Gündem

Erdoğan: Oruç Reis'e sakın saldırmayın, saldıracak olursanız bunun bedelini ağır ödersiniz dedik ve bugün ilk cevabı aldılar

"Birileri TL'den 6 sıfır atılmasına talip oluyor; mühür kimdeyse sultan odur"

13 Ağustos 2020 18:30

T24 Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz'de görev yapan sismik araştırma gemisi Oruç Reis'e Yunan donanmasından bir fırkateynin tacizde bulunduğu iddiasına atıfta bulunarak, "Oruç Reis'e sakın saldırmayın, saldıracak olursanız bunun bedelini ağır ödersiniz dedik ve bugün ilk cevabı aldılar" dedi.

AKP'nin 19. yıldönümü etkinliğinde konuşan Erdoğan, partisinin 2002'den bugüne kadar yaptıklarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "AK Parti'nin yolunu uzun yıllar boyunca siyasi ve ekonomik buhranların acı tecrübelerini yaşayan milletimiz çizmiş, adını da milletimiz kurmuştur" derken, "Her saldırının görünmeyen hançeri olan ekonomiyi, kur, faiz, enflasyon üçgeninde daha güçlü bir şekilde devreye soktular. Bu konuda da gereken tedbirleri alarak ekonomimizi güçlendirdik" şeklinde konuştu.

Türkiye ekonomisine dair gelen eleştirilere de yanıt veren Erdoğan, inşa edilen sağlık kuruluşu, eğitim kurumu, faizlerin indirilmesi, 2013 enflasyonu gibi örnekleri vererek "2019 yılı sonu ile kıyasladığımızda 2002'nin kat be kat üzerindeyiz" dedi. Partisinin 19 yıllık süreçte ikiye ayrıldığını söyleyen Erdoğan, "2002-2013 arasını kapsayan potansiyelimizi keşfetme dönemidir. 2013'ten günümüze kadar olan dönemi mücadele dönemi olarak adlandırıyorum" ifadesini kullanırken, Türkiye'nin bu dönemden sonra şahlanış dönemine gireceğini öne sürdü.

Türk Lirası'ndan 6 sıfır atılması üzerinden DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'a tepki gösteren Erdoğan, "Birileri ona talip oluyor, ülkenin başbakanı herhalde onlardı. Karar mercii kim? Onu tabi konuşan, söyleyen yok. Orada mühür kimdeyse sultan odur, bu adımlar böyle atıldı" ifadesini kullandı. "Kerameti kendinde görenler, millete hizmet yolunda ayrılıp şahsi emellerinin peşine düşenler elbette oldu" diyen Erdoğan, partisinin içinden ayrılan hareketlerin başarısız olduğunu söyledi.

Erdoğan, son dönemde İstanbul Sözleşmesi üzerine başlayan tartışmalara da değinirken, Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak'a "AK Parti'nin kadınları için, öbür tarafta AKP'nin papatyaları gibi yakıştırmalarla, yeşil sermaye gibi yaklaşımlarla, ben ağzıma almaktan edep ediyoruz, küfri bir ifadeyi kullanmak suretiyle, bu tür yakıştırmalarının içine giren köşe yazarları noktasında da, tüm kadın kollarım adına ve tüm kadınlar adına kendilerini kınıyorum" ifadeleriyle tepki gösterdi. Kadınlar için çok sayıda adım attılarını söyleyen Erdoğan, "Biz aile kurumunu zayıflatacak hiçbir işin içinde yer almayız. Aile hassasiyetimizi kimsenin tartısına sunacak da değiliz" açıklamasında bulundu.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Hep söylediğimiz gibi bu partinin kurucusu bizatihi milletimizin ta kendisidir. Şahsım başta olmak üzer, partimizin tüm kademelerinde görev üstlenen herkes, sorumluluğunun doğrudan millete karşı olduğunu bilir ve ona göre davranır. Kerameti kendinde görenler, millete hizmet yolunda ayrılıp şahsi emellerinin peşine düşenler elbette oldu. Hepsi de çok kısa sürede bu gerçekle yüzleşip siyaset tarihinin tozlu raflarında yerlerini almak zorunda kaldı. AK Parti Türk milletinin hayallerini gerçekleştiren, ümmetin umutlarını canlandıran, insanlığın önünde yeni kapılar açan bir parti kimliğine sahiptir. AK Parti, Türkiye'nin son 18 yılının mimarı olmanın yanında 2023 hedefleri, 2953 ve 2071 vizyonuyla ülkemizin istikbaline taliptir. AK Parti dışında bir hedef, bir proje, bir program sahibi bir siyasi teşekkül bulunmuyor. Tek vaatleri Recep Tayyip Erdoğan'ı indirmek.

"Horasan erenlerinin Anadolu'ya, Balkanlar'a, Avrupa içlerine yürüyüşü sevgi ve hoşgörü ikliminin bu beldelerde yayılmasını sağlamıştır. Coğrafyamızı medeniyet güneşinin sarması da büyük yürüyüşler sayesindedir. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul surlarına, Yavuz Sultan Selim'in Sina çöllerine yürüyüşü büyük değişimlere sebep olmuştur. Milletimiz, 14 ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurarak yeni bir hamle başlatmıştır.

"Bizim hareketimiz, bizim davamız, kendisine her şeyden önce Allah kelamını ve onun alemlere rahmet olarak gönderilen nebisini rehber edinmiştir. Bizim hareketimiz Ahmet Yesevi'den Mevlana'ya, Hacı Bektaş-ı Veli'den Yunus Emre'ye, Fuzuli'den Ahmedi Hani'ye, Mehmet Akif'ten nice gönül sultanlarına kadar medeniyetimizin tüm tatlı pınarlarından kana kana içmiş, o bereketli pınarlardan beslenmiştir. Bu dava Selçuklu'nun kalbi, Osmanlı'nın vicdanı, Cumhuriyet'in aklıdır.

"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sloganıyla çıktığımız siyaset yolculuğumuzun 10,5 milyonu aşan üyemizle el ele gönül gönüle sürdürüyoruz. 19 yıl önce ne söylüyorsa, bugün de aynısını söylüyoruz; AK Parti milletimizin özlemlerinden ve taleplerinden doğmuştur. AK Parti sadece milletimize yaslanan bir partidir. AK Parti'nin mayasını milletimiz yoğurmuştur. AK Parti'nin kumaşını milletimiz dokumuştur. Bizler dua ile çıktık yola, aynı şekilde devam ediyoruz. Bizim için aslolan bu kutlu yolda milletimizle el ele yürümektir. Yunus'un dediği gibi "Yol odur ki, doğru vara, göz odur ki, hakkı göre, er odur alçakta dura, yüceden bakan göz değildir".

"AK Parti'nin milletin partisi olduğunun nişanesi 2002 Kasım'ından beri girdiği her seçimden birinci olarak çıkmayı başarabilmesidir. AK Parti'nin yolunu uzun yıllar boyunca siyasi ve ekonomik buhranların acı tecrübelerini yaşayan milletimiz çizmiş, adını da milletimiz kurmuştur. Türkiye'nin 14 Ağustos 2001 tarihinden bugüne kadar neler yaşadığını asla unutmamalıyız. Özellikle 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından AK Parti hükümet eden ama iktidar olamamış bir parti oluşturmak için oynanan oyunları hep aklımızda tutmalıyız. Kendilerini milletin üstünde gören ve ülkenin sahibi olduğunu sanan azınlığın, her köşeden bize tuzaklar kurduğunu dün gibi hatırlıyoruz. YAŞ toplantılarından dönemin Cumhurbaşkanı'nın davetlerine kadar krizlere muhatap bırakıldığımızı biz biliyoruz. 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde iyice ayyuka çıkan hukuksuz, ahlaksız, pervasız girişimlerin hiçbirine eyvallah etmedik. Bunun bedelini de kapatma davasıyla ödedik. Biz demokratik teamüllere ne kadar sarılırsak sarılalım karşımızdaki faşist kafa yine durmadı. Milletimiz, 411 el kaosa kalktı manşetindeki kendi iradesini hiçe sayan alçal zihniyeti hiçbir zaman unutmayacaktır.

"Zamanı gelecek abzı şeyleri çok açık net de ortaya koyacağız, şahitleriyle beraber koyacağız. Bu milletin derdiyle dertlenenlerin kimler olduğunu milletim bilecek ama zamanı var. Her demokrasi atağımızı kesmeye kalkışanlara zaman yolumuza devam ettik. Yol bulduk, yol açtık, hep ileriye doğru gittik. Buna rağmen önümüze kurulan tuzakları, maruz kaldığımız saldırılar bitmedi. Dört bir yandan ellerine geçirdikleri her malzemeyle yüklendiler. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar yeni bir boyuta taşındı. Çok daha sert, çok daha sinsi, yer yerde kanlı bir sürecin içine giriyoruz. Gezi olaylarıyla sokakları işgale, çukur eylemleriyle mahalleleri bölmeye çalıştılar. PKK'sından DEAŞ'ına kadar tüm terör örgütlerini en azgın şekilde üzerimize saldılar. 15 Temmuz'da darbe girişimine kalkıştılar. Yürüttüğümüz harekatlarla bu saldırılara karşı cevaplarımızı anladıkları dilden verdik. Bugün de verdik ha. Bak bizim Oruç Reis'imize sakın ha saldırmayın, saldıracak olursanız bunun bedelini ağır ödersiniz dedik ve bugün ilk cevabı aldılar. Her saldırının görünmeyen hançeri olan ekonomiyi, kur, faiz, enflasyon üçgeninde daha güçlü bir şekilde devreye soktular. Bu konuda da gereken tedbirleri alarak ekonomimizi güçlendirdik. Salgın döneminde yaşananlar her alanda sahip olduğumuz altyapının önemini ortaya koymuştur.

"AK Parti bugüne kadar hep rakamlarla, hizmetleriyle, birbiri ardına açtığı eserlerle konuşan bir parti olmuştur. Türkiye için sadece hayal kurmakla kalmadık, hayallerimizi tek tek gerçeğe dönüştürdük. Eğitim bütçesini 131 milyar liraya çıkardık. İktidarlarımız döneminde toplam 324 bin derslik, okullarımıza 34 bin laboratuvar, 15 bin kütüphane, 2 bin 718 dijital kütüphane inşa ettik. Toplam 672 bin 608 öğretmen atamısını gerçekleştirdik. Sağlıkta hastane, tedavi kurumu ve birinci basamak sağlık kuruluşundan oluşan yaklaşık 8 bin 500 sağlık tesisini ülkemize kazandırdık. Hastane yatak kapasitemizi 164 binden 246 bine, nitelikli yatak kapasitemizi 19 binden 148 binin üzerine çıkardık. İnşa ettiğimiz şehir hastaneleriyle sağlıktaki başarı çıtamızı daha da yükseğe çıkardık.

"Biz harcı kaldırdık. Bizimle oldu. Lisans öğrencilerine biz göreve geldiğimizde hatırlayın, verilen burs neydi, 45 liracık. Biz bunu 45 liradan 550 liraya çıkardık. Yüksek lisansta 1100 liraya, doktorada 1650 liraya çıkardık. Nereden nereye. Şarkıyı dinledik az önce. 76 olan üniversite sayımıza ilave 131 üniversite kurarak üniversite sayımızı toplamda 207'ye yükselttik. Dediler ki 81 vilayetin tamamına üniversiteye ne gerek var? Ne gerek olduğunu anlatacağım. Üniversite öğrenci sayımız 1,6 milyon iken, bugün 8 milyonu buldu. Yüksek öğretim sistemimizde çeşitlilik esaslı bir yapılandırmaya giderek araştırma üniversiteleri, bölgesel kalkınma odaklı üniversiteler, mesleki uygulama ağırlıklı üniversiteler kurduk, kuruyoruz. Robotik, nanoteknoloji, aşı, eğitimde dijitalleşme, yapay zeka, siner güvenlik gibi birçok önemli alanda geleceğin bilim dünyasını şekillendirecek binlerce doktoralı bilim insanı yetiştiriyoruz.

Hakim savcı dahil adalet hizmetlerindeki personel sayımızı son 18 yılda yüzde 177 oranında artırdık. Mahkeme sayısını yüzde 83, idari yargıda yüzde 38 oranında artırarak hukuk sistemimizin altyapısını güçlendirdik.

"6100 k'den devraldık bölünmüş yolları, mesafemiz bugün 27 bin 300 km'ye ulaştı. Otoyol mesafeyim 1715 km'den onu da 3 bin 107 km'ye çıkardık. 83 adet olan tünel sayımız 395'e, 50 km olan karayolu tünel mesafemiz 523 km'ye çıktı. Bolu Dağı Tüneli'inden Yavuz Sultan Selim Köprüsüne, Osmangazi Köprüsü'nden Avrasya Tüneli'ne, Ergene, Cankurtaran'a kadar nice eseri tamamlayıp milletimizin hizmetine sunduk. İşte İstanbul-İzmir. Tabi bazı nasihat etmeye gelince nasihat eden kardeşlerimiz var, biz 3 saat 15 dakika filan diyoruz ama, ben 2,5 saatte varıyorum diyen de var. Ankara-Eskişehir-Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Tren hatları, Halkalı-Gebze banliyö hattı gibi eserlerle mührümüzü bastık. 26 olan havalimanı sayımız 30 ilaveyle 56'ya çıktı. Toplam yıllık yolcu kapasitemiz 60,2 milyon kişiden 318 milyon kişiye ulaştı. Gurur abidesi bir eser olarak gördüğümüz İstanbul Havalimanı'nın ilk etabını hizmete aldık.

"Sosyal yardımlarda adeta destan yazdım. 2 milyar lira olan sosyal yardım tutarı 55 milyara yükseldi. Evde bakım hizmeti alan engellilerimiz yaklaşık 527 bin kişidir. Türkiye'nin dört bir yanına 38 millet kıraathanesini açtık, şu anda faaliyette. 23 millet bahçemizi vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. 72 ilde 205 millet bahçesi için çalışmalarımız devam ediyor. Son 18 yılda TOKİ kanalıyla inşa edilip teslim edilen konut sayısı 707 bini geçti.

"Tarımsal destekler 1,8 milyar lirayken, bu yıl 22 milyar liraya yükseldi. Enerjide Türk Akım gibi prestij projelerini hayata geçirdik. Ülkemizin 60 yıllık hayali olan yerli otomobil projesini gerçeğe dönüştürmek için kolları sıvamak bize nasip oldu. 2022 sonunda racımız banttan inecek ve ülkemiz elektrikli araçlar konusunda dünyada lider ülkelerden biri haline gelecektir. Geçenlerde Gemlik'te temeli attık, fabrikamız 1 milyon metrekarelik bir alan üzerine inşa edilecek.

"Birinci dönem 2002-2013 arasını kapsayan potansiyelimizi keşfetme dönemidir. 2002 Türkiye ekonomisi açısında bir dönüm noktası oldu. Ekonomik istikrarla çok önemli kazanımlar elde ettik. Güçlü bir büyüme performansına kavuştuk. Bu dönemde Türkiye gerçek gücünün ve imkanlarını farkına vardı. Millli gelirimizi 236 milyar dolardan 2013 yılında 950 milyar dolara kadar çıkardık. Kişi başına milli gelirimizi 12 bin 500 dolara kadar yükselttik. İhracatımız 36 milyar dolardan 10 yıl sonra 152 milyar dolara ulaştı. Hatırlayın, paramızda 6 sıfır vardı, işte 6 sıfırı da o dönemde sildik attık. Birileri ona talip oluyor, ülkenin başbakanı herhalde onlardı. Karar mercii kim? Onu tabi konuşan, söyleyen yok. Orada mühür kimdeyse sultan odur, bu adımlar böyle atıldı. Faiz konusunda inecek dememiz karşısında daha fazla direnemediler ve indirdik, indirdik, indirdik, faizi yüzde 4,6'ya kadar çektik. Bua rada enflasyonda 7 küsüre kadar inmiş oldu. IMF konusunda belli bir güçleri, dirayetleri yoktu. Enteresan olan şey şuydu, Davos'ta malum Fransızla görüşme yapıyoruz, görüşmede "Sen IMF'in başısın, Türkiye'nin başı da benim, dolayısıyla Türkiye'nin borcu konusunda her türlü takipleri yapabilirsin ayrı ama siyasi noktada emir veremezsin, o bize ait, taksitleri alıyor musun, alıyorusun. Siyasi yön verme asla mümkün değil, biz Türkiye'yiz". İşte o tarihte bizim borcumuz 22,5 milyar dolardı.

"Mayıs 2013'e geldik, biz IMF'e olan borcumuzu sıfırladık. E nasıl oldu? Faiz noktasında koyduğumuz tavırlarla oldu, işi bitirdik. Ana muhalefet çıkmış diyor ki, IMF'ten borç alın, o sizin işiniz. Biz de diyoruz ki "Biz bize yeteriz". Bugüne kadar yettik, bundan sonra da yeteceğiz. 2002 öncesinde uluslararası doğrudan yatırımlar ülkemizin yolunu dahi bilmezken, son bir yılda 23 milyar uluslararası yatırım çeker olduk. Merkez Bankamızın toplam rezervleri 27,5 milyar dolardı. 135 milyar doları bulduk. Şu anda 90 küsür gibi bir rakamdayız. Merkez Bankamızın gücü inşallah çok daha farklı bir getiriyi sağlayacak. 2013'ün mayıs alında Merkez Bankası politika faizi sadece yüzde 4,5'ti. 2013'ten günümüze kadar olan dönemi mücadele dönemi olarak adlandırıyorum. Yaşadığımız her bir saldırının doğrudan ve dolaylı etkileriyle ülkemize ağır bedelleri oldu. Faizler ve enflasyon yeniden çift hanelere yükselirken, ekonomik büyüme bir miktar ivme kaybetti. Ekonomimizin daha güçlü bir şekilde yola devam etmesini sağladık. 2019 yılı sonu ile kıyasladığımızda 2002'nin kat be kat üzerindeyiz.

"Satın alma gücü paritesine göre 2002'de 17. büyük ekonomiyken, bugün 13. büyük ülkeyiz. İhracatımızı 180 milyar dolara taşıdık. Turizmde 2019'da 52 milyon turist sayısına ulaştık. En ciddi kaybımız Koronavirüs sebebiyle burada oldu. Dünyanın en fazla turist ağırlayan 6. ülkesi olduk. İhracatımızda ve turizm sektöründe görülen bu güçlü ivme sayesinde cari işlemler hesabımız ilk defa fazla verdi. 2002'den itibaren ülkemize gelen doğrudan yatırımlar 2019'da 217 milyar dolar seviyesini aştı. Kamu borç stoğunun milli gelire oranı yüzde 72,1'de, yüzde 32,8'e indi. Bütçe açığının milli gelire ıranı yüzde 2,9'a geriledi. Sanayi üretimimizi her yıl ortalama yüzde 5,9 artırmayı başardık. Organize sanayi bölgesine sahip olmayan hiçbir ilimiz kalmadı. İlk defa araştırma geliştirme harcamalarının milli gelirimizdeki payının yüzde 1'i aştığına sahip olduk. Muhalefet diyor ya, tarımda çiftçimiz battı bitti. Hiç merak etmeyin, öyle ellerinizi de fazla ovuşturmayın. Türkiye tarımda patlama üzerine patlama yapacak. Dünyanın sayılı tarım ülkelerinden birisi haline gelecek. Tarımsal ihracatımız da 3,8 milyar dolardan, 18 milyar dolara yükseldi. Uluslararası endeksler ise başarı elde ettiğimiz diğer alanlar oldu. İş yapma kolaylığı endeksinde son 2 yılda 27 basamak yükselerek 33. sıraya yükseldik. İnsani gelişme raporunda ise 58. sıraya yükselerek ilk defa 'çok yüksek insani gelişme' kategorisinde yer aldık. İnşallah salgının ve etkilerinin geçmesiyle, ekonomide yeni bir döneme gireceğiz, bu dönemin de şahlanma dönemi olacağına inanıyorum. Ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında dahil edeceğimiz bu dönemde adım adım 2023 hedeflerimizle, 2053 ve 2071 vizyonlarımızla adım adım büyüyeceğiz.

"Bu yıl 26 Ağustos'u şartlar farklı ama, 25 Ağustos akşamı Ahlat'ta olacağız, Sultan Alparslan geceyi orada geçirip ertesi sabah Malazgirt'e yürümüştü. Orada geceyi geçirip 26'sı sabahı da Malazgirt'e geçeceğiz.

"Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz büyük reformlar ve dönüşümlerle geleceğin büyük ve güçlü Türkiye'nin temellerini attık. Biz hiçbir zaman sadece seçim başarısını hedefleyen ve bunun üzerinden siyaset yapan bir parti olmadık. Toplumun değişim taleplerine cevap vermeyi ve bütün vatandaşlarımızın hukukunu kararlılıkla savunmayı ilke edindik. Milletimizin AK Parti'yi sahiplenmesinin arkasında yatan sebep budur. Arkadaşlarımızın tek amacı aziz milletimize ve ülkemize hizmet etmek olmuştur. Türkiye'de bu kadar uzun süre iktidarda kalan başka bir parti yoktur. Biz millete efendi olmak için değil, hizmetkar olmak için bu yürüyüşe katıldık. AK Parti bu bilinci kaybetmediği için bugünlere gelmiştir.

"Bizim hareketimizin, bizim davamızın bir önemli özelliği de istişareye verdiği önemdir. Her kademede istişare parti çalışmalarımızın olmazsa olmazıdır. Kongrelerimizi en kapsamlı istişare zeminimiz olarak görüyoruz. Bu davaya gönül veren milyonlar nice hain tertip karşısında saflarını sıklaştırmış, fitneye fırsat vermemiştir. Asla kindar değiliz. Kimseye husumet beslemiyoruz ama 2002 Kasım'ından itibaren milli iradeye yapılan hiçbir saldırıyı da unutmayacağız. Hukuktan siyasete, ekonomiden diplomasiye milletimize pusu kuranları unutmayacağız. Bu ülkenin bütünlüğüne ve dirliğine, milletimizin birliğine ve beraberliğine karşı kurulan hain tuzakları unutmayacağız. Bizi birbirimize düşürmek için kılçık atanları unutmayacağız. Bazılarının yaraları pansuman etmek yerine deşerek bu senaryoya malzeme verdiklerini görüyoruz.

"AK Parti ülkemizde kadınların en aktif şekilde yer aldığı bir harekettir. Partimizin 4 milyon 800 bini aşan kadın kolları üye sayısı, ülkemizdeki diğer tüm partilerin üye sayısından bile fazladır. Böyle bir partinin kadın hakları konusunda aktif olmaması mümkün mü? 2002'den bu yana yasal düzenlemelerde kamuda kadın istihdamının artışına, toplumsal hayatın bütün safhasında kadınların geldiği nokta eskiyle kıyaslanamayacak seviyededir. 2007 yılında Anayasa'mızda kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir dedik. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesiyle sağlamakla yükümlüdür maddesini biz ekledik. 6284 sayılı kanun 2014 yılında yürürlüğe girdi. Doğum yapan çalışanlara pek çok kolaylık sağladık. Son 18 yılda kadın işgücü 4 milyon, kadın istihdamı 2,8 milyon arttı. Kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 34,4'e, istihdama katılma oranı yüzde 28,4'e yükseldi. Mesleki eğitim kurslarından 933 bin kadın yararlandı. İş başı eğitim programlarından 10 yılda 770 bin kadın faydalandı. 2002 yılında kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 87,3. Geçtiğimiz yıl itibariyle ilkokul düzeyinde kız çocukları için okullaşma oranı yüzde 92,1'e, ortaokul düzeyinde yüzde 93,6'ya ulaştı. Ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 45,2'den, 83,9'a yükseldi. Kadınların yüksek öğretimde okullaşma oranı yüzde 13,5 iken, bu oran yüzde 46,4'e çıktı. Üniversitelerde kadın öğretim görevlileri oranı yüzde 50,35'tir, profesörler arasında yüzde 32, doçentler arasında yüzde 40, doktora öğrencileri arasında yüzde 44'tür. Diplomatik görevlerde 266 büyükelçimizden 66'sı, 85 başkonsolosumuzdan 17'si kadındır. Toplam 14 bin 918 hakimden 6 bin 878'i kadındır. 2002 genel seçimlerinde parlamentodaki kadın milletvekili sayısı 24, kadın temsil oranı 4,4'tü. 24 Haziran seçimlerinde kadın milletvekili sayısı 104'e yükseldi. Kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarımızı çok yönlü, sıfır tolerans ilkesiyle sürdürüyoruz. Aralık 2012'd açılan şiddet önleme ve izleme merkezlerimiz 81 ilde hizmet veriyor. Bugüne kadar hizmet alan kadın sayısı 538 bini buldu. Şartlı nakit transferleri kapsamında annelere yaptığımız ödeme tutarı 11,1 milyar liranın üzerindedir. Muhtaç asker ailelerine yönelik yardım programı kapsamında bugüne kadar toplam 1,1 milyar lira kaynak kullandık. Doğum yardımında bugüne kadar 2,5 milyar lira tutarında ödeme gerçekleştirdik. Görüldüğü gibi kadınlar için yaptığımız hizmetler saymakla bitmiyor çünkü AK Parti dedelerimiz kadar, hatta onlardan daha fazla ninelerimizin partisidir. Çünkü biz şunu biliyoruz, cennet annelerinin ayakları altındadır. Annelerimizin, özellikle evlatlarına bağışladıkları imkanlar hiçbir zaman hiçbir şeyle mukayese edilemez. AK Parti delikanlılarımız kadar, hatta daha fazla genç kızlarımızın partisidir. Gerektiğinde onların lehine pozitif ayrımcılık yapmaktan çekinmeyerek geldiğimiz bu noktada kadınların elde ettiği kazanımları kimse inkar edemez. Biz bu toprağı kadın erkek hep birlikte vatan yaptık. Bu devleti hep birlikte kurduk. En zor zamanlarımızda birlikte omuz omuza vererek ayakta kaldık. İstiklal Harbi'nde kadınların rolü neyse, 15 Temmuz'da da kadınların rolü aynıdır. İlla bir tanımlama yapılacaksa, Türk milleti aileerkil bir millettir. Nasıl her ferdiyle milletimiz büyük bir aile ise, ayrı ayrı her Türk ailesi vatanımızın, milletimizin, devletimizin, geleceğimizin bayrağıdır.

Ailenin temeline dinamit koyan hiçbir anlayış, hiçbir düzenleme, hiçbir ideoloji insani olmadığı gibi meşru da değildir. AK Parti'nin kadınları için, öbür tarafta AKP'nin papatyaları gibi yakıştırmalarla, yeşil sermaye gibi yaklaşımlarla, ben ağzıma almaktan edep ediyoruz, küfri bir ifadeyi kullanmak suretiyle, bu tür yakıştırmalarının içine giren köşe yazarları noktasında da, tüm kadın kollarım adına ve tüm kadınlar adına kendilerini kınıyorum. Eğer AK Parti'nin Genle Başkanı olarak, ülkemin Cumhurbaşkanı olarak kadınlarımıza sahip çıkmada geri duracak olursak, hiçbir zaman bunun hesabını veremeyiz. Hal böyleyken, inancımızda ve değerlerimizde olmadığı halde toplumsal yapımıza sirayet eden kimi çarpık anlayışların ortadan kaldırılması da en önemli meselelerimizden biri olmuştur. Asırlarca kadını insan dahi saymayan, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen o cahiliye dönemlerini biz özellikle lanetlemedik mi? Şimdi biz bu konularda Türkiye'ye kimsenin söyleyecek sözü olamaz. Gerek kadın, gerek erkek özgürlük her insan için kutsaldır. Hak her insan için kutsaldır. Emek her insan için kutsaldır. Bir cinayet işleyeni kim olursa olsun cinayettir, bir şiddet faili kim olursa olsun şiddettir. Hakaret, yapanı kim olursa olsun hakarettir, kadının adeta mülk gibi görülmesi yanlıştır. Gerekirse şiddetle yola getirilebileceğinin sanılması, ya benimsin ya kara toprağın gibi hastalıklı zihniyetlere kurban edilmesi yanlıştır. Bu çerçevede tarihi adımlar attık. Kadınlarımız lehine yaptığımız bunca şey varken, biz avuç sapkına da meydanı bırakmayacağız. Milletimizin millet, ailemizin aile olmasını zedeleyecek anlayışlarla sonuna kadar mücadele edeceğiz. PKK'nın kaçırdığı kız çocukları konusunda tek kelime etmeyenlerin, bırakın kadın meselesini, insana dair hiçbir konuda söz söyleme hakkı olamaz. Her konuda ortaya çıkıp sokaklara dökülen, medyayı seferber eden insan hakları savunucularından bir açıklama işittiniz mi? Meslek örgütlerinden dişe dokunur, açık, net bir tavır sergileyen oldu mu? Bu tavırlarıyla kendi konumlarını kendileri belirliyorlar. Bu konumun tarifi de iki yüzlü, ideolojik saplantılı, milletinin değerleriyle barışamamamış bir çizgidir. Bazı tartışmalara nokta koyma zamanı geldiğine inanıyorum. Kimi isimler, kendilerine asla yakıştıramayacağımız çirkin ifadelerle bu tartışmanın içinde yer almıştır. Biz her türlü mücadeleye saygı gösteririz ama kadınlarımızın onuruna, iffetine yönelik en küçük bir saldırıya da müsaade etmeyiz. Adı, ünvanı ne olursa olsun birilerinin edebimizin el vermeyeceği ifadelerle AK Partili kadınlara bunları söylemesine sessiz kalamayız. Bu saygısızlığı en kısa sürede telafi edileceğine inanıyorum. Biz aile kurumunu zayıflatacak hiçbir işin içinde yer almayız. Aile hassasiyetimizi kimsenin tartısına sunacak da değiliz. Tweet atmak suretiyle benim kadın kollarımın başında olanlara istifasını vermelidir ya da gerekir, size mi soracağız ya? Bizim partimizin kadın kolları kendi demokratik tercihlerini kongreden kongreye kullanır, sizlerden icazet almaya ihtiyacımız yok. 

"İnsani ve insan onurunu yücelten, aileyi merkeze alan, toplum dokumuza uygun, özgü metinler çıkarmaya ziyadesiyle sahip olduğumuza inanıyorum. Tercüme metinler yerine artık kendi çerçevemizi kendimiz belirlememiz gerekiyor. Kopenhag kriterleri diyeceğimize, Ankara kriterleri der yolumuza devam ederiz. Son tartışmanın kasıtlı bir şekilde alevlendirildiğini düşünüyorum. Bu ateşi körükleyenler kadına şiddetle mücadeleden bir adım geri gideceğimizi sanıyorlarsa şimdiden bilsinler ki hüsrana uğrayacaklardır. Bu fitne ateşini tamamen söndüreceğimize inanıyorum. 

"18 yıl boyunca olduğu gibi bugün de istikrar ve güvenden, adalet ve demokrasiden taviz vermeden ülkemize önemli projeler kazandırmaya devam ediyoruz. Türkiye'nin doğusunda batısına, kuzeyinden güneyine neresinde yaşarsa yaşasın her insanımızı aynı samimiyetle kucaklıyor, her insanımızı aynı duyguyla seviyoruz. Hukuk devletinin gereklerine ve ülkemizin gelecek ideallerine yürekten bağlıyız. Herhangi bir ırk taassubu içinde olmadan yaratılanı yaratandan ötürü sevmeye devam ediyoruz.

"Türkiye'nin hukukuna, seçilmiş hükümetine ve kendi iradesine her zamankinden çok sahip çıkıyor, küresel ve bölgesel bir aktör haline gelen Türkiye yürüttüğü aktif diplomasisiyle ulusal çıkarlarını daha güçlü şekilde korumaktadır. 2023 hedeflerimize, 2053 ve 2071 vizyonumuza uygun bir Türkiye'yi milletçe el ele inşa edeceğimize inanıyorum. Türkiye, demokrasi, insan hakları ve kalkınma yolundaki çabalarını yeni başarılarla taçlandırdıkça sadece kendi sınırlarında değil, bölgesinde ve dünyada bir güç merkezi olacaktır. Bunu başaracak olan da AK Parti'dir. 19 yaş demek, en güçlü, en atılgan, en enerji dolu, en gayretli, en hevesli dönem demektir. Genç bir şairimiz ne güzel anlatmış "Ay yıldız zirvede, desten kopukta, Türkiye aşkıyla güne biiznillah, AK Parti bir cihan 19'unda, Yarına bismillah, düne maşallah".