Politika

Erdoğan: Dedikoduya gerek yok; Türkiye'nin ekonomik anlamda ciddi hiçbir sorunu yok

"Varlık Fonu, müteahhitlerimizin projelerine ciddi bir destek verecektir"

22 Şubat 2017 14:15

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dolar/TL paritesinin 3.61 bandında seyrettiği ekonomik duruma ilişkin olarak "Türkiye'nin ekonomik anlamda ciddi hiçbir sorunu yoktur. Dedikoduya falan gerek yok. Açıkçası, küresel ve bölgesel krizler bir anda ortaya çıkmadıkları gibi, öyle bıçakla kesilir gibi de ortadan kaybolmazlar" diye konuştu.

"Varlık Fonu, müteahhitlerimizin projelerine de ciddi bir destek verecektir"

Müteahhitler Birliği Ödülleri'nde konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Milletimize, iş adamlarımıza, müteahhitlerimize inanıyor, güveniyoruz. 15 Temmuz bir daha göstermiştir ki; öldürmeyen her darbe güçlendirir. Türkiye göğüslediği saldırılardan, darbelerden güçlenerek çıkmayı başarmış bir ülkedir. Aynı durum sizler için de geçerlidir. Bu hassas süreci azimle, dikkatle aşarsanız bir anda karşınıza çok daha büyük fırsatların çıktığını göreceksiniz. Devlet olarak sizlere destek olmak için yeni imkanlar getiriyoruz. Büyük ihalelerdeki teminat sorununu çözeceğine inandığım yeni bir kurumu devreye soktuk. Türkiye Varlık Fonu, müteahhitlerimizin projelerine de ciddi bir destek verecektir. Böyle bir adımın atılmış olması, yolumuzu, yolculuğumuzu daha da güçlendirecektir. Yeni ve cazip bir imkan olarak, kamu-özel işbirliği konusundaki tecrübelerimizi diğer ülkelere de yaymamız gerekiyor. Bu yöntem, ulaştırma, sağlık, haberleşme gibi alanlarda da sizi bir adım öteye taşıyacaktır. Son dönemde, terörle, darbeyle, özellikle de kaos denemeleriyle dize getiremedikleri Türkiye'yi ekonomiyle vurmaya çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye'nin ekonomik anlamda ciddi hiçbir sorunu yoktur. Dedikoduya falan gerek yok. Açıkçası, küresel ve bölgesel krizler bir anda ortaya çıkmadıkları gibi, öyle bıçakla kesilir gibi de ortadan kaybolmazlar. Bunun için de kendi çözümlerimizi üretmemiz, kendi yollarımızı açmamız gerekiyor. Türkiye Varlık Fonu gibi araçlar, işte bu amaçla hayata geçirildi. Bizim stratejimiz geri çekilme ve içe kapanma değil. Tam tersine ileriye atılma, daha cesur davranmaktır.

"ABD ve Avrupa'da meydana gelen terör eylemleriyle bir kez daha görmüş olduk"

"Bunun için Suriye'de aktif politika yürütüyoruz, Irak'ta söz sahibi olmak istiyoruz. Yeni araçlar, yeni yöntemler arıyoruz. Hamd olsun bu çabalarımız da yavaş yavaş netice almaya başladı. İşverenlerimizin hevesli olduklarını görüyoruz. Bir kez daha özellikle ifade ediyorum, bizim kitabımızda geriye gitmek yoktur. İleriye, daima ileriye, bunu da kararlı bir şekilde yol alma suretiyle sürdürmeliyiz. Milletimize sözümüz var, inşallah Türkiye'yi muhasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız. Milletimizin verdiği destek sayesinde önümüze çıkan tüm engelleri birer birer aştık, işte bugünlere ulaştık. Bölgemizde yaşanan kriz sadece bizim için değil, dünyanın tamamında da sürdürülebilir değildir. Fitili ateşlenen sorunların, dünyayı çok kısa bir sürede ateşe boğacağını ABD ve Avrupa'da meydana gelen terör eylemleriyle bir kez daha görmüş olduk. Yüksek sınır duvarlarının arkasında huzur aranamayacağına birçok kez şahit olduk. Bölgemizde yaşanan krizin çözümü topyekun tecrit değildir. Çözüm, buradaki insanların geleceklerini güvence altına alacak eylemleri devreye sokmaktadır. Türkiye bu yöndeki çabalara her türlü desteği vermektedir, vermeye de devam edecektir.

Erdoğan: Ahmet Necdet Sezer döneminde gürültü patırdı olmadıysa, sabrımızdan olmadı! 

 

"Yürütme, doğrudur başkanda toplanıyor"

"Değişim hayatın en önemli gerçeğidir. Millet olarak bizim de geçmişimizde aldığımız dersler ışığında kendimize daha müreffeh bir elecek inşa etmemiz için çalışmamız gerekiyor. Değişimin ülkenin yönetim sisteminden uzak kalması mümkün müdür? Türkiye, çok partili hayata geçtiğinden beri her alanda bir kriz hali içinde yaşamak içinde kalmıştır. Bu kırılgan ortamın ürünü olan istikrarsızlık, vesayet sisteminin en büyük dayanağıdır. Gayri meşru güç odakları, bu çatlaklardan sızarak güç kazanmıştır. İnsanoğlu unutur. Onun için bu gerçekleri hatırlatmakta fayda var. Halbuki bu noktaya durduk yere gelmedik, Türkiye yasama, yürütme ve yargı güçleri arasındaki çekişmelerden, yetki kargaşalarından çok büyük zararlar görmüştür. Darbelerin, muhtıraların yol açtığı kaoslar, ülkemize ağır bir maliyet yüklemiştir. Ne diyor biliyor musunuz? 16 Nisan ile birlikte artık Türkiye'de yasama organı yok diyorlar. Dürüst olun, siyaset eğer dürüst yapılırsa millet sizi bir yerlere getirir. Yürütme, doğrudur sadece Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde, yani başkanda toplanıyor. Yargı aynı şekilde konumunu yine koruyor. Yasama da, yürütme de, yargı da var. Bunların hiçbirisinin ortadan kalkması söz konusu değildir. Ama şu gerçeği görmemiz lazım, sadece cumhurbaşkanı-başbakan kavgaları dahil tek başına sistemi sorgulamak için yeterlidir.

"Özal, Demirel... Bunların nasıl birbirine girdiğini..."

Sayın Sezer, sayın Ecevit, bunlar dünya görüşleri olarak da birbirine yakın insanlardı. Ama rahmetli Ecevit'in yüzüne anayasa kitapçığı fırlatıldı mı? Fırlatıldı. Ertesi gün döviz ne oldu, malum. Bunu bir kenara bırakabilir miyiz? Özal, Demirel... Bunların nasıl birbirine girdiğini ve Özal'ın Demirel'e söylediklerini bir zahmet hatırlayıversinler. 

"Bunları gördük, bunları yaşadık. Biz bunları görmek istemiyoruz bu ülkede. Beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Hep birlikte Türkiye olacağız başka yolu yok. Bu çalışmada bile anayasa komisyonunda masaların üzerinde nasıl uçuşulduğunu gördünüz. Pet şişelerin nasıl fırlatıldığını gördünüz. Genel Kurul'da aman yarabbi bacak ısırmaktan burun kırmaya kadar... Öbür sistemde bu olmaz mı? Olsa dahi asgariye düşer.

"2007 anayasa değişikliğiyle iki tane yürütme gücüne sahip olduk ki artık bu kavgalar kaçınılmaz. 14 yıldır işler yürüyor diyorlar. Onu bir de bize sor. 14 yıldır sistemde sorun çıkmaması keramet değil. Birbirlerini tanıyan insanlar bu makamda olduğu için sorun çıkmadı. Dışişleri Bakanı'nı kalkacaksın başbakan yapacaksın, eskiden böyle bir şey var mıydı? Ama biz Cumhurbaşkanlığı makamına getirdik. Şu anda da başbakan ile bakanlarımız ile uyumlu bir şekilde süreci yürütüyoruz. Sistemden kaynaklanmıyor, aynı ekolden geldiğimiz için gürültü patırtı kopmuyor. Önceki Cumhurbaşkanı ile bu konuda sıkıntılar yaşadık, gürültü patırtı olmadıysa bizim sabrımızdan olmadı.

"Kandil "Hayırda buluşalım" diyor" 

"Açık ve net söylemek zorundayım. Burada iki saf var. Bir evet safı var, bir de hayır safı var. Kandil ne diyor? 'Hayır'da buluşalım diyorlar. Bunlar şu anda ülkemizi hayırda parçalamak, bölmek isteyenler. 40 yıldır bu ülke bunlarla mücadele ediyor mu, ediyor. Şu anda bunların çağrısı hayır oyuna.

"AKP, MHP, CHP, hatta HDP'ye gönül vermiş olanlara sesleniyorum"

"Ve değerli arkadaşlar, kişi sevdikleri ile beraberdir. Şu 18 maddenin daha bütüncül olarak bir çözüme kavuşturulması için bir mücadele verildi ama ne yazık ki bu ülkede siyaset, siz ne derseniz aksini söylüyor. Etme eyleme işte. Oturalım, konuşalım. Yok, olmadı. Gerek AKP'nin gerek MHP'nin uyumu, onların dayanışma içerisinde böyle bir kararlılığı ve parlamentoda hakikaten bütünleşmeleri sağ olsun bu hazırlığı buraya getirdi. Diyorum ki, tüm milletime sizin huzurunuzda bugünkü toplantı vesilesiyle, gerek AKP, gerek MHP, gerek CHP, hatta HDP'ye gönül vermiş olanlara sesleniyorum; gelin bu tarihi reformda bir konsolidasyona gidelim. Böylece 16 Nisan'da birliği, beraberliği ile güçlü bir Türkiye'nin sistem noktasında temel taşlarını koyalım. Bunun rejim değişikliğiyle ilgisi yok. Sizlerin huzurunuzda tüm iş adamlarımıza şunları anlatmak istiyorum; muhalefet, anayasa değişikliğini ısrarla alakasız konulara çekerek insanımızın kafasını bulandırmaya çalışıyor. Anayasa değişikliği toplam 18 maddeden oluşuyor. Ricam, bu maddeleri teker teker okumanızdır. Milletvekili sayısının 550'den 600'e çıkması mı bu ülkeye zarar? Ne diyorlar; çocuklara mı bırakacağız bu parlamentoyu. Gelişmiş ülkelerde seçme ve seçilme yaşı 18'dir. Ben birçok ülkede 25 yaşın altında bakanlar tanıdım. Belki birçoğunuzun CEO'ları 25-30 yaşında. Tüm mesele o insanın yetişmiş, eğitilmiş olmasıdır.

"Seçilmek zor değildir, zor olan seçmektir. İyi ve kötüyü ayıklamaktır. Siz seçmeye 18 diyorsunuz, seçilmeye 30. Sonra biz bir mücadele verdik bunu 25'e indirdik. Biz, kalite ve bu kaliteyle birlikte dinamik ve güçlü bir parlamentoyu, tecrübeyle birleştirmek suretiyle oluşturmanın gayretindeyiz. Bunu garanti altına alacağız. Güven olmadan, istikrar olmadan kalkınma olmaz. Seçimlerde oy alan cumhurbaşkanı ve Meclis 5 yıl ülkeyi yönetecek. Belediyelerde de böyle. Şu an 5 yıl olayı sorunlu değil, mesele süreci verimli hale getirmek. Türkiye'de parlamento gensorularla parlamentonun işlevini ortadan kaldırmıştır. Gensorudan netice alamayacağını biliyorlar, işleri güçleri yok gensoru vereceğiz. Gensoru verenler parlamentoda oy kullanmak için bile bulunmuyorlar ya, bunları yaşadık. Gensoru, güven oyu kalkıyor şimdi. Gerçek gensoru ve güven oyu millete aittir.

"Cumhurbaşkanı yürütmeden sorumlu olacak, yasama organı 600 kişiyle görevini yapacak, yargı da görevini yapacak. Herkes işine bakıyor yani. Bu sistemin en büyük garantisi nedir biliyor musunuz? Sizsiniz. Ülkemizde kurucusu olduğum parti yaklaşık 10 yıldır yüzde 45'lerde oy aldığı için bunu kolay sanıyorlar. Kendi ailesinden 5'inin desteği alamayacak olanların yüzde 50'yi küçümsemez gerçekten ilginçtir. Milletin yarısından fazlasının oyunu alan cumhurbaşkanının gözü her zaman milletin üzerinde olacaktır. 5 yılda milletin gönlünü hoş tutsun ki, diğer seçimlerde de millet ona güvensin. 5 yılı iyi değerlendirebilen cumhurbaşkanı, gerçekten çok büyük projeleri hayata geçirebilir."