31 Ocak 2020 00:00
Kızılay, Elazığ depreminden sonra hem maddi yardım talebi, hem Ensar Vakfı'na yapılan bağışa aracılık etmesi, hem de usulsüzlük iddiaları ile yeniden gündeme geldi. Kızılay'la ilgili olarak ortaya atılan iddialar, kurumdaki ilişkiler ve tartışılan süreç soru ve yanıtlarla şöyle:
Depremden hemen sonra Kızılay Başkanı Kerem Kınık, isteyenlerin SMS'le yardımda bulunabileceğini belirten bir Twitter mesajı paylaştı. Bu mesajın ardından, sosyal medyada, "1999 depreminden bu yana deprem vergisi ödüyoruz? Bu vergiler ne oldu? Neden depremde vergiler kullanılmıyor ve yardım isteniyor" tartışması başladı. Kınık, tartışmalar başlayınca tweetini sildi. Ancak bu kez de "Deprem olmuşken neden siyaset yapıyorsunuz" denilerek, deprem vergilerinin akıbetini soranlara tepki gösterildi. Bütün bu tartışmaları sosyal medyadaki bazı paylaşımlarla ilgili olarak takibat başlatılacağına yönelik İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yaptığı açıklama ve savcılığın başlattığı soruşturmalar izledi.
Elazığ'daki depremden sonra dikkatlerin odaklandığı Kızılay'la ilgili çarpıcı bir iddia ortaya atıldı. Gazeteci Celal Eren Çelik, Ankara'da belediye şirketi olarak kurulan ve sonra özelleştirilen Başkentgaz'ın 2017'de Kızılay'a 8 milyon dolarlık bağış yaptığını, ancak bağışın ilginç bir koşul içerdiğini kanıtladı. Belgeye göre, Başkentgaz, bağışı, paranın 75 bin dolarını Kızılay'ın alması, kalan 7 milyon 925 bin dolarını da çocuk istismarı iddialarıyla da gündeme gelen Ensar Vakfı'na yurt inşaatı yapılması için transfer etmesi koşuluyla yaptı.
Evet. Açıklamada Ensar Vakfı'ndan bahsedilmeden yapılan bağışın ilgili yerlere aktarıldığı belirtildi.
Kızılay Başkanı: Vergi kaçırmak değil, vergiden kaçınmak
Mevzuata göre, Kızılay'a yapılan bağışların yüzde 100'ü vergiden muaf. Yapılan bağışta hiçbir vergi kesintisi olmuyor. Aynı bağışın doğrudan Ensar Vakfı'na yapılması durumunda ise bağışların ilgili şirketin kazancının ancak yüzde 5'ini geçmeyen kısmı gider olarak vergiden mahsup edilebiliyor. Böylece Kızılay aracı kılınarak vergi kesintisi olmaksızın para Ensar Vakfı'na aktarılabildi. Ancak, ‘şartlı bağış'ı yapan Başkentgaz'ın yüksek kazançlı bir şirket olması nedeniyle, vergi çıtasına takılmama ihtimaline de işaret ediliyor. Her durumda, Ensar Vakfı, yurt inşaatında kullanabileceği gibi istediği gibi değerlendirebileceği bir parayı Kızılay aracılığıyla Başkentgaz'dan aldı.
Başkan Kerem Kınık, katıldığı televizyon programında, "Vergi kaçırmak yok, vergiden kaçınma var. Bu ikisi farklı şeyler" açıklamasını yaptı. Başkentgaz'ın, Kızılay'ın daimi bağışçılardan birisi olduğunu söyleyerek, protokolün başka örnekleri bulunduğunu da belirten Kınık, Ensar Vakfı'na devir koşullu bağışın belgeleriyle ortaya çıkarılmasının "etik ve ahlaki olmadığını" da savundu.
Bilinmiyor. Zira Kızılay Başkanı da, Kızılay yönetimi de bağışlarla ilgili olarak "etik olmayacağı" gerekçesiyle bilgi vermiyor. Ancak Kınık'ın sözleri benzer yöntemlerin daha önce ve sonra da uygulanmış olduğu ihtimalinin düşük olmadığını düşündürüyor. Kızılay'ın aracı kılınarak vergi kesintisinin önlendiği kaç bağış yapıldığı, kamunun böylece ne kadar zarar ettiği konusunda herhangi bir bilgi ya da belge yok.
Kızılay'ın Başkentgaz ve Ensar Vakfı gibi iki tartışmalı yapı arasındaki para alışverişine "aracılık" etmesi "skandal" olarak tartışıldı. Ensar Vakfı, yurtlarındaki istismar iddiaları ve bu konuda açılan davalar, buna karşılık Milli Eğitim Bakanlığı ile yapabildiği protokoller nedeniyle zaten sürekli tartışmaların odağında. Başkentgaz da Ankara'daki doğalgaz tekeli olması ve özelleştirme süreci nedeniyle tartışılıyor. Kızılay gibi uluslararası çapta bir yardım kuruluşunun vergisiz bağışa aracılık etmesi eleştirilerin temel nedeni.
Başkentgaz, Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, doğalgaz iş ve işlemlerini yürütmek için belediye iştiraki olarak kuruldu. 2007'de, Özelleştirme İdaresi, çıkartılan kanun gereği, belediyeye şirketi özelleştirmesi için 2 yıl süre verdi ve Başkentgaz'ın yüzde 80'inin satışını istedi. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, hemen ihaleye çıktı. Basına kapalı ihaleyi Global Yatırım-Energaz Ortak Girişimi kazandı ancak 2008'de yüzde yüzü 1,6 milyar dolar olan şirketin yüzde 80'i için belirlenen 1,2 milyar doları denkleştiremedi, teminatını yakarak çekildi. Yeniden yapılan ihaleyi, Karamehmet-Kazancı ortaklığı kazandı, ancak bu sırada şirketin toplam değeri azaldı, 1,5 milyar dolar olarak belirlendi. Bu ortaklıklığında çekilmesiyle satış yapılamayınca Özelleştirme İdaresi devreye girdi. 2012'de belediyenin yüzde 20'lik hissesini de devraldı ve Eylül 2012'de kurumun yüzde 100'ü için açılan ihaleyi gerçekleştirdi. İhaleyi Torunlar Gıda, 1 milyar 162 milyon dolarla kazandı. 4 yılda, kurumun 1,6 milyar lira olan toplam değeri 1 milyar 162 milyon dolara gerilemiş oldu. Yani Torunlar, 4 yıl önce yüzde 80'i için biçilen rakamdan da düşük fiyata şirketin tamamını aldı. Gıda toptancılığı ile ismini duyuran, inşaatı sırasında 10 işçinin asansörden düşerek yaşamını yitirdiği Torunlar Center nedeniyle de tartışılan şirket, kısa zamanda devasa biçimde büyümesiyle gündeme gelmişti.
Ankara'da BOTAŞ'tan doğrudan doğalgaz alan şirketlere bile Başkentgaz'dan doğalgaz alması şartı getirildi. Kurumun geliri yükselirsen, özel kanunla, belediyeden şirketin alacağı 352 milyon dolar, özelleştirme gelirine mahsup edildi. Böylece özelleştirme bedeli, 352 milyon dolar daha düşürüldü. Hükümetle yakın ilişkileri bilinen, İstanbul'da yaptığı gökdelenler ve AVM'ler sürekli tartışılan Torunlar, bu yolla şirketi düşük bedelle alabildi.
Hayır. Gazete Duvar'dan Bahadır Özgür'ün yazısına göre, Torunlar Gıda'nın İstanbul'da yaptırdığı AVM'nin önündeki engeller dönemin Küçükçekmece Belediye Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Aziz Yeniay, sonradan belediye başkanlığına aday olmayarak Torunlar Gıda yönetimine girdi. Yeniay, Belediye ve İmar Komisyonu başkanlıkları döneminde Ensar Vakfı'na yaptırdığı bağışlar ve arsa tahsisleri ile de biliniyordu. Bu tablo, Torunlar Gıda yönetimine girdikten sonra da devam etti. Başkentgaz'ın sahibi Torunlar, bu kez şirket üzerinden Kızılay'ı aracı kılarak bağışta bulundu.
Protokolde, bağışçı kurum Torunlar Gıda değil Başkentgaz olarak görünüyor. Doğal olarak yüksek doğalgaz faturalarından şikâyetçi olan Ankaralı abonelerin ödedikleri faturalardan elde edilen gelirle, Kızılay aracı kılınarak Ensar Vakfı'na bağış yapılmış oldu.
Hayır. Mansur Yavaş'ın belediye başkanı seçilmesinin ardından Büyükşehir Belediyesi, şirket yönetiminde temsilci bulundurmak istedi, ancak olumsuz yanıt aldı. Geçtiğimiz eylül ayında Yavaş, bu konuda hukuki girişimde bulunduklarını ve Başkentgaz'ın yönetiminde temsilci bulundurma hakkına sahip olduklarını açıkladı, ancak henüz bu süreçten sonuç alınamadı. Mansur Yavaş, Başkentgaz'ı, özellikle tüketicileri sayaç almaya zorlamakla eleştiriyor. Başkentgaz'ın tüketicileri almaya zorladığı iddia edilen elektronik sayaçları üreten şirketle de ilgili tartışmalar sürüyor. Gökçek döneminde de tartışma yaratan sayaçlar için Başkentgaz, 300 dolar ödenmesini istiyor. Yavaş, bir bölüm tüketiciden zaten sayaç ücreti alınmasına rağmen mükerrer ödeme yapılmasının istendiğini, ödeme yapılsa bile sayacın tüketiciye ait sayılmadığını da geçen sene kamuoyuna açıkladı.
Hayır. Aslında Kızılay'daki usulsüzlük iddiaları 1999 Marmara depreminden bu yana gündemde. Dönemin Kızılay Başkanı olan ve 20 yıl süreyle kuruma başkanlık yapan Kemal Demir ve dönemin Kızılay yöneticileri, fahiş maaşlar, usulsüz alımlar, lükse dayalı tüketim vb. nedenlerle soruşturmalar geçirmişti. Demir'den sonra AKP döneminde Kızılay yönetimine gelen isimlerle ilgili iddialar da değişmedi. Kerem Kınık başkanlığındaki Kızılay yönetimi ile ilgili olarak da 2018'den bu yana çok sayıda iddia ortaya atıldı.
Kınık'ın başkanlığa seçildiği Kızılay Genel Kurulu 2016'da yapıldı. Ancak bu genel kuruldan önce 750 şubesi bulunan Türk Kızılayı'nın 617 şubesinin kapatılması tartışma konusu oldu. Bu şubelerin, delegelerinin seçimde oy kullanmaması için kapatıldığı öne sürüldü. Şube sayısı 153'e düşürülen Kızılay'ın kapatılan şubelerdeki delegeleri konuyu yargıya taşıdı. Ankara 9'uncu Sulh Hukuk Mahkemesi de Kızılay'ın olağanüstü genel kurula götürülmesini kararlaştırdı. Kuruma kayyım ataması yapıldı. Adalet Bakanlığı Müşaviri Mekan Sarıkaya, Kızılay Ankara İl Başkanı Ahmet Hizanlıoğlu ve Kızılay İstanbul İl Başkanı İlhami Yıldırım kayyım tayin edildi. Kayyım atanan İstanbul Kızılay Şube Başkanı İlhami Yıldırım'ın, eski Başbakan Binali Yıldırım'ın kardeşi olması, Yıldırım'ın başka yakınlarının da Kızılay'da görev yapması o dönem tartışıldı.
Hayır. Olağanüstü genel kurulun yapılması beklenirken, Kızılay, 04 Nisan 2016'da ATO Congresium'da "Olağan Genel Kurul"u topladı ve bu genel kurul geçerli kabul edildi. Başkanlık için Kerem Kınık ve Nihat Adıgüzel aday oldu. Yapılan seçimin ardından, Kınık 1303 delegenin 707'sinin oyunu, Adıgüzel ise 596 delegenin oyunu aldı. Bu sonuçlar ile Kerem Kınık Türk Kızılayı Genel Başkanı olarak seçildi. Bunun üzerine yeni yönetim ile ilgili de suç duyurusunda bulunuldu.
2016'da Kurban Bayramı için 70 binin üzerinde bağışçıdan tahsilat yapılmasına rağmen 52 bin hisse için kurban kesildiği, kalan hisselerin kesilmediği ve yardımların Yeryüzü Doktorları gibi dernek, vakıf ve organizasyonlara nakit olarak aktarıldığı iddia edildi. Bir başka suç duyurusunda, delegelerin oy kullanmaması için şubelerin kapatıldığı, Kızılay'ın İstanbul'da onlarca taşınmazı bulunmasına rağmen 12 bin dolara yalı kiralandığı, yöneticilere fahiş maaşlar ödendiği iddiaları yer aldı. Bir başka suç duyurusunda, hukuki sorun yaşanan bir özel şirkete, sulh yoluyla dosyanın kapanması için 2 milyon lira ödendiği iddiası yer aldı.
Kerem Kınık, yalı kiralandığı iddiasını yalanladı ve İstanbul için yapılan kiralamayla ilgili olarak, "Genel Merkezimiz Ankara'da adımızı verdiğimiz Kızılay'da, İstanbul ofisimiz de Eyüp Sütlüce'dedir. Başkaca yalı veya köşklerde şubemiz bulunmamaktadır, kahve içmeye de bekleriz" açıklamasını yaptı. Bunun ardından Kızılay'ın "Başkanlık Ofisi" olarak kiraladığı köşkü boşaltarak Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği'nin (MÜSİAD) Sütlüce'deki binasını kiraladığı öne sürüldü. Kiralama bedelinin de aylık 42 bin 500 TL olduğu iddiası ortaya atıldı. Ancak bu konularda da iddiaları tamamen aydınlatabilecek bir şeffaflık bulunmuyor.
Kızılay yönetiminin 21 Mayıs 2018'de "acil alımlar" yöntemiyle yardım için gönderilen paraların 3 milyon 700 bin TL'lik bölümünü 4x4 arazi araçlarının alınması için kullandığı öne sürüldü. Bununla birlikte Kızılay yöneticilerinin araç alımı, malzeme alımı, bina alımı gibi konularda denetimsiz biçimde fahiş harcamalar yaptıkları iddia edildi.
Kızılay bünyesinde çok sayıda özel şirket kurularak, bu şirketlere üst düzey yönetici alımları yapıldı. 2016'da 2 bin 982 TL olan direktör maaşlarının 2019 yılı ağustos ayında 16 bin 750 TL'ye yükseltildiği ortaya çıktı. Böylece direktör maaşları dört yılda yüzde 461 oranında artırılmış oldu. Kamuoyuna yansıyan ve yalanlanmayan listelere göre, Kızılay şirketlerinin CEO'larına 31 bin TL'nin üzerinde maaş ödeniyor. Buna göre, halen Kızılay Genel Müdürü 31 bin 500 lira, Kan Hizmetleri Genel Müdürü ve diğer birim genel müdürleri 26 bin 500 lira, genel müdür yardımcıları 24 bin 367 lira, direktörler 16 bin 750 lira, danışmanlar 14 bin lira maaş alıyor.
48 kişilik yönetim kurulundan 40'nın 2016 sonrası işe alındığı bilgisi de kamuoyuna yansıdı. Kınık'ın oğlu Furkan Kınık'ın da 2016 sonrasında yönetici yapıldığı kamuoyuna yansıdı. Cumhuriyet'in 2017'de yaptığı habere göre, eski Başbakan Yıldırım'ın kardeşinin başkanlık ettiği Kızılay İstanbul Şube yönetiminde, kızı ve gelini de görev aldı. Eski Bakan Erdoğan Bayraktar'ın TOKİ Genel Müdürlüğü döneminde odacısı olan Ali Kurumahmut da aynı dönemde kurumda görev yaptı. BirGün'ün haberine göre de Kızılay'ın 16 bin 750 TL maaş alan Kurumsal Gelişim Direktörü'nün eşi de aynı maaşla Kızılay Genel Başkan danışmanı olarak çalışıyor. Gazeteci Çelik'in haberine göre de Kınık'ın referansıyla 30 bin TL maaşla işe alınan "baş stratejist" unvanı taşıyan ve tepkiler üzerine sözleşmesi feshedilen Ramadan Mohammed Radwan Assı'nin ev kirası ve çocuklarının okul masrafları sözleşme gereği ödendi.
Kızılay'da AKP'li yakını olmayanın işe giremediği, mevcut üst düzey çalışanların da yönetime yakın isimlerden seçildiği iddiaları ve haberleri sürekli gündeme geliyor.
Hayır. 1999 Marmara depreminde ortaya atılan iddialarla ilgili açılan soruşturma ve davaların aksine bu iddialar konusunda açılmış bir soruşturma bulunmuyor.
© Tüm hakları saklıdır.