Politika

ERDOĞAN KAYMAKAMLARDAN NE İSTEDİ? ANKARA (A.A)

16 Şubat 2011 15:26

-ERDOĞAN KAYMAKAMLARDAN NE İSTEDİ? ANKARA (A.A) - 16.02.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliği altındaki her bir vatandaş eşit haklara sahiptir, birinci sınıf vatandaştır'' dedi. Göreve yeni atanan 66 kaymakamı, Başbakanlık Yeni Bina'da kabul eden Erdoğan, salona gelişinde iki kadın kaymakam tarafından çiçeklerle karşılandı. Kaymakamlara hitap ederken, yeni görev yerlerinde başarılar dileyen Erdoğan, görev yerlerinde üstlendikleri kutsal emanetin hakkını en iyi şekilde vereceklerine inandığını söyledi. ''Görev yapacağınız ilçelere asla ve asla uzak yakın, küçük büyük, gelişmiş geri kalmış ayrımı yapmaksızın, sizlerden buralarda çok farklı bir performans ortaya koymanızı rica ediyorum'' diyen Erdoğan, her kaymakamın eşit derece önemli bir göreve atandığını belirtti. Kaymakamların atandığı ilçelerin her şeyden önce kutsal vatan toprağının bir parçası olduğunu, hizmet verecekleri insanların yüce Türk milleti olduğunu ifade eden Erdoğan, bazı ilçelere, illere atanan vali ve kaymakamların, daha o yerleşim birimine ayağını basar basmaz geri dönmenin çarelerini aramaya veya bunu düşünmeye başladıklarını söyledi. Erdoğan, ''İnanın o kamu görevlileri, geri dönmek için sarf ettiği enerjiyi orada hizmet için sarf etmiş olsaydı o ilçelerin, illerimizin durumu belki bugünden çok daha farklı olurdu. İşte ben ilçelerimizdeki en yüksek idareci konumunda olacak siz kaymakamlarımızdan bu noktada özveri bekliyor, bu tabloyu tersine çevirmenizi özellikle sizlerden rica ediyorum. Eğer kalbinde, atandığı makamdan, atandığı ilçeden dolayı en küçük bir endişe, bir isteksizlik hisseden kardeşimiz varsa bu endişeyi, bu isteksizliği enine boyuna sorgulamasını, yeniden gözden geçirmesini bekliyorum, istiyorum'' diye konuştu. İnsana hizmet etmenin, onların dertlerine derman olmanın, şehirlerin kalkınmasına katkıda bulunmanın büyük bir misyon olduğunu vurgulayan Erdoğan, kaymakamlığın, manevi sorumluluğu yüksek, önemli bir görev olduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ben sizlerden bu misyonun farkında olarak öncü roller üstlenmenizi istiyorum. Sadece rutin işleri yönetmek veya yürütmek değil, bulunduğunuz ilçelerin görünümünü, konumunu, gidişatını değiştirecek, hayati müdahalelerde, yönlendirmelerde bulunmanızı istiyorum. Modern yöneticilik şehri bir bütün olarak algılamayı, ticaretiyle, sanayisiyle, yatırımlarıyla, kültürüyle, sanatıyla, turizmiyle bir bütün olarak değerlendirmeyi gerektiriyor. Sizler bu anlayışla, bu inançla görev yerlerine gitmelisiniz ve bulunacağınız görev yerlerinde yine orada bir başka yönetici konumunda olan belediye başkanlarıyla el ele vermek suretiyle, aynı zamanda köye hizmet götürme birliklerinin başkanı olmanız sıfatıyla da oradaki muhtarlarla, il genel meclisi üyeleriyle ilçeniz içerisindeki gayet uyumlu bir çalışma içerisinde, en ücra köy, mezradaki bütün yapılanmalara müdahil olmanız gerekir.'' -''HALKLA KAYNAŞIN, TANIŞIN''- Türkiye'nin çok köklü bir devlet geleneği bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şunları söyledi: ''Bu köklü ve kadim devlet geleneği içinde maalesef yüzyılların yıpratıcı etkisiyle bazı kötü geleneklerin, kötü alışkanlıkların oluştuğunu görüyoruz. Bazı kamu görevlileri, atandıkları yerde kelimenin tam anlamıyla etliye sütlüye dokunmadan, idari maslahatla hiçbir risk almadan, hiçbir konuda elini taşın altına koymadan görev süresini tamamlamayı bir başarı addediyor. Heyecan yok, gayret yok. Sadece oradan çık, makama gel. Makamda vakti doldur. Gelen gidenle çay sohbeti, ondan sonra eve dön, böyle kaymakamlık olmaz. Böyle valilik olmaz, böyle idarecilik olmaz. Sizler ki, makama uğramaya vakit bile bulmamalısınız. Vaktinizi daha çok arazide, halkla beraber geçirmelisiniz. Evli olanlarınız eşlerinizle beraber ilçelerinizin hanelerini ziyaret etmek suretiyle halkla kaynaşmalısınız, tanışmalısınız. Bazıları riskinden korkup sorunlara el atmıyor, riskinden korkup çözümleri uygulamıyor. Sonuçta girişim olmuyor, adım atılmıyor. Şehirlerde, ilçelerde olumlu bir gelişim yaşanamıyor. Bugünün Türkiye'sinde bizim artık bu yaklaşımı aşmamız, sürekli proaktif olmamız, cesaretle her sorunun, her meselenin üzerine gitmemiz gerekiyor. Eğer bunu başarırsanız gelecek güzel olacaktır. Bugün en kenar, en uzak ilçeye atanan, bundan dolayı da kaygı duyan kaymakam kardeşimiz orada görevi tamamladığında yerine gelecek kişiye çok farklı bir ilçe, yerine gelen kaymakamın koşarak geleceği bir ilçe bırakmalı, hedef bu olmalıdır. 'Ahmet bey gitti ama gayet güzel bir ilçe var. Ben şimdi şöyle bir ilçeye gidiyorum, benim bundan sonra orada yapacağım sadece bir makyajdır' demeli, ardınızdan gelecek olan kaymakam. İlçelerimizin kendi kaderine terk edilmiş olmasını, hala 21. yüzyılın gerisinde kalmış olmasını biz kabullenemeyiz. Bu ülke sadece belli yerleriyle, belli ilçeleriyle değil, 81 vilayeti, 892 ilçesiyle, tüm köyleriyle, hatta yaylaları, mezralarıyla eş zamanlı büyümek, 74 milyonun her birinin hissedeceği bir kalkınma sürecini başarıyla yürütmek durumundadır. İşte onun için sizlerden görev yaptınız yerlerde, yeniden büyük bir Türkiye vizyonuyla, büyüyen Türkiye hedefiyle çalışmanızı bekliyoruz.'' Farklı illerde yaşayan veya farklı illerde çalışıp yazlarını memleketlerinde geçiren vatandaşların, kaymakamların başlattığı faaliyetleri görmesi gerektiğini belirten Erdoğan, bu vatandaşların kaymakamlarla ilgili, ''Ya sorma, yeni bir kaymakam geldi ama çok gayretli, çalışkan daha ben gelmeden hemen bizim eve uğramış, annemi babamı ziyaret etmiş. Onların derdini dermanını sormuş, araştırmış'' demesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, ''Bunlar sizi çok güçlü kılacaktır. Güçlü kılmanın ötesinde ilçeyi güçlü kılacaktır. Bunları ben yaptığım için size söylüyorum. Gelin siz de yapın bunları ve bunun farklılığını göreceksiniz'' diye konuştu. -''MAKAMINIZ VE EVİNİZ HALKA AÇIK OLMALI''- Erdoğan, ''Gelenekten, tecrübeden, birikimden istifade ederken, modern idare anlayışını, demokratik katılımı, evrensel değerleri de gözetmenizi, yerel ile küresel arasında dengeli bir idare anlayışını tesis etmenizi de tabii ki arzuluyoruz'' dedi. Kaymakamların, mesai mefhumu olmayan devlet memurları olarak çalışmak zorunda olduklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Sabah saat 08.00, akşam 17.00... Herhalde kaymakam böyle düşünmez? Biz de mesai yok... Sabah kaçta gelirsen gelirsin ama gece kaçta dönersen dönersin. Burada sekiz saat yok.. Zaman olur 15 saat, zaman olur 8 saat, zaman olur öyle olaylar yaşarsınız ki 24 saat uykusuz kalmak durumunda olursunuz. Çünkü sizin görevinizin kutsallığı bunu gerektiriyor, öyle olaylarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Tabii ki ailenize, kendinize de vakit ayıracaksınız. Ama görevin, hizmetin, halkımızı memnun etme gayesinin, kişisel hayatınızdan bile önde geldiğini her an hatırda tutmanızı istiyorum. Ve makamınız, eviniz halka açık olmalı. Bu kadar açık konuşuyorum. O zaman çok daha güçlü olacaksınız. Vatandaş ile ilişkilerde her zaman önce vatandaşın hakları aklınıza gelmeli. Lütfen öncelikle yetkilerinizi değil, görevlerinizi hatırlayın. Sorumluluklarınızı aklınızda tutun. Ben mazeretlere sığınmayacağınıza, imkansızlıkları bahane etmeyeceğinize, imkanlarınızı özellikle kendiniz oluşturup yönettiğiniz her bir ilçenin çehresini köklü şekilde değiştirmek için kullanacağınıza inanıyorum. İlçenin ileri gelenleriyle samimi iletişim içinde olun. İlçenizin kanaat önderleri vardır. Onları zaten bulup çıkaracaksınız. Ama onlarla iletişiminiz çok sık olmalı. İlçenin sivil toplum örgütleriyle sağlıklı iletişim kanalları tesis edin. Her konuda öncü olmaya, lider olmaya, çözüm üreten, hedefler koyan ve bu hedeflere ulaşmak için samimi mücadele eden olmaya lütfen özen gösterin. Bürokratik süreçlerin içinde, işlemlerin içinde kaybolup giden yöneticiler değil, sonuç odaklı çalışan, gerektiğinde ayağına çizmesini giyen, gerektiğinde eline kazmayı küreği alan, gerektiğinde bir de bakmışsınız ki iş makinesinin üstüne çıkıp adeta bir operatör olan insanlar olmalısınız. Çünkü halk bunu istiyor, halk bunu seviyor. Görev süreniz dolduğunda o ilçeden ayrılırken isminiz yadigar kalsın, arkanızdan, öyle bir kaymakam geldi ki onun döneminde ilçenin kaderi değişti, görünümü, manzarası değişti, denilsin. Her birinizin bunu başaracak yeteneğe sahip olduğuna inanıyorum.'' -DEVLET-MİLLET KAYNAŞMASI- ''Bizler, devlet ile milleti farklı konumlara yerleştiren, devlet ile millet arasında duvarlar ören bir anlayış içinde olamayız. Tam tersine geçmişte bu yönde oluşmuş algıyı değiştirmek, devlet-millet kaynaşmasını azami derecede pekiştirmek zorundayız'' diyen Başbakan Erdoğan, her bir vatandaşın, zor zamanında devletin tüm imkanlarıyla yanında olduğunu bileceğini ve hissedeceğini söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: ''Devletin şefkatli, merhametli, adaletli, gülümseyen yüzü, sıcak eli siz olacaksınız. Ancak, bu şekilde devlet millet kaynaşmasını daha ileri noktalara taşıyabiliriz. Sizler oralara, devletin asık suratını, otoritesini göstermek üzere değil, şefkatini merhametini, kucaklayıcılığını göstermek için gidiyorsunuz. Onun için diyorum ki, ihtiyacı olan vatandaş gelip sizi bulmayacak, ondan önce siz gidip onu bulacaksınız. Burası çok önemli. Çünkü bizim vatandaşımız çok onurludur, gururludur gelemeyebilir. Ama siz gidip onu bulun, siz onu arayın.  Her gece sokaklara çıkıp kış günlerinde nerede baca tütmüyor. Akşam saatlerinde kimin mutfağının ışığı yanmıyor. Sabah saatlerinde okula giden hangi çocuğun montu yok, ayakkabısı yok. Bunu siz tespit edeceksiniz. Kimse bundan dolayı bir kompleks hissetmesin, kimse de bu konuda yapılan eleştirilere kulak asmasın. Hemen gideceksin okula, orada çocukların ayaklarına bakacaksınız, ne giyiyor, ayakkabısı yırtık mı, pantolonu ne alemde, önlüğü var mı yok mu, bunları kontrol edip hepsini tek tek tespit edip, okul müdürleri ve öğretmenlerle iletişim içinde orada o yavrularımızın sorunlarını gidereceksiniz.  Halktan kopuk, sorunlardan kopuk, esnaftan, iş adamından, köylüden, çiftçiden kopuk idareci anlayışı artık çağın gerisinde kalmıştır. Sizin nezdinde, dolayısıyla devlet nezdinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kimliği altındaki her bir vatandaş eşit haklara sahiptir, birinci sınıf vatandaştır. Farklı etnik kökenlere sahip olabilirler, farklı inanç  gruplarına dahil olabilirler, farklı ekonomik gelir grubunda bulunabilirler, sizin önünüze geldiğinde ya da siz onlara gittiğinizde onlar sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin birer vatandaşıdır ve önce insandır. Onların Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci sınıf vatandaşı olduğunu hissettirecek olan da yine sizler olacaksınız. Onun için adaletten, hak ve hukuktan lütfen taviz vermeyin. Taviz verilmesine de lütfen müsamaha etmeyin. Ben ilçelerinizi değiştireceğinize, bu yolla Türkiye'yi değiştirebileceğinize gönülden inanıyorum. Görev yerlerinizde sonsuz başarılar diliyorum.''