Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlık sistemi ve partili cumhurbaşkanlığı tartışmaları konusunda, “Çift başlılığı ortadan kaldırmak lazım. Aksi takdirde, birbirinizi ne kadar sevseniz de, geçmişte ne kadar beraber olsanız da, zaman zaman sıkıntılar olabilir. Ama partili cumhurbaşkanlığı olduğu zaman, Fransa’daki sistemin farklı bir versiyonu söz konusu olacak demektir. Bunun da ayrı bir güç katabileceğini düşünüyorum” dedi.
Hürriyet'ten Verda Özer'in haberine göre, Katar dönüşü uçakta gazetecilerle sohbet eden Erdoğan özetle şunları söyledi:
Türk-Rus dışişleri bakanlarının görüşmesi
(Rusya Dışişleri Bakanı) Sergey Lavrov ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçenlerde bir telefon gürüşmesi yapmışlardı. Belgrad’da görüşme hususunda zaten olumlu bir cevap sözkonusuydu. Rusya ile Türkiye arasındaki bu durumu süratle aşabilmek mümkün. Temenni ederim ki çok uzamadan kısa sürede birlikte aşalım. Bunlar masada aşılır. Medya üzerinden, sosyal medya üzerinden aşılmaz; aşılmayacağı gibi taraflara bir şey de kazandırmaz, tam tersine kaybettirir.
Rusların inşa edeceği Akkuyu Nükleer Santrali
Bu hususta Rusya’nın olumsuz bir açıklaması yok. Tam tersine devam eden bir süreç var. Rusya’nın santral yapımında kullanmak üzere buradaki banka hesaplarına yatırdıkları ciddi bir rakam var. 300 civarında mühendisimizi Rusya’ya göndermiştik, orada eğitim alıyorlar.
Türk-İsrail ilişkileri
‘İsrail ile ilişkiler düzelebilir mi’ şeklinde, ayaküstü bir soru yöneltildi bana. Ben de ‘Neden olmasın? Yeter ki şartlar yerine getirilsin’ demekle yetindim. Bizim şartlardan ne neyi kastettiğimiz de belli. Malumuzun özür şartı yerine getirildi. Ancak tazminat ve ambargonun kalkması biçimindeki diğer iki şart yerine getirilmedi. Getirilirse ne ala. Ama İsrail’de siyasi otoritelerin yaklaşımı ile halkın yaklaşımı çok farklı. Örneğin Mescidi Aksa’ya yönelik ihlallere karşı çıkan İsrailliler de var. Benzer durum, Türkiye-İsrail ilişkileri için de sözkonusu. Uluslararası saygınlığı olan Museviler, ilişkileri nasıl düzeltebiliriz diye bize geliyorlar.
O silahın teröriste ait olduğu kesin
(Tahir Elçi’nin öldürülmesi) Olayın aydınlanmasını bile beklemeden hemen polis kurşunu ile ölmüştür şeklinde bir yaklaşım sergilemek, o zatın (HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş) alışkanlığıdır. Hatırlarsanız, Ankara’da garın önündeki hadisenin akabinde de hemen, ‘Katil devlettir’ demişti. Elde hiçbir delil olmadan bu tür ifadeler kullanmak, siyasetçiye yakışan bir şey değildir. Ama kimileri, ‘Çamur at, izi kalsın’ mantığıyla hareket ediyor. Elçi’nin vurulduğu yerde bulunan silahın teröristlere ait olduğu kesin. Kurşun konusunda ise incelemelerin neticelenmesini beklemek lazım.
Çözüm sürecinde yeni arayış yok
Milli birlik ve kardeşlik projesi, zaten bu işin bütününü kapsıyor. Şu an yeni bir arayış içerisine girmeyi gerektiren bir durum yok. Ama çok farklı bir şey ortaya çıkarsa, tabii ki bir değerlendirme yapılabilir. Milli birlikten kastımız, 78 milyonun birliği. Kardeşlik bu projeyle yakalanacak irtifayı ifade ediyor. Bu irtifayı yakalamaktan daha güzel ne olabilir? Siz eğer benim Kürt vatandaşlarımı veya bölgeyi zerre kadar seviyorsanız, belediyelerin araçlarını o tür hendekler kazmak için kullanmazsınız. Kullanıyorsanız, sevgi yok demektir. Ama birileri öyle yapıyor diye, biz o bölgelere hizmeti kesmeyiz. Bölgeye bugüne kadar nasıl yardım yaptıysak, bundan sonra da yapacağız. Çünkü bu ülke hepimiz ülkesi.
Başkanlık mümkün olabilir
Başkanlık sistemine hükümet programında yer verilmiş vaziyette. Şu anda tabii ki hükümetin gücü tek başına buna müsait değil. Ama bu, parlamentodaki diğer partilerin desteği ya da anayasa değişikliği için referanduma destek vermeleri halinde, pekala mümkün olabilir. Bu hususta, anayasa değişikliği yapılsa bile, değişiklik referanduma götürülmeli. Zira parlamento bunu başarsa bile işin asıl sahibi millettir. Milletin sahiplendiği böyle bir idari yapılanma, ülkeyi tabii ki çok daha farklı bir yere taşıyacaktır. Hukuki altyapı noktasında ben bir sıkıntısı olacağını zannetmiyorum. Çünkü partiler “götürelim bunu millete” dediği zaman, bu iş millete gider. Başkanlık sisteminin, Türkiye’ye çok ciddi bir sıçrama kazandıracağına inanıyorum.
Birbirinizi ne kadar sevseniz de
(Geçenlerde partili cumhurbaşkanlığı meselesinden bahsettiniz. Başkanlık sistemi konusunda parlamentoda bir konsensus sağlanamadığı takdirde, partili cumhurbaşkanlığı sayesinde Türkiye mevcut yapısal tıkanıklığını aşabilir mi) Tabii ki aşar. Zaten bu konuyu gündeme getirmiş olmamın sebebi de, o tıkanıklığın bu yöntemle de aşılabileceğine inanmamdan kaynaklanıyor. Çift başlılığı ortadan kaldırmak lazım. Aksi takdirde, birbirinizi ne kadar sevseniz de, geçmişte ne kadar beraber olsanız da, zaman zaman sıkıntılar sözkonusu olabilir. Ama partili cumhurbaşkanlığı olduğu zaman, Fransa’daki sistemin farklı bir versiyonu sözkonusu olacak demektir. Bunun da ayrı bir güç katabileceğini düşünüyorum. (Üzerinde uzlaşma sağlanması daha kolay bir seçenek olarak da geliyor herhalde size sorusu üzerine) Evet tabii. Ben de öyle düşünüyorum.
Katar hasta gönderecek
Sağlık sektöründe yaptıklarımızı herkes takdir ediyor. Katar Emiri Temim bile hastalarını Türkiye’ye gönderebileceklerini söyledi. “Tedavi için niye Avrupa’ya gidelim? Türkiye’deki hastaneler gayet güzel” dedi. Ben de, “Memnuniyetle” dedim. Türkiye’den Katar’da hastane kurmak isteyenlere de her türlü desteği verebileceklerini söyledi.
Kanada 25 bin mülteci istedi
Suriyeli mültecilerle ilgili Antalya’daki G-20 zirvesi sırasında Kanada’dan da bir teklif almıştık: Kanada bizden 25 bin mülteci istedi. Nitelikli niteliksiz hepsi olabilir dedi. Ancak bunların tümünü bizim kamplardan mı alacaklar, yoksa Lübnan ve Ürdün’dekiler de dahil mi, bu şu an için net değil. Sayın Başbakan konuşmuştu Kanada Başbakanıyla. Kanada’ya bunun bilgisini geçeceğiz. Benzer talepler başka ülkelerden, Arap ülkelerinden de gelebilir.
Sınırda 15 bin asker
Suriye’de Türkmenlerin olduğu bölgede YPG yok, PYD de yok. Cerablus’ta DAİŞ var, Tel Abyad’da Araplar vardı onlara zulmettiler, ama Araplar oraya geri döndü. Bu bölgelerin tamamında biz DAİŞ’e karşı koalisyon güçleriyle beraber mücadele ediyoruz. Obama’yla da konuştuk, bu mücadele çerçevesindeki operasyonlar devam edecek. Havadan koalisyon güçleri mücadele ederken, karada ise Özgür Suriye Ordusu, ılımlı muhalifler mücadele edecek. Bu arada 98 km’lik hat üzerinde bizim 15 bin askerimiz olduğu yönündeki kimi haberlerde bir yanlışlık söz konusu. Bahsedilen 98 km, bizim sınırımızda değil, daha güneydeki bir bölgede. Orada Özgür Suriye Ordusu var. Bizim askerimiz ise bizim kendi sınırımızda görev yapıyor. Kendi sınırımızdaki 15 bin askerimiz, olası bir tehlikeye karşı, tankıyla topuyla hazır vaziyette ülkemiz güvenliğini sağlamakla meşgul. Koalisyon güçlerinin verdiği mücadeleye, havadan uçaklarımızla katılıyoruz. Malum Fransa, Suudi Arabistan, Katar da var bu işin içinde. Halihazırdaki süreç bu şekilde. Eğit-Donat da devam ediyor. Temenni ederim ki özellikle Türkmenlerin olduğu bölgedeki yaşanan sıkıntılar da bir an önce aşılır.