Hülya Karabağlı / ANKARA
AKP’den istifa eden Bağımsız İzmir Milletvekili, eski Kültür ve Turizm bakanı Ertuğrul Günay, hükümetin yasalaştırmayı planladığı yeni MİT düzenlemesine ilişikin, “MİT'i, istihbarat çalışması dışında tehlikeli ve dokunulmaz bir örgüt, bir tür JİTEM haline getiren yeni bir yasa gündemde” yorumunda bulundu.
HSYK Yasasını Anayasa Mahkemesi’ni adres göstererek onaylayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tutumunu da eleştiren Günay, “Cumhurbaşkanlığı Anayasa’nın uygulanmasını gözetecek en yüksek makamdır. İktidarla uyumlu geçinme kaygısı adına Anayasa’ya aykırılığı görmek yerine ertelemesi, bunun çözümünü Anayasa Mahkemesi’ne bırakması doğru bir yaklaşım değildir. Veto etmesi, Meclis’e göndermesi gerekirdi” dedi. HSYK ve İnternetten sonra TBMM Genel Kurulu’nda bu hafta içinde gelmesi beklenen MİT düzenlemesini de Günay, “MİT’i bir tür JİTEM haline getiren yasa gündemde” diye değerlendirdi.
Günay TBMM’de 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda Emniyet ve yargıda estirilen fırtına, TBMM’den geçen peş peşe yasalar ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayladığı HSYK yasası konularında TBMM’de bir basın toplantısı düzenledi.
‘Beni sabote etmek istiyorlar’
Günay, basın toplantısı düzenlediği günlerde iktidar kanadından hemen hemen aynı saatlerde benzer girişimlerde bulunarak sabote etmeye çalışıldığını söyledi. “Sbote etmeye çalışıyorlar. Bu da söylediklerimin toplumda etki yaratacağını gösteriyor. Bu tür tedbirlerle etkiyi azaltmaları mümkün değildir” dedi. Günay’ın basın toplantısından 15 dakika öncesine Dışişleri Komisyonu’ndan açıklama yapılacağına ilişkin basına duyuru yapıldı.
‘Başbakanla ilgili kayıtları üzüntüyle dinledim'
Gazetecilerin, ses kayıtlarına ilişkin sorusuna Günay, “Ben de üzüntüyle dinledim o kayıtları. Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanının ve yakın aile çevresinin bu tür iddialarla gündeme gelmesi beni üzdü” dedi. Günay, bunun siyasi çekilme yerine objektif incelemeyle yargıya taşınmasının doğru olacağını söyledi.
‘Kriptolu telefon verdiler kullanmadım’
Ses kayıtlarının montaj olup olmadığı konusunda tartışmalara ilişkin sorulara Günay, “Başı sonu ne olursa olsun o ses onların sesi” diye yanıt verdi. Kriptolu telefon konusunda da, hükümet üyesi olduğu dönemde dağıtıldığını ve kendisinin kullanmadığını söyledi. “Kullanmaya ihtiyaç hissetmedim” diyen Günay, AKP’li Burhan Kuzu’nun açıklamalarını da, “Siyasetin sevimsiz ve gergin ortamını Sayın Burhan Kuzu şenlendiriyor. İnsanda gülümseme uyandırıyor” diye yorumladı.
İzmir milletvekili Ertuğrul Günay’ın basın toplantısı konuşması şöyle:
17 Aralık 2013 Türkiye tarihine, en büyük 'rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının’ başlangıcı olarak geçti. Ancak, soruşturmanın kamunun bilgisine ulaşmasının ilk şaşkınlığını ve ürkekliğini atlattıktan sonra İktidar, büyük bir öfke ve telaş içinde, emniyet ve adalet birimlerine, Türkiye tarihinde görülmedik bir karşı-operasyon başlattı.
Geride bıraktığımız 70 gün içinde, binlerce emniyet mensubu, kışın ortasında başka bölgelere sürüldüler; bazıları bir ay içinde birkaç kez yer değiştirmek zorunda bırakıldı. Yüzü aşkın adalet mensubu da, bildikleri, takip ettikleri dava ve soruşturma dosyalarından alınıp başka yer ve görevlere verildiler. İktidar, 'rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını’ önlemek için, sadece sürgün niteliğindeki atamalarla da yetinmedi.
-2010 Halk oylamasında topluma vaat edilenlere ve Anayasa'ya aykırı olarak, yargı üstünde yürütmeyi etkili kılacak bir HSYK düzenlemesi yaptı.
-Bilginin ve haberin özgür dolaşımını engelleyecek bir internet yasası çıkarıldı ve bu yasa -kısmi itirazlarla- Sayın Cumhurbaşkanınca onaylandı.
-ÖYM'leri kaldırma süs perdesi altında, halen yürüyen soruşturmaların yollarını tıkayacak yeni bir yargı paketi hazırladı ve Meclis'ten geçirdi.
Şimdi de MİT'i, istihbarat çalışması dışında tehlikeli ve dokunulmaz bir örgüt, bir tür JİTEM haline getiren yeni bir yasa gündemde. Ve her konuda yeni yasa düzenlemeleri yapan iktidar, yolsuzluk ve hukuksuzluk soruşturmalarına muhatap olan beş Bakan hakkındaki fezlekeleri 70 günden bu yana TBMM'ne getirmiyor; bu iddia ve soruşturmaları milletten ve onun Meclisi'nden gizliyor.
Bütün bu güvenlik ve adalet kurumlarını tarumar eden atamalar ve Anayasa'yı çiğnemek pahasına yapılan yasa düzenlemeleri, 17 Aralık'ta kamuoyunun bilgisine ulaşan soruşturmaların önünü kesmeyi amaçlayan girişimlerdir. Bu girişimler, hukuk devletine karşı 'örtülü bir darbe' niteliği taşıyor.
17 Aralık'tan sonra Türkiye, Anayasa'ya ve özellikle Anayasa'nın hukuk devleti ilkesine karşı İktidar eliyle yürütülen bir 'darbe süreci' yaşıyor. Bu süreci hukuk içinde sona erdirmek için, her kademede görev yapan emniyet ve adalet mensuplarına, hukukçulara ve en başta da sayın Cumhurbaşkanı'na önemli ve ağır sorumluluklar düşüyor.
Yolsuzlukların üzerine giden emniyet ve adalet mensuplarına, daha önce asla görülmedik biçimde ve son iki ay içinde 'Paralel Devlet/Devlet İçinde Çete' gibi dozu giderek artan haksız suçlamalar yapılıyor. Bu suçlamalara muhatap olan ve sürgünlere gönderilen emniyet ve adalet mensupları ve onların meslektaşları bilmelidir ki, Hak ve Halk, haksızlık ve yolsuzlukları görmezden gelenlerin değil, görevini adalet ve doğrulukla yapanların yanında olacaktır.
Bu süreçte, Sayın Cumhurbaşkanı da tarihsel bir görevle karşı karşıyadır. Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa'nın 104. Maddesinde yazılı olduğu üzere, "Devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını ve Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir."
Bu Anayasal görev, yetki ve sorumluluk açıktır; bu görev ve yetkilerle Sayın Cumhurbaşkanı'ndan, bu vahim sürüklenişe seyirci kalmamasını, Anayasal görevlerini milletin birliğini gözeten tam bir tarafsızlık içinde, eksiksiz yerine getirmesini beklemek, Cumhuriyetin yurttaşları olarak hepimizin en doğal hakkıdır.
Öte yandan, bütün kamu görevlilerine de, hukuk ihlallerine alet olmaktan ve özellikle kanunsuz emir ve uygulamalardan özenle sakınmalarını tavsiye ederim.
Bugünlerde yıldönümünü yaşadığımız talihsiz 28 Şubat sürecinde, kendisini toplumun ve hukukun üstünde görenlere, nasıl hukuk gerekli olduysa, bugünkü hukuksuzlukların hesabının tutulduğunu ve kısa yakın zamanda bunun sorgulamasının yapılacağını da herkes bilmelidir.
Devlet erki kullananlar için en emin yolun, iktidara biat değil, millete doğrulukla hizmet olduğunu hiç kimse aklından çıkarmamalıdır. Zulümle gidilen yolun sonu, karanlıktır!