Gündem

Erdoğan'ın "Müslüman aile yapmaz" dediği doğum kontrolü için Hayrettin Karaman "Caizdir" demişti

Karaman'ın internet sitesinde birçok kez doğum kontrolüne caiz dediği görülüyor

02 Haziran 2016 19:34

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Zürriyetimizi artıracağız. Neslimizi çoğaltacağız nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz" demesi yeni bir tartışma başlattı. Erdoğan'ın sözleri muhalefetin tepkisine yol açarken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP çevrelerinde görüşleri dikkatle dinlenen Prof. Hayrettin Karaman'ın da kişisel internet sitesinde kaleme aldığı yazılarda ve okurlara verdiği cevaplarda doğum kontrolünün caiz olduğunu söylediği ortaya çıktı. Karaman'ın doğum kontrolüyle ilgili yazılarını Hürriyet yazarları Ahmet Hakan ve Akif Beki gündeme getirdi.

Ahmet Hakan yazısında "Hayrettin Hoca, 'İslam’da doğum kontrolü vardır' diyor. Cumhurbaşkanımıza duyurulur" ifadelerine yer verirken, Akif Beki de "Ertesi gün hapları caiz mi?" başlıklı yazısında Hayrettin Karaman'ın internet sitesini referans gösterek "Bilhassa prezervatif ve geri çekilme (azil) gibi palyatif korunma tedbirleri, çoğunlukça haram değil caiz görülüyor. En çok, mekruh diyene rastlarsınız" dedi.

Hayrettin Karaman'ın internet sitesinde kaleme aldığı doğum kontrolüyle ilgili yazı ve cevaplarından bazıları şöyle:

 

"İslâm'a Göre Doğum Kontrolü ve Kürtaj"
 

Giriş 

"İslâm'da doğum kontrolünün ve bir kontrol yöntemi olarak da kullanılan kürtajın hükmünü ortaya koymayı" hedefleyen bu yazıda, "İslâm'da bağlayıcı hüküm getiren temel kaynakların taranması, konu ile ilgili metinlerin analizi, yorumu ve fıkıh geleneğine yansımış bulunan anlayış ile karşılaştırılması" şeklinde özetlenebilecek bir metod uygulanacaktır. 

Bütün gerekçe ve şekilleriyle hükmü araştırılacak olan kürtaj, geleneksel İslâmî kaynaklarda bu isim ile ele alınmamıştır; çünkü bu operasyonun tarihi oldukça yenidir. Tarihi kaynaklarda kürtajın hükmü, cenîn diye bilinen "ana rahmindeki çocuğun" herhangi bir döneminde annenin veya bir başkasının müdahalesi ile ölüp dışarı çıkması, yahut da dışarı çıkıp ölmesi ile ilgili örneklerde aranacak, çağdaş operasyonun hükmü buradan çıkarılacaktır. Çocuk düşürmek, ana hayatı ve sağlığı bakımından kürtajdan farklı olsa bile, cenînin imhâsı veya çocuğun öldürülmesi bakımından bu iki eylem arasında bir fark yoktur. 

Doğum kontrolünün -çocuk düşürme dışında kalan- geleneksel yöntemleri erkeklerin yaptığı"azil" ile kadınların yaptığı "rahim ağzını tıkama"dır. Kaynaklardaki açıklamalara göre azilden maksat, cinsî temas sırasında erkeğin çekilmesi ve meniyi dışarıya boşaltmasıdır. Kadının rahim girişini uygun bir nesne ile tıkamasının da amacı sperm ile yumurtanın buluşmasını -dolayısıyla hâmile kalmayı- engellemektir. Çocuk olmasın, kadın hâmile kalmasın diye, kadın veya erkeğin bu tedbirleri almalarının câiz görülmesi halinde, başkaca bir sakıncası bulunmaması şartıyla diğer yöntemlerin de câiz olması gerekecektir. 

 

I- Doğum kontrol yöntemi olarak kürtaj dışı tedbirler, azil ve rahim girişini tıkamak 

 

A- Konu ile ilgili naslar: 

Kur'ân-ı Kerim'in nâzil olduğu zaman parçasında ve bölgede yaşayanların hâmileliği önlemek üzere başvurdukları yaygın tedbir azildir. Rahim ağzını tıkama tedbiri daha sonraki zamanlara aittir. Azil konusunu doğrudan hükme bağlayan bir âyet mevcût değildir. Hadîslere gelince, aşağıda sıralanacak ve sahîh rivâyetlere dayalı olan rivâyetlerde farklı hükümlere dayanak olabilecek ifade farlılıkları vardır: 

Hz. Câbir'in ifadesi şöyledir:"Kur'ân-ı Kerîm nâzil olurken biz azil yapardık" (Buhârî, Nikâh, 96; Müslim, Nikâh, 136). 

Ebû Sa'îd el-Hudrî'den rivâyet ediliyor: Biz azil yapıyorduk, Hz. Peygambere'e (s.a.v.) sorduk, "Siz bunu da mı yapıyorsunuz?" diye üç kere sorduktan sonra " Kıyâmet gününe kadar olacak olan olacaktır (Allah'ın takdir ettiğine engel olamazsınız)" buyurdu (Müslim, Nikâh, 127). 

"Azil gizli veiddir (Doğmuş kız çocuğunu diri diri gömerek öldürmenin üstü örtülü bir çeşidididir)" (Müslim, Nikâh, 141) 

"Yahûdîler azlin gizli veid olduğunu ileri sürüyorlar" denilince şöyle buyurdular:" Yahudiler yalan söylüyorlar; Allah Tealâ yaratmayı dileseydi sen onu önlemeyemezdin." (Ebû Dâvûd, Nikâh, 48). 

Bir savaş sırasında sahâbe azlin câiz olup olmadığını sorduklarında şu cevabı veriyorlar: " Size yapmamak gerekli değildir." (Müslim, Nikâh, 128-131) 

Bu son hadîsteki ifade "Hayır, yapmamanız gerekir" şeklinde de anlaşılmaya müsait görülmüştür. 

B- Nasların yorumu ve fıkıhta azil: 

Dînin gâyeleri yanında bu hadîsleri değerlendiren İslâm âlimlerinin çoğunluğu -şartlı veya şartsız olarak- azli câiz görmüşler, kadının rahim ağzını kapatarak hâmileliği engellemesini de azle kıyas etmişlerdir. Hadîsleri farklı yorumlayan, câiz kılan hadîslerin, meneden hadîsler tarafından neshedildiğini (önce câiz iken sonra bu hükmün kaldırıldığını) ileri süren İbn Hazm (Zâhiriye mezhebinin imamlarından biridir) gibi birkaç âlim ise azli câiz görmemişlerdir (el-Muhallâ, X, 70). 

Azli câiz gören âlimlerin görüşlerini üç gurupta toplamak mümkündür: Mutlak câiz görenler, şartlı câiz görenler, "câiz olmakla beraber mekruhtur, yapılmaması tercih edilmelidir" diyenler. 

1. Gazzâlî, Nevevî gibi Şâfiî mezhebi âlimlerinin açık ifadelerine göre bu mezhepte azil câizdir; ancak tenzihen mekruhtur, yapılmaması tercih edilmelidir; dînin gâyesi (neslin korunması ve çoğaltılması) ve azlin yapılmamasını tavsiye eden hadîsler bu hükmün delîli ve dayanağıdır (Gazzâlî, İhyâ, II, 47-48; Nevevî, el-Mecmû', XV, 577). 

2. Hanbelî mezhebine göre kadının izin vermesi halinde azil câizdir, kadın izin vermezse kocanın tek taraflı irâdesiyle azil yapması mekruh, hattâ bazı Hanbelîlere göre haramdır (Keşâfu'l- kınâ', III, 112; el-Muğnî, VII, 23-24). 

3. Malikî mezhebine göre de kocanın azil yapmasının câiz olması karısının iznine ve rızâsına bağlıdır (eş-Şerhu'l-Kebîr, II, 266). 

4. Hanefîlere göre karısının rızâsı bulunmadan kocanın azil yapması mekruhtur; ancak düşman ülkesinde bulunmak veya toplum ahlâkının bozulmuş olması sebebiyle doğacak çocuğun İslâmî kimlik ve kişilikten uzak yetişmesi ihtimâli gibi sebepler bulunursa koca, karısına rağmen azil yapabilir ve bu azil mekruh olmaz (Kâsânî, Bedâi', II, 334; İbn Âbidin, Radd, III, 176). 

Mazeretli azil: 

Bazı hallerde kadının izni bulunmasa bile azli câiz kılan sebepler (mazeretler) fıkıhçılar tarafından şöyle açıklanmıştır: 

a) Düşman ülkesinde bulunmak ve çocuk doğduğu takdirde düşmanın eline düşerek esir veya köle olması ihtimâlinden korkmak. 

b) Toplum ahlâkının ve eğitiminin bozuk olması sebebiyle çocuğun iyi bir müslüman olarak yetiştirilmesinin güç hale gelmiş olması 

c) Câriyelerin bulunduğu dönemlerde bunların hâmile kalıp çocuk yapmalarının istenmemesi. Çünkü çocuk yapan câriyenin statüsünün değişmesi, artık çocuk anası (ummu'l-veled) olan câriyenin alınır satılır olmaktan çıkması söz konsudur. 

d) Kadının zayıf, emzikli veya hasta olması gibi sebeplerle hâmile kalması halinde zarar görmesi ihtimâlinin bulunması. 

e) Kocanın gelirinin az olması veya ibâdet gibi başka faâliyetlere de zaman ayırmak istemesi sebebiyle fazla çocuk yapmayı istememesi. 

Hanefîlere göre ilk iki sebep bulunduğunda karının izni şart değildir. 

Diğer sebepler bulunduğunda azlin câiz olabilimesi için zevcenin izni şarttır; çünkü Hz. Peygamber'in (s.a.v.) "zevcenin izni olmadıkça azil yapılmasını yasakladığı" rivâyet edilmiştir (İbn Mâce, I, 625). 

Mazeretsiz azil: 

Yukarıda sıralanan veya bunlara benzeyen mazeretler ve sebepler bulunmadığı halde yalnızca çocuk yapma, eğitme ve büyütme külfetinden kaçmak için azil yapılacaksa buna zevcenin izin vermesi, râzı olması azli câiz kılar mı? 

Bu soruya müsbet cevap verenler, "evet, câiz olur" diyenler bulunmuş ve bunlar, " cinsî temasın tamam olması ve çocuk doğurma hakları kadına aittir, kadın bunlardan vazgeçer de azle izin verirse sakınca kalmaz" şeklinde bir delîle dayanmışlardır. Soruya olumsuz cevap verenler, "meşrû bir mazeret bulunmazsa azil, kadın izin verse de tenzihen mekruhtur, daha iyi olanı terketmektir " diyenler ise burada bir de dînin ve ümmetin hakkı bulunduğu, çocuğun olmasında dînin ve ümmetin menfaatinin sözkonusu olduğu fikrinden hareket etmişlerdir (Zeydân, el-Mufassal, VII, 257 vd.) 

C- Kadının tedbir alması: 

Kadının -eski uygulamaya göre- rahim ağzını geçici olarak kapatmak, tıkamak sûretiyle hâmile kalmayı önleme tedbiri alması, hüküm ve şartlar bakımından erkeğin azline kıyas edilmiş, "onun gibidir" denilmiştir ( İbn Âbidin, III, 176). 

D-Azil ve rahim ağzını tıkama dışındaki kontrol tedbirleri: 

Erkek veya kadının hâmileliği önlemek için ilâç kullanmaları konusu oldukça erken devirlerde (yaklaşık yedi asır önce) konuşulmuş, câiz görenler ve görmeyenler olmuştur. Geçmişte yerleşen ve uygulamaya esas olan görüş, çocuk yapmayı devamlı ve dönüşsüz olarak engelleyen ilâç ve tedâvinin câiz olmadığı, geçici engelleme yapan tedbirlerin ise câiz olduğu şeklindedir (Remlî, Nihâyetu'l-Muhtâc, VIII, 416; Zeydân, el-Mufassal, VII, 260). 

Çağımızda bu konuya eğilen âlimlerimiz -bizim de katıldığımız- şu hükmü benimsemişlerdir: 

Aşağıdaki şartlar dahilinde hâmile kalmayı engelleyen ilâçlar, tedâvîler ve operasyonlar câizdir: 

1. Devamlı ve dönüşsüz olmamak. 

2. Zararsızı veya -tıp ve dinî yasaklar bakımından- daha az zararlısı ve mahzurlusu var iken başkasına başvurmamak. 
3. Alınan tedbirin taraflardan birine, yapıldığı zaman veya daha sonra önemli bir zarar vermemesi. 

4. Mevcût çocuğa veya ileride doğacak çocuğa zarar vermemesi. 

5. Alınan ilâcın, başvurulan tedbirin yalnızca spermin yumurtayı aşılamasına mânî olması. Eğer aşılanmış yumurtanın bozulmasına veya ölmesine ve düşmesine sebep olursa bu kürtaj mâhiyetindedir ve câiz değildir. Meselâ spiral koydurmanın hükmü, etkisi üzerindeki farklı görüşler ve tesbitler yüzünden tartışılmıştır. Bizim daha önce kendilerinden bilgi aldığımız uzmanlar, spiralin, aşılanmayı değil, aşılanmış yumurtanın rahim duvarına tutunarak beslenmesini engellediğini ileri sürmüşlerdi, biz de bu bilgiye dayanarak spiral tedbirinin kürtaj gibi olduğunu söylemiştik. Daha sonra, çok sayıda uzmanla birlikte yaptığımız bir seminer çalışmasında spiralin, daha çok aşılanmayı engellediği, aşılanmış yumurtanın ölümüne sebep olmasının ise daha az ve nadir olduğu ortaya çıktı. Biz de fetvâmızı değiştirdik; "böyle ise câiz olur" dedik. Çünkü fıkıhta hükümler nadir olana değil, gâlip ve çok olana binâ edilir ve şer'an mümkün olduğu, dince sakınca bulunmadığı ölçüde/takdirde insanlar zora sokulmaz.* 

6. İkinci madde ile de bağlı olarak alınan tedbirin şer'an (dince) sakıncalı olan bir eylem ve işleme sebebiyet vermemesi. Meselâ kadın veya erkeğin ilâç alarak veya erkek kaput kullanarak -zararsız bir şekilde- hâmileliği önlemelerinin mümkün olması durumunda operasyon câiz olmaz; çünkü bunda avret yerlerini açmak ve -gören, dokunan doktor da olsa, zarûrî olmadığı halde- başkalarına göstermek ve dokundurmak gibi sakıncalar vardır. 

 

Doğum kontrolü: 

 

a) Kotrolün hükmü: 

Doğum kontrolünden maksadımız meşrû bir sebebe bağlı olarak, çocuk istemeyen çiftin, bunun için tedbir almasıdır. Alınan tedbirlerin en eskisi ve Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında tatbik edileni azil (el-azl)'dir. Azil, birleşmenin sonuna doğru erkeğin çekilmesi ve erlik suyunu dışarı akıtmasıdır. Sahâbeden Câbir'in ifâdesiyle Kur'ân-ı Kerim nâzil olurken sahâbe azli tatbik ederlerdi; bunu yasaklayan bir âyet nâzil olmadı.48 

Rasûlullah (s.a.v.)'e azlin hükmü sorulduğu zaman bunu menetmedi; ancak Allah'ın dilediği zaman çocuğu yaratacağını, buna engel olunacağının düşünülmemesini ifâde buyurdu.49 

Azil ile ilgili hadisleri değerlendiren müctehidlerden Ebû-Hanife, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre bir erkek, hür olan eşinin de rızasını alarak azil yapabilir. Karısı izin vermezse azil yapamaz. Şafiîlerde iki görüş vardır; kuvvetli olanı, zevce izin vermezse dahi azlin yapılabileceğidir. Zahirîler azlin haram olduğunu ileri sürmüşlerse de delilleri yeterli görülmemiştir.50 

Zamanımızda gebeliği önlemek için kadının kullanacağı hap ve âletler ile erkeğin kullanacağı vâsıtalar vardır; bunların da hüküm bakımından azil gibi olduğunu söyleyebiliriz. Bu önleme vâsıtaları -bünye özelliği sebebiyle- doktor tarafından menedilmedikçe, aşılanmış yumurtaya zarar vermedikçe ve avret yerini yabancıya (doktor, hemşire vb.) açmayı gerektirmedikçe kullanılabilir. 

b) Kontrolün meşrû sebepleri: 

Evliliğin gayelerinden birisinin ve belki başta geleninin neslin devamı, müslümanların çoğalması olduğunu biliyoruz. Buna göre gebeliği önlemenin tamamen serbest (mübah) olmaması gerekir. Gazzâlî, İhyâ'sında bu mevzûu ele alarak azlin terk-i evlâ (daha iyisini yapmamak) kabilinden olduğunu ifâde etmiş ve şu meşrû sebep ve niyetlere dayanabileceğini açıklamıştır: 

a) Gebe kalan câriye hürriyete ilk adımını atmış olacağından, sâhibinin mülkiyeti korumak istemesi. 

b) Eşin güzelliğini, vücut şeklini, iş bakımından verimliliğini korumak, zayıf düşmesini ve acı çekmesini önlemek. 

c) Erkeğin dinî hayatını ve şerefini korumak için -daha çok çalışmaya ve kazanmaya mecbur edecek- çok çocuk yapmaktan çekinmesi.51 
Buna bazı müellifler iki sebep daha eklemişlerdir: 

d) Umûmî ahlâkın bozuk olduğu zaman ve çevrelerde, çok çocuğu terbiye etmenin daha güç olması. 

e) Önceki çocuk henüz sütten kesilmemiş ise ikinci hâmileliğin buna zarar vermesi. 

Buraya kadar üzerinde mütalâa yürütülen kontrol, ferdî doğum kontrolüdür. Devlet çapında ele alınan, cebri veya ihtiyâri doğum kontrolü ve âile plânlamasının, İslâmda caiz olduğu, yukarıdaki delillere dayanılarak söylenemez. Bu deliller belli şart ve sebeplere dayalı, ferdî tedbirler ve teşebbüsler için geçerlidir. Nüfûsun geometrik, gıdâ kaynaklarının aritmetik oranda çoğaldığı, genel bir kontrol ve plânlama yapılmazsa insanlığın aç kalacağı... gibi sebeplere dayalı bulunan "genel ve resmi kontrol" İslâma göre mesnetsizdir.

 

Soru - Cevap

 

Doğum kontrolü 

- Hocam bazı okuduğum kitaplarda cinsel münasebette doğum kontrol hapı vb. korunma yollarının İslam'a ayıkırı olduğunu öğrendim sizin bu konudaki görüşleriniz nedir? 

Cevap:

Doğum kontrol hapı doktor tavsiyesine dayanıyorsa -yani kullanan kadının bünyesine zarar vermiyorsa kullanılabilir, caizdir.

Akif Beki: Ertesi gün hapları caiz mi?

Akif Beki'nin Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları ve Karaman'ın doğum kontrolü değerlendirmesiyle ilgili Hürriyet'in bugünkü yazısı şöyle:

Neymiş nüfus planlamasıymış, neymiş doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayışın içinde olamaz' demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Bir sözle üç tartışmayı birden ateşledi.

Birincisi, Cumhurbaşkanı’nın doğum kontrolünde kullanılan araç ve yöntemleri kanunla yasaklatıp yasaklatmayacağı üzerine.

İkincisi, gebelikten korunma araç ve yöntemlerinin dince toptan yasaklanıp yasaklanmadığına dair.

Üçüncüsü ise dini esaslara göre mi yönetilmeye başlandığımız hakkında.

Gelin, sondan başlayarak bu üç tartışmanın üçünü de bir geçerlilik testine tabi tutalım.

Necip Fazıl’ın 1950-60 arasındaki Menderes iktidarını üçe ayıran değerlendirmesine benzetiyorum.

Haklı mı haksız mı ayrı konu, yanlışı doğrusu boynuna ama şöyle bir tasnif yapmıştı:

İlk dönem, hedefsiz gayret dönemi.
İkincisi, boşuna zahmet dönemi.
Üçüncüsü de boyuna gaflet dönemi.

İşte üçüncü tartışma, böyle bir gafletin eseri gibi görünüyor. Yersiz evhamdan, gereksiz kuruntulardan kaynaklandığı kanaatindeyim.

Hz. Peygamber’in kıyamet günü ümmetinin çokluğuyla övüneceğini söylediği hadis, meşhurdur. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan da ona göndermede bulunuyor. “Neslimizi çoğaltacağız”diyor.

Peygamber’in ‘Evlenin ve çoğalın’ emrini hatırlatıyor, Müslümanları bu emri yerine getirmeye çağırıyor. 

Ama bunu, Türkiye’nin nüfus artış hızında bir yavaşlama gördüğü için yapıyor.

Doğum oranlarındaki düşüşten endişe duyduğu için...

Etkili olacağını düşündüğü dini referanslarla doğurganlığı teşvik ve tavsiye etmeye çalışıyor.

Bundan ‘artık dinin emir ve buyruklarına göre yönetilmeye başladığımız’ sonucunu çıkarmak, ancak vesveseyi fazla kaçırmakla mümkün.

Olsa olsa Erdoğan’ın, AK Parti’nin kuruluşunda benimsediği muhafazakâr demokrat çizgiye uygun davranmadığı söylenebilir.

Çünkü din üzerinden siyaset yapmayı reddettiklerini açıkça deklare etmişti.

En fazla bulunacak kusur, dini argümanlardan siyasette yararlanmama vaadine ters düşmesidir.

İkinci tartışmaya gelince...

İmam hatip veya ilahiyat okumadım. Ama temel dini eğitimleri alarak yetiştim. Genel kültür düzeyinde bilgi sahibiyim, kulak aşinalığım var tartışmaya.

Üstüne, literatüre de kabaca göz gezdirdim.

Anladığımı size özetliyorum.

Gebelik önleme araç ve yöntemlerinin dindeki yerinin kestirme tek bir cevabı yok. 

Prezervatif ve azil gibi olay sırasında kullanılanlar mı?

Tüp bağlatma ya da kısırlaştırma gibi kalıcı önlemler mi?

Tohum ana rahmine düştükten sonra başvurulacak ertesi gün hapları yahut kürtaj gibiler mi?

Hangisinden söz ettiğinize bağlı.

Her birinin hükmü ayrı. Ve her birinde ulema kendi arasında ihtilaf içinde.

Mezhepler arasında kesin bir görüş birliği yakalanabilmiş değil.

Fakat çoğunluğun üzerinde mutabık kaldığı hususlardan biri, hiç değilse gebelikte zamanlamanın ayarlanmasına izin verildiğidir.

Aynı şekilde annenin ve varsa emzirdiği sütten kesilmemiş çocuğun sağlığı ya da başka sakıncalarla istenmemesi halinde de gebelikten kaçınılabiliyor. 

Ayrıntılı açıklamalar için fıkıh âlimi Prof. Hayrettin Karaman’ın sitesini öneririm.

Nüfus planlamasını bilmem ama doğum kontrolünün kerhen de olsa fetvasını arayan orada bulabilir.

Bilhassa prezervatif ve geri çekilme (azil) gibi palyatif korunma tedbirleri, çoğunlukça haram değil caiz görülüyor. En çok, mekruh diyene rastlarsınız.

Tabii ki Cumhurbaşkanlığı bir fetva makamı değil.

Zaten söylediği de dini bir fetvadan ziyade siyasi bir retorik.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ dün NTV’de noktayı koydu. İsteyen uyar isteyen uymaza getirdi. Bağlayıcı ve zorlayıcı bir yanı yok.

Sanırım birinci başlık için ne düşündüğümü de açık etmiş oldum.

Hayır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini, ‘işareti verdi, ertesi gün hapları ve diğer koruyuculara yasak geliyor’ diye anlamadım.

Kanunla yasaklama yoluna gidileceğini zannetmiyorum. 

Kaygıları giderip bizi aydınlattığı için de dün son sözü söyleyen Bakan Akdağ’a teşekkür ediyorum.

Hürriyet'te yayımlanan yazının tamamını okumak için tıklayın

 

Ahmet Hakan: Cumhurbaşkanı’na duyurulur

 

Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (2 Haziran 2016) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:

“Doğum kontrolü”ne yönelik devlet propagandası yapılmasına karşı çıkmak başka şeydir.

“İnananlar doğum kontrolü yapmaz” demek başka şeydir.

Birincisi sonuçta politik bir tercihtir.

İkincisi ise tamamen dinin alanını ilgilendirir.

O zaman soralım: Bu konuda “İslam” ne demektedir?

Gerçekten de İslam’da “doğum kontrolü yapılamaz” diye bir hüküm var mı?

Yeni resmi ideolojimizin muteber saydığı ünlü İslam fıkıhçısı Prof. Hayrettin Karaman’ın bu konudaki görüşünü aktarıyorum.

Hayrettin Hoca şunları söylüyor:

Kuran-ı Kerim’in nazil olduğu zaman parçasında bölgede yaşayanların hamileliği önlemek üzere başvurdukları yaygın tedbir azildir.

Azil konusunu doğrudan bir hükme bağlayan ayet mevcut değildir.

Hadislere gelince... Sahih rivayetlere dayalı olan rivayetlerde farklı hükümlere dayanak olabilecek ifade farklılıkları vardır.

İslam âlimlerinin çoğunluğu, şartlı ya da şartsız olarak, azli caiz görmüşlerdir.

Kısacası Hayrettin Hoca, “İslam’da doğum kontrolü vardır” diyor.

Cumhurbaşkanımıza duyurulur.

Hürriyet'te yayımlanan yazının tamamını okumak için tıklayın

  

 

İlgili Haberler