Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, yargıda bilgi sızdırılması konusunda Barolar Birliği'ne yüklenince yanıt gecikmedi. Önce Barolar Birliği, ardından CHP sert tepki gösterdi.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Türkiye'nin bir başka ülkeden isteyeceği bilgi ve belgeyi (Almanya'daki Deniz Feneri dava dosyası) sadece diplomatik yolla isteyebileceğini ve bunun yolunun Dışişler Bakanlıkları ve diplomatik misyonlar olduğunu çok iyi bildiğini belirterek, “Ancak, maalesef CHP ve onun genel başkanı her şeyi siyaset malzemesi yaptığı gibi böylesine bir konuyu da siyaset malzemesi yapmaktadır” dedi.
Şahin, Sheraton Oteli'nde düzenlenen “Yasama ve Yargı Etiği Alanındaki Gelişmeler” konulu uluslararası konferansa katıldı.
'Yargı mensupları araştırıldı'
“Ergenekon soruşturmasıyla ilgili bilgilerin sızması konusunda inceleme başlattınız, inceleme ne durumda?” sorusuna karşılık da Şahin, Adalet Bakanı olarak yargı mensuplarından acaba böyle bir sızma olmuş mudur, bunun araştırılmasını istediğini ifade etti. Araştırma sonucunun henüz kendisine ulaşmadığını söyleyen Şahin, Ceza İşleri Genel Müdürüne bu konudaki çalışmaları sık sık sorduğunu ifade etti.
Şu anda Kanada'da bulunan Tuncay Güney'in 2001 yılında alınan ifade kasetlerinin aynı anda tüm televizyonlarda yayımlandığını anlatan Şahin, “Sonradan öğrendik ki İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kasetleri avukatlara vermiş. Avukatlar da vakit kaybetmeden onu hemen medyaya servis yapmışlar” diye konuştu.
Bir gazetede, soruşturmaya ilişkin görüşme tutanaklarının yayımlanmasının ardından da tutanakların avukatlardan alındığının öğrenildiğini ifade eden Şahin, “Demek ki bu bilgiler daha çok avukatlardan sızmaktadır. Barolar Birliği Başkanı Sayın Özok, yargı mensuplarını ve savcılarımızı eleştireceği yerde bu bilgileri sızdıran ve aslında suç işleyen avukatlarla ilgili ne yapıyor, İstanbul Barosu ne yapıyor? Bu konuda kamuoyunun aydınlatırlarsa seviniriz” diye konuştu.
Tuncay Güney ile ilgili Kanada makamlarından adli yardım talebinde bulunulmasıyla ilgili bir soru üzerine de Şahin, bu konuyla ilgili Dışişleri Bakanlığına müracaat ettiklerini hatırlatarak, “Henüz bize bir dönüş olmadı” dedi.
“Adli yardım talebi Tuncay Güney'in yalnızca bilgisine başvurulması talebi mi, yoksa Türkiye'ye getirilme talebini de içeriyor mu?” sorusuna Şahin, “Bilgisine başvurulması ve ifadesinin alınmasıydı hatırladığım kadarıyla ama Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili savcılıktan veya diğer mercilerden Bakanlığımıza bir talep gelirse yine aynı yolla gereğini yaparız” yanıtını verdi.
“Ergenekon” soruşturması kapsamında aranan eski milletvekili Turan Çömez'in İngiltere'ye yerleşme talebinde bulunduğunun hatırlatılması üzerine de Şahin, konuyu gazetelerden gördüğünü belirterek, “Eğer eski arkadaşımız, geçmişte bir süre siyaset yaptığımız Sayın Çömez kendinden eminse, herhangi bir suç işlemediği düşüncesindeyse Türkiye'ye gelmelidir. Ben Türkiye'ye gelerek, sorulacak sorulara açıklıkla cevap vermesini tavsiye ederim. Böyle kaçak bir durumda, eski bir milletvekilinin bulunması ve üstelik farklı bir isimle İngiltere makamlarından oturma izni talep etmesini kendisine yakıştıramadım” diye konuştu.
Barolar Birliği: Şahin'in psikolojisi bozulmuş
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Deniz Feneri davasıyla ilgili Bakan Şahin’e sert yanıt verdi.
Bakan Şahin’in ‘Barolar Birliği Başkanı Sayın Özok, savcılarımızı eleştireceği yerde bu avukatlarla ilgili ne yapıyor?’ sözlerini hayretle karşıladığını belirten Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok “Kendisi de avukat olarak Barolar Birliği’nin neler yaptığını çok iyi bilen birisidir. Türkiye Barolar Birliği’nin re’sen soruşturma başlatma yetkisi yoktur. Hangi duygularla hangi psikolojiyle bunu söyledi bilemiyorum. Ancak üzerinde Deniz Feneri gibi birçok yolsuzluğu ortaya çıkaracak baskının altında olduğunu sanıyorum.” dedi.
Özok, NTV canlı yanında yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Ben avukat olan bir bakandan bu sözleri duymaya hayret ettim. Kendisi de avukat olarak Barolar Birliği’nin neler yaptığını çok iyi bilen biridir. Çünkü kendisi de bu konuda Barolar Birliği’yle muhatap olmuş geçmişte. Türkiye Barolar Birliğinin re’sen soruşturma başlatma yetkisi yoktur. Sadece kendisine barolardan gelen bu tür ilgili olaylara bakar.
‘Avukatlara neden bu kadar sert?’
Adalet Bakanı çok iyi bilecektir; Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bu konularda re’sen soruşturma başlatmaya yetkilidir. Yine sayın bakan yargı mensupları olarak hakimleri ve savcıları saydı ve avukatları dışarda bir kısım gibi kabul etti. Bunu da çok üzülerek izledim. Bakanın neden avukatlara karşı bu kadar sert konuşması gerektiğini doğrusu anlayamadım. Benim bütün beyanatlarım ortadadır. Hiç bir yargıcı, hiç bir savcıyı doğrudan isim olarak ya da kurum olarak ben ya da Türkiye Barolar Birliği hedef almamıştır.
Şahin: TBB avukatlar için ne yaptı
Deniz Feneri baskısı
Eğer burada kast ettiği Ergenekon davasını yürüten sayın Zekeriya Öz’le ilgiliyse o konuda herhalde sayın bakan yanlış bilgi sahibi olmuş. Ben götürülen soruşturmanın hukuka uygun olmadığını söylüyorum. Dün de söyledim, bugün de söylerim, yarın da söyleyeceğim. O nedenle bu konuda değerlendirme ve tespitlerinden dolayı gerçekten hayret ettim. Kaldı ki bu işleri çok iyi bilen bir avukattır kendisi. Hangi duygularla hangi psikolojiyle bunu söyledi bilemiyorum ama üzerinde hem yerel seçimler hem de Deniz Feneri gibi Türkiye’de bir çok yolsuzluğu ortaya çıkaracak baskının altında olduğunu sanıyorum. Çünkü durup dururken kalkıp yargıçlara savcılara çatıyor. ‘Niye işlerine bakmıyorlar?’ demesini başka türlü tanımlamam mümkün değildir.
Barolar Birliği hiç kimseye karşı bir ayrıcalık yapmamıştır. Bize intikal eden her konuda bunun aksini ispat etsin, her yerde bunu tartışmaya hazırım. Türkiye Barolar Birliği, tarafsız, objektif, yansız bir yönetimi yürütme ve yaşatma iddiasındadır. Kendi sıkıntılarını başkalarına fatura etmesinler. Herkes kendi işini iyi yapsın, biz iddialıyız. Bir süre önce Adalet Bakanlığı’ndan müfettişler geldi. 15-20 gün Barolar Birliği’ni teftiş ett. Bir tane bizim hakkımızda şu ya da bu şekilde ‘ihmal edildi’ diye bir şey varsa sayın bakanın bu söylediklerinin hepsini kabul edeceğim. Yanlış bir beyandır talihsiz bir beyandır.
Bakan Şahin’in Ergenekon’da bilgilerin avukatlar vasıtasıyla sızdığına katılıyor musunuz?
Avukat da sızdırır, Yazı İşleri Müdürü de sızdırır, başkası da sızdırır. Ben kimsenin burada avukatlığını yapmıyorum. Avukat arkadaşımız da bizim yanımızda aynı muameleyi görür, başka birisi de aynı muameleyi görür. Biz asla ve asla bir meslek taassubuyla avukatları korumuş değiliz. Buradan sayın bakanın bir takım savcıları koruduğu sonucu çıkıyor ki; ben asla böyle bir şeyi aklımın kenarından dahi geçirmem.
CHP'den Şahin'e tepki
CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Ergenekon soruşturmasında, ''daha çok avukatların bilgi sızdırdığı'' yönündeki sözleri dolayısıyla Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'e tepki göstererek, ''Adalet Bakanı, suçu avukatlara yüklemeyi tercih etti. Bu koskoca bir iftiradır'' dedi.
Parlamento'da basın toplantısı düzenleyen Anadol, Şahin'in, ''Barolar Birliği Başkanı Sayın Özok, yargı mensuplarını ve savcılarımızı eleştireceği yerde bu bilgileri sızdıran ve aslında suç işleyen avukatlarla ilgili ne yapıyor, İstanbul Barosu ne yapıyor? Bu konuda kamuoyunun aydınlatırlarsa seviniriz'' dediğini anımsattı.
Anadol, Adalet Bakanı Şahin'in kamuoyunu ''yanıltma çabası'' içinde olduğunu iddia ederek, ''gizlilik kararı olan ve resmi makamlar tarafından en fazla basına servis yapılan Ergenekon davası ve soruşturmasıyla ilgili 9 soru önergesi verdiğini, ancak gerekli yanıtları alamadığını'' ifade etti. Anadol, ''Ama zeytinyağı gibi üste çıkararak, suçu, sızdırma eylemini, avukatların üstüne atan bir avukat Adalet Bakanı ile karşı geldik'' dedi.
Ergenekon soruşturmasında, gizlilik kararı olduğu için avukatların, keşif, arama tutanağı, bilirkişi raporu ile müvekkillerinin ifadesine ulaşmakta güçlük çektiklerini ileri süren Anadol, buna örnek olarak da İlhan Selçuk'un avukatlarını gösterdi. Anadol, ''Adalet Bakanı, avukatın bilgi sızdırmasını nereden uyduruyor, çıkarıyor? Çaresiz kalmışlar avukatlar. İlhan Selçuk'un ifadesini okuyamıyorlar. Ama İlhan Selçuk'un ifadesi ertesi gün gazetelerde boy boy çıkıyor. Kimi kandırıyor Adalet Bakanı?'' diye sordu.
Almanya'daki Deniz Feneri davasından sonra, bu oluşumun Türkiye'deki bağlantılarına ilişkin iddiaların gündeme geldiğini, ancak harekete geçilmediğini savunan Anadol, şöyle konuştu:
''Savcılar, bunu niye ihbar kabul etmediler? İlla Almanya'dan dosyanın mı gelmesi lazım. Ergenekon davasındaki uygulama, emniyet örgütününde ve savcılıklarda, niye Deniz Fenerinde yapılmadı, hala niye yapılmıyor? Deniz Fenerinde, delillerin karartılması olasılığı yok muydu? Türkiye'deki Deniz Feneriyle ilgili delillerin karartılması tehlikesi açık ortada. Hukukçu olmaya lüzum yok. Ben, hukukçu olarak söylüyorum. Şimdi dosya gelse ne olacak? Türkiye'de Deniz Feneriyle ilgili deliller karartılmadı mı? Elini kolunu sallaya sallaya geziyorlar. RTÜK'ün başında görev yapıyorlar. Basına etik konuda tavsiyelerde bulunma hakkını kendilerinde görüyorlar. Adalet Bakanı, bunun hesabını versin. Dosya gelmese ne olacaktı? Savcılara, suç duyurusunda bulunuyorum. İlla Deniz Feneri davası dosyasının Almanya'dan gelmesi mi lazım? Savcı yok mu bu ülkede?''
Savcılar hakkında inceleme yapıldı mı?
Şahin'e, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili sorular yönelten Anadol, şunları kaydetti:
''Gizlilik kararı olan bu soruşturmada, avukatın bulunmadığı, içeriye sokulmadığı sırada alınan ifadeleri basına kim sızdırdı, kim servis yaptı? Kim sızdırabilir? Gazetecilere, niye yayınladınız diye dava, soruşturma açıyorlar. Savcılar hakkında bir inceleme yapıldı mı? Görevli olan savcıların sızdırma olasılığı yok mu? Avukatın olmadığı yerde kim var? Kamu görevlileri var. Sicil numaraları, isimleri, vardiyaları, ifadeleri alanlar belli. Avukatlar sızdıramaz mı? Sızdırır. Yüzde 5'dir bu soruşturmada. Sızdırma varsa eğer. Avukatın bulunmadığı yerlerdeki ifadelerin sızdırılması kimin tarafından yapıldı? Sabih Kanadoğlu'nun evinde arama yapılmadan evvel TRT'ye bilgiyi kim verdi Sayın Adalet Bakanı? Faturayı avukatlara çıkarıp bu işten sıyrılamazsınız. 3 defa yazı yazmışlar Almanya'ya, onu söylüyor. Hiç yazı yazılmasa, 10 defa yazılsa ve dosya gelse-gelmese, Türkiye'de savcı yok mu, hakim yok mu, yargı yok mu? Seçimler yaklaştıkça, yolsuzluklar çoğaldıkça, teker teker ortaya çıktıkça sıkışan Adalet Bakanı, en nihayet suçu avukatlara yüklemeyi tercih etti. Bu koskoca bir iftiradır.''