Dünya

Ermenistan Başbakanı Paşinyan’dan tarihî açıklamalar: Soykırımın uluslararası tanınması öncelik değil; Türkiye ile normalleşme artık sadece zaman meselesi

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Türkiye’den bir gazeteci grubuyla ilk kez Erivan’da bir araya gelerek, iki ülke arasındaki normalleşme süreci, bu sürecin önündeki engellerden biri olarak görülen soykırım iddialarına dair önemli mesajlar verdi. Paşinyan, “Resmi tutumumuz, Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınmasının bugün dış politika önceliklerimiz arasında yer almadığıdır,” dedi. Paşinyan’a göre Türkiye ile normalleşme gecikse de artık sadece bir zaman meselesi

13 Mart 2025 14:00

Güncelleme: 13 Mart 2025 14:06

Erivan

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Türkiye’den bir gazeteci grubuyla Erivan’da ilk kez biraraya gelerek, iki ülke arasındaki normalleşme süreci, bu sürecin önündeki engellerden biri olarak görülen soykırım iddialarına dair önemli mesajlar verdi.

Paşinyan, “Resmi tutumumuz, Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınmasının bugün dış politika önceliklerimiz arasında yer almadığıdır" dedi. “Tarih tarihtir, bugün bugündür” diye konuştu.

Paşinyan’a göre Türkiye ile normalleşme gecikebilir ancak artık sadece bir zaman meselesi.

Türkiye - Ermenistan normalleşme sürecinde sonuç alınmadığı yönündeki eleştirilere katılmadığını belirten Paşinyan, halen iki taraf arasındaki diyalog ve işbirliğinin özellikle geçmişle kıyasladığında önemli bir değişim ve somut bir ilerleme olduğunu söyledi.

Paşinyan “Ben siyasi irade görüyorum, ancak önemli olan bu siyasi iradenin karşılıklı olarak gelişmeye devam etmesidir" dedi.

Birçok psikolojik bariyerin artık aşılmış durumda olduğunu belirten Paşinyan normalleşmenin gecikebileceğini söyledi ancak “Eğer bu sürece karşılıklı olarak çok belirgin, kasıtlı zararlar vermezsek, benim görüşüme göre, Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi artık sadece zamanla ilgili bir meseledir" diye ekledi.

Paşinyan, barışın bölgesel olması gerektiğinin altını çizerken, çok önemli bir tarihi fırsatla karşı karşıya olunduğunu belirterek, “Ermenistan başbakanı olarak bu tarihi fırsatı kullanmak istiyorum” dedi.

Ermenistan başbakanının “eşi benzeri görülmemiş bir fırsat ve eşi benzeri görülmemiş bir format” diye tanımladığı, “daha önce böyle bir formatta böyle bir görüşme hiç gerçekleşmedi" dediği ve yaklaşık 2 saat süren basın buluşmasının önemli bir bölümüne, iki ülke arasındaki normalleşme sürecine dair mesajlar damga vurdu.

Dağlık Karabağ Savaşı’nın ardından iki ülke normalleşme süreci için özel temsilci atamıştı. İki ülke arasında sınır kapısının üçüncü ülke vatandaşları ve diplomatik pasaport sahibi olanlara açılması kararı 2022’de alınmış olsa da, karar bugüne kadar uygulamaya konmadı.

Bu kararın uygulamaya konmasını beklediklerini söyleyen Paşinyan; sürece dair eleştirilerine katılmadığını söyleyerek iyimser mesajlar vermeye dikkat etti:

Normalleşme için “iki tarafta siyasi irade var”

“Bugün Ermenistan ile Türkiye arasında çok doğrudan bir diyalog var ve eğer ilişkilerimizin önceki dönemini göz önünde bulundurursak, bu çok önemli bir değişimdir. Ermenistan ve Türkiye’nin diplomatik temsilcileri sürekli doğrudan temas halindeler. Dışarıdan bakıldığında bu somut bir sonuç gibi görünmeyebilir, ancak benim için ve devlet yönetim sistemindeki insanlar için bu somut bir sonuçtur. Çünkü daha önce birbirimizin bakış açılarını netleştirme fırsatından bile yoksunduk.

Bu süre zarfında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birkaç kez görüşme gerçekleştirdik, telefon görüşmeleri yaptık, Dışişleri Bakanları iletişim halinde olmaya devam ediyor. Bölgesel Yönetim ve Altyapı Bakanımız, mevkidaşıyla temas kurdu, ayrıca Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Bakanı da temaslarda bulundu. Özel temsilciler de birbirleriyle iletişim halinde. İş birliğine dair somut örneklerimiz de mevcut; yakın zamanda Türkiye’nin adalet sistemi tarafından aranan veya suçlanan iki kişiyi Türkiye’ye teslim ettik.”

Paşinyan dolaylı da olsa Türkiye ile Ermenistan arasında oldukça geniş bir ticaret hacmi olduğuna, AGİT Genel Sekreteriliğine bir Türk diplomatın seçilmesinde yapılan işbirliğine de dikkat çekti.

Paşinyan normalleşme için Ankara’da da siyasi irade gördüğünü söyledi:

“Bunlar büyük başarılar gibi görünmeyebilir, ancak önceki dönemde ne durumda olduğumuzu göz önünde bulundurursak, elbette bu çok önemli bir ilerlemedir. Ancak, bunun dinamik bir süreç olduğunu vurgulamak çok önemlidir ve elbette bu dinamiğin durmaması ve devam etmesi için çaba gösterilmelidir. Bu ise, diğer faktörlerin yanı sıra, iki ülkenin liderlerinin ve hükümetlerinin siyasi iradesine bağlıdır. Ben siyasi irade görüyorum, ancak önemli olan bu siyasi iradenin karşılıklı olarak gelişmeye devam etmesidir.”

“Gelişen ilişkiler hakkında 7 dk”

“Bakın, yaklaşık 5-7 dakikadır ilişkilerimizde mevcut olanları sıralıyorum. Bu, en azından listeleyebileceğimiz bir şeylerin olduğunu gösteriyor; eğer bana 7 yıl önce sormuş olsaydınız, büyük ihtimalle sıralayacak pek bir şeyim olmazdı.”

Temaslara “Facebook beğenisi”

Paşinyan, açıklamalarında, Türkiye - Ermenistan yakınlaşmasının geçmişe göre toplumda daha fazla onay gördüğüne de dikkat çekti:

“Biliyorsunuz, Ermenistan ve Türkiye temsilcileri arasında temas kurulmasının gündemde olduğu dönemlerde, yalnızca bu temasın gerçekleşmesi bile sosyal medyada ve diğer platformlarda oldukça karmaşık tepkilere yol açabiliyordu. Doğal olarak, kamuoyunun tepkisi, o kamuoyu tarafından seçilmiş olan otoriteyi de bir ölçüde kısıtlıyor.

Çok basit bir şeyden bahsedeceğim—ilk bakışta basit görünebilir ama aslında oldukça semboliktir. Örneğin, New York’ta farklı ülke liderleriyle toplantılar yaptığımda ve bu toplantılarla ilgili küçük kesitleri Facebook sayfamda paylaştığımızda, dönüş yolunda sosyal medya kullanıcılarımız arasında en çok paylaşılan, en çok izlenen, en çok beğenilen toplantının Türkiye Cumhurbaşkanı ile yaptığım görüşme olduğunu fark ediyorum. Bakıyorum ve şaşırıyorum.

Şimdi belki şöyle düşünebilirsiniz —"Facebook beğenilerini mi tartışıyoruz?" Ancak tekrar ediyorum, süreci dinamik bir şekilde değerlendirmeliyiz. Örneğin, ilk görüşmemiz böyle değildi, tam tersine—görüşmenin gerçekleşmesi bile çoğunlukla olumsuz bir tepkiyle karşılanıyordu: "Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı neden böyle bir görüşme yapmalı?" gibi sorular gündeme geliyordu.

“Birçok psikolojik bariyer artık aşıldı”

Yani şunu söylemek istiyorum, birçok psikolojik bariyer artık aşılmış durumda. Ve bunu bir başarı olarak görüyorum. Bu yüzden de karamsarlara şunu söylüyorum—bu sürecin ve bu politikanın başarısız olduğunu söylemek için henüz çok erken.

Daha fazlasını da söyleyeyim—eğer bu küçük adımları tutarlı, sakin, argümanlara dayalı ve karşılıklı saygı ortamında ilerleterek devam edersek, soru artık "normalleşme olacak mı, olmayacak mı?" olmayacaktır. Soru şu hale gelecektir: "Normalleşme ne zaman olacak?" Bu sadece bir zaman meselesi olacak ve elbette farklı koşullardan etkilenecektir.

“Normalleşme artık sadece zamanla ilgili bir meseledir”

Bu normalleşme üç ay, altı ay ya da bir yıl daha gecikebilir. Ancak bugün benim algım artık bunun yalnızca bir zaman meselesi olduğu yönünde ve bu süreçte sabırla ilerlemeliyiz. Öncelikle, zarar vermemek ilkesini benimsemeliyiz. Eğer bu sürece karşılıklı olarak çok belirgin, kasıtlı zararlar vermezsek, benim görüşüme göre, Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi artık sadece zamanla ilgili bir meseledir.”

“Tarih tarihtir, bugün bugündür”

10 kişilik gazeteci grubundan, her birinin bir soru sorma hakkı olduğu görüşmede Paşinyan iki ülkenin ilişkilerini rehin alan tarih algısına dair açıklamalarda da bulundu:

“Biliyorsunuz, ‘Tarihten ders çıkarmak gerekir’ şeklinde bir ifade var, ancak tarihin hiçbir sayfasında dersin ne olduğu açıkça yazılı değildir…hangi dersin çıkarılacağı ve tarihin nasıl algılanacağı, nasıl kullanılacağı tamamen siyasi bir tercih ve siyasi bir algı meselesidir.

Tarihi bugünü ve geleceği anlamaya yönelik bir bilgi kaynağı olarak, bugünü ve geleceği inşa etmeye yönelik bir proje için bir bilgi ve rehberlik kaynağı olarak mı kullanacağız, yoksa tarihin içinde mi yaşayacağız?

Herhangi bir ortamda tarih ve tarihten çıkarılan dersler hakkında konuştuğumuzda, her zaman bir tartışma olacaktır. Çünkü herkes tarihi kendi siyasi bakış açısına göre algılar. Yani aynı toplum içinde bile farklı algılar olabilir.

“Tarih tarihtir, bugün bugündür”

Benim temel mesajım şu: Hem Ermenistan'da konuşurken hem de Diaspora’daki yurttaşlarımızla konuşurken, tarih ile bugünü birbirinden ayırmamız gerektiğini vurguluyorum. Tarihi ve bugünü aynı şekilde algılayamayız, çünkü bugün bugündür, tarih ise tarihtir.

Bu nüansı doğru anlamamız gerektiğini düşünüyorum: Tarihte mutlak bir gerçek yoktur, tarihin her türlü algılanışı aslında siyasi bir algıdır.

Bu nedenle benim anlayışım, tarihten çıkardığımız dersleri bugün devletimizin—Ermenistan Cumhuriyeti’nin, devlet çıkarlarının ve geleceğin çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanmamız gerektiğidir. Bu arada, şunu da belirtmek isterim ki, benim algıma göre bu tartışma hem Ermenistan’da hem de Diaspora’da olgunlaşmış durumda. Ancak tekrar vurgulamak isterim ki, burada tarihin değiştirilmesi ya da inkâr edilmesi söz konusu değil. Burada bahsedilen, tarihe dair uygulamalı algımızı değiştirmektir. Tarih hangi amaçla, nasıl bir kaynak olarak kullanılmalı, tarihten hangi bilgileri edinmeliyiz? Bu kolay bir soru değil, ancak bunun gerekli olduğuna kesinlikle inanıyorum.

Bu gereklidir ve benim gözlemlerim, bu tartışmanın olgunlaştığını gösteriyor. Ancak bu tartışmanın yalnızca Ermenistan içinde veya Ermeni çevrelerinde değil, bölgesel anlamda da olgunlaşması önemlidir, çünkü bu da bir sorudur. Tarihi ne için kullanıyoruz, tarihi çatışmaların sonsuza dek sürmesi için mi, yoksa tarihi çatışmaları barışçıl, iş birliğine dayalı ve bölgesel istikrara sahip bir gelecek inşa etmemiz için bir mesaj olarak mı görüyoruz? Ben ikinci bakış açısının savunucusuyum.”

“Soykırım iddialarını uluslararası tanınması öncelik değil”

Paşinyan’ın bu açıklamasını soykırım iddialarına dair bir soru takip etti:

Ermenistan başbakanı “Ermenistan-Türkiye ilişkileri açısından bu mesele artık geçmişte mi kaldı? Ermenistan daha önce farklı ülkelerin parlamentolarında soykırımın tanınması için bir politika yürütüyordu. Artık bu politikanın uygulanmayacağını söyleyebilir miyiz?” şeklindeki soruya özetle şu yanıtı verdi:

“Resmi tutumumuz, Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınmasının bugün dış politika önceliklerimiz arasında yer almadığıdır.

Medz Yeğern’in (Büyük Felaket) inkâr edilmesi, unutulması veya reddedilmesi gibi söylemler gündeme geliyor.

Ermenistan’da ve Ermeniler arasında bunun tartışılmaz bir gerçek olduğunu çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Yani bizim gerçekliğimizde bunu inkâr etmek ya da bundan vazgeçmek mümkün değildir, çünkü bu hepimiz için inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak mesele bununla ilgili değil.

“Uluslararası tanıma ne fayda getiriyor?”

Yanılmıyorsam, yakın zamanda Münih’te Ermenilerle yaptığım bir toplantıda yaptığım konuşmada doğrudan şunu söyledim: ‘Sevgili yurttaşlar, uzak bir ülkenin parlamentosu veya hükümeti bir karar aldığında, biz bu karardan büyük bir ilham alıyoruz. Bizim gerçekliğimizde durum budur ve bunda gizli bir şey yok. Ancak bu tür kararlar alındığında ve o kararın getirdiği coşku ya da sevinç kaybolduğunda, bir sonraki anda şu soru ortaya çıkıyor: Bu karar bizim yakın çevremizle olan ilişkilerimiz açısından bize ne sağlıyor? Yakın çevremizde gerginlikler yaşadığımızda, bu gerginlikler ülkemizde, bölgemizde istikrar, barış vb. konulara ne ölçüde katkı sağlıyor?’

Yine yurttaşlarımızla yaptığım görüşmelerde şu noktayı vurguladım: Bakın, tüm ülkeler ve hepimiz barışa ne kadar değer veriyoruz, ancak barış öncelikle bölgesel bir olgudur. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim—elbette bunu biraz esprili bir dille dile getirmiştim—hükümetimizin büyük bir uluslararası başarı elde ettiğini ve Ermenistan Cumhuriyeti için barışı garanti edebileceğimizi söyleyebilirim. Örneğin, Avustralya ile. Burada Avustralyalı ortaklarımızdan özür diliyorum, onları bu şekilde örnek verdiğim için, ancak bunda olumsuz bir anlam yok.

Yani—büyük bir başarı elde ettik, barış sağladık, ama Avustralya ile, ama Yeni Zelanda ile, ama Brezilya ile; ki gerçekten de bu ülkelerle iyi ilişkilerimiz var ve bundan memnuniyet duyuyoruz. Ancak barış ve iyi ilişkiler öncelikle yakın çevremizde, en yakın komşularımızla olan ilişkilerimizde gereklidir. Çünkü ülkemizin güvenliği ve refahı için somut sonuçlar doğuran barış, buradaki barıştır.”

Ülkelerin birbirlerine yönelik tarihten gelen kimi söylemleri kullanmasının barışa ulaşmayı zorlaştırdığına dikkat çeken Paşinyan, şöyle devam etti:

“Bu algıyı ve bu sorunun formülasyonunu değiştirme fırsatı var. Bu fırsat, hem Ermenistan'dan hem de Türkiye'den bu konuların ifade biçimlerini, vurgularını ve bakış açılarını değiştirme isteği olduğuna dair mesajların verilmiş olmasından kaynaklanıyor.

“Tarihi fırsatı kullanmak istiyorum”

Ve bu yüzden, basın ve uzmanlar da bazen bunun tarihi bir fırsat olduğunu söylüyorlar. Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı olarak, o tarihi fırsatı kullanmak istiyorum. Ve hatta, biliyorsunuz ne, haklısınız, o nüans var; bazen iç siyasi anlamda bana, bir politikacı olarak ve siyasi partimize hiçbir fayda sağlamayan açıklamalarda bulunduğumu fark ediyorum, ancak diğer yandan bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini anlıyorum.

Bu fırsat nedir? Bu, Ermenistan’ın devlet yapısını, bağımsızlığını ve egemenliğini güçlendirme fırsatıdır. Ancak benim için açık olan şu ki, bunu burada, şimdi, bu bölgede istikrar ve barış sağlayarak, ekonomik iş birliği geliştirerek gerçekleştirebiliriz. Bu yüzden, bu fırsattan yararlanmak için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.

Hem ben hem de siyasi ekibimiz, bölgenin Ermenistan Cumhuriyeti için istikrar, barış ve refah kaynağı haline gelmesi konusunda kararlı, sabırlı ve tutarlıyız. Bunu başarmak için ise diyalog, konuşma, olgular ve argümanlar temelinde hareket ediyoruz. Ancak bunun gerçekleşmesi için, bölgenin yalnızca Ermenistan için değil, diğer bölge ülkeleri için de barış, iş birliği, refah, güvenlik ve istikrar kaynağı olması gerekmektedir.

2021 seçimlerinden sonra hükümet programımıza böyle bir madde dahil ettik ve bunu "bölgeselleşme" olarak adlandırıyoruz.”

Ermenistan - Azerbaycan barış süreci

Bir soru üzerine, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki barışın ufukta görünmediğine ilişkin söyleme katılmadığını belirten Paşinyan, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki barışın çok önemli temellerinin atılmış durumda olduğunu söyledi.

Barışı görünmez kılmak için sürekli bir sis perdesi oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çeken Paşinyan bu bağlamda Azerbaycan’ın tutumuna dair eleştiriler de yöneltti.

Paşinyan Türkiye’nin rolüne dair ise şu ifadeleri kullandı:

“Bizim algımız şu: Türkiye’nin, en azından verdiği mesajlar bu yönde, Güney Kafkasya’da istikrarı savunuyor. Türkiye’nin hem Cumhurbaşkanı hem de Dışişleri Bakanı düzeyinde Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir barış anlaşmasının imzalanmasını desteklediğini görüyoruz. Ve bu mesajları doğru algılıyorsak, bu durum belki de Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki ilişkilerinde belirli bir denge anlamına geliyor.”