T24 - Rauf Denktaşın KKTC Cumhurbaşkanlığı yaptığı yıllarda en önemli danışmanı olan ve AKP'nin Kıbrıs politikasını ve bugüne kadar kıyasıya eleştiren eski Dışişleri Bakanı Prof. Mümtaz Soysal, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı son açıklamalarından dolayı '' yerden göğe kadar haklı'' buldu. Soysal, Erdoğan'a Kıbrıs'ta yeni BM sürecine açık olan tutumu nedeniyle eleştiri de yöneltti.
Cumhuriyet gazatesi yazarı Mümtaz Soysal ''Üslup Değişikliği'' başlığıyla yayımlanan (22 Temmuz 2011) yazısı şöyle:
Üslup Değişikliği
Herkes farkında: Kıbrıs’a ilişkin AB ilişkileri konusunda Sayın Başbakan çarpıcı bir üslup değişikliği sergilemekte. Özellikle, AB’nin 2004 referandumları sonrasındaki tutumunu eleştirerek.
“Yerden göğe haklı” demekten başka ne söylenebilir?
Belki, “az bile” denebilir. Uluslarası ilişkiler, devletler hukuku, diplomasi tarihi ve hatta “siyasal etik” denebilecek bir alan varsa o alanın da gelmiş geçmiş en açık, en utanç verici örneklerinden biridir o tutum: Düşünün ki, Avrupa Birliği gibi ciddi bir devletler üstü kuruluş, kendi katkısıyla ortaya konan Annan Planı Kıbrıs’ın iki toplumunda ayrı ayrı oylandığında yüzde 65 çoğunlukla “evet” diyen tarafı kaderine terk etmiş, yüzde 75 çoğunlukla “hayır” diyeni de “mükâfaten” bağrına basıp tam üyeliğe kabul etmiştir.
Aslına bakılırsa, Ankara, tam o tarihte, “Böyle davranan bir kuruluşun içinde bulunmayı istemeyiz” diyerek tam üyelik başvurusunu geri çekme ve şimdi sözü edilen “ilişkileri dondurma” kararlarını alsaydı kimsenin bir diyeceği olamazdı.
Oysa, tam tersi yapıldı. Annan Planı, içindeki maddelerden biri gereği, imzacı beş taraftan, yani İngiltere, Yunanistan, Türkiye ile Kıbrıs’taki iki toplumdan “herhangi biri” kabul etmediği için “sıfırlanmış ve geçersizleşmiş”ti. Öyle olunca, Türk tarafı açısından başka yöntemlerin ufku açılmıştı. Ama, şimdi “ustalık” aşamasına geldiği söylenen iktidarın “acemilik” aşamasına rastlamasından olacak, o fiyaskoya karşın Annan Planı’ndan pek farklı olmayacağı besbelli bir çözüm uğruna yine çaba gösterilmiş ve Ankara yönetimi, Lefkoşa Türk’ünü yine sonu gelmez görüşmeler cenderesine sokmuştu.
Bu gidişle, Kaf Dağı’nın gerisindeki çözüm yeniden çıkmaz ayın son çarşambasına kalmıştır.
Ankara diplomasisi, Başbakan’ı iş işten geçtikten sonra AB’ye çatan ve bir ucu Rum toplumunu da rencide eden bir sertliğe teşvik edip kokuşmuş federasyon tezini ileri sürmek yerine, son olayların elverişli kıldığı zemini iyi kullanıp kolay kabul edilebilir yeni bir formüle kafa yormuş olsa ve onu sakin bir üslupla ortaya koyabilseydi, daha yapıcı bir iş başarmış olurdu. Uzun perhizden sonra lahana turşusunu sofraya getirmek biraz tuhaf oluyor.