Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın 16 Mayıs'ta gerçekleştireceği görüşmeyle ilgili olarak "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beyaz Saray’ın YPG kararının değiştirilmesinin zor olduğunu bilerek ama ‘imkânsız olmadığını’ da düşünerek Beyaz Saray’a gidiyor" görüşünü dile getirdi.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ABD Başkanı Donald Trump’ın PYD’ye ağır silah verilmesi talimatını onayladığını açıklamıştı.
Fikret Bila'nın "Erdoğan ile Trump zirvesi kırılma noktası olacak" başlığıyla yayımlanan (15 Mayıs 2017) yazısı şöyle:
Yeni İpek Yolu zirvesi için üç gündür Çin’in başkenti Pekin’deyiz.
Türkiye, Çin ve Rusya ile birlikte ‘Yeni İpek Yolu’nun üç hâkim faktöründen biri. Anadolu, baştan başa altyapı yatırımlarıyla modern İpek Yolu’nda yeni bir köprü olacak. Kars’tan Edirne’ye kadar demiryolu ve hızlı trenlerle 21’inci yüzyılın İpek Yolu yeniden döşenecek.
Pekin’de bir kulağımız yeni İpek Yolu’ndayken, bir kulağımız da yarın Beyaz Saray’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump arasında yapılacak görüşme öncesi değerlendirmelerdeydi. Nitekim dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelttiğimiz soruların çoğunluğu bu görüşmeyle ilgiliydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar bu zirvenin Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini belirleyeceğini de gösteriyordu.
KIRILMA NOKTASI
Erdoğan’ın yanıtlarından anlıyoruz ki, yarın Beyaz Saray’da gerçekleşecek zirveden ne karar çıkarsa çıksın, bir ‘kırılma noktası’ niteliği taşıyacak.
Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump’ı, YPG’yi silahlandırma kararından vazgeçirebilirse bu, Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlenmesine yol açacak bir kırılma noktası olacak.
Aksine Trump kararından vazgeçmez ise bu kez de iki ülke açısından zaten iyi seyretmeyen ilişkilerin daha da kötü yönde kırılmasına neden olacak.
ERDOĞAN’IN ÖNERİSİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump’a DEAŞ’la mücadele ve Rakka’nın alınması konusunda tek seçenek olarak PYD/YPG’nin görülmesinin yanlış bir tercih olduğunu aktaracak. PKK’nın devamı olan PYD/YPG’nin ABD ve Türkiye dahil büyük devletler koalisyonunun alternatifi olarak görülmesini NATO ittifakı ve müttefiklik anlayışına uymayacağını vurgulayacak.
Erdoğan; Trump’a, Rakka operasyonu ve DEAŞ’la mücadelenin, ABD ve Türkiye’nin içinde bulunduğu koalisyona bölgeden Suudi Arabistan ve Katar’ın da katılımıyla çok daha kolay yapılabileceğini anlatacak.
Böyle güçlü bir koalisyonun, ‘YPG’ye muhtaç’mış gibi
bir duruma düşürülmesinin itibar zedeleyici olduğunun altını çizecek.
RAKKA MI KÜRT DEVLETİ Mİ
Trump, buna rağmen YPG’yi silahlandırma ve Rakka’ya ortak operasyon yapma konusunda kararını değiştirmezse bu, Türkiye açısından sorgulanması gereken yeni bir durum olarak görülecek.
Rakka’yı DEAŞ’tan temizlemek için YPG’nin, ‘vazgeçilmez müttefik’ olarak görülmesi ve ağır silahlarla donatılması Ankara’nın aklına, “Amaç Rakka’yı kurtarmak mı, yoksa PKK/PYD’nin bağımsız birleşik Kürdistan devleti projesine yol vermek mi?” sorusunu getirmiş durumda. Ankara’ya göre, koalisyonun askeri güç ve yeteneği ortadayken ABD’nin YPG’yi silahlandırmasını Rakka ve DEAŞ’a yönelik bir taktik adım olarak izah etmek zor.
Eğer ABD’nin kararı taktik değil de Ortadoğu’dan yeni devletçikler çıkarmaya yönelik stratejik bir kararsa, Türkiye kendi bekası için kendi kararlarını alacak ve ‘başının çaresi’ne bakacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray’da, Trump’tan yanıtını bekleyeceği temel soru bu olacak.
Trump’ın vereceği yanıt tatmin edici olmazsa bu Türkiye-ABD ilişkileri ve NATO ittifakı açısından önemli sonuçlar doğurabilir.
Ankara’nın beklentisi, Beyaz Saray’ın muhtemel olumsuz sonuçları doğru okuması ve müttefiklik hukuku ve sorumluluğuna uygun davranması.
Türkiye bu sorumluluğu göremezse Ankara, ulusal birlik ve toprak bütünlüğünü korumak amacıyla yeni önlemlere yönelecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beyaz Saray’ın YPG kararının değiştirilmesinin zor olduğunu bilerek ama ‘imkânsız olmadığını’ da düşünerek Beyaz Saray’a gidiyor.