Spor

Ergin Ataman: Kobe Bryant lokavt döneminde Türkiye'de oynamak istiyordu

"Takımımız tam kadro olduğu zaman Barcelona'yı yenebilecek güçteydi"

29 Ocak 2020 15:35

Anadolu Efes'in başantrenörü Ergin Ataman, helikopter kazasında hayatını kaybeden basketbolcu Kobe Bryant'ın NBA'deki lokavt döneminde Beşiktaş ile her konuda anlaştığını ancak sponsorlardan dolayı bu transferin gerçekleşmediğini söyledi. Ataman, "O gelip Türkiye'de oynamak istiyordu. Lokavtta yatmak yerine oynamak istiyordu" dedi.

Anadolu Efes Erkek Basketbol Takımı Başantrenörü Ergin Ataman, Kobe Bryant'ın vefatı, Barcelona ile Real Madrid maçları ve Türk antrenörlerin Avrupa basketbolundaki yeri ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Geçen pazar günü yaşanan helikopter kazasında 13 yaşındaki kızı Gianna ile birlikte hayata gözlerini yuman Kobe Bryant'ın ölümünün çok acı olduğunu dile getiren Ergin Ataman, "Tabii ki tüm dünya sporu için çok trajik bir son oldu Kobe Bryant efsanesinin bu şekilde son bulması. Dünyadaki yankılarına baktığımızda, oynarken nasıl büyük bir efsaneyse, vefat ettiği zaman da nasıl insanlar tarafından sevildiği ve nasıl bir efsane olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Hepimiz için büyük bir şok. Hiç beklenmedik bir şekilde, kızını antrenmana götürürken, bir helikopter kazasında vefat etmiş olması çok acı. Kobe, müthiş bir basketbolcuydu. Ben basketbolla ilgilenmeye başladığım günden itibaren izlemekten keyif aldığım, herkesin izlemekten keyif aldığı, sporsever birçok insanın sabaha karşı uyanıp, Kobe Bryant'ın maçlarını izlediği bir oyuncu” dedi.

“Sadece basketbolcu olarak değil, bence dünya spor tarihinin, rahmetli birçok oyuncu var, Pele gibi, Cruyff gibi, müthiş bir efsane Bryant” diye devam eden Ataman, “Sadece basketbolculuğundan değil, çok iyi bir sporcu olması, çalışmayı çok sevmesi... Türk Hava Yolları'nın reklam filmi için geldiğinde Türkiye'ye, en star olduğu zamanda bile, 'Antrenman yapmak istiyorum ben' deyip, bizim kulübümüzün ona kapılarını açması ve gelip 2-3 saat tempolu antrenman yapması... Antrenman bittikten sonra onu izleyen altyapı oyuncularıyla maç yapması ve hareketlerini göstermesi... Bu denli efsane bir oyuncunun bu denli çalışkan ve mütevazı olması gerçekten takdire şayan. Kobe Bryant'ı hiç kavga ederken, tartışırken göremiyorsunuz. Hep gülerken görüyorsunuz. Sahada hep eğlenerek oynayan bir insan. Basketbolu bıraktıktan sonra maça gidiyor, LeBron James ile şakalaşıyor, taraftar ile şakalaşıyor. Kızının maçlarına gidip, küçük çocuklara taktik veriyor. Gerçekten çok mükemmel bir insan. Bu kadar genç bir yaşta, 41 yaşında vefat etti. Kızı 13 yaşında. Kelimelerle anlatmak çok zor" ifadelerini kullandı.

"Kobe neredeyse gelip Beşiktaş'ta oynayacaktı"

Kobe Bryant'ın NBA'deki lokavt döneminde Beşiktaş'ta oynamaya sıcak baktığını ancak transferin ufak detaylardan dolayı olmadığını kaydeden deneyimli başantrenör, şöyle konuştu:

"Ben kendisiyle hiç tanışmadım fakat şunu hatırlıyorum: Beşiktaş dönemimde NBA'de lokavt olmuştu. Biz Deron Williams'ı transfer etmiştik. Sonrasında Kobe Bryant ile temasa geçmiştik, menajeriyle görüşmüştük. Kobe gelip Beşiktaş'ta oynamaya çok sıcak bakıyordu. Bu o dönemde çok yankı bulmuştu. New York Times'in başyazarı beni aramıştı, 'Şaka mı yapıyorsunuz, bu gerçek mi? Kobe Bryant, Beşiktaş'ta mı oynayacak?' dediğinde, 'Evet biz teklif ettik' dedim. O dönemde kulüp başkanımız Sayın Yıldırım Demirören ve şube sorumlumuz Şeref Yalçın, Los Angeles'a gittiler. Bizzat görüşme yaptılar. Aslında her şey de hazırdı, Kobe neredeyse gelip Beşiktaş'ta oynayacaktı. Ama onun sponsorluk anlaşmalarıyla ilgili sıkıntılar çıktı. O gelip Türkiye'de oynamak istiyordu. Lokavtta yatmak yerine, o oynamak istiyordu. 3 gün Kobe'yle ve menajeriyle görüşme yaptılar Yıldırım Demirören ve Şeref Yalçın, Kobe ile her konuda anlaşmıştı. Ama sponsorluklardan dolayı olmadı. Bu da böyle anımsadığım bir anı. Allah rahmet eylesin, söyleyecek daha fazla bir şey bulamıyorum."

"Takımımız tam kadro olduğu zaman Barcelona'yı yenebilecek güçteydi"

Ataman, Barcelona'yı yeneceklerine maç öncesinde inandığını dile getirerek, "Barcelona deplasmanına gittiğimiz zaman, oynadığımız 7 deplasmanın 6'sını kazanmıştık. Biz bir tek rakip sahada Panathinaikos'a kaybettik. Kazandığımız maçlar içinde çok büyük maçlar vardı. Onun için de Barcelona'ya giderken, farklı bir motivasyonla gittik. Sezonun ilk maçında Barcelona'ya burada kaybettik. Larkin ve Beaubois yoktu, Singleton katılalı 2 hafta olmuştu ve Moerman yoktu. Hazır değildik ve ben bunu söylemiştim sezon öncesinde. Nitekim düşündüğüm gibi oldu ve Barcelona bizi yenmişti. Fakat ben şuna inanıyordum; bizim takımımız tam kadro olduğu zaman Barcelona'yı orada yenecek güçteydi. Geçen sene bunu başarmıştık. En kritik maçta, play-off'ta Barcelona'yı 34 sayılık farkla yendik. Larkin ve Beaubois iyileşti fakat bu dönemde biz Dunston'u kaybettik ve maç öncesi Micic'i kaybettik. Dunston'un yokluğuna alışmıştı takım belki ama Micic'in Barcelona maçında oynayamayacağı maçtan 2 gün önce ortaya çıktı. Ona rağmen, takım müthiş bir performans ortaya koydu. Maça çok da iyi başladık, 10-12 sayılık farklar da yakaladık ama son periyotta büyük bir baskı vardı. Geçen sezon biz play-off'ta Barcelona'yı saf dışı bırakarak Final Four'a kalmıştık, onun da verdiği bir enerji vardı taraftarda, takımda. O enerjiden ve agresiflikten bir anda farklı kapatıp öne geçtiler. Son 5 dakikada ona rağmen takım harika bir reaksiyon verdi ve maçı kazandı" diye konuştu.

Real Madrid deplasmanında Dunston'un yokluğunda Tavares'in karşısında uzunlara büyük iş düşmesi nedeniyle maç öncesi Pleiss ve Sertaç Şanlı ile konuşup konuşmadığı ile ilgili gelen soruya Ergin Ataman, şu yanıtı verdi:

"Çok özel bir taktiğim yoksa ben oyuncuları yanıma çağırıp da onları motive edecek, 'Tavares var karşında' diye bir toplantı yapmıyorum. Oyuncuyu strese sokmamak için böyle bir toplantı yapmıyorum. Tibor Pleiss ve Sertaç, Dunston'un yokluğunda müthiş iş yaptılar ve onun yokluğunda bu galibiyetlerimizde sadece ikisi oynadılar. Tavares'in olup olmamasını biz hiç göze almadık. Biz tabi ki rakibi analiz ediyoruz ama benim için önemli olan takımımızın hem hücum hem de savunma felsefemizi her maç aynı şekilde sahaya yansıtabilmek. Biz, Sertaç ve Tibor'un Dunston'un yokluğunda antrenmanlardaki performanslarını ve çalışmalarını hep çok memnunduk. Biz Dunston'un 2-3 ay oynamayacağını bildiğimiz zaman da transfer piyasasına gidip, 'Dunston gibi bir atletik oyuncu 2-3 aylığına ya da sezon sonuna kadar bulur muyuz' diye bir düşüncemiz olmadı. Sanki Dunston varmış gibi takımda Sertaç ve Pleiss ile biz yolumuza devam ettik. Onlar da bunun karşılığını verdiler. Biz bunun karşılığını alamasaydık belki o zaman birtakım çarelere başvurabilirdik. Onlar da bu şansı iyi kullandılar. Tibor, Dunston varken de 15-16 dakika süre alıyordu. Sertaç'a ise 3'üncü uzun olduğu için süre gelmiyordu. Dunston'un yokluğunda Pleiss birinci uzunluğa çıktı ama Sertaç'ta çok güzel katkı verdiği için biz orayı çok güzel geçtik. Chris Singleton'un da zaman zaman taktiksel olarak 5 numara olabilecek olmasıyla biz orayı bu şekilde kapatmayı başardık."

 "Barcelona maçını kazanalım diye oyundan atılmadım"

Barcelona karşısında diskalifiye edilmesi ve yardımcı antrenör Yakup Sekizkök'ün maçı çok iyi yöneterek Anadolu Efes'in galibiyetinde rol oynamasına yönelik gelen soru üzerine ise Ataman, "Biz sistem takımıyız, tabii ki takımımızda çok iyi yıldız oyuncular var, onların katkıları ile biz buraya geliyoruz. Ama nasıl ki Micic sakatlandığı zaman onun yerini Beaubois, Simon, Doğuş doldurabiliyorsa ya da Dunston'un yokluğunu Sertaç ve Pleiss doldurabiliyorsa benim yokluğumda da benim yardımcım Yakup benim yerimi en iyi şekilde doldurur. Yakup o gün hasta ise Tomislav (Mijatovic) orayı doldurur. Biz sonuçta bir ekip çalışması yapıyoruz. Tabii ki başantrenörler burada işin vitrininde; takım olarak bakacak olursak bugün herkes Shane Larkin'i konuşuyor ama Larkin'in geçen sezonun başında oynamadığı maçları da kazandık. Geçen sezon Larkin henüz forma girmeden de EuroLeague'de ilk dördün içindeydik” dedi ve şunları ekledi:

“Herkes takım Larkin-Micic diyordu ama Micic 3-4 haftadır yok ama takım yine kazanmaya devam ediyor. Bu bizim için de geçerli. Ben hasta da olabilirim, oyundan da atılabilirim. Şurada bir yanlış anlaşılma olmuş; Barcelona maçını kazanalım diye oyundan atılmadım. Ben birinci teknik faulü almıştım ve maçın son 5 dakikasında özellikle çok yoğun bir baskı vardı. Hakemlerin bu yoğun baskıdan etkilendiğini hissettiğim için o an bir şeyler yapma gereğini düşündüm hem hakemler üzerinde, hem de kendi takımım üzerinde. '12 sayıdan maç 6 sayıya düşmüş bu maç gidiyor'a bir tepki için orada ben ikinci teknik faulü aldım. Sonuçta ben son 5 dakika teknik faulü aldım ve diskalifiye oldum, takım maçı kazandı. Maçı kaybedebilirdik de. Orada bir momentum değiştirmem gerekiyordu. Onun için de hakemler üzerinde böyle bir baskı yapmam gerekti. Onlar da bu baskıyı teknik faulle cezalandırdılar ve ben saha dışında kaldım. Ondan sonraki periyotta Yakup hoca ne hissettiyse, gereken neyse onu yaptı ve maçı kazandık."