13 Temmuz 2014 16:03
10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacak Başbakan Tayyip Erdoğan, çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ile HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kampanyalarını yürüten ajanslar projelerini anlattı.
İhsanoğlu’nun kampanyasını kendisini “gönüllülerden biri” olarak tanımlayan, tecrübeli televizyoncu Özlem Gürses anlattı. Erdoğan’ın seçim kampanyasını konuşmak için 21 yıllık ekip arkadaşı, AKP’nin isminde ve logosunda da imzası bulunan Arter Ajans’ın başkanı Erol Olçok ve Demirtaş’ın kampanyasını ise partinin kampanya komisyonundan HDP Eş başkan Yardımcısı Saruhan Oluç konuştu.
Milliyet gazetesinden Güliz Arslan’ın “Seçim kampanyaları onlara emanet” başlığıyla yayımlanan (13 Temmuz 2014) röportajı şöyle:
Siz Ekmeleddin Bey’in seçim kampanyasına ne zaman, nasıl dahil oldunuz?
Ortak dostlarımızın önerisiyle bundan yaklaşık iki hafta önce.
Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını da yıllardır birlikte çalıştığı ekiple yürütüyor. Siz ise ilk kez Ekmeleddin Bey’le bir seçim yarışına giriyorsunuz. Bunun dezavantajları var mı?
Bizim için değil ama Sayın Başbakan için var. 12 yıldır sürekli sizinle olan insanların size, seçmene dair bütünsel bir tablo sunması pek mümkün değil. Benzer nedenlerle Türkiye’nin hastalığı haline dönüşen kutuplaştırıcı, saldırgan ve kindar siyaset dilinin de süreceğine delalet bu durum. Bizim açımızdan ise uzunca bir zamandır beklediğimiz anın geldiği gün bugün.
İhsanoğlu’nun ve Demirtaş’ın kampanyalarının hazırlanmasında geç kalındığı söyleniyor. Biraz daha erken başlansaydı daha iyi hazırlık yapmak mümkün olur muydu?
Sadece biraz daha erken başlansaydı değil, hem yasal hem siyasi hem de finansal anlamda eşit koşullar mümkün olsaydı çok daha farklı olabilirdi. RTÜK kayıtlarına göre devlet televizyonu TRT Türk son bir haftada Başbakan’ı 305, İhsanoğlu ve Demirtaş’ı ise sıfır dakika haber yapmış! Bu koşullarda işimiz zor ama inancımız eksik değil.
Bir seçim kampanyasını gönüllülerle yürütmenin avantajları ve dezavantajları neler?
Şüphesiz en büyük avantajı insanların para, mevki, şöhret ya da güç için değil, inandığı için size yoldaşlık ediyor olması. Tek dezavantajı ise profesyonel süreçlerde bazen iyi niyetli de olsa yavaş ilerlemeleri.
“Ekmek için Ekmeleddin” sloganının, “Cumhurbaşkanı yol yapmaz” cümlesiyle çeliştiğini ve geri kalmış, tarım toplumuna yönelik olduğunu düşünenler var. Sizin bu eleştirilere yorumunuz nedir?
Seçim manifestomuzda tüm ayrıntısıyla açıklıyoruz, “istikrarla büyüyen, gelişen, mutabakatla sorunlarını çözen, huzur içinde, birlik içinde yaşayan bir ülke büyür” diyoruz. Tabii ki cumhurbaşkanı yol yapmaz. Ama yol yapmakla mükellef olanların tüm topluma bu yolu, işi, aşı, umudu yayması için bir tavır sergiler. Mana budur. Çelişen bir şey yok.
Farklı ideolojilere sahip partilerin adayı olması sebebiyle Ekmeleddin Bey’in seçim söylemini belirlerken zorluk yaşıyor musunuz?
Tam tersine. Farklı ideolojilerden partilerin Sayın İhsanoğlu isminde bir araya gelmesi, Türkiye’deki temel ihtiyacın siyaset üstü bir durum olduğunu kanıtlıyor. Gezi’de, apolitik olmasından yıllardır şikâyetçi olduğumuz gençler, ideoloji ve siyasi polemiklerin dışında yepyeni bir özgürlük dili tutturmuştu. Çoğunluk değil çoğulculuk, aynılık değil farklılık, otokrasi değil demokrasi, güç değil zarafet üzerine kurulu yepyeni bir vatandaşlık tanımı... Bizim pozisyonumuz da
buna çok benzer.
Ekmeleddin Bey kampanya süresince hiç mitinge katılmayacak mı? O neden katılmak istemediğini açıkladı ama bir de size soralım...
Kendisi açıkladı zaten.
Buna karşın diğer adaylarla canlı yayına çıkmak istiyor. Bu da Başbakan Erdoğan’ın istemediği bir şey...
Bu durum Sayın Başbakan’ın memleketi nasıl yönettiğini ve yönetmeye devam etmek istediğini açıkça ortaya koyuyor: Tayyip Bey memleketi tek başına yönetmek istiyor! Sayın İhsanoğlu ise herkesi dinleyerek, anlamaya çalışarak, ortak bir aklı ve vicdanı devreye sokarak... Ve kendi pozisyonunu bıkmadan usanmadan anlatmaya çalışarak... Gece ve gündüz kadar farklı iki dünya görüşü. Ekmel Hoca, Sayın Başbakan’ın olmadığı her şeyi temsil ediyor.
Ekmeleddin Bey’in Türk Solu dergisiyle verdiği poz çok tartışıldı. Kriz yönetimi gerektiren bir durum muydu bu sizin için?
Bunu bir kriz olarak da görmedik. Tüm kesimlere açık bir caddede her seçmen kendi fikrini aktarabilir. Size aktarılan her fikre katılmak zorunda değilsiniz. Kaldı ki bu fotoğrafı biz servis etmedik, öyle olsaydı durum farklı olurdu. Fotoğraf o üç saniyelik anda vatandaşın çektiği bir kare olarak sosyal medyaya konuldu. Ne kadar marjinal de olsa kendisine uzatılan bir fikri, bir dergiyi itmek bir cumhurbaşkanı adayı için bence daha nahoş bir durumdur.
Ekmeleddin Bey’in isminin zor okunuyor olması adaylığının açıklandığı günlerde çok konuşulmuştu. Sizce isminin zor telaffuz edilmesinin olumsuz bir etkisi var mı sahiden?
Göreceksiniz önümüzdeki günlerde Ekmeleddin ismi hem sosyal medyada hem de Türkiye genelinde bir fenomene dönüşecek.
Seçim günü yaklaştıkça üslubunun daha da sertleşmesi bekleniyor. Ekmeleddin Bey’in yumuşak üslubu da değişir mi bu durumda?
Asla. Hiçbir mevki, makam, para ya da şöhret uğruna Sayın İhsanoğlu üslubundan taviz vermez.
Hakkında en az fikir sahibi olduğumuz kampanya Demirtaş’ınki. HDP’liler medyanın adaylara eşit yer vermediğinin altını çiziyor. Kampanya hakkında pek bir şey bilmiyor oluşumuzun nedeni sadece bu mu?
Adil bir seçim değil bu, evet. Medya Erdoğan dışındaki adaylara daha az yer veriyor. Özellikle TRT... Biz bütün bunlara rağmen kampanyamızı sürdürüyoruz. Salı günü geniş bir basın toplantımız olacak. Yol haritamızı açıklayacağız. Hedeflerimiz ondan sonra daha net olarak görülecek. Çok büyük paralar harcadığımız bir kampanya yapmak istemiyoruz. Çünkü bu hem anlayışımıza uygun değil hem de orada da bir eşitsizlik var. Diğer partiler olağanüstü Hazine yardımı alırken bizim Meclis’teki grubumuz Hazine yardımından faydalanamıyor. Biz şaşaalı toplantılar düzenlemek yerine mütevazı buluşmalar planlıyoruz. Ekmek konusunu işleyen bir kampanyanın Çırağan Sarayı’nda düzenlenmesi gibi şeyler bize samimiyetsiz geliyor.
“Kampanya hazırlıkları için geç kaldılar” eleştirileri için ne dersiniz?
Biz cumhurbaşkanı adayının nasıl olması gerektiğine dair epey uzun süren bir toplantılar dizisi yaptık. Çeşitli sivil toplum örgütleriyle, derneklerle, sendikalarla, parlamento dışı siyasi partilerle, inanç gruplarıyla bir araya geldik. Görüştüğümüz herkesin görüşlerini alarak bir isim havuzu oluşturduk. Bütün bunlar belki zaman kaybettirdi ama süreç çok demokratik oldu.
Logo, müzik gibi teknik detaylarla gönüllüler mi ilgileniyor?
Çeşitli reklam ajanslarında profesyonel olarak çalışan çok deneyimli arkadaşlarımız var. Emeklerini bu kampanyaya bedelsiz olarak sunuyorlar. Bu bizim için çok değerli.
Demirtaş’ın kampanyasında şimdiye kadar iki nokta öne çıktı. Birincisi sosyal medyada dolaşan samimi, güler yüzlü fotoğrafları, ikincisi de “Bağlamadan başka bir şey çalmam” cümlesi. Bunlar belli bir stratejinin ürünü mü?
Herkes strateji diye düşünüyor ama bunlar strateji değil, gerçek hayat. Selahattin Bey’i diğer iki adaydan farklılaştıran en önemli şey de içtenliği. O fotoğraflarda asla rol yapmıyor. Lafını da inanarak söylüyor. O yüzden “Bağlamadan başka bir şey çalmam” lafı da çok hakiki. Onun kampanyasında kurguya ihtiyaç duyulmuyor. Nasıl yaşıyorsa, hayata nasıl bakıyorsa onu kampanyaya yansıtıyor. Bir kampanya konuşmasında bir espri yaptıysa içinden geldiği için yapıyor. O cümle için çalışan onlarca insan yok. Vücut dili önemlidir ya, politikada birçok insan bunu öğrenip yapmaya çalışıyor ama
o bunu doğal olarak yapıyor.
Erdoğan diğer adaylarla canlı yayına çıkmıyor, İhsanoğlu da miting yapmıyor. Demirtaş’ın böyle kararları yok değil mi?
Biz adayların birlikte halkın önüne çıkmasını önemli görüyoruz. Bunun hangi gazetecilerin karşısında yapıldığına da diğer adaylar karar verebilirler. Biz kendimize güveniyoruz. Ekmeleddin Bey’in miting yapmak istememesini anlayabiliyoruz. Siyasetin içinden gelen biri değil, halkla ilişkisi yok. Ama sosyal mücadelelerin içinden gelen insanlar olarak biz mitingleri de önemsiyoruz. Ramazana denk gelmeseydi Türkiye’nin bütün illerinde miting yapacaktık. Ama şimdi hem havanın sıcaklığı hem de ramazan nedeniyle 10 bölgesel miting planlıyoruz.
Seçim yarışında adayların üslupları sertleşirse barış süreci bu ortamdan nasıl etkilenir?
Sayın Başbakan’ın üslubu son derece kutuplaştırıcı. Oy kazanmak için yapılan kutuplaştırma toplumda çok ciddi sorunlar yaratıyor. Biz kutuplaştırmayı değil, diyaloğu önemsiyoruz. Ama sataşma olursa elbette düzeyli bir şekilde buna cevap veririz.
Başbakan Erdoğan’la çok uzun yıllardır birlikte çalışıyorsunuz. Bu bir avantaj mı? Yeni işbirlikleri yeni fikirler getirebilir aslında...
Söz konusu siyasal iletişimse eğer, uzun süre çalışmanın avantajları daha fazladır. Hizmet ettiğiniz liderin liderlik özelliklerini, insani özelliklerini, performansını, takımını zaman geçtikçe çok daha iyi kavrarsınız. Fazla brief almadan iş yapma şansınız olur. Ajans olarak sürekli kendimizi yenileriz zaten. Sayın Tayyip Erdoğan da her seçimde kendini yeniler. Yoksa siyasette kalıcı olamazsınız. Siyaset de starlık gibidir; sahneye çıkmak yetmez, sahnede kalmak gerekir.
Başbakan Erdoğan’ın kampanyası tamamen profesyonellerce mi yürütülüyor?
Bir profesyonel ekip var. Bir de benim de aralarında olduğum sekiz kişiden oluşan bir strateji ekibi var. Bu ekibe bağlı gönüllüler. Fikirleri ve stratejiyi aralarında gönüllülerin de olduğu bu ekip oluşturur. Kampanyanın dizayn edilmesinde ise profesyonel bir ekip yani benim başkanı olduğum ajans çalışır.
Dünyada da gönüllülerden oluşan kampanyaları sıklıkla görüyoruz. Ne katıyor gönüllüler bir seçim kampanyasına?
Sizi gönülden destekleyen bir örgütünüz olsa da gönüllülerden oluşan bir takım kurmanız gerekiyor. Amerika’da örgütler buradaki kadar güçlü olmadığı için seçimler orada daha çok dönemsel gönüllüler üzerinden yürüyor. Tayyip Erdoğan’ın kampanyasında gönüllüleri daha çok göreceğiz. Kendi fikirlerini sosyal medyada, sokakta keyifle, heyecanla ifade ediyorlar. Gittiğimiz yerlerde bizi karşılıyorlar. Gençler caps gibi hızlı içerik üretimi konusunda çok iyiler. Gönüllülerin kampanyaları daha eğlenceli yapıyor.
Ak Parti’nin cumhurbaşkanı adayını bu kadar geç açıklaması stratejik bir karar mıydı?
Ak Parti adayını açıklamadan önce çok geniş bir kamuoyu araştırması yaptı. Kendi siyasi hareketindeki tüm unsurlarla istişare etti. Bunlar zaman aldı. Bir de diğer adayların ortaya çıkması beklendi sanıyorum.
Başarılı bir seçim kampanyası çok büyük maliyet mi gerektirir?
Hayır. En büyük bütçeyi televizyon reklamları tutar. Ona da zaten son iki seçimdir izin veriliyor. Onun dışında büyük tabanı olan siyasi organizasyonlar için kampanya yapmak sanıldığı kadar maliyetli değildir.
Başbakan Erdoğan size daha sınırlı bir bütçeyle gelseydi de etkili bir kampanya çıkarırdınız yani...
Sayın Erdoğan’la ilişkim “ekonomik profesyonellik” içeren bir ilişki değil. Bu işi para kazanmak için yapmıyorum. Ben Erdoğan’ın siyasi olarak yol arkadaşıyım.
Ondan başkası için siyasi kampanya yürütmez misiniz?
Çok teklif alıyorum ama asla başka bir partiye iş yapmam. Onunla birlikte bırakacağım.
Yurt dışında da yapmaz mısınız? Daha önce pek çok kez yaptınız...
Başka ülkelerden Sayın Başbakan’a soruyorlar, o da bizi öneriyor. Dünyada en çok siyasal kampanya yapan ajansız. İngiltere, Amerika gibi bir ülkede seçim kampanyası yapmayı çok isterim.
Şimdiye dek seçim kampanyalarında hep Erdoğan’ın ön plana çıkıyordu. Öyle ki son yerel seçimlerde diğer partilerin adaylar aslında Başbakan Erdoğan’la yarıştılar. Bu, seçim kazandıran bir şey belki ama Erdoğan’ın partiyle bu kadar özdeşleşmesi ondan sonra partinin başına geçecek ismin işini zorlaştıran bir şey değil mi?
30 Mart seçimlerinde Sayın Erdoğan’ın çok görünür olması başta planladığımız bir şey değildi. 17 Aralık’tan sonra o zaman kadar planladığımız kampanyayı çöpe attık, yeni bir kampanya hazırladık. Dombra müziği de bu sırada çıktı hatta. Çünkü 17 Aralık’ta Başbakan ve ailesi hedef alınmıştı. O yüzden o seçimde arenada olan tek aktör Tayyip Erdoğan’dı. Buradan yine ancak Sayın Erdoğan’la çıkabilirdik. Tayyip Erdoğan’dan başka biri olsaydı o seçim kampanyasında zafer kazanmayı bırakın,
evinden çıkmazdı.
Başbakan Erdoğan’ın logosu çok konuşuldu. Malibu markasının logosuna, Obama’nın logosuna benzetildi. Bakan Mehmet Şimşek, “Logoda Arapça Muhammed yazıyor” dedi. Sizin bunlara yorumunuz nedir?
Ne Obama’nın logosuna benziyor ne de Malibu’nun logosuna... Resullullah’ın adının geçtiği bir logo da değil. Cumhurbaşkanını ilk defa millet seçeceği için adayı kendi siyasal bağlamından ayırarak konumlandırmak gerekiyordu. O yüzden bir logo ihtiyacı hissettik. 56 milyon seçmenin hemen anlayabileceği, iki renkten oluşan bir logo tasarladık. Tayyip Erdoğan’ın siyasi yolculuğunu anlatıyor bu logo. Aynı zamanda da Türkiye’nin yolculuğunu sembolize ediyor. Biraz kıvrımlıdır o yol. Tayyip Erdoğan’ın siyasi yolculuğu da Türkiye’yi refaha, demokrasiye, özgürlüklere götüren yol da öyledir çünkü.
Başbakan Erdoğan, Ekmel Bey’in aksine çok sayıda miting düzenleyecek ama diğer adaylarla birlikte canlı yayına çıkmayı kabul etmiyor. Neden?
Böyle bir prensibi yok aslında, Deniz Baykal’la bir araya gelmişti. Ama bugün muhalefetin çok ciddi bir üslup sorunu var. Sayın Kemal Bey (Kılıçdaroğlu), Sayın Devlet Bey (Bahçeli) açıkça hakaret ediyorlar. Muhalefetsizlikten işi kişisel hale getiriyorlar. Sayın Başbakan çeşitli gazetecilerle beş televizyon programı yapacak. Ekmeleddin İhsanoğlu beş partinin adayı ama miting yapamıyor.
“Bu adil bir seçim değil, Erdoğan başbakanlığın avantajlarını kullanıyor, medya adaylara eşit yer vermiyor” eleştirileri için ne dersiniz?
Katılmıyorum. Yozgat’a mitinge gidiyor Tayyip Erdoğan. Bu mitinge gelebilecek olanlar Ak Partililer... Oysa Ekmeleddin Bey’in mitingine blokundaki beş partiden insan gelebilir. Ak Parti’nin İstanbul’da 40 örgütü var. Bütün bu partilerin 500... Asıl adaletsizlik bu.
Başbakan Erdoğan seçim kampanyası süresince nasıldır? Kızının düğünü için salona bizzat gidip 40 dakika incelemeler yaptığını okumuştum. Hep bu kadar titiz midir?
Evet. Kongre öncesinde salona gelir. Bütün tasarımları yakından inceler. Çok özgürce sunarız fikirlerimizi. Çok seçim gördüğü için kesinlikle hata yapılmasına müsaade etmez. Onunla çalışmak, anlaşmak kolaydır ama her şeyi mükemmel ve zamanında ister.
Size seçim kazandıran isim diyorlar değil mi?
Ben çok şanslı bir reklamcıyım çünkü çok başarılı bir liderle çalışıyorum. Bir seçimin başarısı tek başına bir ajansa ait değildir. Partinin kapasitesi, liderin performansı, toplumdaki karşılığı, liderin ekibinin yeterliliği sonucu etkiler. Ajans, Başbakan, Başbakan’ın danışmanları... Biz çok iyi bir takım olduk.
© Tüm hakları saklıdır.