Medya

"Erdoğan’ın anayasa değişikliğinin bir iki maddesini Meclis’e gönderip, ortamı yumuşatma ihtimali var"

Murat Yetkin: Hayır çıkarsa, birilerinin bunun hesabını vermesi gerekecek, değil mi?

06 Şubat 2017 11:24

Hürriyet yazarı Murat Yetkin, Meclis'ten Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a geçmesi 12 gün süren, 4 gündür de Cumhurbaşkanlığı'nda bekletilen anayasa değişikliği teklifine ilişkin olarak "Erdoğan’ın anayasa değişikliğinin en çok tartışılan bir iki maddesini Meclis’e geri gönderip, ortamı yumuşatma, evet cephesini genişletme hamlesi yapma ihtimali bulunduğu konuşuluyor. Bu maddeler arasında Meclis’i fesih yetkisi, yüksek yargı atamaları, Meclis’i by-pass edecek nitelikte kararname çıkarma yetkisi ve 18 yaşa seçilme hakkı gibi maddelerin de bulunabileceği ifade ediliyor" diye yazdı. 

CHP'li Böke: Anayasa değişikliği teklifi günlerdir bir imza bekliyor; bir şeyden korkuluyor

Murat Yetkin'in Hürriyet gazetesinin bugünkü (6 Şubat 2017) nüshasında yayımlanan 'AKP’de referandum sonrası kabine değişikliği ve kongre' başlıklı yazısı şöyle:

Rıdvan Dilmen’in Arda Turan’ı çağırarak sosyal medyada başlattığı “Sen de var mısın?” kampanyası önce pek sevildi.

Hatta Bakanlar bile, çağırdıkları ikinci kişinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan olmasını ihmal etmeden çağrılar yaptılar.

Onları siyaset, iş ve magazin dünyamızın başka isimleri izledi.

Ne de olsa “Evet” demek kolaydı, güvenliydi, sizi sokakta beklediğini ilan eden kabadayılar filan yoktu. Herkes Meltem Cumbul da değildi bunları göze alıp “Hayır” diyeceğini ilk açıklayan ünlü olacak.

Sonra TV sahibi yayıncı, şarkıcı Murat Boz’un çağrısına (muhtemelen bu emrivakiye sinirlendiği için) cevap vermeyince iş birden tavsadı; demek ki çağrılar cevapsız da kalabilirdi.

Uzatmayayım, işin geldiği son nokta, Başbakan Binali Yıldırım’ın 4 Şubat günü “işgüzarlık” diye o defteri kapattı.

Çünkü işin bu defa fazlasıyla ciddi olduğunu Yıldırım da görüyor, Erdoğan da.

Dün, 5 Şubat, İstanbul’da, Tarabya’daki Huber Köşkü’nde buluştular yine.

Aslında Türkiye’nin gündeminde önemli meseleler var. Mesela Suriye’de devam eden IŞİD operasyonu, mesela PKK’ya karşı başlatılacağı açıklanan devasa operasyon, mesela Yunanistan’la yaşanan gerilim, mesela Donald Trump’la geciktikçe yeni sorunlar biriktiren “ilk temas” sancısı.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan bunları başka vesilelerle görüşüyorlar zaten; daha yeni MGK yapıldı, daha Cuma günü Mersin’de hastane açılışında birlikteydiler.

Ama geçen hafta üç saat süren baş başa görüşme gibi, Tarabya görüşmesinde de önemli konunun 7 Şubat’ta, yani yarın başlatılması beklenen anayasa referandumu olması tabii ki şaşırtıcı değil.

Zor bir referandum olacak.

Zorluk, Hayırcıların gücünden çok Evetçiler cephesinin belirsizliği.

Eğri oturup doğru konuşalım: MHP lideri Devlet Bahçeli destek vermeseydi, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anayasa değişikliğini Meclis’e taşımaya ve Başbakan Yıldırım’ı da süreci yönetmekle görevlendirmeye kalkışmayı aklından geçirmezdi.

Neticede yeni anayasa, kabul edildiği takdirde Meclis’i Cumhurbaşkanına göre zayıflatıyor, başbakanıysa tamamen ortadan kaldırıyor. Hatta cumhurbaşkanı parti başkanı olabileceği için Yıldırım iki koltuğundan da olacak, Cumhurbaşkanı yardımcılığı ise ya gelir, ya gelmez.

Özetle Bahçeli, MHP bünyesinde yeni çalkantıları, kopmaları da göze alarak Erdoğan’a destek vermeseydi o taslak Meclis’te 330’u bulamaz, referanduma gidemezdi.

Siyaset kulisinde konuşulana göre Erdoğan ahde vefa gereği Bahçeli’ye –referandumdan evet çıkarsa tabii- birkaç bakanlık tahsis etmeye sıcak bakıyor. Hatta sadece bakanlık değil, yüksek bürokraside (vali, kaymakam, emniyet) ve yüksek yargıda MHP kökenli isimlerin ağırlık kazanabileceği konuşuluyor ki zaten Fethullahçıların boşaltılmasından sonra devlette kıdemli kadro sıkıntısına da çare diye düşünülebilir.

Ancak MHP ile bu kadar sıkı fıkı olunması yalnızca AK Parti’nin bünyesinde yalnızca eski siyaset toplarını değil, Kürt milletvekillerini de memnun etmiyor. Kürt kökenli AK Partili vekillerin bir de HDP milletvekillerinin her gün alınıp bırakılması, bırakılmayanlar hakkında (Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ gibi) ağır hapis cezaları istenmesini tabanlarına izah etme sorunları var. Bunun üzerine bir de Türk milliyetçiliğinin keskin söylemli sözcüğü MHP ile işbirliği geliyor.

Yani bir kabı doldurmak isterken, diğerini boşaltma gibi bir sorun var.

Ayrıca örneğin MHP’li bir Cumhurbaşkanı yardımcısı atanır ve mesela kabineye –adeta koalisyon ortağı gibi- MHP’li isimler girerse, bunlar ya AK Partililerin yerini alacak, ya da bakan sayısı koalisyon dönemlerindeki rahatsız edici düzeylere çıkacak.

Tablo kolay değil, ama Erdoğan da kolay pes edecek bir siyasetçi değil.

Durmadan anket yaptırmanın yanı sıra, Erdoğan’ın şu sıralar toplumun değişik kesimlerinden isimlerle görüşüp anayasa değişikliği konusunda danışmanlarının, bakanların kendisine söylemediği, söylemekten çekindiği konuları dinlediği, not aldığı pek bilinmiyor.

Düşük de olsa, Erdoğan’ın anayasa değişikliğinin en çok tartışılan bir iki maddesini Meclis’e geri gönderip, ortamı yumuşatma, evet cephesini genişletme hamlesi yapma ihtimali bulunduğu konuşuluyor. Bu maddeler arasında Meclis’i fesih yetkisi, yüksek yargı atamaları, Meclis’i by-pass edecek nitelikte kararname çıkarma yetkisi ve 18 yaşa seçilme hakkı gibi maddelerin de bulunabileceği ifade ediliyor.

Her şey evet için; çünkü artık iş cumhurbaşkanı yetkilerinden çıkıp neredeyse Cumhurbaşkanı Erdoğan için güven oylamasına dönüşmek üzere.

Tabii bir yandan da evet çıktığında yapılacakların hazırlıkları devam ediyor.

İki önemli adım var: Kabine değişikliği ve AK Parti Genel Kurulu.

Öyle anlaşılıyor ki, referandumun sonucu ne olursa olsun, bu ikisi de kaçınılmaz olabilir.

“Evet” çıkarsa, zaten bir olağanüstü genel kurulla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden genel başkan seçilmesi gündeme gelecek.

“Evet” çıkarsa, zaten MHP takviyeli bir AK Parti iktidarının kabinesi ufukta görünüyor.

“Hayır” çıkarsa, zaten birilerinin bunun hesabını vermesi gerekecek, değil mi?

Tahmin edin bakalım kim olacak o birileri…