03 Ağustos 2016 15:29
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin planlayıcısı olmakla suçlanan Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili, "Bizler de bu yapıya tüm siyasiler gibi iyi niyetle destek oldu. Açık konuşuyorum ben de şahsen pek çok görüşüne katılmasam da bunlara yardımcı oldum" dedi. "Dedik ki bir ortak yanımız var. Uzun süre gerçek yüzlerini göremedik" diyen Erdoğan, "2010 yılından itibaren bu tespiti paylaştığım çok sayıda üst kademe yönetici arkadışm oldu ve tavrımız değişti. 2012'de bu yapıyla ilgili tavrımızı da daha net olarak ortaya koyduk" ifadesini kulllandı. "Bu dönemde hızlanan TSK'ya yönelik operasyonlar ve davalarla ilgili ciddi şüphelerim oluştu" diyen Erdoğan, "Uzun yıllar birlikte çalıştığım komutanlara yönelik suçlamalar beni ikna etmiyordu" diye konuştu.
"Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya koyamamış olmanın üzüntüsü içindeyim" diyen Erdoğan, "Bunun için hem rabbimize, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin. Şu saatten sonra, Pensilvanya’daki şarlatanın, terörist başının hezeyanlarına kulak veren herkes başına gelecekleri peşinen kabul etmiş demektir" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi" gündemi ile toplanan Olağanüstü Din Şurası'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Diyanet İşleri Başkanlığı'mız tarafından düzenelenen Olağanüstü Din Şurası'nın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Tüm alimlerimize, hocalarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Ülkemiz son 3 yıldır çok önemli glişmelere sahne oluyor. 15 Temmuz'da yaşadığımız silahlı darbe girişimi bu sürecin en cüretli ve kanlı boyutunu teşkil etmiştir. Bu hain yapının 40 yıldır kanserli bir hücre gibi yaşayabilmesi ve sürekli büyümesi dini değerleri öne çıkaran kimliği sayesinde olmuştur. Zaman zaman duyardık 'bunlar silahlı örgüt değil' diye, 'bunlar zamanı geldiğinde silahları millete bile doğrultabilecek bir örgüt derdik' bizlere inanmazlardı. Şimdi ne kadar haklıymışsınız diyorlar.
Tek parti döneminden itibaren uzun süre irtica paronayası ile dini cemaatlerin üzerine gidildiği gibi her yapı gibi bu yapıda milletimizin kanatları altında varlığını sürdürmüştür. Bizlerde bu yapıya tüm siyasiler gibi iyi niyetle destek oldu. Açık konuşuyorum ben de şahsen pek çok görüşüne katılmasam da bunlara yardımcı oldum. Dedik ki bir ortak yanımız var. Uzun süre gerçek yüzlerini göremedik. 2010 yılından itibaren bu tespiti paylaştığım çok sayıda üst kademe yönetici arkadışm oldu ve tavrımız değişti. 2012'de bu yapıyla ilgili tavrımızı da daha net olarak ortaya koyduk.
Asılına bakılırsa 2010 yılından itibaren bu tespiti paylaştığım üst kademe yöneticisi arkadaşlarım oldu. Tavrımız değişti. 2012 yılından sonra rezervlerimizi çok açık koymuştuk. Bu dönemde hızlanan TSK'ya yönelik operasyonlar ve davalarla ilgili ciddi şüphelerim oluştu. Uzun yıllar birlikte çalıştığım komutanlara yönelik suçlamalar beni ikna etmiyordu. Meseleyi kendi arkadaşlarımıza dahi anlatmakta güçlük çekiyorduk.
17-25 Aralık darbe girişimi bu örgütün yüzünü ortaya koyan hamle oldu. Her şey ortadayken, en başına şahsımı, altıma Binali Bey, aynı şekilde Enerji Bakanımız, aynı şekilde oğlum, birkaç tane işadamı bu örgütün çatısında görülen isimler oldu. Bunu dahi anlatırken, birçok arkadaşlarımız yine inanmıyordu. 'Bunlar böyle şey içinde girmez. Etmeyin.' Hala inanmayanların da olduğunu biliyorum. Hala maalesef bakıyor ama görmüyor olanları da görüyorum. Bu noktadan sonra artık şüphe dönemi bitti, mücadele dönemi başladı.
Bize inanmıyorlardı. “Bunlar böyle bir şeyin içine girmez.” Hala inanmayanların olduğunu da biliyorum. Hala maalesef, bakıyor ama görmüyor olanların olduğunu biliyorum. Bu noktadan sonra artık saygıdeğer hocalarım, şüphe dönemi bitti, mücadele dönemi başladı. Şayet 17-25 Aralık sonrasında aldığımız önlemler olmasaydı, özellikle yargıdakiler, bu darbe girişimi muhtemelen sadece TSK içindeki bir grup silahlı teröristin değil, polisiyle, yargısıyla, bürokrasinin diğer unsurlarının katılımıyla çok daha büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktı. Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya koyamamış olmanın üzüntüsü içindeyim. Bunun için hem rabbimize, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin.
15 Temmuz milletimizin en çok sıkıntı yaşadığı günlerden biriydi. 15 Temmuz ne kadar kara başladıysa, sabahı da o derece aydınlıktı. Bir tane profesör müsveddesi diyor ya, “Çıkmaz bunlar sokağa” diyor. Onlar bu milleti tanımamış. Ben bu milleti meydanlara, havalimanlarına davet ettim. Fakat Rodos Adası’na giderek değil, farklı yerlere giderek değil, sizin yanınızda olacağım demiştim. Havalimanına 3 saat içinde 10 binlerce insanın nasıl toplandığını gördük. Bu millet büyük millet. Darbeler tarihi bu milleti farklı yazacak. Öyle silahlar, F16’lar, F4’ler, tanklar yürüyecek, elinde bayrağıyla yürüyecek. Başka yerde yok böyle.
Bazıları bölücü terör örgütüyle özdeş hale getiriyor. PKK terör örgütünün elinde doğru dürüst silah bile yok. Ama bu FETÖ milletin vergileriyle alınan bu F16’larla, F4’lerle, tanklarla, toplarla milletine kurşun yağdırıyor, bomba yağdırıyor. Yeri geldiğinde zaten beraberler, PYD’yle, PKK’yla... Seçimlerde yaşadık. Seçim karargahlarında nasıl beraber olduklarını, zaten giyimleri kuşamlarıyla biliyoruz. Şu saatten sonra, Pensilvanya’daki şarlatanın, terörist başının hezeyanlarına kulak veren herkes başına gelecekleri peşinen kabul etmiş demektir.
Affedersiniz yüzlerine tükürseniz, yağmur diyen, küfür etseniz sükut edenlerin sapkın davaları din haline dönüşmüştür. Kuran-ı Kerim’de onlarca defa aklımızı kullanmamız emrediliyor. Aklını ve iradesini Amerika’da yaşayan birine ipotek eden bir kişi sorgulamıyorsa, onun için yapacak bir şey kalmamıştır.
Artık tabanı ibadette bile çekinmeye başlıyorum. O görevi yerine getirmekte endişelenenler var. Niye? Aklını, vicdanını böyle bir şarlatana ipotek etmiş insandan rabbimizin akletmez misiniz hükmü gereğince oraya soru işaretiyle, şüpheyle bakıyorum. Bundan sonra her anlamda mücadele, hesap sorma dönemidir. Bu yapının mayasında iki yüzlülük olduğu için pişman olduklarını söyleyenlerin samimiyeti konusunda ciddi tereddütlerimiz var. Gerçekten pişman mı oldular? İntikamcı bir düşünceyle söylüyorum. Yoksa riyakarlık içindeler mi? Anlamakta zorlanıyoruz. Elbette esas beyandır diyeceğiz ama bunlara karşı da gardımızı asla düşürmeyeceğiz. Çünkü mümin bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz.
Hırsızlık kötüdür, ama en büyük hırsızlık insanların dinini, inancını, ümidini çalmaktır. FETÖ tarihin en büyük hırsızlık şebekesi olarak onbinlerce insanın geleceğini çalmıştır. İsmailiye mezhebinden çıkan Haşhaşiler bunun en çarpıcı örneğidir. FETÖ gibi iyi eğitimli, kariyer sahibi, kendisini gizlemeyi bilen kişilerden oluşuyordu. Bu durum aynı kişilerin zamanı geldiğinde liderlerinden emir aldıklarında canlı bombaya, suikastçıya dönmesinden çekinmezlerdir.
Bunların faili meçhul infazları var. Hepsi çıkıyor. Vatandaşında F-16'larla bomba yağdıranların bir insanın ölümünden tüm insanlığın ölümü murat edildiğine göre başka bir şey beklenebilir mi? İşte TBMM bombalandı, Külliye bombalandı, bir hanım kardeşimizin başı vücudundan ayrıldı ve kongre merkezimizin çatısından aldık. Bunun dinimizde yeri var mı? Kime karşı yapıyor bunu? Rastgele oradaki toplum üzerine bomba yağdırıyorsun. Fakat buna rağmen aileleriyle görüştüğünüz zaman hiçbirisi ne oldu demiyor. Hala canımız bu yola feda olsun. Bu bir dava için, bir inanç için yapılır. Bu çok basit bir olay değil. 238 şehit basit bir olay değil.
Gümüşhaneli bir kardeşimiz neşeli neşeli konuşuyor, 'sen nasılsın' diyor, 'sesini duydum ya bana yeter' diyor. '88 yaşında bir annem var diyor, görmesem bile sesini duyuyum' diyor. Kendisiyle görüşüyoruz, sanki evladının bir kolu gitmemiş bana tavsiyelerde bulunuyor, psikolojik tedavi uyguluyor. Bir albayımız delik deşik olmuş o da arıyor, 'bizi düşünmeyin. Ama bunlar bitmedi ha, ordunun içinde çok var, bu sizi yanıltmasın, siz de kendinizi iyi koruyun' diyor. Elhamdürillah. Böyle bir millet olduktan sonra biz tankların önüne yatan böyle bir millete sahip olduktan sonra Allah'ın izniyle bu badireleri atlatırız, ülkemizi de medeniyet yarışında çok daha iyi noktaya ulaştırırız.
Bu yapının kan kona, kin kokan, vahşey kokan yüzünü görmezden gelip hala eğitim, öğretim, hizmet, yardım diyenin ya gözü görmüyordu, ya kalbi kapalıydı. O yüzden okullarına el koyduk. Hepsini de onlara referans olan üniversitelere devrettik.
TSK'da da askeri liseleri kapattık. Bundan sonra tüm liselerden artık harp okullarına girme şansı doğmuştur. Harp okullarının çatısında Milli Savunma Üniversitesini kurduk, artık harp akademilerini de kaldırıp onun yerine lisans eğitimi veren lisansüstü bir üniversite haline gelmek suretiyle sistemi bu şekilde reforme edip adım atmış oluyoruz.
Jandarmayı İçişleri Bakanlığı'na bağladık. Jandarmanın sistematiğini de polisinki gibi dönüştürdük. Dün akşam son altyapı ile ilgili adımları attık 48 saat içinde yeni görevlendirmelerle jandarma camiasındaki arkadaşlarımız çalışmalarına başlayacak. Silahlı kuvvetlerimizdeki çalışma süreci başlayacak.
17-25 Aralık'tan beri birilerinin dilinde, 'Aman Başbakan'ım', şimdi de 'Aman Cumhurbaşkanım'. 15 Temmuz'da 238 masumu katleden bu katillere hala masumiyet atfetmek gayrettullaha dokunur. Asıl bunca insanın zihnini ve kalbini karartmak, mankurtlaştırmak gayrettulaha dokunur.
Her alanda olduğu gibi dini hayat, dini müesseseler konusunda kendine çeki düzen vermeye ihtiyaç vardır. Ben Diyanet İşleri Başkanımızın konuşması sebebiyle kendilerine çok çok teşekkür ediyorum. Özellikle de yüzbin gibi bir kadroya sahip olan diyanet camiamız bu işi üstü örtülü götürmemelidir. Hedefte sadece FETÖ yoktur, bölücü terör örgütü de hedefimizdedir.
Erdoğan'ın konuşmasından önce Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Meclis Başkanı İsmail Kahraman da konuşma yaptılar.
Kahraman'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Allah'ın kudretiyle uçurumun kıyasından döndük. Millet darbeyi yendi, demokrasiyi özümsediğini gösterdi. Milletimiz bir bütün oldu. Meydanlarda demokrasi mitingine gidildi. Darbeye karşı büyük bir zafer kazandı. Cumhurbaşkanımızın çağrısı herşeyin başlangıcı oldu. TBMM ikinci kez gazi ünvanını kazandı. Darbe girişimi olduğu andan itibaren Meclis'te toplandık, silah sesleri ve bombalar altında yıkılmadık.
15 Temmuz gecesinde teröristler hedeflerine ulaşmış olsalardı hepimiz karanlık ve yıkıntı içinde bocalıyor, ülkemizi yıkmak isteyenleri hüzünle izliyor olacaktık. Muhterem Cumhurbaşkanım büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Bundan böyle ülke darbeler ülkesi olmaktan çıkmıştır. Millet darbeye karşı koymuştur.
Bu başarıda herkesin hissesi vardır. Bizler TBMM'de din görevlilierimiz camilerde, vatandaşlarımız her yerde bütün dünyaya bir demokrasi dersi verdik. Çok şükür mayası son derece sağlam bir milletimiz var. Her türlü fitne ve fesada rağmen darbenin karşısında durmuştur.
Hepimizin büyük sorumluluğu var. Dinimizi en iyi şekilde anlatmakla yükümlüyüz. Yaşadığımız olayların tekerrür etmemesi için ciddi sorumluluğumuz vardır. Hiçbir boşluk burakmamak zorundayız. Bilgili olmak durumundayız. Bilgiyle kendi önünü aydınlatmayanlar aldatılmaya mahkumdur. Uyanık ve tedbirli olmalı, kendimizi geleceğe hazırlamalıyız.
Meclis'e bomba atacak kadar gözü dönmüş canilerin esas hedefi iç çatışma çıkarıp Türkiye'yi bölünmeye müsait hale getirmekti. İnşallah yarınlarımız daha güzel olacak.
Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başları şöyle:
Olağanüstü din şuramızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. 15 Temmuz gecesinde milleti meydanlara çağıran ve büyük bir kahramanlık öğreniğiyle Türkiye'nin kaderini değiştiren muhterem Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.
Meydanlara çıkan insanların nice kahramanlık destanları yazdığını biliyoruz.
Bu milletin nasıl kahraman bir millet olduğunu 15 Temmuz akşamı gördük. Allah'a hamd olsun, şehitlerimize rahmet diliyoruz. Meydana çıkıp gazi olanlara da şükranlarımızı diliyoruz.
Bu şurada ele alacağımız konu tarihi bir öneme sahiptir. İslam dünyası boyunca nice ihanetler gördü ama hiç abartısız söylüyorum ki İslam'ın ilk günlerinden itibaren İslam dünyasının en aşağılık ihanet hareketi bu harekettir. Bu hareketin tüm yüzleriyle ortaya çıkarılması gerekiyor.
Buradaki toplantımızın inşallah hayırlı sonuçlar getireceğini ümit ediyorum. Keşke bu adamların bu ihanetleri ortaya çıkmadan ortaya koyabilsek binlerce masumun bunların içine girmesini engelleyebilseydik. Muhterem Cumhurbaşkanım bu örgütün dini açıdan hatalarını ana başlıklarıyla zikredeceğim.
Bunlar sadece kendi cemaatlerinin içindekileri mümin gördüğünü biliyoruz. Bunlar Müslümanların birliği fikrini ortadan kaldırarak sadece kendi cemaatlerini öne çıkarmışlardır. Yıllarca Müslümanları cami bütünlüğü içinden çıkarmayı da ne yazık ki başarmışlardır. Bunlar modern bir masonluk teşkilatı gibi ortaya çıkmışlardır. Bunlar firavunlaştılar, yaptıkları sorgulamadan uzaktır.
Bunlar yeni bir din ortaya koymak anlamında da büyük hezeyanlar yaşadılar. En büyük problemleri ise sünnet camiasından ayrılan çok önemli bir özellik olan takkiyeyi imanın şartı olarak saymalarıdır.
Bu katiller İslam tarihinin yüzkarası bir örgüt olarak tarihin karanlık çöplüğüne gideceklerdir. Yaraları sararken örgütle ilişkili hiç kimseye merhametli olmayacağız.
Olağanüstü Din Şurası'nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimiyle ilgili, "Bu ihanet şebekesi milletimizi Allah ile Peygamber ile aldatmıştır derken yüreğim kan ağlamaktadır. Gözlerimizin önünde dini cemaat taklidi yapan bir truva atı, bütün insanlığı insanlara yardım görüntüsüyle aldatmıştır" dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in konuşmasından satır başları şöyle:
Şehitlerimizin nuru bir kere daha milletimizin ufkunu aşmıştır. Yüce Allah'tan gazilerimiz için acil şifalar diliyorum. 15 Temmuzda camileirmizi milletimizle buluşturan bütün din gönüllüsü kardeşlerimi kutluyorum.
Başkanlık olarak ilk defa tek bir gündem maddesiyle Olağanüstü Din Şurası düzenliyoruz. İhanet şebeksi sadece milletin varlığına suikast düzenlemesi kalmayıp, inancımızı, din ve medeniyetimizin kıymetlerini, dinimizi ve dindarlığımızı insanlık nezdinde bir düşman akçesine harcayacak bir öfkeye terk etmişlerdir. Zincirinden boşanmış bir vahşet olarak milleti katletmeye girişmişlerdir. Bu ihanet şebekesi milletimizi Allah ile Peygamber ile aldatmıştır derken yüreğim kan ağlamaktadır. Gözlerimizin önünde dini cemaat taklidi yapan bir truva atı, bütün insanlığı insanlara yardım görüntüsüyle aldatmıştır. Asya'yı ve mazlum Afrika kıtasındaki zihinleri de teslim almıştır.
İslam dininde mutlak bağlılık temel ilkeleredir. Ahlak dinimizin en temel ilkesiyken, bu örgüt kendini gizleme, haram işleme, iki dilli konuşma,yalan söyleme, şantaj yapma gibi gayri ahlaki yöntemlere başvurmuştur. Bu tür davranışların İslam'la alakası yoktur. Bu örgüt en başta aile bağlarını yok etmeye çalışmış, sonra onların dini ve milli duygularını kullanmak istemiştir.
Bu örgüt Batı'da İslamofobi yükselirken, onlara şirin görüşmeye çalışmıştır. Din mensuplarıyla barış içerisinde yaşlamak esastır ancak dinler arası siyaset mühendisliği altında birlikte olunamaz. Böyle bir tutuma dini açıdan onay vermek mümkün değildir. Din adına çıkar elde etmenin bir dini temeli olmadığı gibi bu tür yapıya karşı koymak hem ahlaki hem de dini sorumluluktur. Hiç kimse aklını ve iradesini başkasına teslim edemez. Din adına Allah adına insanların duygularını kullanarak kurulan yapılar İslam'a taban tabana zıttır.
Uzun yıllardır varlığı bilinen, dini duyguları istismar eden, vatanın evlatlarını çalan, dinin temel değerlerini gasp eden, kendine insan ve imkan devşiren, devletin tüm yapılarına giren ve son darbe teşebbüsünü yapan örgütü dini bir örgüt olarak görmek mümkün değildir. Örgüt elebaşlarını imam kendisini de kahinat imamı olarak gören bu kişiyi din alimi olarak görmekmümkün değildir. Bir gecede masum insanları katleten bu örgütün ne insanlıkla ne de İslam'la bir ilişkisi olamaz.
Bu örgüt karşısında dini ve akademik suskunluğun hiçbir açıklaması yoktur. Gerek Diyanet camiiasının gerek de İlahiyat Fakülteleri'ndeki akademik faaliyelerinin gözden geçirilimesi ve özeleştiri yapılması gerekmektedir. Milletimizin bu soylu direnişi, adalet ile taçlandırılması gerekir. İnanıyorum ki din şurası hepimize umut sağlayacaktır. Allah'ın bize verdiği bir kalp ve akıl vardır.
Darbe karşısında sayın Cumhurbaşkanı'mızın gösterdiği liderliğe derin şükranlarımı ifade ediyorum. Karanlığa açılan bir ihanet kapısı, bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Dinimiz, milletimiz yara almadan ve yalnızca Allah'a kul eden geçnlerimizin elinden tutmaya devam edecektir. FETÖ'nün çaldığı bütün değerlerimizi, evlatlarımız geri alacağız. Her türlü aşırılıktan uzak orta yolu esas alan yolumuza devam edeceğiz.
© Tüm hakları saklıdır.