25 Mayıs 2021 21:51
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, suç örgütü lideri Sedat Peker'in açıklamalarıyla ilgili olarak AKP'nin kendisinden önceki halk düşmanı iktidarların mirasını aldığını söylerken, "Bundan 25 yıl önce Susurluk'ta yaşanan kazayla patlak veren mafya-devlet ilişkileri skandalının başrol oyuncuları yine sahnededir" dedi. Kamuoyuna "halkın iddianamesini hazırlama" çağrısı yapan Baş, "O tuğlayı çekelim ve tüm bu devlet-mafya çetesi bırakalım altında kalsın" çağrısını yaptı. Baş, "Hepsi çete ama bunlarla iş tutan AKP temiz, öyle mi?" ifadesini kullandı..
Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) partisinin haftalık basın açıklamasında konuştu. TİP Genel Başkanı, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'de haftalardır, yine daha önce AKP iktidarının gözbebeği olmuş bir ‘organize suç örgütü lideri'nin sözleri gündemi oluşturuyor. Bu şahsı Türkiye'de tek bir kişi bile bu videolarla birlikte tanımadı. Biz onu AKP iktidarına verdiği çete desteğiyle, meydanlarda yaptığı mitinglerle, bu mitinglerde AKP'ye muhalif olan yurttaşlarımızın kanıyla banyo yapacağını, sokaklarda darağaçları kuracağını söylediği sözleriyle tanıyoruz.
İşin garibi, Saray Rejimi'nin sözcülerinin AKP iktidarını desteklemek adına İçişleri Bakanlığı izniyle mitingler düzenleyen, tüm AKP ileri gelenleriyle birebir ilişki içinde olan, kendisine bakanlıklar tarafından ödüller verilen Sedat Peker'i tanımıyormuş gibi yapmasıdır.
Süleyman Soylu başta olmak üzere AKP iktidarının sorumluları Sedat Peker'i tanımıyormuş gibi yaparak halkı kandırmak, suç ortaklıklarını gizlemek istiyorlar!
AKP'nin en önemli özelliklerinden birisi bugün hain ilan ettikleri, pis ilan ettikleri kim varsa bunların büyümesinde, serpilmesinde iktidara ortak olmasında AKP baş aktördür!
Fethulah Gülen çete, derin devlet çete, Sedat Peker çete ama bunlarla iş tutan AKP temiz öyle mi? Yok artık bu yalanları kimse yemiyor. Bu defa kral çırılçıplak, bu defa gerçekler gün gibi ortada; ne inkar etmek mümkün ne de izah etmek. Zaten AKP'lilerin tümünün birden üç maymunu oynaması Süleyman Soylu dışında neredeyse hiçbir AKP üyesinin konuya dair ağzını açmamasının bir nedeni de budur!
Ortaya çıkan durum şudur, Süleyman Soylu İçişleri Bakanlığının tüm imkanlarını bu mafya düzenini koordine etmek için kullanmış. Soylu'nun yandaşları ve destekçileri zorla marinaya "çökmüş", kokain zincirleri kurmuş, memura baskı yaparak onu intihara sürüklemiş, bir kadına tecavüzün ve aynı kadının şüpheli ölümünün üzeri örtülmüş.
Bütün bunlar olurken ülkenin güvenliğinden ve yurttaşların huzurundan sorumlu bakan olarak Soylu ise, bu çetenin ileri gelenlerine koruma kararı çıkartmakla meşgul olmuş.
Suç örgütleriyle mücadele etmesi gereken bakan, onların koruyucusu olmuş. Bunları biz değil, bizzat o düzeninin bir dişlisi söylüyor.
İzlemesi, hakkında konuşması, hatırda tutması bile hepimiz için, halkımız için, ülkemiz için utanç verici olaylar sere serpe dökülüyor ve AKP iktidarından bu konuda tek bir açıklama gelmiyor.
Bu kirli ilişkilerin ortasında yer alan ve Saray Rejimi içerisindeki gücünü de kolladığı mafya gruplarının etkinliği sayesinde edinmiş olduğu anlaşılan Süleyman Soylu, en son dün akşam bir televizyon programına katılarak hakkındaki iddialara yanıt vereceğini söylemişti.
3 saatlik programı tüm Türkiye izledi, herkes Soylu'nun sözlerini bekledi, hatta belki bir kez olsun onurlu bir davranışta bulunup istifa edeceğini umdu. Soylu yine şaşırtmadı; faşizmin propaganda tekniğinden alınmış taktikleri kullanarak sorulara yanıt vermedi, lafı dolandırarak kendisi hakkındaki iddiaları cevapsız bıraktı, bağlamından koparılmış bilgi ve ithamlarla kuru gürültü yarattı, istifa etmeyeceğini söylemekle kalmadı kendisine bağlı kolluk kuvvetlerinin kendisi hakkında araştırma yapabileceğini söyleyerek hepimizle alay etti, nihayetinde kendisine bu tür soruların sorulmasını bile uluslararası güçlerin, terör örgütlerinin, millet düşmanlarının izinde gitmekle suçladı.
Dün gece televizyonda izlediğimiz bir kişi değil, bir sistemdir; tek başına Soylu değil bir bütün olarak Saray Rejimi'dir. Türkiye'de halk düşmanı iktidarların tüm geçmişini kendisine miras alarak, bu mirası 2000'li yıllara uygun olarak güncelleyerek iktidar olmuş AKP'nin temsil ettiği rejimdir.
Dün gece televizyonda izlediğimiz hiçbir resmi görevi olmamasına rağmen parlamenterler grubu ile Venezuela'ya uçup orada kokain rotası oluşturmak için görüşmelerde bulunduğu iddia edilmiş şahsın babası sıfatıyla açıklama yapan Binali Yıldırım'dır; dün gece televizyonda izlediğimiz 90'lardan bu yana kirli çete ilişkilerinin içinde olan ve yakın tarihimizin en büyük mafya-devlet ifşası olan Susurluk'un bir numaralı isimlerinden Mehmet Ağar'dır; dün gece televizyonda izlediğimiz kendilerine yakıştırdıkları gazeteci kimliği ile AKP iktidarının borazanlığını yapan ve mafya ile devlet arasında ulaklık yapan Özışık kardeşlerdir; dün gece televizyonda izlediğimiz sadece Soylu değil Alaattin Çakıcı, Korkut Eken, Engin Alan'dır; Beşli Çete'dir, Berat Albayrak'tır, Bilal Erdoğan'dır, Fethullah Gülen'dir ve elbette Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Süleyman Soylu tüm bu kirli çete ağının, mafya-devlet yumağının, yağma ve dolandırıcılık pastasının, uyuşturucu ve kara para trafiğinin cisimleşmiş halidir. Dün katıldığı televizyon programında Süleyman Soylu'nun kendisini yalnız hissetmediğini söylemesi haklıdır. Süleyman Soylu yalnız değildir, bu suç sadece ona ait değildir, Süleyman Soylu Saray Rejimi'nin dün akşamki görüntüsüdür.
Ülkemiz bir kez daha mafya-devlet ilişkilerinin tüm çirkinliği ve çarpıcılığı ile gözler önüne serildiği günlerden geçiyor. Bundan 25 yıl önce Susurluk'ta yaşanan kazayla patlak veren mafya-devlet ilişkileri skandalının başrol oyuncuları yine sahnededir.
Ülkemizin yakın tarihinde birçok siyasi cinayetin, suikastin, üstü örtülmüş suçun, uyuşturucu ve silah ticaretinin, haraç ve çökme olayının sorumlusu olarak bilinen isimler şimdi bu güçlerini Saray Rejimi için seferber etmiş, kendi kaderlerini Saray'ın kaderine bağlayarak korunma sağlamışlardır. Biz şaşırmıyoruz, çünkü Türkiye'de sağcı ve Siyasal İslamcı siyaset geleneğinin mafya sevdasını biliyoruz. Biz korkmuyoruz, çünkü halkımızın bu çürümüşlüğe teslim olmayacak kadar onurlu ve dirençli olduğunu biliyoruz. Ve biz susmuyoruz, çünkü ülkemizin çıkarlarının devletin imkanlarını kendi ceplerini doldurmak için yağmalayan bu çeteye karşı mücadele etmekte yattığını biliyoruz.
O yüzden konuştuk, konuşuyoruz, konuşmaya devam ediyoruz: Süleyman Soylu hakkındaki iddiaların araştırılması için derhal İçişleri Bakanlığı'ndan istifa etmeli ve adalete teslim olmalıdır. Süleyman Soylu'nun bilgisi ve girişimi dahilinde gerçekleştirildiği iddia edilen suç fiillerini araştırmak üzere Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.
Sedat Peker'in konuşmalarında gündeme getirilen tüm mafyatik faaliyetler ile siyasal ve ekonomik suçlar, bu suçlara karıştığı ya da göz yumduğu bilinen ya da düşünülen tüm isimler yargılanmalı, haklarındaki gerçekler açığa çıkarılmalıdır.
Şimdi hakkında onlarca suç iddiası ortaya atılan Sedat Peker'in AKP iktidarıyla ilişkileri, hangi AKP yöneticileriyle görüştüğü, resmi izinlerle miting yapmasını ya da devletin polisince korunmasını sağlayan kararları kimlerin verdiği araştırılarak haklarında yasal işlemler başlatılmalıdır.
Merhum Uğur Mumcu'nun katledilmesinde payı olduğu ortaya çıkan Mehmet Ağar, "Bir tuğla çekerseniz hepimiz altında kalırız" demişti. Bir kez daha tüm yurttaşlarımıza sesleniyoruz: O tuğlayı çekelim ve tüm bu devlet-mafya çetesi bırakalım altında kalsın. O tuğlayı çekelim ve ülkemizi yağma ve talan eden bu utanmaz güruh bırakalım altında kalsın. O tuğlayı çekelim ve ülkemizin tepesine çöreklenmiş bu mafya iktidarı, bu kötülüğün organize olmuş hali bırakalım altında kalsın. O tuğla çekildiğinde çökecek olan çetelerdir, mafyadır, işbirlikçi siyasetçilerdir; ülkemiz değil. Biz ülkemizin tarafındayız; çetelerin, mafyanın, Süleyman Soyluların değil.
Türkiye İşçi Partisi olarak ülkemizin aydınlık geleceğini kurmak için mücadele veriyoruz. Ve bunu başaracağımıza inanıyoruz. Halkın kanını sülük gibi emen bu asalaklara, onların ihale-rant-vurgun yoluyla ülkemizin kaynaklarını cebe indirmelerine izin vermeyeceğiz ve geleceğin aydınlık günlerine kavuşacağız. Cumhurbaşkanı susuyor, AKP zaten ortalıkta yok, Meclis çalışması engelleniyor, istifa yok, yargı etkin soruşturma yapamıyor o zaman görev bizde, hepimizde… Çocuklarımıza, gençlerimize tertemiz, apaydınlık, onurlu ve gururlu bir ülke miras bırakacaksak birlikte mücadele edeceğiz.
1- Yurttaşlarımızın izleyici olmasını istiyorlar. Bu pislikten bir bütün olarak kurtulmak için çetelerin, onlarla işbirliği içinde olan siyasetçilerin asıl hedefi olan halkın kendi kaderini eline almasından başka bir çare yoktur. İzlemeyeceğiz, müdahil olacağız. Bireysel/kitlesel eylemleri ile tüm halkımız bu sürecin takipçisi olmalı. Türkiye İşçi Partisi bütün gücüyle halkın mücadelesini büyütecek!
2- Yargı'nın iktidar enstrümanı olduğu bir aşamada hukuk ve adalet mücadelesi için barolar, hukuk örgütleri ve hukukçuların savcılık soruşturmasını zorlaması gerekiyor.
Bunun yanında tüm barolara, sendikalara, kitle örgütlerine ve siyasi partilere, gazetecilere, hukukçulara çağrı yapıyoruz. Hep birlikte tüm bu suçların araştırılması için bağımsız bir komisyon kurmaya hazırız. Bu suçların hemen bugün tüm delillerle birlikte toparlanması ve üzerinin örtülmesinin engellenmesi için birlikte çalışmalıyız.
3-Mecliste araştırma komisyonunu kurulmasını gündem etmek/zorlamak için elimizden geleni yapacağız, tüm muhalefet partilerine de memleketin geleceği için bu konuyu öncelikli görev olarak ele alıp hep birlikte çalışma çağrısı yapıyoruz.
Dört koldan, meclis temsiliyetimizle, sokaktaki partililerimizle, partimizin avukatlarıyla elimizdeki tüm imkanlarla o tuğlayı çekmek için çalışıyoruz, çalışacağız.
Yeter diyoruz artık yeter! Rant uğruna bu halkın canını, deresini, ormanını, geleceğini katlettiğini yeter! Yeter sırtımızdan palazlandığınız, zengini daha zengin etmek için bizi yoksullaştırdığınız yeter! Yeter ülkeyi karış karış sattığınız, yeter bu memleketin itibarını iki paralık ettiğiniz! Yeter kadınların hayatını mahvettiniz! Yeter gençlerin geleceğini çaldığınız! Yeter artık yalanlarınız, dolanlarınız, kendi kuyruğunuzdan uydurduğunuz sözde kumpaslarınız! Venezuela'ya yardım götürmüşler de, Soylu nezdinde kumpas varmış da siz bu halka birazcık inandırıcı olacak düzgün bir yalan uydurma zahmetine bile girmiyorsunuz, yeter ya çocuk mu var kandırıyorsunuz?
Yeter kanımızı emdiğiniz, yeter bu halka çektirdiğiniz! Tüm piyonlarınız döküldü, dört koldan sıkıştınız: şah mat! Hep birlikte yeter demeye, inatla bu iktidara karşı mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. İnadımıza yenilecekler! Mutlaka kazanacağız."
© Tüm hakları saklıdır.