-Erdoğan: Terör örgütü kardeşliğimize de kastediyor TBMM (A.A) - 01.11.2011 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütünün, sadece vatandaşların yaşamına kastetmediğini, aynı zamanda insani değerlere, demokrasiye, barış, istikrar ve kardeşliğe kastettiğini söyledi. Erdoğan, ''Bu değerleri ağzından düşürmeyenlerin, çıkıp da terör örgütünün bu sabotajlarını, gözü dönmüşlüğünü, bu cinayetlerine ses çıkarması gerekmez mi? Ama bunlar yapamazlar, çünkü sipariş üzerine, emir komutayla geldiler'' dedi. Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, Van depreminin üzerinden 9 gün geçtiğini belirterek, yaraların sarılması, yardımların dağıtılması, depremzedelerin geçici barınaklara yerleştirilmesinin çok büyük ölçüde tamamlandığını bildirdi. Başbakanlık kaynaklarından depremzedeler için 13 milyon lira gönderildiğini, bunun bir yardım ödeneği olduğunu vurgulayan Erdoğan, Başbakanlık yardım hesaplarında ise 10 günde, Suudi Arabistan Krallığı'ndan gönderilen 50 milyon dolarla birlikte toplam 118 milyon liranın toplandığını bildirdi. -Erdoğan'dan teşekkür- Erdoğan, başta komşular olmak üzere depremzedelere yardım gönderen, yardım önerisinde bulunan, taziye mesajlarını ileten tüm ülke liderleri ve haklarına da şükranlarını sundu. -''Nasıl bir canavarlıktır''- ''On yıllardır bu milleti birbirinden ayırmak, birbirine soğutmak için yapılan her türlü nifak girişimi Allah'a şükür, Van'da enkazın altında kalmıştır'' diyen Erdoğan, milletin hamurunun, sevgi, hürmet, aşkla karıldığını söyledi. Erdoğan, yüzlerce olayda bütün bunların test edildiğine işaret ederek, şunları kaydetti: ''Türkiye, Van'da, Erciş'te enkaz altında kalanların acısıyla kıvranırken, örgüt uzantıları, Van Belediyesine ait belediye garajında basın açıklaması yapıyor, Van'da 3 günlük yas ilan ediyorlar. Deprem için yas ilan etmiyorlar, öldürülen teröristler için yas ilan ediyorlar. Bunların, sahte Cuma namazı kıldıran, sahte imamları da bu arada İstanbul'da sahte para operasyonunda tutuklanıyor. Bunların deprem, acı, gözyaşı diye bir derdi yok. Bunlar depremden ne kaldırırız, ne götürürüz, bunun derdi içindeler. Bingöl'deki olayı gördünüz. Bayram alışverişine çıkan Hatice kardeşimiz, oğlu ve kızlarını korumak için canlı bombanın üzerine kapaklanıyor, hayata gözlerini yumuyor. Bir annenin, üç çocuğunun gözleri önünde havaya uçması ne demektir? Kim nasıl davranırsa davransın, Selahaddin Eyyubi'nin çocukları, Selahaddin'e yakışır şekilde artık katliamlara, hukuksuzluklara, cinayetlere, haksızlığa karşı kahramanca tavır alıyorlar.'' Önceki hafta medya temsilcileriyle yaptığı toplantının anamuhalefet ve muhalefet tarafından sansür girişimi olarak değerlendirildiğini belirten Erdoğan, ''Tabii bunların dünyadan haberi yok. Terörle mücadele eden ülkelerde terör-medya ilişkisi üzerine yapılan tartışmalardan bunların haberi yok'' dedi. Erdoğan, şöyle devam eti: ''O toplantıda çok açık ve net olarak ifade ettik: Propaganda terörün oksijenidir. Bunu söyledik. Atılan manşetlerin, ekranlardaki görüntülerin, haber vermenin ötesine geçip, ülkenin doğusuyla batısını, güneyiyle kuzeyini karşı karşıya getirebileceğini, buna dikkat edilmesi gerektiğini ifade ettik. Van depreminin ardından çok daha somut olarak ifade ediyorum; diyorum ki gelin Azra bebeği görelim, gelin Trabzon'dan bisiklet için biriktirdiği parayı Van'a gönderen Muhammed'i görelim. Azra bebeği, Muhammed'i öne çıkarmayıp, ırkçı, ayrımcı imada bulunanlar ne kendilerine ne bu millete ne bu ülkeye hayırlı bir iş yaparlar.'' Terörle mücadeleye destek vermenin bir partiye, bir iktidara destek vermek olmadığını kaydeden Erdoğan, ''Bu siyaset üstü konudur ve yapılan iş, ülkemizin geleceğine destek vermektir. Terör olaylarını Hükümeti yıpratma vesilesi olarak görenler, terör örgütünün ekmeğine yağ sürmekten başka bir iş yapmış olmazlar'' dedi. -''Cumhuriyet cumhurundur'' - Erdoğan, 29 Ekim'de millet olarak Cumhuriyet'in kuruluşunun 88. yıldönümünü kutladıklarını hatırlatarak, ''Ben de bir kez daha Cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. yıldönümünün kutlu olmasını diliyorum. Kurtuluş ve kuruluşta emeği geçen tüm şehitlerimizi, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere gazi ve şehitlerimizi bir kez daha minnetle yad ediyorum'' dedi. Gerek Van depremi; gerek Çukurca'da 25 askerin şehadetiyle sonuçlanan saldırı nedeniyle Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının abartılı şekilde yapılmaması için Başbakanlık olarak bir genelge yayımladıklarını hatırlatan Erdoğan, bu genelgenin bu anlamda ne ilk ne de tek olduğunu söyledi. Geçmişte de çeşitli afet dönemlerinde kutlamaların vakar ve ağırbaşlılık içinde yapılması, abartılı şenlik havası içinde yapılmaması noktasında kararlar alındığını belirten Erdoğan, 1999 yılında Marmara depreminin ardından DSP-MHP-ANAP Hükümeti'nin bir genelgeyle kutlamaları iptal ettiğini anlattı. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Tabii milletin anlayışla karşıladığı bir karar, anamuhalefet partisi CHP'nin geleneksel istismarcı reaksiyonunu bir kez daha hayata geçirdi. Çünkü, bunların bu ülkenin geçmişiyle de ilgileri, alakaları yok. Huylu huyundan vazgeçmez. Can çıkar huy çıkmaz. Kendisini Cumhuriyet'in yegane sahibi, yegane bekçisi gören, cumhurdan kopuk bir Cumhuriyet anlayışını savunagelen CHP, 29 Ekim törenleriyle ilgili olarak o bildik refleksini gösterdi. Cumhuriyet'in sahibi şu ya da bu değildir. Cumhuriyet, cumhurundur. Yani 74 milyonundur. 88 yıl boyunca nasıl ki sevinçleri hep birlikte yaşadıysak, hüzünleri de hep birlikte yaşadık. Aynı şekilde sevinci de kederi de paylaşmaya devam edeceğiz. Hiç kimse meseleyi farklı yerlere, farklı mecralara çekme gayretinin içine girmesin. Hiç kimse AK Parti'ye, AK Parti Hükümeti'ne Cumhuriyet dersi de vermeye kalkmasın. Türkiye Cumhuriyeti, elitlerin, seçkinlerin, zenginlerin, belli zümre ve grupların değil, 74 milyonunu topyekün cumhuriyetidir.'' -''Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış''- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine bir mektup gönderdiğini, bunu da basına verdiğini anlatan Erdoğan, ''Sayın Başbakan diye başlayan, saygılarımla diye biten bir mektup... Ancak, bu iki ifadenin arasında mektubun kalan bölümü, bir Anamuhalefet Genel Başkanı'na yakışmayacak, edep ve adap sınırlarını zorlayan bir üslupla kaleme alınmış. Konu ne? Kayseri ile ilgili iddialar. Neymiş, oraya niye bir müfettiş göndermemişim, orayla ilgili niye inceleme başlatmamışım? Aynı şekilde yine Elazığ ile ilgili iddialar... Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış. CHP Genel Başkanı malzemesiz kaldıkça Kayseri, Elazığ iddialarına sarılıyor, oralardan bir çıkış yapmanın gayreti içine giriyor '' dedi. Kılıçdaroğlu'nun TBMM Genel Kurulunda konuyu dile getirdiğinde, belgesi ve deliliyle iddiaların yalan olduğunu ortaya koyduklarını ifade eden Erdoğan, ''CHP Genel Başkanı'nın bir kez daha yanıltıldığını, aldatıldığını, sınıfta kaldığını, yani çaktığını hemen oracıkta ispat ettik'' diye konuştu. Erdoğan, iddialarından dolayı özür dilemesi gereken CHP Genel Başkanı'nın her sıkıştığı anda Kayseri meselesine sarıldığını, ancak ''karşılıksız çekle namı maruf olan kişiyi de milletvekili yapmanın gayretinden geri durmadığını, onu sıkılmadan parlamentoya taşıdığını'' söyledi. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Karşılıksız çekleriyle maruf... Böyle biliniyor. Güya kendi partisi içindeki yolsuzlukları, usulsüzlükleri örtme gayretine giriyor. Onuyla ilgili her şey zaten yargıda. Bana gönderdiğini iddia ettiği bir defter değil, bir kağıt parçası. O kağıt parçası da zaten fazlasıyla başka bir çok bilgi ve belgeyle güya yargıya taşınıvermiş durumda. Sayın Kılıçdaroğlu; bak ben buradan açık açık söylüyorum, sen bu Kayseri meselesinde çok kötü çaktın. Sen Kayseri'yi artık yargıya bırak da 'yamyamları doyuramıyoruz' diyen kendi belediye başkanının ifadelerine bak. Böyle bir genel başkanın CHP'ye yakışıp yakışmadığı CHP'nin bileceği bir iştir ama böyle bir anamuhalefet partisinin Türkiye'nin geldiği noktanın çok gerisinde kaldığı aşikardır. Zorla güzellik olmuyor. Başkan demekle başkan olmuyor. Kongreden çıkmakla da lider olunmuyor.'' Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na ''biraz daha teferruatlı bir mektupla cevabını vereceğini'' belirterek, bunun da bugün yarın kendisine ulaşacağını kaydetti. Erdoğan, ''Tabii bununla da kalmayacak, bunları devam ettirecek. Çünkü, sermaye yok'' dedi.