Politika

Erdoğan yargıya seslendi: Tanıdıklarım var, itirafçı diye ortaya çıkanlar doğru konuşmuyor; dikkatli olmak lazım

"Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkilerin yeniden belirlenmesi kayıp değil, büyük kazanç"

18 Ocak 2017 16:17

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan darbe girişimiyle ilgili devam eden soruşturmalar kapsamında itirafçı olanlar hakkında yargı üyelerine seslendi. "Şu anda içeride olanlardan çok iyi tanıdıklarım var, itirafçı namıya ortaya çıkıyorlar. Fakat ben söyleyeyim, bunlar doğru konuşmuyor. İtirafçı diye ortaya çıkarken bunlar gayet iyi aldatmacayı oynuyorlar" diye konuşan Erdoğan, "En tehlikeli olan bu. Bunların bir kısmıyla başa baş görüştüğüm oldu başbakanlığım döneminde. İtirafçı olduğunda söyledikleriyle bana o zaman söyledikleri tamamen farklı. Bu oyuna asla gelmemek lazım" dedi.

Beştepe'de konuşan Erdoğan'ın açıklamalarının tamamı şöyle:

"Çoğulcu yapısı ve geniş tabanıyla ülkemizde örneğine çok az rastalanacak bir mesleki temsil gücüne ulaşan Yargıda Birlik Derneği'ne başarılar diliyorum. Adalet kavramı insanlığın tarihiyle eş bir geçmişe sahiptir. İlk insan Hz. Adem'in oğulları Habil ile Kabil arasındaki anlaşmazlığın temelinde hak ve hukuk tartışması vardır. Peygamberlerin, filozofların üzerinde en çok durdukları konuların başında adaletin geliyor olması boşuna değildir. Adaletin tesis edildiği her yerde refah ve huzur hakim olmuştur. Buna karşılık adalet anlayışının ve sistemin doğru kurulamadığı her yerde çatışmanın, dengesizliklerin kol gezdiğini görüyoruz. Dünya şu an bunun acı bedellerini ödüyor. Türkiye, yakın tarihinde yaşadığı acı olaylarla bir kez daha idrak etmiştir. Ülkemizin geçmiş 14 yıldır sorumluluğunu üstlenmiş bir yöneticisi olarak samimi bir muhasebe yapmak istiyorum. 14 yıl önce göreve geldiğimizde Türkiye'yi dört temel üzerinde kalkındıracağımızı ifade etmiştik.

Bunlar, eğitim, sağlık, adalet ve emniyet... Gerçekten de Türkiye tarihinin en büyük atılımlarıyla bu dönemde tanışmıştır. Bu uğurda gece gündüz çalıştık. Nice tuzakları boşa çıkardık. Nice engelleri aştık, nice mücadelelerden galip çıktık. Rabbime hamd ediyor, milletime bu süreçte bizlere verdiği destek için şükranlarımı sunuyorum. Ancak geriye dönük baktığımızda ülkemize, milletimize ve şahsıma kurulan bazı tuzakları, oynanan oyunları fark etmekte geç kaldığımızı görüyorum. Yargıda yaşanan sıkıntılar bunlar arasındadır. Bu sıkıntı tabii tek taraflı ve sadece bir dönemle sınırlı değildir. Meselenin bir tarafında yargıyı milletin değil, örgütün emrine sokmaya çalışanlar varken yargı üzerinden meşru siyasal kurumlar alt etmeye çalışan vesayetçi bir anlayış mevcuttu. Milli iradeyi hiçe sayan kimi çevrelerin başbakanlığımın ilk döneminde sergiledikleri tavırları unutmam mümkün değildir. 367 garabetinden kapatma davalarına öyle yöntemlerle karşımıza çıkıldı ki hukuk adına biz utandık. FETÖ denen şer örgütü, diğer kurumlarımızla birlikte özel dönem verdiği yargının içine bu dönemde sızmaya başlamıştır. Bu işin 40 yıllık bir geçmişi var, kısa sürede bu sızma hareketi yapılmadı. Biz insanları peşin hükümle kategorize etmedik. Devletine, hükümetine, demokratik ve meşru siyasi kurumlara saygı duyan veya öyle gözüken herkese kapılarımızı açık tuttuk. Hiçbir kurumumuzu peşinen teslim etmiş değiliz. Bu örgütün zihin dünyası ve organizasyon yapısı her türlü iyi niyeti istismara müsait olduğu için güç temerküzüne girdiklerini gördük. Türkiye'nin darbecilerle, cuntacılarla, vesayet odaklarıyla mücadelesi adına yargıya verdiğimiz desteği bu örgüt, kendi militanlara yol açmak için kullanmıştır.

"Takke düştü, kel göründü"

"Şayet bir davada tek bir masum dahi mağdur ediliyorsa orada adaletten söz edilemeyeceği açıktır. Birtakım tutuklamalarla bir takım davaların gidişatıyla ilgili şahsımın o dönemde verdiği beyanatlar ortadadır. Her ne kadar vicdanen rahat değilsek de yargının bağımsızlığına halel getirmemek için meseleye daha etkin, daha keskin bir şekilde müdahale edemedik. O dönemde yargının içinde kritik görevlerde bulunanların bu işleri rayından çıkardığı daha sonra ortaya çıkarılmıştır. Vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremez. Genelge gönderemez, tavsiyede bulunamaz. FETÖ mensubu hakim ve savcılar görevlerini bu kriterlere uygun olarak mı yapıyorlardı. Kamuoyu oluşturmaya yönelik haberlerden başlayarak hakimlerin kararlarına kadar her yerde örgütün çıkarları ve talimatları esas alınmıyor muydu. Bu ülkeyi yargısını bir terör örgütüne teslim etmiş hakim ve savcılara terk edemezdik. Hani eskiler "Takke düştü, kel göründü" derler ya, 17-25 Aralık'ta da tam olarak böyle olmuştur. Meşru hükümeti devirerek yönetime el koymaya çalışmanın adı darbedir, 17-25 Aralık da bir darbe girişimidir. Hükümet ve siyasi kadrolar olarak gösterdiğimiz o sağlam duruş, milletimizin de verdiği destek sayesinde bu darbe girişimini boşa çıkardık.

"Gelecek yakındır, gelecek bunu çok net ortaya koyacaktır"

Örgüt, 17-25 Aralık'ta başaramadığını TSK'daki yandaşları vasıtasıyla gerçekleştirmeye çalışmıştır. O gece milletimizin fedakarlığı sayesinde başarıya ulaşamamıştır. Daha sonra Gezi olayları, 6-8 ekim olayları gibi pek çok kargaşanın içerisinde aynı örgütün büyümesinde parmağı olduğunu gördük. Bu Pensilvanya'daki zat utanmadan "Tüm bunlar bir senaryodur" diyor. Biz neyin senaryo olduğunu görüyoruz. Evvel Allah gelecek yakındır, gelecek bunu çok açık ve net ortaya koyacaktır. Çünkü ben ilahi adaletin tecellisinden zerre kadar şüphe etmiyorum. Bu adalet tecelli edecek.

"Size "Yargıda Birlik Derneği" olarak Batı'da birileri pas vermeyebilir, görüşmek istemeyebilir. Hiç umursamayın, ağır olacak ama atalarımızın bu ifadesini kullanmam lazım. "İt ürür kervan yürür" İstedikleri kadar ön kesmeye çalışsınlar. HSYK'yı tamamen ele geçirerek yargıyı teslim almak isteyen örgüte karşı Yargıda Birlik Derneği kurulmuştur. İyi ki de kurdunuz, aksi taktirde meydan bunlara kalıyordu. Eğer meydanı boş bırakırsanız işte birileri gelir o meydanı doldurur. Anayasaya, kanuna uygun bir şekilde görevlerini yerine getirmek isteyen hakim ve savcılarımız, iradesini FETÖ'ye teslim etmeye çalışan bu mankurtlara karşı tarihe geçecek bir direniş başlatmıştır. Hayırlı olsun.,

"En tehlikeli olan bu..."

"Ülkemize yönelik saldırılar ne kadar alçakça olursa olsun bizim buna verdiğimiz mücadele hep hukuk devleti sınırları içerisinde olmuştur. Şu anda içeride olanlardan çok iyi tanıdıklarım var, itirafçı namıya ortaya çıkıyorlar. Fakat ben söyleyeyim, bunlar doğru konuşmuyor. İtirafçı diye ortaya çıkarken bunlar gayet iyi aldatmacayı oynuyorlar. En tehlikeli olan bu. Bunların bir kısmıyla başa baş görüştüğüm oldu başbakanlığım döneminde. İtirafçı olduğunda söyledikleriyle bana o zaman söyledikleri tamamen farklı. Bu oyuna asla gelmemek lazım.

"Bizim hiç kimseden çekinmemize gerek yok. Çünkü adalet terazisi sizin ellerinizdedir. Adalet terazisini ellerinde tutanlar, yer yüzündeki gücü ellerinde tutanlardır. Tüm halkımızın beklentisi de bu teraziden çıkacak neticelerdir. 15 Temmuz sonrasında FETÖ mensuplarının tasfiyesi iş yükleyi fevkalede artan hakim ve savcılarımız gece gündüz çalışarak adalet sisteminin işlemesini sağlamıştır, ayrıca kutluyorum. 15 Temmuz sonrasında yargı ve emniyette gördüğümüz üzere FETÖ'cülerin tasfiyesi işleri zorlaştırmak bir yana, kolaylaştırmış ve sürdürülebilir olmasını mümkün kılmıştır.  Emniyette FETÖ'den dolayı ortaya çıkan bir mağduriyet hiç görmedim, duymadım. Reina saldırganının 17 günde bunları yakalamış olmalarını Türk polisinin ne denli ufku olduğunu, güçlü olduğunu göstermesi açısından da çok önemsiyorum.

"PKK terör örgütüyle bunlar ortak çalışıyorlar. Müşterek çalışıyorlar. Bugün bizim emniyet teşkilatımızın içinde bunlar var mı, var. TSK içerisinde var mı, var. Bunlar terör örgütlerinin işini ciddi manada kolaylaştırıyor ama her geçen gün eriyorlar. Daha da eriyecekler veya terk edecekler.

"Kayıp değil, kazançtır"

"Meclis'te ilk tur görüşmeleri tamamlanan anayasa değişikliği, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkileri yeniden düzenliyor. Her ne kadar kağıt üzerinde farklı erkler olarak gözükse de her ikisinin de aynı güçte toplanması gerekiyor. Geçmişte siyasi sistemin tıkandığı dönemlere baktığımızda bu iki güç arasındaki uyumsuzluğun öne çıktığını gösteriyor. Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkilerin demokratik bir anlayışla yeniden belirlenmesi kayıp değil, büyük bir kazançtır.

"Gücünü halktan alan bir cumhurbaşkanının vesayetin değil, milli iradenin temsilcisi olması kadar tabi bir şey yoktur. Gücünü halktan alan daha üst bir siyasi otorite oluştururken anayasanın başbakanlığı esas alan yapısı değiştirilmemiştir. İki başlı bir yapı ortaya çıkmıştır. Şahsımın mevcut hükümetle uyumlu çalışıyor olması, ortada bir sorun olmadığı anlamına gelmiyor. Daha önceki cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile de bizim ilişkilerimizin gayet iyi çalışıyor olması bir şeyi değiştirmiyor. Mesafe kat edilmesi gereken yollar var çünkü.

"Devletin işlerliğinde bir patinaj var"

"Devletin işlerliğinde bir patinaj var. Bunu görerek ortadan kaldırmak için adım atan MHP'ye teşekkür ediyorum, her şeyi Türkiye için düşünmek zorundayız. Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığının gücünü birleştiren yeni yönetim modelinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Anayasa değişikliğiyle HSYK'nın yapısıyla ilgili de reform yapılıyor. 2011''de getirilen seçim sisteminin hakim ve savcıları mutlu etmediğini bizzat sizler ifade ettiniz. Bunun için seçim sistemi kaldırılıyor, şimdi Meclis'te ikinci tur görüşmeleri başlayacak değişiklikle 4'ü cumhurbaşkanı, 7'si meclis tarafından seçilecek, ikisi de bakan ve müsteşardan oluşan 13 kişilik bir yapıya dönüştürülmesi hedefleniyor. Önümüzdeki dönemde de çoğulcu ve geniş tabana oturan yapısı mutlaka korunacaktır.

"Yargının FETÖ ya da başka bir örgüt tarafından rehin alınmasına asla izin vermeyeceğiz. Yargıda Birlik Derneği'nin önümüzdeki dönemde de yargının işleyişini takip edecek, gerektiğinde eleştirecek şekilde çalışmalarını sürdüreceğine ben inanıyorum."