Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, Gaziantep'te bir mahalle düğününe düzenlenen, 51 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili olarak "Sıkışıklık o raddede ki Antep katliamını kınarken Cumhurbaşkanı, hepimize ne alâka dedirtircesine, 'Ezanlarımızı susturmaya güçleri yetmeyecek' çıkışı yapıyor. Sanırsınız ki saldıran, bombayı patlatan, insanlarımızı katleden bir haçlı ordusu!" dedi.
"Hâlbuki elbette ezanlar başımızın tacı ama karşınızdaki örgüt o ezanları susturmaya değil, kendince daha da çoğaltmaya, hatta bu bakımdan sizi yaya bırakmaya talip" ifadesini kullanan Atay, "Böyleyken kanlı olaya tepkide “ezan” vurgusunda bulunmak, onun karşısında güç ya da avantajı değil, zafiyet ve çaresizliği ele vermiyor mu?!" diye yazdı.
Televizyonda Hüseyin Gülerce’nin üç iktidar - yanlısı gazeteci tarafından bir itirafçı gibi, adeta konukluktan çok sanıklıkla payelendirilerek soru yağmuruna tutulduğu(“sorgulandığı”) programı izlerken patlıyor Gaziantep’teki katliam haberi...
Hemen CHP Gaziantep eski il başkan yardımcısı ve halen de partinin hukuk komisyonu üyesi kıymetli dostum, avukat Önder Alkurt’u arıyorum. Ondan duyduklarım, olayın haber olarak kamuoyu gündemine geldiği ilk dakikalarda ekranlara yansımayan vahametini tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor.
Patlama haberinin henüz televizyonlarda sadece “Çok sayıda yaralı var” diye verildiği o anda Önder diyor ki:
“En az 50 ölü vardır Hocam! Kürtlere yönelik eylem Hocam... Hani seni gezdirirken hem göstermiş, hem de anlatmıştım, Antep’te Kürt mahalleleri de var, IŞİD’in mahalleleri de var diye. İşte o Kürt mahallelerinden birinde oldu patlama. İŞİD patlattı, canlı bombayla Hocam!..”
***
Önder’e üzgün ve çaresiz, geçmiş olsun demekten öteye gidemeyerek berbat bir yeni uykusuz geceye doğru kanallara gömülüyorum.
Gömülüyorum da aman Allah: “Düğün kimin düğünüydü” diye ha bire ona-buna pespaye sorular soran sunucular mı izlersiniz! PKK ve FETÖ’yü işin içine çekme yolunda hamaratlıklar mı istersiniz! Adeta, “N’olur, n’olur PKK çıksın” gibisinden yalvar-yakar havalar mı hissedersiniz!..
Hadiseyi FETÖ meselesiyle ilintileyip bir “ortak eylem” algısı yaratarak IŞİD’i“yüklenici firma” konumuna doğru “hafifletme” çabaları mı gözlemlersiniz!..
Programlara bağlanan hükümet yetkililerinden de, AKP’li, MHP’li parti temsilcilerinden de duyduklarımız, eğer televizyonu yeni açtıysanız katliamın FETÖ yahut PKK marifeti olduğunu düşünmeye el verir mahiyette.
IŞİD ise adeta arazi olmuş vaziyette!..
***
Bu, yıllardır böyle...
Ve ileride bir gün sosyal bilimciler “içerik analizi” yöntemini uygulayarak bu ülkede dinbaz-politik iktidar sahiplerinin terör karşısındaki duruşunda mevcut bu “kültürel-ideolojik” asimetriyi tespit edecekler. Onların IŞİD’den yana galebe çalan “eşitsiz”söylem içeriğini gözler önüne serecekler.
Her IŞİD eyleminde kınamalarda bulunulurken bir PKK (artık ek olarak FETÖ) atfının da mutlaka ama mutlaka yapıldığını, ama aksi yönde, mesela bir PKK eylemini kınarken IŞİD’in esamisinin bile okunmadığını ayrımsayacaklar.
PKK karşısında çok daha keskin ve şiddetli şekilde, ağızlarından ateş saçarcasına lânetler yağdıranların, IŞİD mevzubahis olduğunda gayet mahcup tel’inlerle, sanki“nush” (tavsiye) ile “tekdir” (azar) arası bir tutumla yetindiğini ayırt edecekler.
“Devletlü”lerimizin IŞİD’in üzerine PKK ya da FETÖ’de olduğu gibi “dosdoğru”gidemediklerini, kırk dereden su getirerek ve PKK (artık ayrıca FETÖ) takviyeli bir retorikle, “dolayımlı” tepki verdiklerinin altını çizecekler.
Böylece IŞİD tehdidinin çarpan etkisini azalttıklarını, IŞİD’i bir tedhiş aygıtı olarak PKK (veya artık FETÖ) vurgusu eşliğinde “nötralize ettiklerini” kaydedecekler.
***
Çünkü kültürel-ideolojik “lehçe”leri açısından IŞİD, sütten kesilmelerine sebebiyet veriyor.
PKK için olduğu gibi Allahsızlık, ateistlik, Zerdüştlük, kâfirlik atıflarını da...
FETÖ için olduğu gibi iblislik, şeytanlık, deccallik, münafıklık atıflarını da...
IŞİD söz konusu olduğunda seferber edemiyorlar.
“Selefilik” veya “haricilik” de yeterince şeytanlaştırmalarına el vermiyor IŞİD’i...
Sıkışıklık o raddede ki Antep katliamını kınarken Cumhurbaşkanı, hepimize ne alâka dedirtircesine, “Ezanlarımızı susturmaya güçleri yetmeyecek” çıkışı yapıyor.
Sanırsınız ki saldıran, bombayı patlatan, insanlarımızı katleden bir haçlı ordusu!..
***
Hâlbuki elbette ezanlar başımızın tacı ama karşınızdaki örgüt o ezanları susturmaya değil, kendince daha da çoğaltmaya, hatta bu bakımdan sizi yaya bırakmaya talip... Böyleyken kanlı olaya tepkide “ezan” vurgusunda bulunmak, onun karşısında güç ya da avantajı değil, zafiyet ve çaresizliği ele vermiyor mu?!
Velhasılıkelam, Türkiye dört bir yandan terör belâsıyla karşı karşıya diyorsunuz, ama karşılaştırmalı bakıldığında terör yapılarına “orantısız” tepki veriyorsunuz!..
Düşünmek bile istemiyoruz ama yoksa içinizde IŞİD’i “ehvenişer” sayanlar mı var?!
Eğer öyleyse ne demeli, şu veciz sözü hak ettiğinizi belirtmekten başka:
Ehvenişer, şerlerin en kötüsüdür!..