Çeşitli konulardan derlediğimiz basın özetlerine Türkiye’nin IŞİD ve PKK mevzilerini hedef alan harekatının arka planına göz atılan bir yorumla başlıyoruz.
Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi öncelikle Kürtleri hedef aldığını iddia ettiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı şöyle eleştiriyor:
“2012 yılından itibaren PKK ve diğer Kürt gruplarıyla sürdürülen barış süreci 40 bin can alan şiddetin durmasını sağlamıştı. Türkiye ile İran, Irak ve Suriye sınırları boyunca Kürtler özerk bölgeler kurmuşlar ve peşmerge IŞİD terörü ile mücadeleye kararlı bir şekilde katkıda bulunmuştu. Ama iyi planlanmış gibi görünenlerin hiçbir tasarıma dayanmadığı sonradan ortaya çıktı. Bundan on yıl önce birlikte tatil yapan Erdoğan ve Esad aileleri şimdi birbirlerine düşmanlar. İsrail ile ilişkiler donduruldu. Eski devlet başkanı Ahmedinecad’ın dost olarak tanımlandığı İran ile ilişkiler de limoni. Erdoğan genel seçimlerde başarılı olan en önemli iç siyasi rakibi HDP’yi suçlu gibi gösterip kapattırabilmek için barış sürecini rafa kaldırdı.”
Berliner Zeitung adlı gazete Almanya’daki mültecilere ve barınaklarına yapılan saldırıların yıldırma amacı taşıdığını yazıyor:
“Aylardır Almanya’daki mülteci yurtları saldırıya uğruyor. Maddi hasara yol açan bu saldırıları toplum insana yapılmış saldırıdan ayırt etmiyor. Artan saldırılar mülteci yurtlarını açtırmamak, açıldıysa da kapattırmak niyetiyle yapılıyor. Bu gibi eylemleri önlemeye çalışan da saldırılardan nasibini alıyor. Mülteci yurtlarını hedef alan eylemler tabii ki 1970’li yıllarda Kızıl Ordu Fraksiyonu tarafından düzenlenen saldırılarla kıyaslanamaz. Ancak bu gibi olayları tasvip edenlerin sayısı az olmasa da, buna sadece terör denebilir.”
Haftalık Die Zeit gazetesi ABD Başkanı Barack Obama’nın dış politikada selefinden son derece farklı davrandığını vurguluyor:
“Kibirlilik olarak algılanmaması için özgüvenin özeleştiriye ihtiyacı vardır. Bu dünyada kükremeden nüfuz kullanmanın yeni bir tarzıdır. Obama, Küba ve İran ile vardığı anlaşmaları Kongre’de ve İsrail’de ofansif biçimde savunurken aynı saik ile hareket ediyor: Bu ülkelerle diplomatik yollardan anlaşabilecek kadar güçlüyüz. Sonuç alınamazsa ve bizi yine kandırmaya çalışırlarsa bütün opsiyonları kullanabiliriz. Az kibarcası: ‘Bizim bombalarımız daha tesirlidir’. Obama doktrini şöyle özetlenebilir: Müzakere etmekle bir şey kaybetmeyiz. Bush yıllarında bunun yapılmaması kuvvetin değil zaafın işaretiydi. Bu hatanın düzeltilmesi doğru oldu.”
Almanya’daki 65 yaşından büyük olanları konu alan araştırma, yaşlı neslin eskiye göre çok daha aktif olduğunu, ama aynı zamanda da emekliye ayrıldıktan sonra maddi nedenlerle çalışmak zorunda kalanların da arttığını ortaya koydu. Frankfurter Rundschau gazetesinin araştırmayla ilgili yorumu şöyle:
“Almanya’da geçim sıkıntısı çeken yaşlılar da var. Ama çoğunluğun durumu iyi. Şimdilik emekli maaşlarının yeterli düzeyde seyretmesi ve çalışma hayatı boyunca para biriktirmiş olmaları sayesinde yaşlı fakirlerin oranı toplumun diğer kesimlerine göre daha düşük. Artık yaşlı nesle bakış tarzı değişmeli ve akla önce, yaşlılık fakirliktir eşitlemesi gelmemelidir. Ortalama ömrün uzaması yepyeni fırsatlar yaratıyor. Toplum 65 yaşı ve üzerindekilerin tecrübesinden ve bir şeyler yapma dürtüsünden yararlanmalıdır. Örneğin meslek hayatından emekliliğe geçiş esnekleştirilebilir, fahri görev takdir edilir ve sağlık kursları arttırılabilir. Kısacası büyükbabanın koltuğunu fikri olarak çöpe atma zamanı gelmiştir.”