Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs 1960'da dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam edilmesiyle ilgili olarak, "27 Mayıs darbesinin ana karargâhı kışla değil, CHP'dir. 27 Mayıs darbesinin en kötü mirası, partili cumhurbaşkanı sistemine son vererek, milletin başbakanının karşısına devletin cumhurbaşkanını ikame etmesidir. 1960’tan sonra birkaç istisna hariç bu göreve bu anlayışa sahip kişiler getirilmiştir. İstediğimiz gibi yönetelim. Sadece millet iradesini referans alan 1924 anayasasını ortadan kaldıran 27 Mayıs rejimi korunmaya çalışılmıştır." dedi.
Ahi Evran Üniversitesi'nde konuşan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Aradan geçen süre açtığımız üniversitelerin tabela üniversitesi olmadığını ortaya koydu. Önümüzdeki süreçte üniversite ile şehir arasındaki bağı güçlendirmemiz gerekiyor. Bulunduğu şehrinn kalkınmasına faydası olmayan üniversite amacına uygun hareket etmiyordur. Şehrine faydası olmayan bir üniversitenin Türkiye'ye de faydası olmaz. Bahane yerine çözüm üreterek yolumuza yılmadan devam ediyoruz. Azim, inanç olduğu sürece aşamayacağımız hiçbir engel olmadığını düşünüyorum.
"Düzmece mahkeme ile idam edilen Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anıyorum"
Ahilik haftası bizim için köklerimizle buluşma hayat damarlarımızı yenileme haftasıdır. Değerlerimizi gençlerle buluşturmak zorundayız. Geleneğini unutan hiçbir millet ayakta kalmaz. Bugün demokrasi tarihimiz açısından çok acı bir hadisenin yıldönümünü yaşıyoruz. Yaslıada'da kurulan düzmece mahkeme ile idam edilen Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anıyorum. Onlar darbeciler tarafından darağacına gönderilseler de eserleri ile milletimizin gönlünde müstesna bir yer edindiler.
"27 Mayıs darbesinin ana karargâhı CHP'dir"
27 Mayıs'ta darbenin ana karargahının kışla değil CHP Genel Merkezi olduğu artık biliniyor. Bazı akademisyenler de öğrencilerini galeyana getirerek darbeye zemin hazırlamışlardır. Anamuhalefet partisinin genlerine sinmiş darbeci ruhun aradan geçen 56 yıla rağmen değişmediğini görüyoruz. Kan, sokak, sermaye hatta terör üzerinden milleti terbiye etmeye yönelik girişimlerden netice alınamaz. Hiç kimsenin o çatı altında birisine küfretmeye hakkı yoktur. Siyasi terör estiriliyor buna izin vermeyiz. Küfretmeye hiçbir partilinin hakkı yoktur. Ana muhalefet darbeci geçmişiyle hesaplaşmasını, huyunu değiştirmesini umut ediyorum
12 Eylül, 28 Şubat, e-muhtıra, Gezi olayları, 17/25 Aralık darbesi 27 Mayıs’la bağlantılıdır. 1960 darbesi sonrası atılan tüm adımların amacı iktidarı bürokratik oligarşide tutmaktır. 1924 anayasasını dördüncü maddesindeki TBMM Türkiye’nin yegane mümessili olur ifadesi çıkarılmıştır.
Yasama ve yargı hem görev, hem yetki olarak görülürken, yürütme görev olarak tanımlanmıştır. Bürokrasiyle seçilmiş hükümetin egemenliği ortak kullanması getirilmiştir.
"1960 darbesinin en kötü mirası, partili cumhurbaşkanlığı sistemine son verilmesi"
1960 darbesinin en kötü mirası, partili cumhurbaşkanı sistemine son vererek, milletin başbakanının karşısına devletin cumhurbaşkanını ikame etmesidir. 1960’tan sonra birkaç istisna hariç bu göreve bu anlayışa sahip kişiler getirilmiştir. İstediğimiz gibi yönetelim. Sadece millet iradesini referans alan 1924 anayasasını ortadan kaldıran 27 Mayıs rejimi korunmaya çalışılmıştır.
"Rehim elden gidiyor diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar"
Düğmeye basılmışçasına rejim elden gidiyor, cumhuriyetin kazanımları tehlikede diye birileri ortalığı ayağa kaldırıyor. O birileri de aslında belli. Onlar tehlikede olanın rejim değil, 27 Mayıs rejimi olduğunu biliyorlar. 23 Nisan’da ana muhalefetin başındaki zatın söylediğine bakın. “Çoğunluk azınlığı yönetemez” diyor. Arkasında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Ne diyor paylaşacağız diyor. Milletin verdiği yetkiyi yasalar içinde sonuna kadar kullanacaksın. Azınlıkların hakkını korumak başka bir şey, onlarla birlikte yönetmek başka bir şey. Kendi çıkarlarını korumak adına kan dökmek dahil, şimdi bizim kanımızı dökmeleri lazım diye çevirmeye başladılar. Çünkü manevra yapmayı çok iyi biliyorlar. Akşam başka, sabah başka. Ancak biz buna izin vermeyeceğiz. Milletimizin yeni 27 Mayıs’lar yaşamasına razı olmayız.