Politika

Başbakan Erdoğan: Yeşile hayranım, hastayım

Başbakan Erdoğan, 'Bundan 11 yıl önce bir siyasetçinin, bir siyasi partinin her konuda konuşma, her konuda görüş bildirebilme özgürlüğü yoktu' dedi

03 Eylül 2013 14:19

Kamu denetçileri sempozyumunda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, "Şu an yazarken, bırakın eleştiriyi, bize hakaret etme özgürülğüne sahip olanlar şimdi 'düşünce özgürlüğümüz yok' diye bizi eleştiriyorlar. Bize küfredenler hala özgürlüğümüz diyor" dedi. Gezi Parkı protestoları sırasında "çevre düşmanı" gibi gösterilmesinin, kendisine ve partisine büyük haksızlık olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bu işlerin ne denli önemli olduğunu bilirim. Biraz da yeşile hayranım, hastayım. Bu işi çok severim. Bize çevre düşmanı yaklaşımı içinde olmak bize karşı haksızlık olur" ifadesini kullandı.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;

Devlet şeffaf olabilir, kanunlara uyabilir. Eşit, tarafsız olabilir. Devlet kağıt üzerinde en ileri hakları vatandaşına temin edebilir. Ama bürokrasinin zihniyeti değişmiyorsa, yeni şartlara hazırlamıyorsa. Toplum demokratikleşirken bürokrasi köhnemiş geleneklere sahip çıkıyorsa, mutlaka işleyiş eksik kalacaktır.

Türkiye'de son 11 yılda çok önemli reformlar yaptık. Zihniyet devrimi çok geriden gelidği için reformlarımız topluma, bireye, vatandaşa yansıması zaman alıyor. Zihniyet değişiminin er ya da geç gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bu anlayışla reformları sürdürüyoruz. Türkiye toplumu yeniliklere her zaman açık olmuştur. Bürokrasinin de topluma ayak uydurarak yenilikleri benimsemesi için kararlarımızda taviz vermiyoruz. Hükümet olarak birçok kararımızın önünde bürokratik oligarşiyi bulmamıza rağmen, kararlılıktan taviz vermedik, bundan sonra da reformlarımızı hiz kesmeden sürdüreceğiz.

1946 yılında ilk kez çok partili seçimleri yaptık. Çok partili sistem Türkiye'de son derece kabul görmüş ve toplumda karşılık bulmuştur. Türkiye içinde bulunduğu zor coğrafyada, milli iradenin, demokrasinin gücüne inanan ve özümseyen örnek bir ülke olmuştur. Son 11 yıl içinde gerçekleştirdiğimiz reformu çarpıcı örnekler olarak zikretmek isterim.

DGM'leri biz kaldırdık. OHAL'e biz son verdik. Vatandaşlıktan çıkarılanlara haklarını iade ettik. Yerleşim birimlerine eski isimlerinin verilmesinin önünü biz açtık. Bürokrasiyi biz azalttık. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini biz sağladık. EMASYA protokolünün kaldırılmasını. YAŞ kararlarına karşı yargı yolunun açılmasını biz sağladık. İşkenceye sıfır tolerans dedik ve bunu sağladık. Kültürel haklar konusundaki sessiz devrimleri biz gerçekleştirdik. Bunlar 11 yılda yaptığımız reformların sadece bir kısmı, bütün bu reformlar ciddi bir bürokratik engelle karşılaşmıştı. Bize neler dediler, Türkiye bölünür, devlet gücünü kaybeder gibi temeli olmayan eleştiriler yaptılar. Bu reformlar engellenmeye çalışıldı ancak bu kaygıların tam tersine bu reformlarla Türkiye'yi güçlendirdik. Toplumsal huzurun arttığını hep birlikte gördük.

 

Bize hakaret edenler 'özgür değiliz' diyorlar

 

Türkiye'de bürokrasi, medya ve siyasi partiler reformlara karşı çıkarken hükümetimiz durmadan reform yapmıştır. Bundan 11 yıl önce bir siyasetçinin, bir siyasi partinin her konuda konuşma, her konuda görüş bildirebilme özgürlüğü yoktu. Belli konular adeta mayınlı araziydi. Ben Talim Terbiye Yüksek Kurulu'nun onayladığı Ziya Gökalp'e ait bir şiir okudum diye neler geldi başıma. Biz bunların önlerini açtık. Şu an yazarken, bırakın eleştiriyi, bize hakaret etme özgürülğüne sahip olanlar şimdi "düşünce özgürlüğümüz yok" diye bizi eleştiriyorlar. Bize küfredenler hala özgürlüğümüz diyor. Siyasi partiler dahi kendilerini kısıtlamak zorunda kaldılar. Biz doğru neyse bu istikamette yürüdük. Hükümetimiz sağladığı özgürlük alanıyla, bu korkuları tamamen kaldırmıştır. Bundan 11 yıl önce gazetelerde her haberi yapabilmek, her konuda yazabilmek mümkün değildi.

Hak ve özgürlükler noktasında AB standartlarını yakalamış, hatta bazı noktalarda onları geçmiş bulunuyoruz. Bizim müzakerelerimizi AB'de engelleyenler var, kim bunlar. Başta Güney Kıbrıs. Güney Kıbrıs'ın konumu ve durumu bellidir. Burada yabancı misafirlerimizin katıldığı bu toplantıda, bir noktaya değinmek istiyorum. Özellikle de AB'nin veyahutta bazı çevrelerin hükümetimize karşı karalama kampanyası olmuştur. Biz tabi bunun AB'deki dostlarımız tarafından yürütülüyor olması bizleri üzmüştür. Tutuklu ve hükümlü gazeteciler diyorlar. Bunu defalarca anlattık.

 

Bizden sonra gelen çıraklar usta durumuna gelip AB’ye alındılar

 

AB’ye üye olmak için aday durumundaki Türkiye, tabi 50 yıl oldu. bizden sonra gelen çıraklar usta durumuna gelip AB’ye alındılar. 11 yılda çok önemli reformlar yaptığımız halde, AB standartlarını yakalamış ve bazı standartları aşmıştır.

 

AB karalama kampanyası başlattı

 

Bakınız 23 ve 24. Fasılları açılması noktasında, AB’nin şartı ki, hak ve yargı konusunu ilgilendiriyor. Biz hazır haldeyiz şu an. Faslı engelleyen kimdir güney Kıbrıs. Siyasi nedenlerle AB’ye üye yapılan, daha sonra AB üyesi bazı ülkelerin, ‘biz yanlış yaptık’ diyenlerdir. Bunun başında sayın Merkel gelmektedir. Güney Kıbrıs’ın konumu durumu bellidir. Burada yabancı misafirlerimizin katıldığı bu toplantıda özellikle değinmek istiyorum.

Özellikle de AB’nin veyahut da bazı çevrelerin hükümetimize karşı karalama kampanyası olmuştur. Biz tabi bunun AB’deki dostlarımız tarafından yürütülüyor olması için özel bir gayreti gösteriyoruz.

Tutuklu ve hükümlü gazeteciler diyorlar. Tutuklu ve hükümlü gazeteciler konusunda, Avrupa ve dünya yanlış şekilde bilgilendirilmektedir. Türkiye’deki ifade özgürlüğü konusunda yanıltıcı biçimde bilgilendirilmektedir.

 

Yeşile hayranım, hastayım

 

Ben aynı zamanda belediye başkanlığı yaptım. Bu işlerin ne denli önemli olduğunu bilirim. Biraz da yeşile hayranım hastayım. Bu işi çok severim. Bize çevre düşmanı yaklaşımı içinde olmak bize karşı haksızlık olur. Özellikle attığımız adımlarda, atacağımız adımlarda, bizim gösteri ve yürüyüşlerde hukuk içinde haklarını kullananlara, sadece biz onları koruruz. Onlara karşı herhangi bir tavrın olmasına müsaade etmeyiz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin seçimle gelmiş, demokratik yollarla gelmiş hükümetini, dünyaya diktatör olarak lanse edenlerle bir şeyi konuşmam lazım. Ülke geneline ve dünyaya hitap ediyorum.

Bakın Suriye’de yüz binler öldürüldü, öldürülüyor. Peki batı nerede? Attığı bir adım var mı? Sadece konuşuyor. AB ne yapıyor? AB Mısır’daki darbeye, darbe diyememiştir. Sadece müdahalede kalmıştır. O zaman darbeyi bize tanımlasınlar. Darbe nedir? Demek ki o zaman aklına geldiği zaman bu tür darbeler yapılabilir. Sandığın içinden çıkmak hiç önemli değil. üzülerek söylüyorum, çoğunluğun azınlığa tahakkümü. Bu konuşuluyor. Yani çoğunluk, eğer halkından ülkeyi yönetme yetkisi almışsa, ülkeyi yönetir.

Zulmediyorsa, bir yanlış yapıyorsa, yargı niye vardır? Bunları yargılamak için vardır. Sandık niye vardık. Onu indirmek için vardır. Ama böyle diyerek, azınlığın veya seçkinlerin çoğunluğa tahakkümünü neyle izah edeceksiniz?

Bakıyoruz ki Danıştay gibi önemli bir karar alıyor bu ülkede. Aldığı karar, başı örtülü olanlarla ilgili bir olumlu karar. Şu anda hukukçu, akademisyen, avukat neyse, birisi de çıkıyor diyor ki, biz bunu kınıyoruz, üzüntü duyuyoruz. Bu nasıl iş? Bir taraftan inançlara saygıdan bahsedeceksin, bir taraftan inancının gereğini yerine getirenlere karşı böyle bir tavrını dile getireceksin. Bunu üzüntüyle karşılıyoruz diyorsun.

Yıllarca bu ülkede azınlık konumunda olanlar bunlara sabrettiler. Molotofu alıp sokağa çıkmadılar. Böyle bir karar alınınca da şimdi rahatsız oldular. Biz bütün vatandaşlarımıza hep saygı duyuyoruz. Bugüne kadar da bunu yerine getirmenin bahtiyarlığı içerisindeyiz.  Biz cumhuriyet tarihinin en köklü, en demokratik reformlarını gerçekleştiren bir hükümetiz. Demokrasi güçlendikçe imtiyazlarını kaybedenler var bu ülkede. Değişimi engellemek için her yola başvuruyorlar.

 

'Seçkinlerin çoğunluğa tahakkümü'

 

Suriye'de 100 binler öldürüldü. Batı nerede? Batı Suriye'ye karşı ne yaptı? Sadece konuşuyor. AB ne yapıyor? Mısır'daki darbeye darbe diyememiştir. Demek ki aklına geldiği zaman böyle darebeler yapılabilir, mümkündür. Çoğunluğun azınlığa tahakkümü ne demek? Çoğunluk eğer halkından ülkeyi yönetme yetkisini almışsa ülkeyi yönetir. Zulmediyorsa, yargı niye vardır? Bunları yargılamak için vardır? Seçkinlerin çoğunluğa tahakkümünü neyle izahat edeceksiniz?

Danıştay gibi öneli bir kurumumuz bir karar alıyor. Başı örtülü alanlarla ilgili bir olumlu karar... Birisi de çıkıyor diyor ki 'biz bunu kabul edemiyoruz, kınıyoruz.' Bir taraftan inançalra saygıdan bahsedeceksin bir taraftan böyle diyeceksin, bir de yargı kararını üzüntüyle karşılıyoruz diyorsun. Yıllarca bu ülkede azınlık konumunda olanlar bunlara hep sabrettiler zaten. Molotof kokteylini alıp sokağa döüklmediler. Bizi başı örrtülü ve başı açık vatandaşlarımıza eşit davrandık, iki tarafı da koruma altına aldık."