Yerel yönetimler sempozyumunda konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, diğer raylı ulaşım işçileri ile aynı maaşı almak amacıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TCDD'nin ortak kuruluşu olan İzmir Banliyo işçilerinin 10 Aralık'ta başlattığı greve ilişkin açıklamada bulundu. İstanbul Büyükşehir BelediyeBaşkanlığı yaptığı dönemde CHP'yi 'çöp dağlarıyla' eleştiren Erdoğan, "Grev vardı neyapayım' diyor. E senin beceriksizliğindne gidildi greve, çözseydin. Bak biz baktık ki anlaşamıyorlar İZBAN grevini iki ay erteledik. Yetkim o kadar olduğu için" dedi.
TIKLAYIN - İZBAN grevi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla 60 gün 'ertelendi'
Türkiye'nin yönetim sistemi tartışmalarının yeni olmadığını ifade eden Erdoğan, "Parlamenter sistem içinde koalisyonla geçen yılların ülkemize çok ağır maliyetleri oldu" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Bu sempozyumun 31 Mart seçimleri öncesi gerçekleştiriliyor olmasını çok isabetli buluyorum. Bilimin ışığıyla aydınlanmamış yolların nereye çıktığını kestirmek çok zordur. Bu sempozyum geleceğe yakılmış bir ışıktır aslında.
Türkiye son 5 yıllık dönemde tarihi hadiseleri üst üste yaşadı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş bunlardan birisidir. Osmanlı döneminde Meşrutiyetin ilanıyla başlayan Cumhuriyetin ilanıyla başlayan yönetim şekli arayışımız çok partili dönemde de sürdü. Koalisyon döneminin çok ağır maliyeti oldu. Her sorumluluk sahibi devlet ve fikir adamı yönetim sistemimizin değişmesi gerektiğini hep söylemiştir. 2011 yılından bu yana yönetim sistemimizin değişmesini hep ifade ettik.
"Bundan sonra hep tek başına bizim iktidarımız"
3 dönem hariç hepsi koalisyon. Son 30 yılda 14 yılının enflasyon ortalaması 70,3. Şu anda muhalefete bakıyoruz enflasyonun en yüksek olduğu dönem şu andaki iktidarın dönemidir. 1989 enflasyon 64,3. 1990 enflasyon 60,4. 1991 enflasyon 71,1 ANAP dönemi, DYP-SHP enflasyon 66. 1993 71,1 DYP-SHP. 1994 enflasyon 120,3 DYP-SHP. 1995 enflasyon 76,1 DYP-SHP. 1996 79,8 Refah-DYP, 1997 enflasyon 99,1 ANAP-DSP, 1998 enflasyon 69,7 ANAP-DSP, 1999 68,8, 2000 enflasyon 39, 2001 68,5 enflasyon, 2002 enflasyon 29,8. Bundan sonra hep tek başına bizim iktidarımız. Enflasyon ortalamamız 9,54.
"(Muhalefete tepki) Ana muhalefet çıkıyor en yüksek enflasyon AK Parti iktidarı döneminde olmuştur diyor. Yalan üzerine siyaset, yalan üzerine yerel yönetim kurulu olduğu zaman çöp, çukurdan kurtulamazsınız. İstanbul'a belediye başkanı olduğum zaman CHP zihniyetinden almıştım. Oturanlar iyi billirler, hava kirliliğinin, çöp dağlarının olduğu, bazı medya organlarının maske dağıttığı bir İstanbul. Çöp toplama yerlerinden büyükşehir belediyesi görevlidir. 'Grev vardı neyapayım' diyor. E senin beceriksizliğindne gidildi greve, çözseydin. İZBAN'da grev var, baktık çözemiyorlar, kararname ile erteledik.
"Böylece eskiden sadece kağıt üzerinde kalan güçler ayrılığını gerçek hayata geçiren bir yapı ortaya çıkardık. Türkiye özlemi içinde olduğu yönetim sistemine kavuştu. Tartışma yeni değil Türkeş döneminde yerini almış, merhum Demirel, Erbakan'ın da üzerinde ısrarla durduğu yönetim sistemi bizim yönetimimizde tartışılmaya başlanmadı. İşin daha da gerisi, var. Neresi Osmanlı. Orada da var. Biz tüm unsurlarıyla bu sistemi uygulamaya başladık. Ülkemizin huzurundan ve istikrarından rahatsız olan çevreler de boş durmadı. Bu defa ekonomik saldırı ile karşı karşıya kaldık. Bu saldırıyı da kısa sürede bertaraf ettik. Ekonomimizi dengeye kavuşturarak hedeflerimize ulaşma kararlılığımızı gösterdik. Her kesime yönelik destek programlarını hayata geçirdik.
"Her alanda olduğu gibi yerel yönetimler konusunda da yeni ufuklara, yeni araçlara ihtiyacımız oalcaktır.
"Plastik poşetlerle ilgile olarak bir savaş başlattık. Ve malum bunun 500 yıl, 750, bin yıl toprak bunu eritemiyor. Buna karşı bir savaş. Bu savaşımızı kararlı bir şekilde başlattık. Hatırlıyorum anacığım evde file dokurdu file. Fileyle alışveriş yapardık. Ama fileyi öyle hemen atmıyorsun, gerekirse yıkayıp tekrar alışverişe gidiyorsun. Bunun toprakla bir dostluğu var. O zamanlar bir de bunlar kenevirden yapılıyordu. Ülkemizde keneviri yok ettik.
"Kenevirden atlet, fanila dokunurdu. Çünkü teri emmesi çok farklı. Bize dost görünen düşmanlar ülkemden, Rize’mden keneviri söküp aldılar, keneviri yok ettiler. Biz şimdi keneviri ithal ediyoruz. Şimdi yeniden bu alanda Gıda Tarım Bakanlığı'mız bir çalışma içerisine giriyor. Biz bu kampanyada 31 Mart kampanyasında biz bez torba, file kullanalım.
"Yolda kimi bulursan milletvekili yapmayacaksın. İçinde hukukçusu, çevrecisi, mimarı olacak, işi bilenler olacak. Onlarla beraber imar komisyonlarını oluşturursak yatay mimariyle de sınırlı kalmayız. Oradaki yerel mimarini hep konuşuruz Safranbolu evlerini. Şimdi yeni yeni Safranbolu'lar oluşturabiliyor musunuz? Bunu yapmamız lazım. TOKİ olarak bu işin savaşını başından beri 16 yıldır veriyoruz. Peki başardın mı be kardeşim dersen, kısmen bazı yerlerde başarılı olduk, bazı yerlerde başarılı olamadık. İnsanoğlu toprağa yakın yaşamalı, topraktan uzak yaşamamalı. Eğer arazilerimizi değerlendirirsek yer çok. O zaman vatandaşın huzuru da farklı olur. İşte ben son bir yıldır özellikle bu millet bahçelerinin üzerinde duruyorum. Neden? Her şey insan için de ondan dolayı. belediyelerin bir numaralı sorun nedir insan için yatırımdır.
"Zaman zaman İstanbul'a gittiğinizde aileler deniz kenarlarında hazırlanmış olan bahçelerde piknik yapıyorlar falan. Bu millet bahçeleriyle bu aileler artacak, hafta sonlarını çok daha rahat geçirecekler.
"(Erdoğan'dan memleketinde oy kullanmak için ikametini taşıyanlara uyarı) Belediyeler tarafından verilen hizmetler, merkezi yönetimin tamamlayıcısı konumundadır. Yerleşim birimlerimizin ihtiyaçlarına göre şekillenebilmektedir. Ülkemizde demokrasinin gelişmesinde mahalli idarelerin tarihi fonksiyonudur. Demokrasimizin adeta laboratuvarı gibidir. Fakat, özellikle de burada şehircilik veya şehirler arası göçler, ilçeler, beldeler... Bizim beldede bizim amcaoğlunun, filancanın kazanması lazım. Ankara'dan, İstanbul'dan göç yapalım. Taşıyalım, gidelim, bindirilmiş kıtalarla seçim kazanalım... Böyle şey olmaz. Bu işgalin farklı türüdür. Biz bunu İçişleri Bakanlığımızla yakın takibe alacağız. İçişleri Bakanlığı harekete geçecek. Bunun adı demokrasi değildir. Bindirilmiş kıtalarla seçim kazanalım, olmaz böyle bir şey. Böyle bir yanlış üzerine ne belediyecilik, ne demokrasiyi yakıştıramayız. Kararlılığımızı unutmadığımızı ifade etmek istiyorum.
"Modern dünyanın problemi medeniyetini inanç ve ahlaktan yoksun bir şekilde yükseltmeye çalışmasından dolayıdır. Biz bu yanlışa düşmeyeceğiz. İnancı ve ahlahı asla ihmal etmeyeceğiz. Yeni dönemde şehirlerimizin imarı ve inşasını bu nalayışla şekillendireceğiz. Merkezinde insanın olmadığı hiçbir işin olması faydalı mümkün değildir.
"Yatay mimari konusunda ısrar ediyorum.
"Denizlerimizin kenarlarında, orman alanlarında buraları betona çevirme gayreti içinde olanlar var. Bize de örnek veriyor, bırak ya, bizim medeniyetimiz ne diyor ona bakalım. Sanki orada yaşayanlar çok mutlu. Mutlu değiller. Biz medeni olmayı, o beton yükselişlerde değil, toprağa yakın mimarimizde bulacağız.
"Bu kapitalizm nelere muktedir. Orman falan kesiyor, götürüyor. Dikey mimari yapayım, malı götüreyim. Biz medeni olmayı bileceği ki o beton yükselişlerde değil, toprağa yakın olma anlayışında bulunacağız. Kimsenin gözyaşına bakmayacağız, yıkılacaksa yıkacağız. Biz böylesine köklü bir değişimin, merkezi ve mahalli idarelerin işbirliği ile olacağına inanıyoruz. Amacımız 82 milyon vatandaşımızı kucaklayacak bir çalışma ile ülkemizin her köşesinde değişimi gerçekleştirmektir.
"Amacımız 82 milyon vatandaşımızı kucaklayacak bir şekilde dğeişimi gerçekleştirmektir. Şimdiden katkı verecek ehrkese teşekkür ediyorum. Türkiye ve Türk milleti olarak tarih boyunca hiçbir zaman zahmetsiz yollarda yürümedik. Her anımız tetikte geçti. Bugün de aynı durumdayız. Mimar Sinan'ın ömründe 780 projesi var. Aradan 100 yıllar geçti biz hala Mimar Sinan'ın camileriyle, medreseleriyle övünüyoruz. Aynı şeyi şimdi övünebiliyor muyuz? Yüzyıllar sonra bu tür eserleri görebilecek miyiz? Bizim bunu başarmamız lazım. Öyle eserler ortaya koyalım ki torunlarımızın torunları o eserleri görsün.
"Karşımıza çıkan düşmandan korkmayız. Korktuğumuz farklı kimlikler ve görüntüler altında içimize sızanlardır. Yakın zamanda bunu gördük.
"İçeride ve dışarıda pek çok nifak odağına karşı geceli gündüzlü mücadelemizi sürdürüyoruz. Karşımıza cesaretle çıkan düşmandan korkmayız. Bizim için asıl düşman içimize sızdırılmış düşmanlardır. Son zamanlarda bunlardan en alçağı olan FETÖ'nün saldırısına maruz kaldık. Ülkemizi işgal etmek isteyenlere karşı kapıyı içeriden açmaya kalkmıştır. FETÖ'nün hamlelerini milletimizle birlikte durdurmayı başardık.
"FETÖ'cülere sesleniyorum..."
17/25 Aralık'ta biz mücadele çağrısı yaptığımızda bu konuyu günlük siyasetlerine meze etmeye kalktılar. Bazılarına 15 Temmuz bile yetmedi. Bu çevreler aynı teraneleri gündeme getiriyor. Onlardan cesaret alan terör örgütü mensupları devlete meydan okuma cüretine kapılıyorlar. Örgüt mensupları davaları uzatmak, devlet görevlilerini yıldırmak için akılalmaz yöntemlere başvuruyorlar. Terör örgütleri için her seçim bir umut haline dönüştü. Partimin ve şahsımın ayağının tökezlemesini umut ediyorlar. Milletimiz bunları ciğerlerine kadar gördü. Ülkemiz içindeki ve dışındaki FETÖ'cülere sesleniyorum artık sonunuz geldi, artık atacak adımınız kalmadı. O FETÖ elebaşı da eninde sonunda gelecek. Hepsini adaletin karşısına çıkaracağız, topluyoruz. Bunların yaptığı iş mezarlıkta ıslık çalmaya benziyor. Korkunun ecele faydası yok. Yaptıkları ihanetin bedelini ömürleri boyunca ödeyecekler. 251 şehidimizin bedenini şahadet makamında izliyorsak da onlar da bizi izliyorsa biz onlarla beraberiz. milletimiz 31 Mart'ta arkasında FETÖ gölgesi bulunanlara gereken cevabı vereceğine inanıyorum."