27 Mart 2017 17:21
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesiyle ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki bir iddiayı ilk kez dile getirdi. 15 Temmuz'da Kılıçdaroğlu'nun "kaçtığını" savunan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu sen neredeydin? Atatürk Havalimanı'ndan kaçıyordun. Halbuki biz seninle orada buluşabilirdik. Ama yoktun" ifadesini kullandı. Anayasa referandumuna ilişkin açıklamalarında da Kılıçdaroğlu'nu hedefine alan Erdoğan "Bu zat bir yalan makinesidir. Akşam başka, sabah başka. Utanmadan, sıkılmadan diyorlar ki 'Sabah, öğle, akşam benimle uğraşıyorlar' Ya uğraşılmayacak gibi değil ki, sabah, akşam yalan söylüyorlar. Yaşlı amcaları kandırmaya çalışıyorlar" diye konuştu.
İstanbul'da 4. TÜGVA Gençlik Buluşması'nda konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Ahlakı hayata miğfer kılan bir nesil hayal ediyoruz. TÜGVA'yı öğrencilerin barınma ihtiyaçlarını en iyi karşılayan bir çatı ötesinde, ideal sahibi bir vakıf olarak görüyoruz. TÜGVA'yı, gençlerimize ana - baba evlerini aratmayacak bir ortam temin etmenin yanı sıra, ilimlerini geliştirecek bir gönül meclisi olarak görüyoruz.
Manevi kalkınma olmadan, maddi ilerlemenin bir kıymeti yoktur. Pusulası vicdan olmayan bir aklın varacağı yer buhrandır, bunalımdır. Aş ve hikmet ile yoğurulmayan bilgi, sahibine sadece yüktür. Ahlakın yanına nezaketi, maneviyetin yanına samimiyeti koymadan menzile vasıl olamayız.
Peygamberimiz şöyle der; Allahım şu dört şeyden sana sığınırım; faydası olmayan ilimden, huşusu olmayan kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve kabul olmayan duadan sana sığınırım. Şu anda salonumuzda bulunan ve gözlerinin ışıltısı yüreğimi ısıtan her bir kardeşimin bu şuurla, bu inançla hareket ettiğini biliyorum. Ortak ideallerimiz adına attığınız adımları takdir ediyor, ülkem ve milletim adına sizlerin başarısından gurur duyuyorum.
"Sevgili gençler, dünya yeni bir değişim, dönüşüm dalgasıyla sarsılıyor. ülke ve bölge olarak biz de kritik bir dönemden geçiyoruz. İçinde bulunduğumuz coğrafya çok büyük kırılmalara sahip oluyor. Sizler bu genç yaşınızda, kimisi yürek yaralayıcı olsa da tarihin zulüm dolu bir anına şahitlik ediyoruz. Suriye'de 7. yılına giren çatışma ortamı nedeniyle 3 milyon kişi ülkemize göç etti. Irak'ta, Yemen'de etnik ve mezhep temelli çıkar kavgaları sebebiyle kardeş kardeşi katlediyor. Tarihe yön vermiş medreselere ev sahipliği yapmış İslam beldeleri harap oluyor. İnsan hakları karneleri hazırlayanların, insanlığını geride bıraktığına şahitlik ediyoruz. Avrupa'nın ulvi değerleri diye parlatılan kavramların, bizzat o değerlerin sahipleri tarafından ayaklar altına alındığını görüyoruz. Eşref-i mahlukat denen insana ruh katan ne kadar ilke varsa hepsinin içinin boşaltıldığı günler yaşıyoruz. Bu süreçte öne çıkan DEAŞ ve YPG gibi terör örgütlerinin, FETÖ gibi örgütlerin en büyük zararı İslam'a verdiğini görüyoruz. Bu katil sürüleri, bölgemizin parçalanmasına taşeronluk yapıyorlar. Nasıl 1 asır önce coğrafyamızdaki ülkelerin sınırları kanla, fitneyle çizildiyse bugün aynısı terör örgütleri şebekesiyle yapılmak isteniyor. Bir asır önce Sykes ile Picot arasında yapılan anlaşmalar vardı, bugün kapılar arkasında imzalanan gizli anlaşmalar var.
İman, başka bir şey. İnanç, başka bir şey. Argümanlar, figüranlar farklı olsa da kurgulanan oyun aynı oyundur. Bölgemizin geleceği ipotek altına alınmak isteniyor. Birinci Dünya Savaşı'nda tahkim edilen nizam, bugün yeniden kodlanıyor. Müslümanlar olarak sorumluluğumuz ağırdır. Şartlar ne olursa olsun bu imtihandan başarıyla çıkmak boynumuzun borcudur.
Sevgili gençler, hepimizi derinden etkileyen bu acılar karşısında sergilenen çifte standardın kimi zaman ümitsizliğe, kimi zaman kızgınlığa sevk ettiğini biliyorum. Yazılanların, çizilenlerin sosyal medyaya kesintisiz şeklde boca edilen vahşet görüntülerinin sizleri karamsarlığa ittiğini biliyorum. Unutmayın ki, bizler Müslümanız. Bizler, Allah'ın rahmetinden ümidimizi kesmeyeceğiz.
Bizler, zulüm ile yapılan binanın hiçbir zaman payidar olmayacağına yüzlerce kez şahit olmuş bir inancın mensuplarıyız. Birilerinin sizin duygularınızı istismar etmesine asla izin vermeyin. Unutmayın, her imtihan bir imkandır. Gecenin en karanlık olduğu an, şafağın sökme anıdır. Şairin dediği gibi; tasalanma yiğidim, zaman bizden yanadır. Külümüzden yükselen duman bizden yanadır. Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır. Dünya düşman olsa da iman bizden yanadır. Kapıları açacak coşkun bin niyaz kaldı. Ufuka bir bak yiğidim, inkılaba az kaldı. Asla umudunuzu hiçbir zaman yitirmeyin. Çünkü istikbal, Allah'ın izniyle bizimdir. Hiç şüpheniz olmasın. Çünkü sizler, çok büyük bir medeniyetin, destan yazmış köklü bir milletin evlatlarısınız. Bizim atamız Sultan Alparslandır, Osman Bey'dir, Yavuz'dur, Kanuni'dir, Abdülhamid'dir. Cumhuriyet bizim için yeni bir dönem değildir. Selçuklu'nun, Osmanlı'nın devamıdır. Sizler, Seyid onbaşılar, Yahya çavuşlar ve başlarında Gazi Mustafa Kemaller olmak üzere Çanakkale Destanı'nı yazmış bir neslin evlatlarısınız. Bu savaş gençlerin, körpe fidanların, ana kuzusu 15'lilerin savaşıydı. Ey Kılıçdaroğlu, sen o 15'lileri gördün mü? Gazi Mustafa Kemal'in partisinin başıyım diyorsun. Ne diyor Gazi Mustafa Kemal, "Gençler, cumhuriyeti size emanet ediyorum" diyor. Her şey ortada. Çanakkale, ayağında çarığı olmayan, silahında mermisi olmayan o genç Mehmetçiklerin savaşıydı. İşte sizler, tüm yoksulluklara rağmen tarihe "Çanakkale geçilmez" diye yazdırmış bir neslin evlatlarısınız. Bazıları, ülkemize baktıkça yeni Sevr'lerin hayallerini kurabilir. Ama ben bunlara 15 Temmuz'da yazılan kahramanlık destanınsan bahsetmek istiyorum. Orada, mermilere göğsünü diğer eden, F16'lara kafa tutan gençler vardı. Kılıçdaroğlu sen neredeydin? Atatürk Havalimanı'ndan kaçıyordun. Halbuki biz seninle orada buluşabilirdik. Ama yoktun.
Destan yazacak gençleri karşımda görüyorum. Destan yazan gençliği de karşımda görüyorum. Ne diyor Akif; Asım'ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçekten. İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Şüheda gövdesi bir baksana, dağlar, taşlar, o rüku olmasa dünyada eğilmez başlar. Yaralanmış tertemiz alnından uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor. İşte ben o gençliği karşımda görüyorum. Hepiniz, bir hilal uğruna yola çıkmış güneşlersiniz. Sizi öyle görüyorum. 15 Temmuz gecesi bir hilal uğruna 249 güneşimizin batışına şahitlik etti. Şimdi ben, Safiye kardeşimizi unutabilir miyim? Elinde silahıyla duran alçağın üzerine gidişini unutabilir miyim? Yılmadı, üzerine gitti. Onlar ona elleriyle çeşitli hareketler yaptı. Ama yılmadı, Nene Hatunların torunları farklıdır.
Şu anda, işte bu cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı çıkanlar, dün üniversite önlerinde bizim başörtülü kızlarımızı boynu bükük bekletenlerin ta kendileridir. İkna odaklarını kuranlar onlardı. İkna odaklarında bizim kızlarımızı inim inim inletenler onlardı. İşte ben de o kızlardan iki tanesinin babasıyım. Biz damdan düştük. Damdan düşerek buralara geldik. Biz inanç özgürlüğü nedir biliriz. Düşünce özgürlüğü nedir biliriz. Ama bunların kitabında böyle bir şey yok. İşte buyurun, şu anda İsviçre'de benim posterimi devasa yapıp, şakağıma silah dayayanlar kimse, onlarla beraber yürüyenler kimse, şu anda bunlar, burada da iş birliği yaptılar. Gençler soruyorum, 'hayır' diyenler kim? Kandil, "Hayır" diyor. Kandil'in verdiği talimatla Avrupa'da ve Türkiye'de çalışmalar yürütülüyor. İmralı "Hayır" diyor, Pensilvanya "Hayır" diyor. Gençler, onlar "Hayır" dediğine göre biz, doğru yoldayız.
Hani bunlarda kadın hakları ilgili olarak saik vardı. Bunlar dürüst değil, bunlar samimi değil. Bunlar cahiliye dönemini yaşıyorlar. Hani o kız çocuklarını diri diri toprağa gömenler var ya, bunlar onların devamıdır. Hiç farkı yok. Genç kızlarımız artık üniversite kapılarında boynu bükük beklemiyor. Üniversiteyi bitirdikten sonra istedikleri devlet kurumunda hepsi, elhamdülillah görev alabiliyor. Artık TSK'da, üst yargıda başörtülü hanım kardeşlerimiz var mı,var. Bak nerelere geldik. Daha da olacak, daha da olacak. Hak yerini buluyor.
Özgürce eğitim hayatlarına devam ediyorlar. Bütün bunları sizlerin daha rahat etmesi, derslerine, akademik çalışmalara daha fazla yoğunlaşması için yapıyoruz. Ben sizlere bugün burada, etraflıca anayasa değişikliğini anlatacak değilim. Bu akşam saat 20 gibi, Show TV'de, Bloomberg'de bir söyleşim olacak. Orada detaylarına gireceğiz. Ortak yayın, bu ortak yayında bunları etraflıca anlatacağım. Fakat ben sadece 18-25'i burada söylemek isterim. 18 yaşa beyefendi karşı çıkıyor. Diyor ki; "18 yaşındaki gençler gelecekler ve iki yıl içinde oradan emekli olup maaşlarını almaya başlayacaklar." Bunlarda yalan gani. Bu zat bir yalan makinesidir. Akşam başka, sabah başka. Utanmadan, sıkılmadan diyorlar ki "Sabah, öğle, akşam benimle uğraşıyorlar". Ya uğraşılmayacak gibi değil ki, sabah, akşam yalan söylüyorlar. Yaşlı amcaları kandırmaya çalışıyorlar. Yaşlı amca diyor ki "Biz hastanelere giderdik, ne çileler çekerdik. Şimdi beş kuruş para almıyorlar". Bu diyor ki "Sizden açıktan para almıyorlar". Yaşlı adamcağız "Almıyorlar" diyor ya, niye yalan söylüyorsun.
Bu referandumda 7.5 milyon genç oy kullanacak. Bunlar yaşlı bir parlamento istiyor. Ya benim ecdadım Fatih, 19 yaşında padişahlığı aldı. 21 yaşında bir çağı kapadı, bir çağı açtı. Sanki aniden parlamento 18 yaşla dolacak gibi bir yalan içerisindeler. Sadece, erkek gençler girmeyecek. Genç kızlarımız da girecek. Şimdi bunların hazırlığı yok, ondan dolayı rahatsızlar. Ama bizim hazırlığımız var. Ben gerekse sayın Başbakan Binali Yıldırım Bey'e, gerekse sayın Devlet Bahçeli'ye, 339 milletvekilinin oyuyla ülkemizi halk oylamasına taşıma noktasındaki kararlılıkları dolayısıyla teşekkür ediyorum. Onlar parlamentoda görevlerini yaptılar. Şimdi milletçe görev bize düşüyor. 20 gün kaldı. Kapı kapı dolaşacağız. Ve değerli kardeşlerim, inşallah üç haftanın sonunda yeni bir milat oluyor. Ve, gençlerimiz inşallah 2019 seçimlerinde parlamento için aday olabiliyor.
Kardeşlerim, sözlerimi bitirmeden önce burayı iyi dinleyin. Bazı yerlerde, Mevlana hazretlerine atfedilen şu tavsiyeleri çok sevdim. Her daim kulağınıza küpe olmasını istiyorum; paranı ver, gönlünü ver, canını ver ama sırrını verme. Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say ama yerinde sayma. İşini beğen, harçlığını beğen, eşini beğen ama kendini beğenme. Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama sakın boş verme. Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle, ama kin besleme. Davet et, hayret, affet ama ihanet etme. Sınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç ama gülüp geçme. Gönül al, dost al, yoldaş al, ama beddua alma. Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş ama uşaklaşma. Doğrul, sıyrıl, evril, devril ama eğrilme. Hislen, tasalan, seslen, uslan ama paslanma. İtil, ütül, atıl, katıl ama satılma. Evet, bu altın öğütleri asla unutmayın. Şimdi hazır mıyız? Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bana her şey sizi hatırlatıyor. Bana her şey sizi hatırlatıyor... Bana her şey TÜGVA'yı hatırlatıyor. İnşallah 16 Nisan, ülkemiz, milletimiz için yeni bir milat olsun. Kalın sağlıcakla.
© Tüm hakları saklıdır.