-ERDOĞAN: AFGANİSTAN GİBİ OLMASIN LONDRA (A.A) - 31.03.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Temennimiz odur ki Libya halkının talepleri doğrultusunda bir netice alalım ve Libya'da bir an önce barışı, demokratik hak ve özgürlükleri temin edelim. NATO çok önemli bir sınavı istiyoruz ki Libya'da gerçekleştirsin. Yani Libya'daki NATO müdahalesi bana göre bir Afganistan gibi olmasın'' dedi. Başbakan Erdoğan ile İngiltere Başbakanı David Cameron, görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlediler. Sözlerine, ''Dost ve müttefik İngiltere Başbakanı değerli dostum İngiltere Başbakanı David Cameron ile bir araya gelmekten dolayı duyduğum memnuniyeti vurgulamak istiyorum'' diye başlayan Başbakan Erdoğan, Cameron'un geçen yıl Türkiye'ye yaptığı ziyaretle önemli bazı adımlar attıklarını, bu adımlarla birlikte Türkiye ile İngiltere arasındaki ikili ilişkileri ele alarak geleceği nasıl inşa edeceklerini, gelecekte neleri birlikte, çok daha farklı bir şekilde yapabileceklerini görüşme imkanı bulduklarını söyledi. Türkiye ile İngiltere arasındaki ikili ilişkilerin mükemmel bir düzeyde seyrettiğini belirten Erdoğan, şöyle dedi: ''Özellikle ülkelerimiz arasındaki iş birliğinde, gerek siyasi alanda, gerek askeri alanda, gerek ekonomi alanında çok çok önemli adımlar atmış bulunuyoruz. Siyasi alanda özellikle vurgulamak istediğim konu tabii Avrupa Birliği(AB) sürecidir. AB sürecinde gerçekten şu ana kadar İngiltere her zaman yanımızda oldu. Bu sürece vermiş oldukları desteğin bundan sonra da artarak devamı gerçekten benim bir dost olarak kendilerinden temennimdir. Zira şu anda AB müktesebatının içerisinde olmadığı halde birçok uygulamaların AB liderleri arasında yapılıyor olması bizleri doğrusu üzmektedir. Bunlardan en önemlisi bütün fasıllarla alakalı olarak örneğin genel olarak 8 tane faslı askıya almak, bloke etmek. 6 tane faslı Güney Kıbrıs yönetiminin bloke etmesi, 5 tanesini Fransa'nın bloke etmesi gibi yanlış yaklaşımlar, bunlar AB müktesebatı içinde olan şeyler değil. Bunlar yanlış şeyler. 1959'dan bu yana AB'ye müracaat etmiş bir Türkiye'ye bu tür uygulamalar şık değil. Her zaman da bunu söylüyorum. AB 14 Aralık 2004'e kadar, müzakerelerin başladığı ana kadar bizler oradaki toplantılara hep katıldık. Liderler olarak katıldık. Ondan sonra ne oldu anlamadık. Bir de baktık ki müzakereci olan bizleri toplantılara davet etmemeye başladılar. Halbuki biz müzakereci bir ülkeydik. O ana kadar müzakereci olmadığımız halde davet ediliyorduk. Fakat orada davet edilmemeye başladık. Bunlar tabii bizi üzüyor. Burada hangi ülkeler nasıl bir konum içinde bunu biliyoruz. Bunu değerli dostum David de tabii çok çok iyi biliyor.'' Erdoğan, Fransa ve Almanya'nın gösterdiği olumsuz tavrı Cameron ve Türkiye dostlarından beklemediğini belirterek, ''Bu adımı eğer sizler de atarsanız inanıyorum ki çok daha farklı bir şekilde Türkiye AB'yee güç katacaktır, tabii ki AB'den Türkiye güç alacaktır. Bunu bu şekilde sürdürmekte fayda var diye düşünüyorum'' dedi. -''ANNAN RAPORU BEKLETİLİYOR''- Kıbrıs meselesinde 2 kurucu devletli, adil ve kapsamlı bir sürecin başlatılmasının başından beri kendilerinin de hedefi olduğunu bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Buna yönelik olarak şu ana kadar tabii Güney Kıbrıs Rum yönetimi ne yazık ki hiç bir zaman olumlu yaklaşmadı. Çok daha önemlisi Kofi Annan döneminde atılan adımlar, Kofi Annan'ın özellikle hazırlamış olduğu rapor Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde hala gündeme getirilmiyor, sümen altında bekletiliyor. Bunun aşılması lazım. Acaba bu raporda neler var, bunun ortaya konulması lazım. Bizler yapılan referandumda o zaman İsviçre'de bir söz verdik, dedik ki 'Bu referandumda Kuzeyde Türkler evet derse, Güney'de de Rumlar hayır derse ne olacak' Bize o zaman Avrupa Birliği şunu söyledi; 'Hiç endişe etmeyin' dediler. Ama netice ne oldu. Kuzeyde Türkler yüzde 65 ile evet derken, Güneyde Rumlar yüzde 75 hayır dedi. Hayır demelerine rağmen ödüllendirildiler ve Avrupa Birliğine alındılar. Bunları anlamak, bunları anlatmak mümkün değil. Ama o dönemin liderlerinden bazıları çok açık net bunu ortaya koydular ve bunun ne denli bir haksızlık olduğunu da yazdıkları eserlerinde kendileri ifade ettiler.'' -TÜRKİYE İLE İNGİLTERE ARASINDAKİ EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ- Türkiye ile İngiltere arasındaki stratejik ortaklık belgesinin genel çerçeveyle ortaya konulması üzerinde önemli adımlar attıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Şimdi G-20'de beraberiz. G-20'de beraber olmak suretiyle özellikle dünyanın sadece ekonomik alanda değil, birçok alandaki sıkıntılarını beraber paylaşıyoruz. Onları beraber aramızda görüşüyor konuşuyoruz. Bundan sonra tabii ki ortak birçok görüşmelerimiz, konuşmalarımız olacak. Gündemde tabii en önemli konu şu anda Libya. Dün Londra'da önemli bir zirve yapıldı. Bu zirvede de bizler İngiltere ile birlikte bir siyasi değerlendirmeyi, bundan sonraki süreçte de beraber yaparak arkadaşlarımızı görevlendirmek suretiyle sürdüreceğiz. Tabii bir an önce temennimiz odur ki Libya halkının talepleri doğrultusunda bir netice alalım ve Libya'da bir an önce barışı, demokratik hak ve özgürlükleri temin edelim. NATO çok önemli bir sınavı istiyoruz ki Libya'da gerçekleştirsin. Yani Libya'daki NATO müdahalesi bana göre bir Afganistan gibi olmasın. Libya'da çok daha farklı bir profil ortaya koymak suretiyle özellikle de tabii bu çalışmanın içinde Arap liginin olması Afrika Birliği'nin olması, İslam Konferansı Örgütünün olması inanıyorum ki Libya halkının da yaklaşımını çok çok olumlu istikamette etkileyecektir. Burada Türkiye ve İngiltere olarak geleceğe yönelik atacağımız adımlar, önemli bir değerlendirmeyle ortaya koyacağımız perspektif, süreci çok olumlu istikamette değiştirecektir diye düşünüyorum. Fakat tabii bugünden tezi yok elimizi çabuk tutacağız. Oradaki zulmü durdurmamız lazım. Oradaki akıtılan kanın durması lazım. Ölümlerin orada artık durması lazım diye düşünüyoruz.'' Türkiye ile İngiltere arasındaki ekonomik işbirliğinde önemli bir noktaya gelindiğini belirten Erdoğan, ''Bir krizden çıkmamıza rağmen, krizden sonra Türkiye ile İngiltere arasındaki rakamlar gerçekten çok çok önemli bir konuma gelmiş vaziyette ve 12 milyar dolar seviyesine 2010 itibarıyla çıkmış durumdayız. Bu tabii çok önemli bir rakam. İnanıyorum ki bundan sonraki süreçte bu artarak daha da devam edecek'' dedi. Londra'da yapılan Türkiye ile büyüme konferansının iki ülkeden hükümet ve özel sektör temsilcilerini bir araya getireceğini ifade eden Erdoğan, ''Değerli dostum David ile bu toplantıya katılacağız ve burada bütün iş adamları ile CEO'larla bir arada bulunacağız. Onların da coşkusunu, heyecanını artırmak suretiyle aramızdaki bu ekonomik ilişkileri daha da artırmanın gayreti içinde olacağız'' diye konuştu. Erdoğan, konuşmasının sonunda misafirperverlik ve ev sahipliğinden dolayı teşekkür etti ve özellikle Libya'daki sürecin bir an önce neticeye, barıyla kavuşmasını temenni ettiğini söyledi. -SORULAR- Toplantının ardından soruları yanıtlayan Başbakan Erdoğan, ''Libya'da muhaliflerin silahlandırılması konusunda aranızda görüş farklılıkları var mı? Bu sürecin Libya'daki gelişmeleri nasıl etkileyeceğini bekliyorsunuz? Bu bir bölünmeye yol açabilir mi? Suriye'deki şu anda başlayan ayaklanmalarda tıpkı Libya'da olduğu gibi Esad'ın da Kaddafi gibi direnmesini bekliyor musunuz? Bu konuda kararlaştırdığınız bir ortak adım var mı?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Muhaliflerin silahlandırılması noktasında Türkiye olarak bizim böyle bir tavrımız yok. Alınmış bir karar da zaten henüz yok. Böyle bir şeyin içerisine girmek tabii Libya'da çok daha farklı bir tahriki ortaya getirir. Böyle bir açıklamayı da doğrusu doğru bulmuyoruz. Zaten buraya NATO'nun niye girdiği belli. Buradaki bu işleri zaten NATO gerektiği şekilde ortaya koyacaktır, görecektir. İkinci olarak, Suriye konusunda bundan iki ay kadar önce bir ziyaretim oldu ve bu ziyaretimde henüz Suriye'de, Kuzey Afrika'da, Orta Doğu'da bu denli bir karışıklık söz konusu değildi. Ama tabii işaret fişekleri adeta vardı ve o zaman değerli dostum özellikle kendisiyle paylaştığım düşüncelerimde 1983'ten bu yana tabii olağanüstü halin yaşandığı Suriye'de bunun kaldırılması hususunu kendisine hatırlattım ve bütün bunların yanında özellikle bir reforma gidilmesi hususunu... Bu bir demokratik reform olmalı. Hak ve özgürlükler noktasında halkın taleplerini gözardı etmemek lazım. Halkın talepleri istikametinde bir adım atılması lazım. Tabii aslında Sayın Beşşar, Suriye'de sevilen bir isim. Tabii belli bir avantajı var. Bu avantaj gerek eşinden kaynaklanıyor. Tabii kendisinin Nusayri olması eşinin ise Sünni olması ve adeta tüm Suriye'yi kucaklayan bir profil ortaya koyuyor. Bu süreci hızlandırmasının ve bunun kendisi tarafından, bu reformu açıklamasının çok faydalı olacağını kendisine ifade ettim. Tabii olaylar başladıktan sonra da kendisiyle iki kez görüşmem oldu. Bu görüşmelerimde de bunları kendisiyle görüştüm. Daha sonra kendisine özel temsilcimizi de gönderdim. Kendisiyle yine bunları paylaştım. Fakat tabii dün yapılan açıklama Suriye halkını ne denli tatmin etti, onun tabii kararını şu anda ben veremem. Onu Suriye halkı tarafından önümüzdeki günlerde göreceğiz. Temenni ederdim ki çok daha somut, çok daha net bazı mesajlar verilseydi herhalde daha da isabetli olurdu diye düşünüyorum.'' Erdoğan, ''silahlandırma fikrine tamamen karşı mısınız?'' sorusunu ise ''Muhaliflerin silahlandırılması noktasında şu andaki bizim kararımız olumsuz. Olumlu bakmıyoruz. Zira ortada güç yok, ortada herhangi oluşmuş bir devlet, taraf -ki böyle bir şeyi de zaten kabul etmiyoruz- böyle bir güç yok. Bu tür şeylerle tam aksine orada teröre zemin hazırlama durumu olabilir ki bu çok daha tehlikelidir, çok daha risklidir. NATO'nun zaten buraya girmesi buradaki sıkıntıları giderme noktasında atılan bir adımdır. Onun için biz NATO'nun girişine olumlu yaklaşıyoruz ve onlara yönelik yapılacak zulme karşı da bütün tedbirleri NATO oluştursun, almış olsun diyoruz'' diye yanıtladı.