i daha evrensel, dünya çapındaki kültürel yankıları dolasıyla düşünen, bunlara akıl ile bakan bir insan. Türkiye’de sadece buraya özgü olanın, yerli olanın değil, evrensel olanın da izini sürmek istiyor. Bu çok kıymetli olduğu halde, çok erken yitirilmiş hayatları başkalarındansa onun daha iyi anlatacağını hissediyorum. Bu isimsiz kahramanların birer ismi olduğunu hatırlatmak için giriştiği çabalar, bana bu çalışmanın hakkı verilerek yapılacağını düşündürüyor. O nedenle, okurların , daha önce de dediğim gibi, şu eksikliklerini giderebileceklerini düşünüyorum . 1970’ler başının dünya tarihsel çerçevesi neydi; Niçin sadece biz değil, dünyanın pek çok yerinde bize benzer insanlar Latin Amerika’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya kadar kendilerini bekleyen kurşunların üzerine doğru gitmek istemişlerdir? Bunun anlatılması gerek.
Bunu basit bir kışkırtmaya, tuzaklara , akılsızlığa doğru düşünmemeye bağlayan çok soğuk kanlı insan var. Ama, bu kadar çok yerde, çok değişik tarihsel ve siyasi çerçeveler içerisinde binlerce insanın tüm dünyada böyle bir eylemin içine girmiş olmalarının anlaşılmaya muhtaç olduğunu, bunu anlamak için yapılan bütün çabaların da kıymetli olduğunu düşünüyorum.
İkincisi de; bugün o insanların, hamasetten ya da yavanlaştırılmaktan kurtarılmış düzgün bir ölçüyle bilinmeye hakları olduğunu düşünüyorum. O sebeple, Murat’ı bu çalışması için kutluyorum. Ben de herkes gibi merakla okuyacağım.”