02 Temmuz 2013 15:06
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'ın Lice ilçesi'nde 1 kişinin öldüğü ve 9 kişinin yaralandığı olaylarla ilgili olarak, "Lice olayı sıradan bir olay değildir. Lice olayının da dolaylı olarak dayandığı yer esrar olayıdır, Hint keneviri olayıdır. Kalekol, karakol hikaye... Biz daha güvenlikli karakolları yapmak zorundayız. Bunun için bazı siyasi partilerden ya da örgütlerden izin alacak halimiz yok. Ülkemizin güvenliği için buna ihtiyacımız var" dedi.
Erdoğan, TSK İç Hizmetler Kanunu'ndan yapılacak düzenleme hakkında da "TSK'nın vazifesi ve askerlik kavramını yeniden tanımlıyor, durumdan vazife çıkarılmasının önüne geçiyoruz" dedi. Akil İnsanlar Heyeti'nin raporlarını alan Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin olarak, "Demokrasi adına özgürlükten, özgürlük adına güvenlikten taviz vermeden bu süreci götürmek zorundayız" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu da sert bir dille eleştirirken, "1940'ların 1950'lerin CHP'si, bugünün CHP'si karşısında masum kalıyor. Bugün CHP'nin başında zencilikten beyazlığa geçmek için her şeyi yapan birisi var. Bu saldırıyı görmezden gelen bir genel başkan CHP'nin de siyasetin de yüzkarasıdır" dedi.
Gezi Parkı direnişine de değinen Erdoğan, "Yavrularımızı iyi yetiştireceğiz, geleceğe iyi hazırlayacağız, yasamada yürütmede yargıda sen de yerini al diyeceğiz. Şunu özellikle arzuluyorum, biz bu gençlere geleneklerini öğretemedik. Burada hatamız var. Geleneğini bilmeyen genç geleceğini bilemez" ifadelerini kullandı.
AKP Grup Toplantısı'nda konuşan Başbakan Erdoğan'ın özetle şunları söyledi:
"Geçtiğimiz günlerde TBMM'ye bir tasarı sunduk. Bu tasarıyla, yıllarca istismar edilen bir gerekçeyi ortadan kaldıracak bir adım atıyoruz. On yıllardır demokrasiye müdahaleye kılıf olarak kullanılan TSK'nin İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini artık değiştiriyoruz. İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi, 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat ve daha sonra düzenlenen müdahale girişimleri için bir gerekçe olarak hep öne sürülmüştür. AK Parti olarak gerekli düzenlemeleri yaparak, bu girişimlere yargı yolunu açan biz olmuştuk. Şimdi bu yanlışı, demokrasimiz üzerindeki bu gölgeyi artık kaldırıyoruz. Madde nezdinde yapacağımız bir değişiklikle, TSK'nın vazifesi ve askerlik kavramını yeniden tanımlıyor, durumdan vazife çıkarılmasının önüne geçiyoruz.
Yine bu değişiklikle TSK mensuplarının siyasi faaliyette bulunamayacağını açık bir şekilde kanuna yerleştiriyoruz. Sözleşmeli er ve erbaşlarla ilgili yaşanan sorunlara ilişkin çeşitli değişiklikler tasarıda yer alıyor. Bu maddeyi Genel Kurul'dan geçireceğinize ve milletimize en iyi şekilde anlatacağınıza inanıyor, teşekkür ediyorum. Yine bu hafta, gelen bir teklif de önemli değişiklikler içeriyor. Yasadışı bahisten, sözleşmeli personelin kadroya alınması ve sürücü belgesine kadar pek çok maddeyi içeriyor. Bunlar çıkmadan tatile çıkmak yok.
Önümüzdeki hafta, hem İslam dünyası hem de Türkiye için önemli bir aya, mübarek Ramazan-ı Şerif'e hep birlikte giriyoruz. Ramazanı Şerif'in tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ramazan ayının ülkemizde, özellikle de Suriye, Mısır, Filistin, Somali, Myanmar, Tunus ve Libya gibi kardeşlerimizin sıkıntı yaşadığı ülkelerde, daha fazla kardeşliğe ve barışa vesile olmasını diliyorum.
AK Parti teşkilatı olarak, 365 gün boyunca yaptığımız gibi, Ramazan ayını da dayanaşma ve paylaşma ruhu içerisinde idrak edeceğiz. Ocağında aş kaynamayan haneleri daha bir dikkatle tespit edecek, oralara elimizi uzatacağız. Çocuklara çok daha fazla muhtaç göstereceğiz, garipleri daha fazla gözeteceğiz. En yakınımızdan en uzak coğrafyalara kadar, gönlümüzü açacak, ekmeğimizi ihtiyaç sahipleriyle paylaşacağız.
Bakın değerli kardeşlerim, zekat, sadaka, paylaşma, dayanışma gibi kavramlar sadece dini kavramlar değil, bizim asırlar boyu ayakta kalmamızı sağlayan kavramlardır. Birileri bunu anlamıyor olabilir, bizim yardımlaşma ve dayanışmaya verdiğimiz önemi, sosyal yardımlatr konusundaki hassasiyetimizi farklı yerlere çekmek isteyenler olabilir. Kendi yaşadığı mahalleden çıkmadığı için, Türkiye'nin tamamını kendi mahallesi sananlar, vatandaşı kömürcü diye aşağılayanlar olabilir. Bu zavallılara kulak asmayacak, bu çaresizleri sadece Allaha havale edeceğiz.
Benim aziz milletimi, benim ihtiyaç sahibi kardeşimi, makarnacı, kömürcü, pirinç için oy satıyor diyenler, kibir içindelerdir. Bu çok eski bir hastalıktır. Bu kibirlilik, bu vicdansızlık millet karşısında her zaman kaybetmiştir ve bundan sonra da kaybetmeye mahkumdur.
10 buçuk yıldır dünyaya model olacak şekilde yaptığımız sosyal yardımları daha bir aşkla daha bir şevkle sürdüreceğiz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız PTT ile işbirliği içinde güzel bir uygulama başlattı. Yeni uygulamayla sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Eşi vefat edenlere yardım, muhtaç asker aylığı, evden bakım yardımı gibi yardım alan vatandaşlara artık bir kart veriyoruz. Bu ödemelerden faydalanan vatandaşlarımız, gururları incinmeden, sıra beklemeden, kartlarla çekerek paralarını alacak. Ayrıca alacakları paralar da SMS yoluyla iletilecek. Bu yardımın da vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Geçtiğimiz hafta İstanbul'da Akil İnsanlar heyetiyle bir araya geldim. Akil İnsanlar, görev yaptıkları 7 bölgeye ilişkin raporlarını sundular, gözlemlerini anlattılar. Öncelikle bu anlamlı vazifeyi büyük bir şevkle yerine getiren, her türlü baskı ve çirkin saldırılara rağmen görevlerini yapan Akil İnsan heyetine teşekkür ediyorum. Ortaya çıkan raporları çok büyük bir dikkatle inceleyeceğiz, hassasiyetle değerlendireceğiz. Burada birkaç hususu paylaşmak arzusundayım.
Değerli kardeşlerim, çözüm süreci, adı üzerinde bir süreçtir. AK Parti'nin kurulmasıyla başlamış ve kademe kademe buraya gelmiş uzun bir yürüyüştür. 30 yıldır terör şeklinde tezahür eden, aslında kökü çok derinlerde olan bir meselenin bir gecede çözülmesi mümkün değildir. Biz bir taraftan bu meseleyi çözmenin, bir taraftan da önyargıları kırmanın, kardeşliğimiz arasındaki barikatları kaldırımanın peşindeyiz. Keşke akşamdan sabaha, bütün sorunları bıçakla keser gibi kesip atabilsek. Ama bunun mümkün olmadığını herkes biliyor. Biz ortak değerler ve ortak akıl üzerinden geleceği inşa etmek zorundayız. Demokrasi adına özgürlükten, özgürlük adına güvenlikten taviz vermeden bu süreci götürmek zorundayız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tek bir ferdi kalana kadar, ülkesini, milletini, devletini, bayrağını kahramanca bir şekilde korur, koruyacaktır.
Tarihin hiçbir döneminde, vatanımız için, bayrağımız için canımızı ortaya koymaktan kaçınmadık, bundan sonra da kaçınmayacağız. Biz yola çıkarken bir şey söyledik. Bugün de biz aynı noktadayız. Bize söylemediğimizi söylüyormuş gibi atfedenler, bize saygısızlık yapıyorlar. Söylediğimiz nedir? 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' dedik. Tek din demedik, tek dil demedik. Bunlar bize iftira. Bizim yöneticilik anlayışımızda, tek din yoktur. Farklı dinlere, farklı dillere sahip insanları yönetmek bizim devlet yöneticilik anlayışımızın en başarılı yönüdür.
Bir şeyi özellikle söyleyeceğim. Yine yola çıkarken bir şey daha söyledik. Nedir o söylediğimiz? Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik ve dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik. Neyi kastettik, bu ülkede 36 farklı etnik unsur var. Bizim için, Türk, Kürt, Çerkez, Roman, Arnavut, Abaza aklınıza ne gelirse... Hepsi, bizim canımız ciğerimizdir, kardeşimizdir. Biz hepsine eşit mesafedeyiz, birini bir kenara koy, birini bir kenara koy, bizim kitabımızda asla böyle bir şey yok.
Eğer, biz öyle bir anlayışın temsilcisi olmuş olsaydık, bu ülkede 78 vilayetten milletvekili çıkarabilir miydik? Hatta bundan önce 80 vilayetten çıkardık. Çünkü biz 76 milyona hitap eden bir partiyiz. Biz yüzde 50 oyla geldik, yüzde 100'e hizmet verdik. Efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik.
Ve ikincisine geliyorum, biz bölgesel milliyetçilik de yapmadık. Sadece batının, Marmara'nın, Karadeniz'in partisi değiliz. 780 bin kilometrekarenin partisiyiz. Doğu ile batı arasındaki farkı gideriyoruz. Buradan Doğu'da, Güneydoğu'da, Karadeniz'deki kardeşlerime sesleniyorum. Bundan 10 yıl önce, Hakkari'ye, Şırnak'a havalimanı yapılacak denseydi, oradaki kardeşlerim inanır mıydı. Iğdır'da, Kars'ta dense inanılır mıydı? Bu arada Karadeniz'de Kastamonu'da kim derdi havaalanı kurulacak diye, onun da açılşı yapılacak. Biz bu milletin hizmetkarıyız.
Geldiğimizde, 26 vilayette havaalanı varken, şu anda 50 vilayette havaalanı var bu noktaya geldik. Artık her vilayetimizin rahatlıkla ulaşabileceği bir noktaya geldik. Çok yakında Bingöl havaalanını inşallah açacağız.
Bu şunu gösteriyor. Bu iktidar bu milletin hizmetkarıdır, hiçbir ayrım yapmadan Türkiye'nin tamamına baktığınızda, modern bir ülke görünümünü sağlayacağız. Okullarıyla, hastaneleriyle, adalet saraylarıyla, emniyet saraylarıyla, altyapısıyla, üstyapısıyla, barajlarıyla hizmet edeceğiz. Biz baraj yaparken, BDP gibi partiler barajların karşısına dikiliyor. Kardeşlerim biz, bir gram suyumuzun boşa gitmesini istemiyoruz. Bu barajları yapmak suretiyle geleceğin en büyük tehdidi olan susuzluğu aşmak istiyoruz.
Öyle günler gelecek ki, bırakın bir kere iki kereyi, yedi kez geri dönüşümle suyu kullanma noktasına getirecek teknolojisini getireceğiz. İçme suyu noktasında bunlar bize yetmiyor. Böyle bir noktaya geliyoruz.
Geliyorum üçüncüsüne, dinsel milliyetçilik..
Biz Hıristiyan, Müslüman, Musevi, Sünni, Alevi gibi ayrımda olamayız. Şunu unutmayalım, biz demokratik, laik sosyal bir hukuk devletiyiz. Laiklikle ilgili tanımımız da partimizin programı içerisinde çok net vardır. AK Parti tüm inanç gruplarına eşit mesafededir, ve tüm grupların inançlarını yaşama güvencesi AK Parti iktidarı altındadır.
Bunu farklı yerlere çekerek, inanç gruplarımızı tahrik etmek peşinde olanlar var. Bu millet bu oyunları da affetmeyecek. Yazıktır, günahtır. Biz bir olacağız, diri olacağız, beraber olacağız, iri olacağız. Terör eylemleri olduığunda terör örgütleri baskı ve şiddet uyguladığında, illegal eylem ve faaliyetler devam ettiğinde amansız bir şekilde bunlarla mücadele edeceğiz.
Ancak, terörün olduğu şiddetin olduğu bir ortamda çözüm konuşulmaz. Silahlar sussun, terör şiddet son bulsun, fikirler konuşsun diyor, en başından beri de bunun mücadelsini veriyoruz. Sonuna kadar da bu anlayışı muhafaza edeceğiz. Son dönemlerde dikkatinizi çekiyorum, sadece esrar veya hint keneviri gibi 100 trilyonu aşkın madde imha edildi. Bundan rahatsız olanlar var. Niye rahatsız oluyorlar? Terörün en büyük gelir kaynağı. Bu işin içerisinde bunun yönetimini yapanlar, ne yazık ki, şu anda siyasetin içinde olanlarla da bağlantılı. Bunların hepsini ifşa edeceğiz. Hem siyaset yapıyorum, demokrasi mücadelesi veriyorum diyeceksin, öte yandan, esrar, eroin, siilah hatta insan kaçırmaya kadar gideceksin. Biz buna müsaade edemeyiz. En son Lice olayı sıradan bir olay değildir. Lice olayının da dolaylı olarak dayandığı yer esrar olayıdır, Hint keneviri olayıdır. Kalekol, karakol hikaye. Biz daha güvenlikli karakolları yapmak zorundayız. Bunun için bazı siyasi partilerden ya da örgütlerden izin alacak halimiz yok. Ülkemizin güvenliği için buna ihtiyacımız var. Çünkü ülkemizde vatandaşımızın huzuru ve mutluluğu için bunu yapmak zorundayız. Gönül arzu eder ki, bunlara hiç ihtiyaç olmasın. İnşallah o günleri de görürüz.
Aylar önce çözüm sürecini gündeme getirdiğimizde, çözümün esintisi bile Türkiye'de çok farklı bir iklim, umut atmosferi oluştu. Çok güzel gelişmelere ve olaylara şahit olduk. İnsanlar yıllardır sorun yaşadıkları köylerinden normal yaşamlarına döndüler. İnsanlar yıllardır çıkamadıkları yaylalarına, mezralara çıktılar. Cudi Dağı'nda piknikler yaptılar. Kardeşleriyle hasret giderdiler. Kepenkler açık kaldı, ticaret canlandı. İşverenler bölgeye ardı ardına ziyaretler düzenlemeye başldılar. Böyle bir atmosferi bozmaya kimsenin hakkı olamaz. Terör bu ülkeye, özellikle de Kürt kardeşlerime acıdan hüzünden başka bir şey vermedi. Türk kardeşime acıdan hüzünden başka bir şey vermedi. Biz tüm kardeşlerimizi bu acıdan kurtarmak zorundayız.
Sürecin zor olduğunu, sabır olduğunu, çelik gibi bir irade gerektirdiğini defalarca ifade ettik. Bu sürecin tahriklere ve sabotajlara açık olduğunu defalarca söyledik. Bu atmosferi bozmak isteyenin bunun vicdan azabından kurtulması asla mümkün değildir. Biz bu sürece sadece elimizi bedenimizi değil canımızı koyduk. Hiçbir sabotaj, hiçbir provokasyon bizi bu kutlu yolculuktan alıkoyamaz, bizi çözümden vazgeçiremez, çünkü biz Türkiye'nin geleceğini bu çözümde görüyoruz. Bu millet çatışma değil huzur istiyor, gerilimi çatışmayı şiddeti ve kaosu teşvik edenler, bu sürece de millete de ihanet etmiş olurlar.
Biz çözüm sürecinin mutlaka başarıya ulaşması gerektiğine inanıyoruz. Taviz vermeyiz, yasaların dışına çıkmayız, milletin değerlerini ve şehitlerin aziz hatırasını çiğnemeyiz, çiğnetmeyiz ama mutlu sona ulaşmak için de var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Bu süreci akamete uğratmak isteyen her kim, hangi siyasi parti olursa olsun, bunun vebalini ödeyemez. Şark kurnazlığına başvurmadan, milletin umutlarını heba etmeden, hele hele milletin basiretini küçümseyen hareketler içine girmeden herkes sorumlu davranmalıdır. Çözüm süreci var diye, illegal eylemleri ve gayrimeşru girişimleri görmezden mi geleceğiz? Molotof atanları, adam kaçıranları, zehir ticareti yapanları görmezden mi geleceğiz? Hukuksuzluğa asla göz yummayız. Çözüm demek hukukun üstün olması demektir, çözüm demek demokratik yol ve yöntemlerin yol bulması demektir.
Lice'deki gösterilerin nasıl tahrik edildiğini, nasıl bir oyuna çevrilmek istendiğini hepimiz gördük. Lice'deki olaylar üzerinden mesaj vermeye çalışanlar, Diyarbakır'da bu mesaja tepki gelmediğini görmek zorundadır. Karakol vatandaşı tehdit etmek için değildir, özellikle AK Parti döneminde vatandaşı korumak ve sınır güvenliğini tesis etmek içindir. Karakolların korunaklı hale getirilmesinden kim neden rahatsızlık duyar?
Barajlar bölge insanının huzur ve refahı için yapılıyor. Bu kalekollara yönelik alerji neden kaynaklanıyor, barajlara, okullara, hastanelere yönelik alerji neden kaynaklanıyor? Acaba işin içinde başka işler olabilir mi? Ben milletimi bunları düşünmeye davet ediyorum. Acaba bu alerji uyuşturucu kaçakçılığından dolayı mıdır? Son dönemde güvenlik güçlerimiz uyuşturucu imali ve kaçakçılığına yönelik çok ciddi operasyonlar düzenliyor. Gençliği zehirleyen zehir tacirlerine çok önemli darbeler vurduk. Bu operasyonlr sonucu birilerinin milyonlarca dolarlık bu kanlı ticaretten mahkum kaldığı biliniyor. Bunu demokratik hak talebi olarak sunmak en hafif talebiyle ahklaksızlıktır ve vicdansızlıktır.
Doğu ya da batıda, toplumsal gösterilerin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Milletle gönül bağını hiç koparmayan bir partiyiz, biz milletin diliyle konuşuruz, biz milletin kendisiyiz. Milletin söylemek istediği bir şey varsa bunu görer duyarız ve gereğini yaparız.
Bu Mayıs ayı ülkemizde ciddi sıçramaların olduğu bir ay. Bu ay yapılanların hepsini gördünüz. Olay bir ağaç mıydı, herkes görüyor ki artık değil. 10 yılda ücretlerinde nereden başlayıp nereye gelen bir ülke var. Sosyal politikada, eğitim sisteminde, altyapı üstyapıda nereden başlayıp nereye gelen bir ülke var. Enerjide karanlıklar içinde yaşayan bir ülkeyken artık karanlığın olmadığı, aydınlığın hüküm sürdüğü bir ülke haline geldik.
İnsanımızın refah düzeyine baktığımızda, çok farklı bir konuma gelen bir Türkiye var. Bu güç ülkemizde 81 vilayette üniversite açılması, göçün büyük ölçüde engellenmesi bir yerleri rahatsız ediyor. Arkadaşlarla aramızda konuştuğumuz bir konuydu. CHP gerçek yüzünü ortaya çıkardı. 3. havalimanının durdurulmasıyla ilgili Danıştay'a başvuruda bulunacaklar. İşte CHP budur. CHP hiçbir zaman hizmetin adresi olmamıştır, CHP her zaman yatırımları engellemenin adresi olmuştur.
Biz attığımız adımları yere sağlam basarak atıyoruz, Allah'ın izniyle dünyanın sayılı havalimanlarından biri olacak İstanbul 3. Havalimanı evelallah gerçekleşecektir. Onu engellemeye onların gücü yetmez.
İstanbul'da ağaç çevre ve park gerekçesiyle ortaya çıkan, tüm Türkiye'de vandallığıa dönüşen linç hareketini milletçe takip ediyoruz. Siyasi tarihimizin en ahlaksız, en terbiye yoksunu açıklamalarını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Kabataş'ta bir kızımız yanında bebeğiyle çok çirkin bir saldırıya maruz kalıyor. Gidiyor, şikayet ediyor, ifade veriyor, belgeleriyle... CHP Genel Başkanı geçen hafta çıkıyor, bunun yalan olduğunu söylüyor. 1940'ların 1950'lerin CHP'si, bugünün CHP'si karşısında masum kalıyor. Bugün CHP'nin başında zencilikten beyazlığa geçmek için her şeyi yapan birisi var. Bu saldırıyı görmezden gelen bir genel başkan CHP'nin de siyasetin de yüzkarasıdır.
Ben CHP'nin kadın vekillerinden bir tepki beklerdim. Üniversitelerde ikna odalarında kız öğrencilere işkence yapan vekilden "Artık bu kadar da olmaz" diye bir tepki beklerdim. Vicdani kurumamış herkesten böyle bir tavır beklerdim.
Kimse endişe etmesin, bu vandallığın, bu barbarlığın hesabını soruyoruz, sormaya da devam edeceğiz. Hiç kimsenin işlediği suç yanına kalmayacak. Biri Londra'ya gitmiş İstanbul'un kurtulduğundan bahsediyor. Bütün bunlarla ilgili de hukuk yollarını çalıştıracağız. Bu da sözce sanatçı. Bu adımları atmak bizim hukuki görevimiz. Bunun hesabını vermesi lazım.
Masum gerekçelerin arkasına sığınıp suç işleyenler hesap verecek. Milletin iradesini gasp etmek öyle kolay değil. Demokratik parlamenter hukuk sistemi içerisinde iktidar olmanın tek yolu vardır o da sandıktan geçer. Bu ülkede siyaset yapmak isteyenler partilerini kurarlar, milletin huzuruna sandıkla beraber çıkarlar. Sandık onlara yürü diyorsa yürürler ama yürü demiyorsa o zaman da kendileri geleceğini beklerler. 10 yıldır, ikisi referandum 2 yerel 3 genel seçim yaptık ve hamdolsun oylarımızı sürekli artırmak suretiyle "Durmak yok, yola devam" dedik.
Şimdi, ben CHP'ye de MHP'ye de BDP'ye de sesleniyorum. Siz niçin bu yollardan başka yol arıyorsunuz, çalışın sizin de olsun. Halkı kucaklayın, bu millet size de yürü diyebilir. Fakat biz, halkımızı 7'den 70'e kucaklıyoruz.
İktidara geldiğimiz seçilme yaşı 30'du 25'e indirdik, şimdi bunu da yeterli görmüyoruz, seçme seçilme yaşı Türkiye'de 18 olsun diyoruz. Soruyorum, gençliği seven kim? Biz seviyoruz. Gençliğe bizim inancımız var ama muhalefet şunu söylüyor: Koskoca parlamentoyu çoluk çocuğa mı teslime edeceğiz?" Biz de şunu diyoruz, o yaşta bir karanlık çağı kapatıp, aydınlık bir çağı açan Fatih'in torunlarıyız. Yavrularımızı iyi yetiştireceğiz, geleceğe iyi hazırlayacağız, yasamada yürütmede yargıda sen de yerini al diyeceğiz. Şunu özellikle arzuluyorum, biz bu gençlere geleneklerini öğretemedik. Burada hatamız var. Geleneğini bilmeyen genç geleceğini bilemez. Milletin iradesine, değerlerine sahip çıkarak bu günlere geldik, o değerlere uzanan ellerle hukuk dairesinde mücadelemizi de kararlılıkla sürdüreceğiz.
Gezi olaylarıyla ilgili komisyonumuzu da vereceğiz. Meclis boyutuyla da bu olayların iç yüzünü ortaya çıkaracağız."
© Tüm hakları saklıdır.