Eski Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Suriye krizine ilişkin olarak, olaylar henüz iç savaşa dönüşmeden, "müdahil olmayalım" ikazında bulunduğunu ancak dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, kendisine, “Endişe etmeyin, 6 aya kadar sonuçlanır” dediğini açıkladı.
Tarih ve coğrafya gerçekleri konusunda cahil yöneticilerin ülkelerini felakete sürüklediğini kaydeden Günay, “Suriye'nin Afganistan'a dönüşmesinde vebalimiz büyük. Pakistan'ın yaşadığı badireleri göre göre sınırımızda Afganistan oluşturduk. İhtiras, hamaset ve öfke ile ülke yönetilmez. Bunlar felaket getirir. İttihat ve Terakki ihtiras ile Osmanlı'nın felaketini hazırladı. Miloşeviç Yugoslavya'nın, Saddam Irak'ın felaketini hazırladı. Yönetici, tarihini okuyacak, bilecek!” diye konuştu. AK Parti'nin, son beş yılda girdiği macera ile Türkiye'nin kazanımlarına yazık ettiğini belirten Günay, “Ne yazık ki AK Parti, hem kendisini hem de ülkeyi düze çıkmanın çok kolay olmadığı bir noktaya getirdi.” dedi.
Zaman'dan Ali Aslan Kılıç'a konuşan Günay'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“Suriye meselesinde tâ olayların başında müdahil olmamamız gerektiğini söyleyen hükümet üyelerinden biriyim. Suriye'de yaşanabilecek sıkıntılardan uzak kalmamız gerektiğini, bölgedeki hakem rolümüzü sürdürmemiz gerektiğini söyledim. O zaman aldığım cevap endişe etmememiz şeklindeydi. Bu meselenin 6 ay içinde biteceği düşünülüyor, kaygı ve tavsiyelerimize de böyle karşılık veriliyordu. Bana bu cevabın verilmesinin üzerinden 4 yıl geçti. Ama üzülerek söylüyorum, 6 yılda da bitmeyecek. Korkarım olumsuz etkileri ile 16 yıl da sürecek. Çünkü devletin bazı yetkililerinin de artık söylemeye başladığı ve ortaya da çıktığı gibi güneyimizde bir Afganistan oluştu. Ve Pakistan hangi badireleri yaşıyorsa, o tehlikeleri yaşıyoruz.”
"Cehalet ve taassup ihanet kadar vahim"
“Dış politika hamasetle yapılmaz. Dış politikada hamaset, cehalet ve taassup, istemeseniz de bazen ihanet kadar vahim sonuçlar verebilir. Fevkalade vatanperver duygularla yola çıkmış olabilirsiniz. Ama dış politikaya taassup gözlüğü ile bakıyorsanız, coğrafya ve tarihinizin cahili iseniz ve bütün bu eksikliklerinizi hamaset üzerinden örtmeye çalışıyorsanız öyle bir duvara toslarsınız ki, ihanet kadar ağır sonuçlar verebilir. İttihat ve Terakki bunu yaşadı. İttihatçıların vatanperver olmadığını iddia edemem. Ama vatansever olmasalar ve Osmanlı'yı yıkmak isteselerdi yine ancak bunu yapabilirlerdi. Onun için bizim bu Suriye meselesinden bir an önce kendimizi geri çekmeye çalışmamız lazım.”
"Bunlarınki taklitçilik"
“Şimdi yaşananlara neo-İttihatçı demiyorum. Neo-Kemalizm'in de iltifat olacağını düşünüyorum. Bunların yaptığı taklitçilik! Hiçbir şeyin taklidi aslına benzemez ve her şeyin taklidi gülünç olur. Gülünç olur ama ülkeleri yönetenler, kötü taklitçilik yaptıkları zaman kendilerini gülünç duruma düşmekle kalmıyorlar, ülkeye de ağır bedeller ödetiyorlar. Devletler ihtirasla, hırsla, öfkeyle hele cehaletin verdiği cesaretle yönetilmez. Devleti yönetenlerin biraz bilgi sahibi olması şarttır. Kendi tarihini bilecek en azından. Okumadan uluslararası toplum dengelerini bozacak büyük ama cahilce laflar, cahilce hamleler dünyanın her yerinde felaket getiriyor.”
"Suriye'nin dağılmasında vebalimiz çok büyük"
“Türkiye olarak dünyaya 3 milyon Suriyeliye kapılarımızı açtığımızı anlatıyoruz. Ama bu insanların sadece 250 bini kamplarda, geriye kalanı köprü altlarında, sokaklarda, cami kapılarında… Biz bir halkın yurtsuz topraksız kalma sürecine dahil olduk. Ve bunun içeride bedelleri olacak. Suriye'nin dağılmasındaki vebalimiz. Bizim buradaki vebalimiz önümüzdeki 10 yıllarda hep karşımıza çıkacak ve bizi çok zora sokacak. Çok zarara girdik ve bu yanlıştan dönmedikçe de zararın büyüme ve katlanma riski artıyor.”
"Tarihten ders almalı etnik siyasetten vazgeçmeliyiz"
“Ülkeyi yönetenlerin öncelikle kendi tarihlerini ve bölgelerinin tarihini çok iyi bilmeleri gerekir. İttihatçılar, aynı ölçekte devam etmesi zor olan imparatorluğun hızla yıkımını ve aşırı ölçüde toprak kaybetmesine yol açtılar. Aslında İttihat Terakki, bir bunalım ortamında ülke yönetimini eline geçirmiş bulunan belki idealist, vatansever ama tecrübesiz bir kadroydu. Hırsları, ihtirasları, yetenek ve becerilerini, bilgilerini aşıyordu. Bu kadronun elinde Osmanlı öngörülmedik bir küçülme yaşadı. Bu bizim kendi tarihimizden çıkaracağımız bir derstir. Günü gününe üzerinden 100 yıl geçmiş bir ders. Demek ki, yetenekleri aşan, hırslı-ihtiraslı siyasetten vazgeçmek gerekiyor. Etnik ve mezhep bölünmesine sürdürecek siyasetten hızla vazgeçmek gerekiyor.”