-ERDOĞAN: TERÖR ÖRGÜTÜYLE MASAYA OTURMAYIZ ANKARA (A.A) - 24.08.2010 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümet olarak hiçbir zaman terör örgütü veya temsilcileriyle masaya oturup görüşme yapmayacaklarını vurgulayarak, ''Şu veya bu şekilde çeşitli kurumlarıyla bu tür bazı münasebetler gerekirse devlet onu kendisi yapar. Burada bunu birbirine karıştırmamak gerekir'' dedi. Erdoğan, Show TV'de Siyaset Meydanı'nda Ali Kırca ile Tuba Atav'ın sorularını yanıtladı. ''Terör örgütünün eylemsizlik kararı ve buna bağlı olarak hükümetin ya da devletin terörist başı ile irtibat kurduğu'' yönündeki iddialar anımsatılarak, ''Sizin danışmanlarınızdan Yalçın Akdoğan'ın bir yazısı çok çarpıcıydı, 'Evet hükümlü ile bir görüşme olmayabilir bir temas olabilir' şeklinde. Böyle bir temas var mı?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Burada bir şeyi birbirine karıştırmayalım. Biz siyasi iradeyiz, siyasi iktidarız. Biz siyasi iktidar olarak, siyasi hükümet olarak hiçbir zaman bir terör örgütüyle veya temsilcileriyle masaya oturup görüşme yapmayız. Böyle bir şeyimiz bizim asla olmamıştır, yoktur, olamaz da. Şu veya bu şekilde çeşitli kurumlarıyla bu tür bazı münasebetler gerekirse devlet onu kendisi yapar. Burada bunu birbirine karıştırmamak gerekir.'' ''Devlet kurumları'' ile neyi kastettiğinin sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi: ''Mesela, devletin istihbarat kurumu vardır. Bu bir istihbari görevdir. Bu istihbari görev de nedir, bazı kilitleri açmak içindir, çözmek içindir. Bunları yapar ama hiçbir zaman siyasi irade kalkıp da muhatap alıp masaya asla oturmaz, böyle bir şey olamaz. Dünyanın neresinde olursa olsun, istihbarat örgütlerinin görevi de nedir, ağırlıklı olarak zaten bu tür görevlerdir. Bunları yaparlar. Bunu yaparken de niçin yaparlar, bir çözüm kilidi açmak için yaparlar. Kalkıp da burada muhalefetin söylediği gibi benim arkadaşlarımın veyahut siyasi iradenin görüşmeler yaptığı, masaya oturduğu yani bu, ağır konuştum ama bu bir şerefsizliktir. Böyle bir şeyi kimse bize yıkamaz. Böyle bir şeyi ne ben, ne arkadaşlarım, ne benim bilgim dahilinde siyasi iradeden hiçbir kimse bugüne kadar yapmamıştır, yapamaz.'' -''ÖRGÜTÜN KENDİNİ MEŞRULAŞTIRMA GAYRETİ VAR''- Bir soru üzerine Erdoğan, ''Daha önce de eylemsizlik kararı aldılar. Burada örgütün kendini meşrulaştırma gayreti var. Bu meşrulaştırma gayreti içerisinde adeta bizi bir karşı taraf olarak masada gösterme gayretidir bu. Bunun da destekçileri ana muhalefet partisidir, diğer muhalefet partileridir. Onlar da onlara meşruiyet kazandırmak için bir gayretin içerisinde bulunuyorlar. Nasıl olur da siz Kandil'deki adamın sözüne inanırsınız ama bu ülkenin Başbakanının sözüne inanmazsınız. Bu gaflet değil, dalalet değil de nedir?'' dedi. Terörle mücadele konusunda bugüne kadar muhalefetle hiçbir zaman işbirliği yapamadıklarını ifade eden Erdoğan, ''Türkiye'nin talihsizliği budur. Ama İspanya'da, oradaki arkadaşlarımla hükümet başkanıyla görüştüğüm zaman 'Biz, muhalefetle bu işi çözmek için rahat işbirliği yaptık' diyorlar. Ama biz oturup da konuşamıyoruz ki. Yüksekova'da Şemdinli'de bir taraftan mücadeleyi verirken, bakıyorsunuz öbür taraftan Ankara'dan bizi vurmaya çalışıyorlar. Güvenlik kuvvetlerimiz orada bu mücadeleyi verirken burada, 'Acaba nerede bunlar açık verdi' diye açık aramaya kalkarsa muhalefet, bu iş olmaz. Sıkıntı var burada'' diye konuştu. -DİYARBAKIR'DA NE KONUŞACAK?- Van'da bugün miting yaptığı anımsatılarak, ''BDP'nin bölge halkına boykot çağrısı var. 3 Eylülde Diyarbakır mitinginiz var. Sizden bu boykot çağrısını kırmak ve bölge halkını sizin istediğiniz yönde oy vermesi için birtakım politikalar açıklayacağınız bekleniyor. 3 Eylülde Diyarbakır'da yeni bir açılım olacak mı?'' sorusu üzerine, Erdoğan, BDP'nin bu tavrının yeni olmadığını, parlamentoda başladığını söyledi. Parlamentoda kendi milletvekillerinin iradesine ipotek koyduklarını, bunu CHP'nin de yaptığını kaydeden Erdoğan, "Niye, olur ki vicdanını sesini dinler, 'hayır' demez de 'evet' der. Bunu parlamentoda yaptılar. Şimdi asıllara çağrı yapıyorlar, 'Ey halkım, biz her ne kadar vekiller olarak gitmediysek, şimdi de siz sandığı boykot edin. Biz her ne kadar vekilsek de sizin iradenize ipotek koyuyoruz'. Burada dayatma olmaz, silahlar, tehditler olmaz.'' Erdoğan, 2011'de normal seçimlere gidileceğini belirterek, ''O seçimde zaten partilerimiz yarışacaklar. Birbirimizin programları üzerinde her türlü şeyi konuşabiliriz, eleştirilerimizi yaparız, ne yaptık, ne yapmadık bunları konuşuruz ama şimdi 26 maddeyi konuşalım'' dedi. Diyarbakır mitingi için özel bir konuşma hazırlanıp hazırlanmayacağı sorusuna Erdoğan, "Neyi söyleyeceğimi bugün açıklamam ters düşer. 'her zaman söyledikleri gibi yine tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet diyecekleri' yanıtını verdi. ''Açılım sürecinde kendi açınızdan stratejide bir yanlışlık yapıldığını düşünüyor musunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Yanlışlarımız olabilir, belki olmuştur ama biz hepsine teklif yaptık. 'Gelin birlikte yapalım' dedik. Fakat talepte bulunduğumuz anda zaten olumsuz yaklaşımı aldık. 'Sizinle yapacağımız hiç bir şey yok' dediler. Bunu söyleyenlerle nasıl uzlaşacaksınız'' dedi. Çeşitli kuruluşların ve siyasi partilerin Anayasa değişikliğine yönelik çalışmaları olduğunu anımsatan Erdoğan, ''Kendileri bizimle müşterek çalışmaya katılmadılar ama biz onların çalışmalarını da değerlendirdik'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''12 Eylülde Başbakan Erdoğan olarak değil de vatandaş olarak özellikle iki madde göz önüne alındığında neden 'evet' diyeceğiniz konusunda inandırıcı gerekçeler söyler misiniz?'' sorusu üzerine, sunuculara ''Ben isterim ki bu gerekçeleri açıkladığım zaman siz de acaba 'evet' veya 'hayır' der misiniz? Bu da çok önemli'' karşılığını verdi. Bu çalışmayı yaparken Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile ilgili AB üyesi ülkeler, ABD ve Japonya gibi ülkeler üzerinde çalıştıklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hatırlarsanız Sayın Baykal 'İki maddeyi çıkaralım, diğer maddelerde beraber hareket edelim' diyordu. Bu iki maddeyi Anayasa Mahkemesine götürdüler. Anayasa Mahkemesi, bir iki ufak cımbız yaptı, esastan girdi, girmemesi lazımdı. Bu cımbızlamanın dışında 'Anayasal anlamda başka herhangi bir sıkıntı yoktur' dedi. Buna rağmen CHP'nin Anayasa Mahkemesinden geçtikten sonra bu iki maddeye 'evet' demesi gerekmez miydi? Sen götürdün, ben götürmedim.'' -KARMA SİSTEM- Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısıyla ilgili dünyadan örnekler alarak karma bir sistem oluşturduklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti: ''Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla alakalı şu anda 11 artı 4, 15 kişilik bir yapı var. 4 yedek üye, değişiklikle beraber asıl olacak. Buraya yeni 2 ilave olacak. Bu yeni ilave edilen 2 kişinin üzerindedir sıkıntı. Nedir? Cumhurbaşkanı buraya hukukçuların dışında her hangi birini sokmasın. O da kabul edildi. Şimdi buraya teklifler yapılacak ve Cumhurbaşkanı 2 hukukçu atayacak. Bu teklifler Barolar Birliği ve Sayıştaydan gelecek ve bunun neticesinde bu adım atılacak. Şimdi zaten daha önce Cumhurbaşkanının bu konuda yetkileri vardı. Böylece 17 teşekkül etmiş olacak. HSYK'da değişen bir şey var mı? Sayıda var. Sayı 7'den 22'ye çıkıyor. Hükümetin burada elemanı olarak Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı Müsteşarı var. Bunlar bizden önceki dönemlerde de vardı, bu yeni değil. Fakat bu mevcut 7 kişinin 2'si Adalet Bakanı ile Müsteşar diğer 5'i ise Yargıtay ve Danıştay üyeleri, Meclisten filan gelmiyor. Bunlar teklif olarak Cumhurbaşkanına gönderilir, Cumhurbaşkanı önüne gelen isimlerden 1'ini seçer HSYK'ya gönderir. Yoksa Cumhurbaşkanı istediğini seçme hürriyetine sahip değil. Bunun seçimi Yargıtayda, Danıştayda yapılır oralardan gelir. Şimdi ise sayı 7'den 22'ye çıkıyor. Adalet Bakanı ile Müsteşar yine orada. 20 kişi var. Bu 20 kişinin de 5'i mevcut. Bu 5'in dışında 15 kişi seçilecek. Sıkıntının kaynaklandığı nokta şu: İlk derece mahkemesi denilen, diyelim ki Van'ın herhangi bir ilçesinden savcı, hakim oy kullanacak. Hakkari'deki, Sinop'taki hakim, savcı oy kullanacak. Ve bunlar seçim yapacaklar. Toplamda 11 bin civarında hakim, savcının yapacağı oylamayla 10 tane, HSYK'ya üye seçilecek. Bunu istemiyorlar. Niye? Çünkü bu mevcut arka bahçelerini bozuyor. Biz de diyoruz ki 'niye rahatsız oluyorsun? Onlar da hakim, savcı'. Katılımcı demokrasi... Ben mi atıyorum bunu? Hayır. Bütün hakim, savcılar bu işe katılacaklar. Meclis burada seçim yapmıyor, seçim hakkı yok, bizim yok.'' -''AB ÜLKELERİNİN ÇOĞUNDA DURUM BÖYLE''- Fransa'da HSYK başkanlığını Cumhurbaşkanının, yardımcılığını ise Adalet Bakanının yaptığını anlatan Erdoğan, "Polonya böyle, aynı şekilde Hollanda da... AB ülkelerinin çoğunda durum böyle.'' Ali Kırca'nın ''Muhalefet tarafından 'Bu rakamlar doğru ancak Türkiye'de AB ülkelerinden farklı bir yapılanma var. Siyasi kamplaşma söz konusu. Dolayısıyla bu yapı AB ülkelerinde demokratik hukuk devleti nizamında bir sorun teşkil etmez ama Türkiye'nin bugünkü veya son yıllardaki yapısı içerisinde sorun oluşturabilir, yargıyı siyasallaştırabilir' deniyor'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Şimdi deniyorlarla konuşmayacağız'' dedi. -''KAST SİSTEMİ VAR''- Erdoğan, ''İlk derece hakimlerinin bu seçimi yapmasının yüksek yargı tarafından istenmediğini söylediniz. O zaman siz de yargı içinde iki farklı kesimin olduğunu mu düşünüyorsunuz'' şeklindeki soru üzerine şunları söyledi: ''Onu işte onlar zaten öyle kabulleniyorlar. Diyorlar ki 'biz Yargıtay üyeleri, biz Danıştay üyeleri...' onların kendilerine göre söyleyemedikleri bir kast sistemi var. O kast sisteminin bozulmasını istemiyorlar. Biz de diyoruz ki bir taraftan AB'ye girmeyi hedefleyen Türkiye var. Dünyada birinci sınıf ileri demokrasi var. İleri demokrasilerde bu nasıl çalışıyorsa Türkiye de ileri demokrasi özlemi içerisinde olduğuna göre, biz de birinci sınıf bir demokrasi olacağız. Madem ki Batı geneli itibarıyla böyle yapıyor. Bu işin ortalaması bu. Biz de bu ortalamayı almak suretiyle böyle bir adım attık.'' Türkiye genelinde 11 bin hakim, savcının bu konuda oylama yapacağını, burada bir ayrımcılık olamayacağını dile getiren Erdoğan, ''Kast sisteminin olduğu yerde bir sıkıntı var. Bu sıkıntı geçmişten geliyor. Orada belli bir dönemde bir Adalet Bakanı çıkıyor 'ben 2 bin tane atadım' diyor. 'Filanca bin tane atadı yeterli değil, almamız gereken 4 bin tane mübaşirler filan var, bunları buraya tam manasıyla yerleştirmemiz lazım' diyor. İşte sıkıntı oradan geliyor'' dedi. Yargı kurumlarının eleman istediğini anlatan Erdoğan, ''(Kameraları yerleştirin, mülakat yapın) diyorlar. Biz gelene kadar bu ülkede kamera yok muydu? Nereden çıktı bu? Bu iktidara güvensizliğin kendileri dışında ne kadar açık, net ortada olduğunu ortaya koyuyor. Ve bunu da o kast sistemi içindeki Danıştay yapıyor. 'Böyle yapmadığınız takdirde aldırmayız' diyorlar. Aldırmazsanız aldırmayın, o zaman buyurun çalışmalarınızı yürütün diyoruz'' diye konuştu. ''YARSAV'ın kapatılması gerektiğini söylediniz'' denilmesi üzerine Erdoğan, olmaması gerektiğini söylediğini hatırlattı. Erdoğan, şunları söyledi: ''Biliyorsunuz 80 olaylarında yaşadığımız en önemli sıkıntı Pol-Der, Pol-Bir gibi şeylerdi. Aynı şekilde milli eğitimdeki kamplaşmanın nedeni kurulan vakıflar, derneklerdi. Şimdi biz yargının içerisinde bu tür farklı dernek veya vakıfların oluşması bir defa bir ihsası rey meydana getirecektir. Şimdi öyle bir şey oldu ki YARSAV bir vakıf olmaktan çıktı, parti görünümüne dönüştü. Öyle açıklamalar yapıyorlar ki adeta muhalefet partilerinin açıklaması gibi. O zaman ben oranın mensuplarına şöyle bakıyorum: Bunlar ihsası reyde bulunuyorlar. Benim dosyamın, Cumhurbaşkanının dosyasının gittiği şahıs oranın üyesi. Şimdi biz o kişiye nasıl güveniriz? İhsası reyde bulunuyor. Şu anda hakkında Adalet Bakanlığının açtığı bir teftiş var, çıkıyor rahat rahat açıklamalarda bulunuyor. Bir memur böyle açıklamalar yapamaz. Tamamen ihsası rey. Cumhurbaşkanı hakkında da başbakan Hakkında da açıklamalarda bulunuyor. O konuşuyor ama sen Başbakan olarak konuşamıyorsun. Biz konuşuruz ama sen konuşamazsın arkadaş, senin makamın konuşma değil, dosyayı inceleme makamı. Dosyayı incelersin kararını verirsin. Aksi takdirde yapacağın açıklama ihsası reydir. Biz verilen karara uyarız ama saygı duymak zorunda değiliz. Saygı duymak başka, uymak başka bir şeydir. Bu gerçekleri göreceğiz. Hakimler kararlarıyla konuşur, meydanlarda nutuk atarak değil.'' -''SİYASET YAPACAKSAN CÜBBENİ ÇIKARACAKSIN''- Başbakan Erdoğan, ''AB'nin istediği yargı mensuplarının sorunlarını dile getirmek, bunları derleyip toparlamak içindir. Yoksa bu şekilde bir dernekler silsilesi değil. Bu olursa bu bizim yargımızı çok kötü duruma götürür. Bunu bir tehlike olarak görüyorum. Aynen Pol-Der vesaire, onlarda yaşadığımızı yaşarız. Yargının içinde yargı mensupları birbirini acımasızca yargılar hale gelir. Onun için diyorum ki eğer siyaset yapacaksan cübbeni çıkaracaksın'' dedi. Erdoğan, ''Bitaraf olan, bertaraf olur'' sözünün anımsatılması üzerine, bu konunun muhatabı olan sivil toplum örgütleriyle daha önce Anayasa değişikliği ve bu değişiklikte yer alan Ekonomik ve Sosyal Konseyi görüştüklerini belirtti. Ekonomik ve Sosyal Konseyin Anayasa'nın bazı maddelerinin değiştirilmesini öngören pakette yer almasıyla devletin bu sivil toplum örgütleriyle müşterek karar alma mecburiyeti üstlendiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bu kurumlar, bizim ilgili bakanlarımızla oturacaklar ekonomik, sosyal konularda bu konseyde yer alacaklar ve anayasal bir kurum olarak kararlarda taraf olacaklar. Orada taraf oluyorsun ama işin oylanmasına gelince, biz iktidarımızdan sana hisse aktarırken işin kaymağını yiyorsun, gelip bunu tescil ettireceğimiz bir ortamda 'Ben yokum' diyorsun. Biz diyoruz ki 'evet' diyeceksen 'evet' ya da 'hayır' diyeceksen 'hayır' de. 'Eğer demezsen bitaraf olan, bertaraf olur' dedim. Bertaraf olmak da yok olma anlamında değildir. Olayı tamamen kenara çekilir koltuğunda seyredersin... Burada samimi değiller. 2001 yılında TOBB, TÜSİAD, TÜRK-İŞ, DİSK'in 'Anayasanın değiştirilmesine evet' diye gazete ilanları var. Şimdi orada 'Evet' diyorsun da orada bunu yaparken taraf oluyorsun da şimdi niçin bitaraf oluyorsun?" -''SALDIRAN MEDYANIN İÇİNDE SENDİKALI OLMAYAN BİNLERCE KİŞİ VAR''- Başbakan Erdoğan, referanduma sunulan Anayasa değişikliği paketinde, işçilerin iki sendikaya üye olması, memurlara toplu iş sözleşmesi hakkı tanınması gibi konuların da yer aldığına dikkati çekerek, ''Anamuhalefet Partisi, 'memura niye grev hakkı vermiyorsun' diyor. Grev hakkı mesele değil ki. Sen bu konuda kararlıysan ben sana yeni bir teklif getiriyorum, gelin işçi ve memur ayrımını ortadan kaldıralım, bunları birleştirelim, grev hakkını da lokavt hakkını da verelim. Hodri meydan. CHP gelsin desteğini versin. Hemen bu teklifi hazırlamaya hazırım. Bundan kaçmak diye bir şey yok. MHP geliyorsa o da gelsin. Batı'daki gibi işçi ve memur olmasın, sadece çalışanlar diyelim'' dedi. Bu teklifi siyasi partilere ve sendikalara daha önce ilettiğini dile getiren Erdoğan, ''Yanıt vermediler. Niye? Çünkü hiçbiri koltuğu kaptırmak istemiyorlar. Çünkü bütünleşecek bunlar. Bütünleşince bu sendikalar azalacak. Bu mevzilerin kaptırılmaması lazım'' diye konuştu. -''HİÇBİR ZAMAN İŞ ADAMLARIMIZIN SİYASİ KANAATİ ŞUDUR DİYE AYIRMADIK''- Başbakan Erdoğan, ''hiç bir zaman iş adamlarını siyasi kanaatleri şudur, bizden yana değildir'' diye ayırıma gitmediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti: ''Birçoklarının açılışlarını ben yapıyorum. Benim partilim değil ki bunlar. Kendileri de kazanıyor ülkem de... Sadece verginizi verin diyorum, vergi kaçırmayın, ülkemin hakkı var diyorum. Benim bir rahatlığım var, huzurum şunda, biz onlarla beraber iktidar olmadık, onlara rağmen iktidar olduk. Asla sermaye düşmanlığı içinde olan bir iktidar değiliz. Liberal ekonomiyi savunan bir partiyiz. Ülkede bir Anayasa paketi oylanırken 'Bizim düşüncemiz şudur' diye açıklayın, kendinizi saklamayın... Çıksın açıklasın ben şu maddeye 'hayır' diyorum desin. İşçilerin sendikaya üye olmasına, memurların toplu iş sözleşmesi hakkına, kadınlara pozitif ayrımcılığa, ombudsmanlık kurumuna mı 'hayır' diyorsun, gel bunları açıkla. Anayasa Mahkemesinin, HSYK'nın nesine 'Hayır'? Adalet Bakanı, müsteşara mı 'Hayır' diyorsun? Bunu biz mi getirdik. Yıllardan beri var bunlar.'' Erdoğan, siyasi parti liderlerinin referandum meydanlarındaki üsluplarıyla ilgili bir soru üzerine de bundan duyduğu rahatsızlığı ifade etti. Meydanlarda dile getirilen bazı sözlere ''ister istemez yanıt vermek durumunda kaldığını'' belirten Erdoğan, ''Bir lider, siyasetçi tezini dürüstlük üzerine bina eder. Örneğin, 'Ben başörtüsü sorunu çözeceğim, bunu ancak ben çözerim' diyor. Buna cevap vermek zorundayım... Halkıma hakikati anlatmam lazım'' dedi. ''Sayın Kılıçdaroğlu'nun size Recep Bey demesinden rahatsızlık duyuyor musunuz?'' sorusuna Erdoğan, ''Hiç umurumda değil. Bir elimde cımbız, bir elimde ayna umurumda mı dünya. Olmayan bir şeyi söylemiyor ki dese ne yazar, demese ne yazar beni hiç ilgilendirmiyor" yanıtını verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''Referandum öncesinde Sayın Başbakan'la bir araya gelelim herhangi bir televizyonda konuşalım'' sözlerinin hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, ''Ben gittim beyefendiyi ziyaret ettim mi makamında? O prim yapmak istiyor, benim öyle dağıtacak primim yok. Zaten Ramazan ayının münasebetiyle farklı yerlerde dağıtıyorum. O kadar dağıtacak şöhretim yok. Kusura bakmasın'' dedi. -''82 ANAYASASINA 'HAYIR' DEDİM'' ''Sizin 12 Eylülde, 82 anayasası referandumunda oyunuzun rengi neydi?'' sorusuna Erdoğan, ''Bunu söyleminin getireceği bir şey var mı? Ben 'hayır' dedim dersem inanacak mısınız? İnanacaksanız 'hayır' dedim'' cevabını verdi. ''Bu referandumun sonucu önümüzdeki süreç içinde belirleyici. 2011'de seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bu referandum sonucunda 'evet' çıkarsa bir sonraki genel seçimlerde oy oranınızın aşağı yukarı tahmin edilmesi mümkün olacak. Bir sonraki süreçte cumhurbaşkanlığı sürecinde size Çankaya yolu görünüyor mu?'' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: ''Orayı düşünmek şu anda çok yanlış olur. Biz cumhurbaşkanlığı seçimi safhasında değiliz. Onu gündeme oturtmak bana göre gündemi saptırmak olur. Şu anda bizim gündemimizde tek madde var, o maddede şu biz 26 maddelik Anayasa değişikliğini... Arzuladığımız geniş manada Anayasa değişikliğini yapmıyoruz, yapamıyoruz. Biz bunu partimizle ilgili kapatılma davası öncesi bu çalışmayı yaptık. Çok geniş kapsamlı bir çalışma yaptık. O zaman yine muhalefet bizimle beraber hareket etmedi. Bir akademisyenler kurulu oluşturduk. Daha sonra bu kurula, kendi hukukçularımızı da dahil ettik ve böyle bir çalışmayı sürdürdük. Şimdi biz daha dar kapsamlı o günkü çalışmamızdan, böyle bir çalışmayı yaptık. Ama bu çalışma o geniş kapsamlı çalışmanın kapısını açacak.'' Erdoğan, 2011 seçimlerinden sonra yeni bir geniş kapsamlı Anayasa yapacaklarını ifade ederek, "Anayasa metinleri kısa metinlerdir, bunları yasalarla mevzuatla genişletiyorsunuz. Bunu neyle genişleteceğiz, yasalarla. Yasalar buna göre yapılır, mevzuat aynı şekilde. Biz 2011 seçimlerinden sonra istiyoruz ki çok geniş kapsamlı, o zamanki parlamento içinde gruplar olarak anlaşabileceğimiz gruplar teşekkül ederse daha geniş kapsamlı bir anayasa değişikliğini yapabiliriz.Bizim şu anda taslaklarımız var, bu taslaklarla beraber adımlarımızı atarız" dedi. -''SEÇİM BARAJI'' ''Siyasi Partiler Kanunu'nun değiştirilmesini, seçim barajının düşürülmesini vaat ediyor musunuz?'' sorusuna Erdoğan, ''Olabilir. Bir vaat olarak konuşmayayım şu anda. Bunları tartışırız. Biz bunlardan kaçmadık. Biz yüzde 10 barajını koymadık. Bizde yüzde 10 barajıyla geldik. Bizden öncekiler bunları koydular'' yanıtını verdi. Başbakan Erdoğan, CHP'nin yüzde 10 barajının düşürülmesini istismar konusu yaptığını söyledi. -''VEDA ZİYARETİ''- ''Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un ziyaretinde ne oldu, ne görüşüldü?'' sorusuna Erdoğan, ''Bir veda ziyaretiydi. Veda ziyaretinde nelerin konuşulabileceği malum. Karşılıklı olarak bu dayanışmamızın ve hakikaten sıkıntılı dönemleri birbirimize açık olarak nasıl anlattığımızı, paylaştığımızı ortaya koyacak bir nezaket görüşmesi içerisinde geçti'' yanıtını verdi. ''Sayın Büyükanıt'la görüşmenize 'mezara kadar gider' dediniz. 'Kamuoyu bilmez ama devlet arşivlerinde durur' deniliyor, buna ne diyorsunuz?'' sorusuna Erdoğan, "Bu görüşmeyi başa baş yaptık. Özel bir görüşme. Özel olduğuna göre bu artık karşı taraf böyle bir açıklamada bulunmadığı sürece ben kalkıp da burada açıklamada bulunamam, böyle bir şey yapmam asla'' dedi. -''HANEFİ AVCI'NIN İDDİALARI''- Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın yazdığı kitaptaki iddialarla ilgili bir soruya Erdoğan, ''Bana göre yaptıkları iş talihsiz bir iştir. Çünkü devlet memurunun, bu tür bir eseri yazmasının nasıl olacağı konusunu bilmesi gerekir. Bunun yasal mevzuat içerisinde kuralları var. İçişleri Bakanlığı da konuyla ilgili gereken adımları atmış vaziyette'' yanıtını verdi.