Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İrticayla mücadele eylem planı"nın aslının Ergenekon savcılarına görderildiği iddiaları ile ilgili konuştu; "Gerçek ortaya çıksın. Türkiye Cumhuriyeti devletini kimsenin zan altında bırakmaya hakkı yok" dedi.
Erdoğan, Pakistan'a hareketinden önce Antalya Havaalanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, bir gazetecinin, "İrticayla mücadele eylem planı ile ilgili, belgenin altındaki imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu ve belgenin orijinalinin 'Ergenekon' savcılarında bulunduğu ortaya çıktı. Daha önce bu konuda sonuna kadar gideceğinizi beyan etmiştiniz. Hükümetinizin bundan sonra atacağı adımlar neler olacaktır" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Bildiğiniz gibi devlet yapımız, yasama, yürütme ve yargıdan oluşuyor ve burada tabii kuvvetler ayrılığı ilkesi içerisinde yasama, yürütme ve yargının görevi bellidir. Yürütme olarak bize ne düşerse onu sonuna kadar yapacağımızı söylediğimiz gibi, bundan sonra da yine aynı kararlılık içerisindeyiz. Akşam farklı, sabah farklı konuşmayı sevmem. Arkadaşlarım da böyle bir şeyin içerisine asla girmezler."
Erdoğan, şu anda süreci yargının devam ettirdiğini ve takip ettiğini anımsatarak, bu konuda emniyet teşkilatına görev düşmesi halinde bu konuyu takip edeceklerini belirtti.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Şu anda savcının elinde olan belge ne denli sağlamdır, şu anda adli tıp raporunu bu noktada -bildiğim kadarıyla savcı Bey'e ulaşmış olması lazım- bunu savcı Bey nasıl değerlendirecektir, bunu ilgili mahkeme nasıl değerlendirecektir, o onların takdiridir. Bu konuda benim söyleyeceğim herhangi bir şey yoktur. Aslolan doğrular ortaya çıksın, gerçek ortaya çıksın. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletini hiç kimsenin zan altında bırakmaya hak ve selahiyeti yoktur. Böyle bir şeye de bizler asla aracılık edemeyiz."
Şehit ailelerinin tepkileri
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bazı şehit aileleri yakınları ile gazilerin, madalyalarını iade etme yönünde çıkışlar olduğunu ifade ederek, bunu nasıl değerlendirdiğini soran gazeteciye şu yanıtı verdi:
"Bu tür tavırları bu şekilde uygulayanlar da var, bu şekilde bir yaklaşım içerisinde olmayanlar da var. Tüm şehit aileleri böyle bir şey yapıyor diye ortada bir gerçek yok. Bunda da hassas olalım, dikkatli olalım. Çünkü çok farklı bir dönemin içerisinden geçiyoruz. Demokrasi, unutmayalım ki aynı zamanda bir tolerans rejimidir ve bu toleransı bu ülkeyi yönetenler de bu ülkede sorunu çözme azmi ve kararlılığı içinde olanlar da göstermelidir. Bunu söylerken, bundan önceki 34 kişinin gelişinde yapılanları tasvip eder mahiyette söylemiyorum. Yapılanları kesinlikle tasvip etmiyorum. Kendilerine bu konuda koordinatör bakanın gerekli uyarıları önceden yapmış olmasına rağmen tabii bu tür -artık buna eylem demek de farklı bir şey, etkinlik demek de farklı bir şey- nereye yakışır, oturur, onu çözmekte zorlanıyorum fakat yapılanların sadece bir siyasi rant elde etmeye dönük olduğu çok açık, net ortada.
Bizler burada yargının böyle bir görevi yapmasının imkanlarını, zeminini hazırladık ve yargı, bu kişilerin suçlu olmadığına karar vermek suretiyle böyle bir imkanı hazırlayıp evlerine gittiler. Şimdi evlerine giderken, yollarda, köylerde burada, şurada Diyarbakır'da, kaldı ki valiliğin zaten güvenlik talebiyle savcılığın sınıra gelmesi gerçekleşmiştir. bu tür yaklaşımları bizim tasvip etmemiz mümkün değildir. Kaldı ki bu yaklaşımın bu şekilde devam etmesi halinde biz sürece bu olgunluk içerisinde bakamayız ve değerlendirmeleri arkadaşlarımız da yapıyor."
AKP hükümeti olarak illegal bir yapıyı hiçbir zaman muhatap kabul etmediklerini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim milli birlik projesi dediğimiz, kardeşlik, beraberlik projesi dediğimiz bu projenin bir demokratik açılımı var, bölgesel, ekonomik açılım boyutu var. Tüm bunlar içerisinde hep söylüyorum, etnik unsurlarla, azınlıklarla, işsizlikle, bölgeyle ilgili sorunlarımız var. Yani tüm sorun alanlarını minimize edecek bir adımı atmayı hedefliyoruz. Bu bir devlet projesidir ve muhatabı da millettir. Dolayısıyla bunu milletÇe ele alacağız ama bunu farklı yerlere çekme gayreti içerisinde olanlar yok mu? Var. Çünkü bundan rahatsız olanlar var fakat buradan nemalanmak isteyenler de var. Biz her ikisine de karşıyız. Diyoruz ki: Bu bir barış üzüm salkımıdır. Bunu hep beraber yiyelim ve ülkemizi barış, kardeşliğe hep birlikte taşıyalım. Bu tür provokatif olaylara imkan, zemin hazırlamayalım."
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, "30 yıl öncesinde İran'a çok sayıda feribotla ihracat gerçekleştirildiğini" söylemesi üzerine de şöyle konuştu:
"Ben ticarete feribotla değil, rakamla, parayla bakarım. Biz göreve geldiğimizde İran'la Türkiye'nin dış ticaret hacmi 1 milyar doların altındaydı. Şu anda 10 milyar doları buldu. 2011 itibarıyla 20 milyar doları konuşuyoruz. Bunu karşılıklı olarak yakalayacağız. Onlar ağırlıkla enerjiyle, doğal gazla bizi yalnız bırakmıyorlar. Biz de bunun karşılığında oradaki taahhüt işlerine girmek suretiyle, ürettiğimiz bir ok ürünle, gıdadan tutune, tekstile, sanayi ürünlerine kadar tüm bunlara girmek suretiyle bu adımları atacağız."